Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Yazarlar Aşk tuzakları

        HALİFE VE KARISI

        Arap Halife yardımcısını çağırttı:

        “Ben gittiğimde karımı kuleye kapatın” diye emir verdi.

        “Ama o sizi çok seviyor Efendimiz!”

        “Ben de onu seviyorum” diye cevap verdi Halife. “Ama saygı duyduğum eski bir atasözümüz şöyle der: “Köpeğini zayıf tutarsan seni hep takip eder, şişmanlatırsan ısırır.”

        Halife savaşa gitti ve 6 ay sonra geri döndü. Geldiğinde yardımcısını çağırttı ve ona karısını sordu.

        “Sizi terk etti” dedi yardımcısı. “Efendimiz, giderken güzel bir atasözümüzden bahsetmiştiniz ama bir başka eski Arap atasözünü unuttunuz: “Eğer köpeğini hep bağlı tutarsan, ipini kim çözerse onla gider.”

        REKLAM

        RUHU KONTROL ETMEYE ÇALIŞMAK

        Çoğunlukla aşkı kontrol edebileceğimizi sanırız. Sonra da kendi kendimize tamamıyla gereksiz olan şu soruyu sorarız: “Gerçekten buna değer mi?”

        Oysa aşk bu soruyu hiç dert etmez. Aşk satılık bir ürün gibi kendisine değer biçilmesini kabul etmez. Bertold Brecht’in “The Good Person of Szechuan” oyunundaki karakterlerden biri gerçek aşkı bize şöyle anlatır:

        “Sevdiğimin yanında olmak istiyorum.

        Bunun bana nelere mal olacağını hiç umursamıyorum.

        Hayatımı iyileştirir mi kötüleştirir mi, önemsemiyorum.

        O kişi beni seviyor mu sevmiyor mu, aldırmıyorum.

        Tek arzum sevdiğime yakın olmak, buna ihtiyacım var.”

        AŞKIN ÖLÇÜSÜ

        “Hep merak ettim, acaba bir gün ben de senin sevdiğin gibi sevebilecek miyim?” dedi bir öğrencisi Hindu bilgeye.

        “Aşktan daha öte bir şey yoktur” diye cevap verdi üstadı. “Dünyanın dönmesini ve yıldızların gökte parlamasını sağlayan aşktır.”

        REKLAM

        “Bunları biliyorum. Ama sevgimin gerçekten büyük olduğunu nasıl anlayacağım?”

        “Kendini aşka tamamen teslim mi ediyorsun yoksa duygularından kaçmaya mı çalışıyorsun bunu anlamaya çalış. Ama böyle sorular sorma çünkü aşkın büyüğü küçüğü olmaz. Bir duyguyu bir yolu ölçer gibi ölçemezsin. Bu şekilde davranırsan tıpkı göle yansıyan ay gibi, sadece kendi yansımanı görürsün ama yolunu yürüyemezsin.”

        DERİN ARAYIŞ

        Linda Sabbath üç oğlunu da yanına alıp Kanada’nın iç bölgelerinde küçük bir çiftliğe taşınmaya karar verdi. Burada kendini tamamen manevi arayışlara adayacaktı.

        Bir yıl geçmeden âşık oldu, tekrar evlendi, azizlerin meditasyon teknikleri üzerine çalıştı, çocuklarına iyi bir okul bulmak için çabaladı, arkadaşlar edindi, düşmanlar edindi, dişlerini ihmal ettiği diş iltihabıyla uğraştı, kar fırtınalarında doğa yürüyüşü yaptı, araba tamir etmeyi öğrendi, donmuş sarkıt ve dikitleri kırıp temizledi, işsizlik maaşıyla ay sonunu getirmeye çalıştı, ısıtması olmayan evde uyudu, hiç sebepsiz kahkahalar attı, çaresizlikle ağladı, bir şapel inşa etti, evde tadilat yaptı, duvarları boyadı manevi arayış üzerine kurslar düzenledi.

        REKLAM

        Ve sonunda derin arayışlara adanmış bir hayatın herkesten ve her şeyden izola edilmiş bir hayat olması gerekmediğini anladı. Linda Sabbath şöyle diyor: “Hayat o kadar büyük ki, mutlaka paylaşmak gerekiyor.”

        (Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ