Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        1 Haziran kritik bir tarih.

        Toplumun sosyal hayata açılması, etkinliklerin başlaması, hafta sonu özgürlükleri için kararların alınacağı tarih.

        Sıcakların artmasıyla birlikte evde kapalı kalan insanlar daha bunalmış durumda.

        Hafta sonu gözaltıları, sosyal hayattan giderek uzaklaşma, etkinlikleri sadece ekranlardan seyretme, yemekleri plastik kaplarla kuryenin elinden yeme artık insanlarda tepki oluşturuyor.

        Geçenlerde bir gençle konuşurken bana çok ilginç bir yorumda bulundu. “Sizler şanslı kuşaklarsınız, bizim kuşak hayatının onda birini evde hapis geçirdi” dedi. Çok şaşırdım, hiç böyle düşünmemiştim. Haklı.

        Türkiye’nin,17 günlük sıkılaştırılmış kapanmaya girişinden sonra resmi rakamlarına yansıyan sonuçlara göre vaka sayısı azaldı, bu olumlu bir sonuç.

        Hastanelerden gelen haberler sağlık sisteminin omuzundaki aşırı yükün biraz azaldığı yönünde. Bu çok sevindirici.

        Asıl sorun, sonrası ne olacak?

        UZUN SÜRELİ KAPANMA KESİN ÇÖZÜM DEĞİL

        Mehmet Ceyhan hoca “Bu tam kapanma değil, tam kapanma en az 28 gün olmalı” demiş.

        Katılmıyorum.

        Süre ister 17 gün ister 28 gün olsun fark etmez, tam kapanmanın salgının bitişinde kesin bir çözüm olacağı düşüncesinde değilim.

        Bugüne kadar tam kapanmayla pandemiyi çözmüş ülke yok.

        REKLAM

        Tam kapanmayla pandeminin yok olması yöntemi birkaç yüz yıl önceki dönemlerde, insanların at arabasıyla seyahat ettikleri dönemden kalma yöntem…

        O zamanlar salgın patladığında “şehrin etrafındaki surların kapılarını kapatırsın, kimseyi almazsın, atıyla, arabasıyla gelenleri de geri gönderirsin salgını üç dört haftada bitirirsin” yöntemi uygulanıyordu, etkili de oluyordu.

        Ama dünya artık o zamanların dünyası değil.

        Ülkelerarası insan ilişkileri ağı çok değişti, ulaşım ve iletişim yöntemleri uygulamak, toplumsal izolasyonu uygulamak neredeyse imkansız hale geldi.

        Hatırlar mısınız geçen yıl önce Çin’de arkasından İran’da pandemi patladığında Türkiye hemen sınır kapılarını kapamış, bu ülkelerden gelen uçakları almamıştık, sonra da hangi ülkeden salgın haberi gelse o ülkeye uçuşları durdurmuştuk.

        Sonuç ne oldu, değişmedi, salgını engelleyemedik.

        Kapanma ancak vaka sayısını azaltır, yayılmayı yavaşlatır ama günümüz dünyasında hastalığın silinmesi için bir çözüm değil.

        Tam kapanan Avrupa ülkelerinde, Almanya’da, İtalya’da karantina süresince vaka sayısı azaldı ama hemen sonra tekrar yeni dalga patladı.

        Mehmet Ceyhan hocanın önerisi ile kapanma süresi ile 17 değil, 28 gün olsaydı da sonuç değişmezdi.

        PANDEMİNİN KONTROLÜ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ İKİ KRİTER AŞI VE SIKI KONTROL

        Salgını kontrol altına alan ülkeler, İsviçre, Çin, İsrail ancak toplumsal aşılanma ve sıkı kontrolle sonuca ulaştı.

        Bizde durum farklı.

        Toplumun aşılanma süreci daha tamamlanmadı. Bu süreç eylül-ekime kadar sürerse, bu tarihe kadar insanları evde kapalı tutmaya devam etmek mümkün değil.

        O zaman yapılacak en doğru yöntem sıkı kontrol.

        Sıkı kontrol derken öyle işe girerken kapı girişinde ateş ölçümü ile, AVM’ye girerken HES kodu sormakla, ülkeye girişte PCR kağıdı istemekle olmaz.

        REKLAM

        Sorun o insanın o anda virüsle temaslı olup olmadığı.

        Ateş ölçerek olmayan bir kriterle hastalık bulmak, HES koduyla karantinada olup olmadığını anlamak, PCR ile ertesi gün sonuç almanın bir anlamı yok, olsaydı son dalga gelmezdi.

        Sorun o anda bir toplantıya ya da restorana gelen ya da sosyal etkinliğe katılacak bir insanın o anda virüsle temaslı olup olmadığını tespit etmek, gerçek risklileri bulmak.

        Birinci kriter, kişinin aşılı olup olmadığı. Aşılı insana virüs bulaşabilir ama aşılı insan virüsü bulaştırmaz. Bu nedenle iki doz aşısını da olmuş bir insanı ev hapsinde tutmanın anlamı yok.

        Bir konsere katılırken, sosyal etkinlikte ya da restoranda iki doz aşılı insanlar maske kurallarına riayet ettiği sürece engelli olmamalı.

        İki doz aşılı bir kesimin örneğin sağlık personelinin toplantı, kongre yapmasını engellemenin de gereği yok.

        Avrupa’daki ülkeler toplumsal aşılanmayı tamamladığı için sosyal, kültürel hayatın kapılarını açtılar.

        İkinci kriter, son 6 ay içinde hastalığı geçirmiş kişileri de yeterli antikoru olduğu sürece engellemek doğru değil.

        HIZLI TANI TESTLERİ DEVREYE GİRMELİ

        Asıl sorun aşılarını henüz yaptıramamış ya da yaptırmamış kişilerde.

        Ancak bu insanların yaşamlarını sınırlamak ne derece doğru.

        Konu çok tartışmalı.

        Üçüncü dalganın en çok aşılanmamış kesimleri vurduğunu ve o kanattan yayıldığını biliyoruz. Yayılma alanları da odak noktaları okullar ve iş yerleri oldu.

        Yine de aşılanma tamamlanıncaya kadar bu insanların yaşamına engel koymak doğru değil.

        Aşı olmamış ama virüsle temaslı olmadığını kanıtlayan bir insanın özgürlüğünün kısıtlanması yasalara aykırıdır.

        Virüsle temaslı olup olmadığının kanıtlanması hastalık açısından yüksek riskli grubun korunması açısından çok önemli.

        REKLAM

        Bunun kolay ve bilimsel çözümü hızlı tanı testleri. Hızlı tanı testleri herkesin kolayca kendi kendine yapacağı, 5-10 dakikada sonuç veren özgüllüğü % 99’un üzerinde olan testler.

        Bir toplantıya ya da etkinliğe katılacak insanın birkaç dakikada testinin yapılması ve kontrolü mümkün.

        Sınır kapısından girecek turistin de aşısı yoksa kapıdan girerken o anda testini yapıp sonucunu almak, form doldurmak kadar hızlı bir işlem.

        Artık dünyadaki genel uygulama tarama testi olarak hızlı tanı testleri, bu testle pozitif çıkanlarda kesin tanı için PCR testi yapma yönünde.

        Türkiye’de de bu testlerin daha yaygın devreye sokulması, isteyen insanın bu testlere ulaşımının önünün açılması gerek.

        Bakanlığın normalleşme için öncelikli uygulamalarından birisi bu testleri halka açmak olmalı.

        SONUÇ

        Yeni bir mutasyon dalgası gelmedikçe insanları daha fazla evde tutmanın bir çözüm olmadığı ortada.

        Kademeli açılmanın etkin bir yöntem olmadığı düşüncesindeyim. Daha etkin ve gerçekçi kontrol önlemleri alarak kapıların açılması gerekli.

        Aşılarını olmuş ya da aşı olmamış ama o anda hızlı tanı yöntemleri ile temaslı olmadığını kanıtlayan insanların, yaşlıların, gençlerin, ev kadınlarının, çalışanların ve maske kurallarına uymak koşuluyla artık sosyal yaşama dönüş zamanı geldi.

        Diğer Yazılar