Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Almanya, Türkler’e bel altından vurdu

        Sevim Dağdelen

        (Sol Parti Milletvekili, Parlamento İçişleri Komisyonu Üyesi)

        YASA ALMAN HÜKÜMETİNİN ZAAFINI MAKYAJLIYOR

        İstatistiklere bakıldığında, göçmen çocukları en iyi okul karneleri almalarına, Almanca’yı çok iyi konuşmalarına rağmen ne meslek eğitim yerleri bulabiliyorlar, ne iş bulabiliyorlar. Aksine toplumdan dışlanıyorlar.

        Demek ki entegrasyon, uyum ve birlikte yaşamda sadece dil kıstas olamıyor. Sadece dil bilmekle olmuyor. Hükümet ve Hristiyan Demokrat Partisi kendi zaaflarının üstünü örtmek ve kolayına kaçmak için yapıyor. Dili ‘zorla’ öğretmek yasal bir anlamda insanı zorlamak demektir.

        TÜRK HÜKÜMETİ KARARLI DAVRANMADI

        Türk hükümetinin, Alman hükümetiyle yapacağı görüşmelerde biraz daha temkinli davranması gerekiyor. Aileden Sorumlu Bakan Nimet Çubukçu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Almanya Uyum ve Göçten Sorumlu Bakan’la hem Ankara’da hem Berlin’de görüştüklerinde “Bu göç yasasını Türkler destekliyor ve Türkler Almanya’ya gelmeden önce Türk Hükümeti onlara dil kursu verecek” gibi bir mesaj ortaya çıktı. Türk hükümeti böyle bir şey olmadığını net ifade etmediği için burada yaşayan Türkler’e “Türk hükümeti göç yasasını destekliyor, siz neden karşı çıkıyorsunuz” gibi bir hava estiriliyor. O havayı da Almanya’da iyi kullanıyorlar. Geçen seneden beri yasa tartışılıyor; ne Türk toplumu, ne göçmen dernekleri bir adım attı... Buradaki Türkler örgütlenmiş değil. Örgütlü olanlar da kutuplaşmış. Burada Türkler, Alman örgüt ve sendikalarıyla birlikte hareket etseydi, bu yasa bu kadar kolay geçmezdi.

        DİLSİZLER BİLE AŞIK OLUYOR

        Ayrıca, aile birleşimi yoluyla buraya gelmek, insanların kendi özel hayatıyla ilgili bir karardır. Bu konuda uluslararası hak ve anlaşmalar vardır. Alman Anayasası’nda da aileyi koruyan ve kutsal sayan bir madde vardır. Sevgi evrenseldir, dil bilmez. Dilsizler bile birbirine aşık olabiliyor. Dolayısıyla Almanya’ya gelmek için dilin önkoşul olarak konması, insan haklarına aykırıdır.

        Kenan Kolat

        (Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı)

        KÖHLER ONASA DA ANAYASA’YA AYKIRI

        Yeni göç yasasını üzünütüyle karşılıyoruz. Alman Anayasası’nın 6. maddesi, ailenin bütünlüğünü güvence altına alır.

        Bu güvenceyi herhangi bir yasal düzenlemeyle ortadan kaldıramazsınız. Aile birliği önceliktir, anayasal haktır. Türkiye’de yeterli olmadığı sürece ve bunu Alman devleti sağlamadığı sürece, insanların gelmeden önce Almanca öğrenmek durumunda bırakılması, Anayasa’ya aykırıdır. AB’nin aile birliği ile çıkartmış olduğu direktiflere de aykırıdır. Bunu Avrupa Komisyonu’na ileteceğiz.

        SİYASİ MÜCADELE VE HUKUK YOLU

        Bundan sonra önümüzde iki yol var. Bunlardan ilki hukuk yolu. Bir vatandaşımızın Türkiye’de diğer koşulları yerine getirdikten sonra, “Ben dil öğrenme koşulunu kabul etmiyorum” diyerek aile bileşimi için başvuru yapması ve bu başvurunun kabul edilmemesi söz konusu olacaktır.

        Başvuru reddedilince hukuk yolu açılacaktır. Alman Dışişleri Bakanlığı Berlin’de olduğu için Berlin İdari Mahkemesi’ne dava açılacaktır. Bu alt mahkemenin konuyu doğrudan anayasa mahkemesine taşıma yetkisi var; eğer anayasal bir sorun görüyorlarsa. Böyle değilse, olay önce idare mahkemesi, sonra yüksek idare mahkemesi, sonra da Türkiye’de Danıştay’a denk olan federal mahkemeye gider. Ondan sonra anayasa mahkemesine gidebilir ki; bu da 1-2 sene vakit alabilir. İkinci yol ise, Almanya’nın üzerinde baskı oluşturmaya ilişkin siyasi yoldur. Ben konuyla ilgili olarak, Türkiye’deki TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerini Almanya’ya davet etmeyi düşünüyorum. Türk yetkililerin Almanya’ya gelip Alman makamlarla görüşerek bu konuda Türkiye’nin kaygılarını iletmesini gerekiyor.

        TÜRKİYE BİZİMLE DEĞİL, DÖVİZİMİZLE İLGİLENİYOR

        Türkiye’nin yasaya tepkisi çok geç geldi ve yeterli tepki gösterilmedi. Oysa bu konuyu uluslararası alana, AB kurumlarına taşımalı. Türkiye şimdiye kadar yanımızda yer almak yerine buradaki insanların dövizleriyle ilgilendi. Buradaki sorunlar Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli, fakat Türkiye bunun farkında değil. O yüzden yeni kurulacak hükümete, yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşların sorunlarıyla ilgilenecek bir bakanlık kurması talebimizi de iletiyoruz. Almanya şunu demek istiyor: Türkiye gibi geri kalmış bir ülkede yapılan evliliklerin çoğu zorunludur. Yasa Türkiye’nin Almanya ve Avrupa’daki imajını da ciddi şekilde zedeliyor. Türkiye’deki yetkili makamlar bunu nasıl göremiyor, anlamıyorum. Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olarak da bu konu gündeme gelecektir ve insanların kafasında şu yargı oluşacaktır: “Bu geri kalmış ülkeyi nasıl AB’ye alırız!”

        UYMAZSANIZ, BİZ SİZİ UYDURURUZ

        Alman toplumu içerisinde zaten varolan Türk ve Türkiye karşıtlığını da güçlenmiş hatta artık yasalaşmıştır. Yani Almanya’nın 3 mesajı var: “Biz artık kırsaldan ve alt gelir gruplarından aile birleşimi istemiyoruz. Çok kişinin Alman vatandaşlığına geçmesini istemiyoruz. Ya uyum sağlarsınız, ya da biz sizi uydururuz.” Bu yasa Türk toplumunu toptan suçlayıcı, etnik ayrımcı, dışlayıcı bir yasadır ve Almanya’da yaşayan Türkler’e bel altından vurmuştur. Artık, Türk kökenli olan ve sosyal yardım alan vatandaşlar eşlerini yanında getiremiyor, Almanlar ise Türkiye’ye getirebiliyor. Burada da etnik ayrımcılık vardır. Bu Avrupa Aile Birliği Sözleşmesi’nin 12. maddesine de, insan haklarına da açıkça aykırıdır.

        Bülent Arslan

        (CDU Milletvekili, Türk-Alman Forumu Başkanı)

        TÜRKLER DAHA DA ‘ÖTEKİ’LEŞTİRİLİYOR

        Yasanın geniş çaplı psikolojik bir etkisi var. Ayrımcılık duygusunun güçlendiğini hissediyorum. Asıl sorun da bu psikolojik boyutu. Alman hükümeti bunu ciddiye almıyor, Türkler gibi duygusal değil, daha rasyonel değerlendiriyor.

        Sonuçta Türkler daha da ‘öteki’leştiriliyor. Yasanın oluşturulma aşamasından beri bunu eleştirdim. Hem Başbakan Merkel’e, hem de çalışma arkadaşlarımıza bunu söyledik. Fakat parti içi değerlendirmeler farklı oldu ve yasa yürürlüğe girdi.

        DİL ZORUNLULUĞU DEĞİL, AYRIMCILIK YANLIŞ

        Dil ve entegrasyon kursları olumlu adımlardır. Buraya gelen kişilere yardımcı olan uygulamalardır. Yoksa buraya gelen vatandaşlarımız, sistemi anlamakta büyük sıkıntı çekiyorlar. İş bulurken sıkıntı çekiyorlar. Devletin bu konuda geçmişe nazaran baskı yapmasını doğru buluyorum. Ama bunu yaparken ayrımcılık sinyali vermek yanlış. Dil kurslarında zorunluluk Anayasa’ya ters düşmüyor; baskı yok, teşvik var. Fakat Alman Anayasası’nın aile değerini ön plana çıkarmasıyla göç yasasının aile birleşimiyle ilgili maddeleri tezat oluşturabilir.

        Avukat Süheyla İnce

        (Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu Üyesi)

        ZENGİNLERE KAPI AÇIK, FAKİRLERE KAPALI

        Evet, Almanya’ya gelen Türkler’in Almanca bilmesi önemli. Fakat, Mardin’in köyünden evlenip de Almanya’ya gelen biri hangi şartlarla Almanca öğrenmiş olarak gelsin?

        “Zenginlere, kalifiye elemana kapımızı açıyoruz, ama fakiri, eğitimsizi gelmesin” diyor. Alman hükümeti, Türkler için açtığı entegrasyon ve dil kurslarına da gerekli yatırımı yapmıyor. Doğru düzgün Almanca öğretilmiyor. Ya sınıflar çok büyük ya da yeterli öğretmen kadrosu yok. Bu yüzden Almanya’ya geldikten sonra da Almanca öğrenmek zor.

        TÜRKLER ARTIK ‘MİSAFİR’ GİBİ

        Göç yasası sayesinde artık eskiden olduğu gibi süresiz değil de, süreli oturma izni verilecek. Bunu süresize çevirebilmek için de kazanca tabi olmaları gerekcek. Bu da gençlerin entegrasyonu açısından olumsuz. Çünkü kendinizi bir yere ‘ait’ hissetmek için, önce orada rahatça ikamet edebileceğinizi bilmeniz gerek. Bu yasa, birçok Türk gencini ‘misafir’ konumuna düşüyor. Almanya, “16-23 yaşındaki çocukları vatandaşlığa geçirmeyeceğim, ya önce eğitimini bitir, ya da paranı kazanmaya başla” diyor. “Herkes değil, kendini ispatlayan Alman vatandaşı olabilir” diyor. Alman vatandaşlığı elitleşiyor. “Burada yaşayan 3 milyon Türk’ü değil, kalifiye Türkler’i istiyoruz’ diyorlar.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ