Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Aşure nasıl yapılır?

        Her şeyde bir hayır var. Anadolu folklorunun tasavvuf renkli “derin” bir formülüdür. Kim bilir kaç farklı kültür ve kaç asırda, damlaya damlaya birikti. Sonunda da bize miras kaldı... Peki ama, şüpheden kendini sıyıramayanlar! Gelin bir soralım, gerçekten de öyle midir? Yani her bir şeyde gerçekten de bir hayır olabilir mi? Öyle haller var ki... İnsanın nutkunun tutulduğu. Şayet var ise bile, bu hayır da eksik olsun diyeceğimiz anlar... Elbette, bu bizim kişisel ölçeğimiz. İnsanlığın tarihi açısından farklı olabilir mi? Ya kıyarak dibe vuranlar hiç hesaplarında olmayan bir yolu açıyorlarsa? HT Cumartesi ekinden Ali Esad Göksel'in yazısı...

        MUHARREMİ KUTLAMALIYIZ

        REKLAM

        Biliyor musunuz, aşure insana bunları da düşündürüyor. Muharrem Anadolu’da da asırlardır kutlanıyor. Aşure bu kutlamaların belki en rafine, en katmanlı rengidir. Bir kez dert yanmıştım: İmrenerek hatırladığımız aşure trafiği. Muhtelif reçeteler. Her mutfağın kendine has bir yorum ve terkip ile hazırladığı “aşure’ler. Evden eve dolaşırdı. Biz çocuklar kimin nasıl yaptığını elbette bilirdik... Müridi olduğumuz “aşure aşçısının” peşine düşer, soruştururduk: “Şuradan da geldi mi?” Artık bu yok. Yani büyük şehirlerde bitti. Nerede ise kimse kimseye aşure yollamıyor. Niye böyle oldu? Sosyologlarımız desinler: Büyük şehrin hoyratlığı güzelim aşuremizi nasıl yedi bitirdi? Anlatsınlar bize...

        MERASİM VE OYUN

        Geçenlerde haber ajansları ilginç fotoğrafı geçtiler: Atina; Akropol’ün eteğinde sırtını zincirle döven mülteciler... Her sene bizde de televizyonlar kutlamaları verir ya, kendilerini zincirle döven, hırpalayan insanlar... Dünyanın ücra bir köşesindeki tuhaflıklar gibi seyretmez miyiz? Anlamak ya da öğrenmeyi bir kenara koyalım. Ne olup bittiğinden haberdar dahi olmaya ilgi duymaksızın. Oysa olup biten komşumuzdadır. Coğrafyadan söz etmiyoruz. Kültürümüzün ortasında değilse de, yanı başında duran bir komşudur. Metin And, Ritüelden Drama/ Kerbelâ- MuharremTa’ziye adlı kitabında anlatıyor. En çalışkan kültür tarihçilerimizden rahmetli And’ın “Muharrem ve Âşure Bölümü” şöyle başlar: “Bütün eski tören ve ritüellerde ikili bir ilişki buluruz. Bunlar söz (mithos) ve yapılan şey, eylemdir.” And bugün “Anadolu Köylüsü’nün” oynadığı oyunların çok eskiden beri var olduğuna işaret ediyor... Aynı bölgelerdeki kadim “toplumların dünyalarından” kalıntılar olduklarını örneklerle anlatır: “Ay yılına göre Muharrem ilk aydır. Aşure ise bu ayın onuncu günüdür. Muharrem ve Âşure ay takviminden durağan güneş takvimine çevrildiğinde bu gün ve âdetler Antik Dönem’deki karşılıkları ile nerede ise bire bir örtüşmektedir.” And diyor ki: “Her din kendisinden önceki dinlerin doğurduğu dramları, kendi yorumu ve simgeselliği içinde oluşturur ve sürdürür."

        REKLAM

        AŞURE VE SEMBOLİZM

        Metin And, “Türkiye’de Muharrem” bölümünde anlatıyor: Anadolu’da Aleviler ve özellikle Bektaşilerde Muharrem Törenleri çok zengindir. Muharrem Ayı’nın 12. gününde yapılan aşure aşının nasıl pişirildiğine gelince: “Gerekli ürünleri alınır, ayrı ayrı pişirilir ve hazırlanır (buğday, kuru fasulye, nohut, kuru bakla, kestane gibi). Ayrıca kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı gibi tatlılık verecek meyve türleri konur. Buğdayı bir büyük kazana koyup dergâhın aşçıbaşısı, Aşçı Baba eline büyük bir kepçe alıp, kazan başına gelir ve ‘Destûr Yâ İmâm!’ deyip, kepçeyi kazana daldırır. O sırada yanında bulunanlar hep bir ağızdan ‘Yâ Hüseyn!’ derler. Aşçı Baba’dan sonra sıra ile hepsi kazanı kepçe ile karıştırırlar. Her eline kepçe alan ‘Destûr Yâ İmâm!’ diyecek, orada hazır bulunanlar da ‘Yâ Hüseyn!’ diye karşılık vereceklerdir. Saatlerce, aş pişinceye kadar... Arada bakılır, aşure piştiği anlaşılınca Mürşid’e haber götürülür. Aşçı Baba, kendisine: ‘Buyurun Erenler! Ruh-u şüheda ta’ziyesine meşgul olalım. Aş hazırlandı’ der. Mürşid de: ‘Eyvallah!’ deyip kazan başına gelir.” Topluluğun “aşure pişirme törenindeki” bu yoğun “sembolizme” dikkat... Peki evlerde? “Evin yaşlısı kazan başına gelir. Üç İhlas bir Fâtiha okuyup bir bardak gülsuyunu âşureye katar... Kepçe ile yavaş yavaş karıştırır. Kenar köşe yerlere azıcık aşure serpiştirir. Kazan kapağı varsa kapatılıp beş-on dakika beklenir, yine kepçe ile kazanın sağ-sol ve ön tarafına vurup kepçe ile az âşureyi ocağa döker.”

        REKLAM

        İYİ AŞURE NASIL YAPILIR?

        Dert yanmak coğrafi aidiyetimizden midir? Olabilir: Aşure trafiği yok oldu diye ağladım ya... Önce rahmetli Ayla Ökmen’i anmalıyım. Aşuresinin tadı, çerçevesinin zarafeti aklımda... Ama durun hele... Yeni yeni yeşermeler de var. Şimdilerde gençten sevdalılar çıktı: Umulmadık isimler... Özlem Güsar kaç yıldır yolluyor. Alize Tansever, kocası ile kulaklarını çınlattık. Yerim dar listeye devam edemediğim için affımı rica ediyorum.

        Yakın dostum Sevda Yazıcı ile noktalamalıyım. Neden mi ? Narlar ekşi oldu, şekerimiz portakal suyu diye dipnotları ile yollamış. Bence yepyeni bir soluk...

        Madem yeri geldi ben de şunu söylemeliyim. Letarjik aşçılarımızdan hayır yok. Eyy yeni nesil kızlarımız: Aşuremiz yeni sözler beklemede. Kim tutar sizleri... Tabii ki klasik tarifi bilerek yola koyulmalı. Semahat Arsel’in “Eskimeyen Tatlar” kitabından: 400 gr aşurelik buğday, 125 gr kuru fasulye, 125 gr nohut, 150 gr kuru kayısı, 200 gr kuru üzüm, 150 gr kuru incir, 1 çorba kaşığı portakal kabuğu rendesi, 800 gr toz şeker, 5 litre su, 1 çorba kaşığı yağ, 1 su bardağı süt, 1 tatlı kaşığı gülsuyu. Dolmalık fıstık, kuş üzümü, ceviz içi, kıyılmış kuru kayısı, kıyılmış kuru incir, nar taneleri, fındık. Buğday ılık suya, kuru fasulye soğuk suya, nohut da ılık tuzlu suya basılır. Nohutu, kuru fasulye yıkanır, ayrı ayrı yumuşayıncaya kadar haşlanıp süzülür. Nohutların ince kabuklarını çıkartılır. Kuru kayısı ve kuru incir fındık büyüklüğünde doğranır, buğday yıkanıp süzülür. Kuru üzüm ayıklanıp, 10 dakika kaynatılıp, süzülür. Tencereye su, buğday ve yağ koyulur. Su kaynayınca kısıp ağır ateşte, kapağı kapalı olarak pişmeye bırakılır. Dibini tutmaması için arada karıştırılır. Buğday yumuşayınca kapağı açılır ve haşlanmış kuru üzümler ilave edilip orta ateşte, 5 dakika karıştırılarak kaynatılır. Hoş koku vermesi için portakal kabukları ilave edilir. Nohut ve kuru fasulye de katılıp karıştırılıp 5 dakika daha kaynatılır.

        Kayısılar ve toz şeker de katılıp kaynayıncaya kadar karıştırmaya devam edilir. Süt ilave edilir (rengini beyazlaştırır). Kıvamın koyu olmaması için az sıcak su ilave edebilirsiniz. Kuru incir de katılıp 5 dakika karıştırılarak kaynatılıp ateşten alınır. Üstünün kabuk tutmaması için arada karıştırılarak kapağı yarı kapalı durumda piştiği tencerede soğutulur. Kıvam koyu ise az süt ilave edilip karıştırılır. Kaplara boşaltılır, soğuyup üstü kabuk tutunca üstü süslenir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ