Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Ortadoğu 'IŞİD ile ideolojik savaş kaçınılmaz' / Özcan Tikit İngiltere eski savunma bakanı olan Liam Fox ile konuştu

        Özcan TİKİT/ GAZETE HABERTÜRK

        Libya müdahalesi sırasında İngiltere Savunma Bakanı olan Liam Fox, Habertürk’e konuştu. Fox, Libya örneğinden hareketle Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmeden önce 4 önemli sorunun cevabını bulmasını tavsiye etti. IŞİD’i Soğuk Savaş’ın komünizmine benzeten Fox, “Entelektüel ideolojik mücadeleye ağırlık verilmeli” dedi.

        Libya’da 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin sonunu getiren bombardımanın mimarlarından biri de dönemin İngiltere Savunma Bakanı Liam Fox’tu. Eski bakan ve milletvekili Fox ile yeni kitap çalışması için geldiği İstanbul’da buluştuk. Fox’a Libya müdahalesindeki tecrübesinden hareketle IŞİD’i, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale planını, Batı ile PYD arasındaki ilişkiyi ve PKK ile mücadeleyi sorduk.

        ‘TÜRKİYE, SURİYE İÇİN ÖNCE 4 SORUNUN CEVABINI BULMALI’

        Libya’ya müdahalede rol üstlenmiş biri olarak Suriye’de güvenli bölge kurmak isteyen Türkiye’ye ne tavsiye edersiniz?

        Libya müdahalesi döneminde ülkeye kara gücü sokmadan önce 4 sorunun cevabını bulmamız gerektiğini söylemiştim. Bu sorular Türkiye için de geçerlidir. Birincisi iyi çözüm nasıl bir çözümdür, bu tanımlanmalı. İkincisi, bulduğunuz çözümü orada inşa edebilecek misiniz? Üçüncü soru, bu çözümün parçası olmak zorunda mısınız? Dördüncüsü de “Sürecin sonunda çözümden ne kadar pay istiyorsunuz?” sorusudur. Orduyu sahaya sürmeden önce bu 4 soru cevaplanmalı. Aksi takdirde kendinizi korkunç bir karmaşanın içinde bulursunuz. En ucuz karar, hava gücü kullanmaktır. Çünkü siyaseten bunu içeriye anlatmak kolaydır; ama çözüme bu şekilde ulaşamazsınız.

        Türkiye coğrafi olarak IŞİD’e çok yakın. Müdahale kararı istikrarı için riskli değil mi?

        Hayır. Hiçbir şey yapmamak da politik bir tercihtir. Ancak bunun da sonuçları var. Angaje olmakla olmamak arasındaki bedel farkını karşılaştırmak lazım. Coğrafi yakınlığı nedeniyle iki milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Bu en büyük bedeldir.

        Suriye ve Irak iyice içinden çıkılmaz hale gelmediler mi sizce de?

        İstikrarı getirecek bir formül var mı? Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bir görüşmemizde “Ortadoğu raydan çıkacaksa bu Suriye’de olacak. Çünkü bölgenin tüm mücadeleleri Suriye’de var. Seküler-dindar, Sünni-Şii, İran-S. Arabistan, ABD-Rusya çekişmelerinin tamamı Suriye’de mevcut” demişti. Suriye bölgesel istikrarsızlığın merkezi. İstikrar istiyorsak Suriye’den başlamalıyız. Irak’ta yapıldığı gibi güvenli ve uçuşa yasak alanlar oluşturulup siviller koruma altına alınmalı. İkincisi IŞİD’in askeri gücü kırılmalı.

        Bu IŞİD’i bitirmeye yeter mi?

        IŞİD dünyanın geri kalanından farklı bir dünya görüşüne sahip. Çağdan kopuk Vehhabi-Selefi bir dünya istiyorlar. İstedikleri şey hilafete dayalı bir yaşamdan ibaret değil. Dar tanımlara dayalı bir sistem tahayyülü içindeler. Bu bizim hayal ettiğimiz gelecekten çok farklı. Refah içinde, eşitlikçi, modern bir dünya isteyen herkes IŞİD’den farklı değerlere sahip demektir. Er ya da geç bir ideolojik savaşa girmek zorundayız. IŞİD’i ordularımıza havale ediyoruz. Entelektüel mücadeleden çekiniyor gibiyiz. Artık “IŞİD farklı değerlere inanıyor” lafından da vazgeçip “Onlar en kötü değerleri temsil ediyorlar” demeliyiz. Çünkü benim bakış açıma göre dini hoşgörü, hoşgörüsüzlükten iyidir. Kadının eşit yurttaş olabildiği bir dünya, onların kadını ikinci sınıf saydığı bir dünyadan iyidir. Serbest piyasanın, bağımsız yargının olduğu modern devlet, onların bölge ve ötesi için istedikleri Ortaçağ zihniyetine sahip devletten iyidir.

        IŞİD, Soğuk Savaş’ın bitimiyle komünizmden boşalan koltuğa mı oturdu yani... Bunu mu söylemek istiyorsunuz?

        Bu çok ilginç bir analoji bence. Soğuk Savaş’ta belli bir kombinasyonumuz vardı, komünist ideolojiye karşı ekonomik, askeri yönleri olan bir mücadele tarzına sahiptik. Bugün Batı, interneti radikal İslamcıların potansiyel bir tehdit gücü olarak görüyor. Bu beni çok şaşırtıyor. İnterneti kendi değerlerimizi savunabileceğimiz bir mecra olarak görmeliyiz. Bu bizim potansiyel gücümüz ve onlara karşı kullanabiliriz. Sosyal medya ile gençlere “karşı” bir mesajla ulaşabiliriz. Endonezya gibi kadınların yüzde 50’den fazlasının ekonomik yaşama katıldığı Müslüman ülkeler var. Son seçim Türkiye’nin göründüğünden olgun bir demokrasiye sahip olduğunu açıkça gösterdi. Radikaller “Demokrasi ve İslam bir arada olamaz” diyor. Türkiye bu saçma tezi çoktan çürüttü. Türkiye gibi örnekleri Müslüman gençlere anlatmalıyız. Aşırılık yanlılarının burada üstünlüğü ele geçirmelerini engellemeliyiz.

        ‘NASIR YENİLDİ, GERİLİM AÇIĞA ÇIKTI’

        100 yıl önce Ortadoğu’da İngiltere ve Fransa’nın çizdiği sınırlar fiilen silindi. Yine de eskiye dönüş mümkün mü?

        100 yıl önce çizilen sınırlardan geriye bir tek Irak ve Suriye kalmıştı zaten. Iraklılar, İran- Irak savaşından bu yana kendilerini hiçbir zaman Iraklı olarak tanımlamadılar. Kendilerini etnik kökenlerine göre tanımlamayı tercih ettiler. Nasır’ın İsrail’e yenilmesi Arap milliyetçiliğini çökertmekle kalmadı, bölgedeki köklü dini gerilimi de açığa çıkardı. Bugün dünyanın en büyük sorunları buradan besleniyor. En büyük katliamlar Müslümanlar arasında yaşanıyor. Müslümanlar “öteki” Müslümanları katlediyor. Irak en net örnek. Peki Irak eskisi gibi tek bir devlet olarak kalabilir mi? Doğrusu Irak’ı bir arada tutabileceğimizi sanmıyorum. Iraklılara “kendi geleceklerini tayin hakkını” vermeliyiz. Çünkü bir şekilde kafanıza göre sınırları çizebilirsiniz ama o zaman bile bir devlet kurmuş sayılmazsınız. Bu İngiltere için de geçerli. İskoçlara referandumla kendi geleceklerini tayin hakkı tanındı, onlar İngiltere’de kalmayı tercih ettiler.

        ‘İNGİLTERE IRA TERÖRÜ İÇİN İRLANDA’YA SALDIRMADI’

        Türkiye PKK kamplarını bombalıyor. Suriye’de ise PKK’ya yakın PYD ile Batı arasında bir ittifak söz konusu. Bu ittifak taktiksel mi yoksa stratejik mi?

        Tüm dünya IŞİD ile mücadeleye girecek partnerleri sıcak karşıladı. Meseleye (PKK ve PYD) dair kişisel görüşüm şudur: İngiltere için IRA terörüyle mücadele mükemmel düzeyde meşru bir durumdu. İngiltere’de yüzlerce kişi IRA teröristleri tarafından öldürüldü, ulusal güvenliğimiz söz konusuydu. Ancak hiçbir zaman IRA’yı İrlanda ile bir tutmadık. Evet, İrlanda milliyetçiliği yapıyorlardı ve orada sempatizanları vardı. Fakat biz İrlanda’ya saldırmadık. Aşırı reaksiyon ve ulusal güvenliği korumak arasında dengeyi şaşırmak daha büyük bir soruna yol açar. Türkiye’nin güvenlik güçleri aşırılık yanlısı Kürtler tarafından öldürüldüğünde Türkiye’nin kendisini koruma hakkı var diyorum. Fakat iki meseleyi birleştirmenin riskli olduğu kanaatindeyim. IŞİD ve Kürtleri eşdeğer problemler olarak görmeye yönelik her türlü girişimin kabul edilemez bir yaklaşım açısı olacağını düşünüyorum. IRA da bizim için büyük bir problemdi. Ancak o dönem Rusya çok daha büyük bir tehlikeydi. Bugün en büyük tehdit IŞİD’in yaptıklarıdır. Çünkü kanserli ideolojisiyle küresel istikrarı yok etmeye çalışıyor. Gelişmekte olan İslam devletlerini istikrarsızlaştırmak, ulusalcılık konseptini de yok etmek istiyor. Daha şimdiden büyük bir insani drama yol açmış bulunuyor.

        ‘LİBYA’YA İNGİLİZ MODELİNİ ÖNERDİM’

        ‘Kaddafi’ye yaptığımız gibi Esad’a da müdahale etseydik Suriye bu hale gelmezdi’ diye düşündüğünüz oluyor mu?

        Tarih bize bir savaşı havadan kazanamayacağımızı söylüyor. Evet, hava gücünüzle bir rejimin kendi insanlarını katletmesini bir ölçüde engelleyebilirsiniz. Libya’da bunu yaptık. Fakat havadan yapabilecekleriniz sınırlıdır. Askeriniz karada olmak zorunda. Libya’da sahadaki milisler üzerinde siyasi kontrol sağlanamadı. O dönemki Libyalı liderlere “Sahadaki milisler üzerinde siyasi kontrolü sağlamak zorundasınız yoksa parçalanacaksınız” demiş ve İngiltere modelini önermiştim. Pek bilinmez, İngiliz ordusu daimi bir varlık hakkına sahip değildir. Ordunun varlığı parlamentonun 5 yılda bir verdiği karara bağlıdır. Parlamento, ordu yasasını onaylamazsa İngiliz ordusu diye bir şey kalmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ