Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Kalp Sağlığı Kalp ve Damar Aort anevrizması sinsi ilerliyor!

        Aort anevrizması, çoğu zaman belirti vermeden ilerliyor. ABD'de ölüm nedenleri arasında 10'uncu sırada yer alıyor; Türkiye'de ise henüz tespit edilebilmiş değil... Ancak uzmanlara göre; aort anevrizmasının tedavisinde uygulanan endovasküler yöntem, tedavide önemli bir aşamayı oluşturuyor.

        153 HEKİM HEM TEORİK HEM PRATİK BİLGİ ALDI

        Endovasküler cerrahi, halk arasında bilinen adıyla kapalı yöntemle damar hastalıklarının tedavisi anlamına geliyor. Kapalı yöntemler, teknolojinin de gelişmesi ile özellikle son 15 yılda daha çok kullanılmaya başlandı.

        Düzenlenen Endovasküler Cerrahi Sempozyumunda, farklı ülkelerden ve Türkiye’den gelen 153 hekim, hem teorik hem de pratik bilgi aldı.

        Kalp damar cerrahı, girişimsel radyolog, girişimsel kardiyologların katıldığı sempozumda, artık tıp eğitiminin olmazsa olmazı simülatörlerden de yararlanıldı.

        EN SİNSİ ÖLDÜREN HASTALIK: AORT ANEVRİZMASI

        Sempozyumda, hayatı tehdit eden hastalıklardan biri olan aort anevrizması ve tedavisi de ele alındı.

        İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Füruzan Numan, aort anevrizmasının; vücudun karın ve göğüs bölgelerine denk gelen aort damarındaki balonlaşma olduğunu kaydediyor.

        ‘‘Çoğu zaman çok belirgin belirti vermemekle birlikte eşlik eden karın- sırt ağrıları ve kalp atımındaki ritmik hareketlenme ile karın bölgesinde ele gelebilen kitle olarak belirti verebilir.’’

        Marmara Üniversitesi, Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim İsbir, aort anevrizmasının hayatı tehdit eden çok ciddi bir hastalık olduğunu vurguluyor.

        ‘‘Aort damarı kalbimizden çıkan ve vücudumuza kan götüren ana damardır. Aort kalbimizden çıktıktan sonra önce göğüs boşluğunda, sonrasında ise karın boşluğunda seyreden vücudumuzdaki ana damardır. Göğüs boşluğunda ki aort çap genişlemelerinin normalin iki katı ve üstü çapa çıkmasına “torakal aort anevrizması”denir. Karın boşluğu içerisinde aort damarının genişlemesi ise “abdominal aort anevrizması” adını alır. Anevrizma tanısı konulan hastanın müdahalesi senelik büyüme çapına, olası ani büyüme ve /veya yırtılma belirtisine göre planlanır.

        Prof. Dr. İsbir, aort anevrizmasının sinsi seyreden ve çoğunlukla belirti vermeyen özellikte olduğunu kaydediyor.

        ‘‘Sigara içen, 60 yaş üstü, hipertansiyonu olan erkeklerde daha sık görülmektedir. Görülme sıklığı 50 yaş üstünde her bir milyon nüfus için 25’tir. Ülkemizdeki nüfus yapısı dikkate alındığında yılda yaklaşık 3-4 bin civarında yeni hasta görülme riski mevcuttur. Tanı sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konulmaktadır. Ülkemiz için tespit edilmiş kesin bir rakam yoktur ancak, Amerika Birleşik Devletleri'nde ölüm nedenleri arasında onuncu sırada yer almaktadır.’’

        Prof. Dr. Füruzan Numan, aort anevrizmasının hem Türkiye’de hem de dünyada bilinirliğinin az olduğunu kaydediyor.

        ‘‘Hem Türkiye’de hem de dünyada aort anevrizması belirti vermemesi ve de anevrizma kesesinin yırtılması ya da patlamasını takiben hastaların ölüm oranı yüksek bir hastalık olması sebebiyle bilinirliği oldukça düşüktür. Tarama çalışmalarına göre 65 yaş üstü her 100 erkekten 2-13'ünde ve her 100 kadından yaklaşık 6’sında anevrizma tespit edilmektedir. Bu taramalar da çoğunlukla prostata yönelik batın taramalardır. Erken teşhis, aort anevrizmasında hayat kurtaran ve gerçekleştirilmesi oldukça kolay bir yoldur. Özellikle 65 yaş üstü, sigara içen ve ailesinde ya da kendisinde kalp damar rahatsızlığı olan erkeklerin yılda bir kez karın bölgesi ultrason kontrolü yaptırmaları tavsiye edilmektedir.’’Aynı şekilde ailede bilinen aort anevrizma öyküsü bulunan kişilerin torakal aort anevrimasının saptanması için göğüs MR veya HRCT (düşük doz radyasyonlu göğüs bilgisayarlı tomografi) çektirmelerini önermektedir.

        ENDOVASKÜLER TAMİR HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ BİR AŞAMA

        Prof. Dr. Füruzan Numan, endovasküler yöntemin kasıktan anjiyo yapar gibi uygulandığını ifade ediyor.

        ‘‘Eğer hekim teşhis ve muayeneden sonra endovasküler yöntemle tedavi tavsiyesinde bulunduysa tedavi için girişim hazırlıkları her ameliyat öncesi gibi yapılır ancak kapalı işlemlerde kullanılacak endogreftstentin çap ve uzunluğu 3D (üç boyutlu) işlemlerden hesaplanarak kasık bölgesindeki damardan girişim yapılır. Anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre seçilen endogreftstent görüntüleme DSA (Digital Anjiyo) eşliğinde ilerletilip yerleştirir. Bu işlem sonucunda kan akışı artık yapay damarın (endogreftstent) içerisinden geçerek anevrizma içi kan dolumunu engelliyerek dolaşım sistemi ile bağlantısı kesilerek anevrizmanın küçülmesi hedeflenmektedir.’’

        Prof. Dr. Selim İşbir, endovasküler yöntemin hastalar için yüz güldürücü sonuçları olduğunu vurguluyor.

        ‘‘Aort anevrizmasının vücudun hangi bölgesinde bağlı olaraktan tedavi yöntemi farklılıklar göstermektedir. Anevrizma göğüs veya karın bölgesinde ise klasik cerrahi yöntemlerde büyük kesilerle bölge açılarak hastalıklı aort çıkarılıp yerine suni bir damar dikilirdi. Günümüzde ise artık bu yöntem yerini uygun hastalarda kasık bölgesinden yapılan endovasküler tamire bırakmış ve hasta açısından büyük rahatlık sağlamıştır.’’

        Prof. Dr. İsbir, endovasküler tamir sayesinde hastaların artık 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olduğunu kaydediyor.

        ‘‘Klasik açık cerrahi ile yapılan ameliyatlarda hastalar 1-2 gün süre ile yoğun bakım ünitesinde ve sonrasında değişen şartlara bağlı olarak 5-7 gün süre ile hastanede kalırlardı. Açık cerrahide, kanama dolayısıyla kan kullanımı, enfeksiyon oranları oldukça yüksekti. Ayrıca hastaların normal hayatlarına dönmeleri her şey yolunda giderse 1, 1 buçuk aylık bir süreci içermekte idi.

        ENDOVASKÜLER TEDAVİ KİMLER İÇİN UYGUN?

        Prof. Dr. Füruzan Numan, endovasküler tedavi yöntem avantajlarını şöyle açıklamaktadır: "EVAR (endovasküler tedavide) kan kullanımı ve enfeksiyon oranları açık cerrahi yöntemle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır. Tabii ki bu yöntemde her aort anevrizma hastası için uygun olmayabilir. Bu durumlarda hastalar sadece klasik yöntem veya hibrid (klasik artı endovasküler) yöntemlerle tedavi yapılmalıdırlar. Hibrid tedaviler göğüs bölgesindeki aort anevrizması ve özellikle ölüm oranı çok yüksek olan diseksiyonlarında (aort yırtılmalarında) kullanılmaktadır. Tüm endovasküler işlemler kapsamlı ve donanımlı ekipler tarafından yapılmakta olup hibrid tedavilerin bir kısmı açık cerrahi işlemi takibe ameliyathanede yapılmaktadır. Sonuçlar ise gerçekten yüz güldürücüdür.

        Prof. Dr. İsbir ve Prof. Dr. Füruzan Numan yapılan araştırmalara göre, endovasküler cerrahi uygulanan hastalarda ameliyatta ölüm oranının, açık cerrahi uygulanan hastaların üçte biri oranda olduğunu vurgulamaktadır.

        ‘‘Bu rakamlar tüm dünyada nerdeyse on binlerce hasta üzerinden elde edilen bir rakamdır. Konularında yetkin Prof. Dr. İsbir ve Prof. Dr. Füruzan Numan de merkezlerinde çok sayıda elektif ve acil tedavi gerçekleştirmişlerdir. Her merkez yapılan vaka sayıları bugün 500’e ve üzerinde bulunmaktadır.

        Prof. Dr. Füruzan Numan 2001 yılından beri tüm Türkiye ve dünyada endovasküler tedavi eğitim verme yetkisi ile çalıştığı merkezler dışında çok sayıda endovasküler tedavi yapmıştır. Bilimsel çalışmalarının önemli bölümünü Amerika Birleşik Devletleri'nde Medtronic firması ile beraber yürütmüştür. Açık cerrahi şansı olmayan veya yüksek ölüm oranı bulunan hastalarda uygulanabilir teknik üzerinde çalışmıştır. Bu çalışması ile dünya çapında tanınmış ve birçok uluslararası toplantıda ve canlı yayında tekniğini anlatmıştır.

        Endovasküler aort anevrizma tedavisi elektif koşullarda, basitçe hastanın aort damarı patlamadan yada yırtılmadan başvurmaları durumunda hastalarda anevrizmaya bağlı ölüm oranı çok düşüktür. Bu oran anevrizma dışı mevcut rahatsızlıklar; KOAH gibi akciğer hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği ve ender görülen vaskülitlerin eşlik etmesi halinde ise farklılık göstermektedir. Kısaca Endovasküler yöntem hem hasta için hem de biz hekimler için büyük rahatlık yaratmıştır.’’

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ