Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya "Libya kan ağlarken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz"

        Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin katettiği büyük değişimde bir başka önemli etkenin de aktif dış politika olduğunu söyledi. Komşularıyla problem yaşayan bir ülkenin ekonomisini büyütemeyeceğini, refahını artıramayacağını çok iyi bildiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

        ''Dışa açık bir ekonomi olarak Türkiye, bölgesel ve küresel hadiseleri çok yakından takip ediyor; bölgesel ve küresel istikrarı, kendi istikrarı için kaçınılmaz bir ön şart olarak görüyor.

        FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

        Burada, hem Türkçe'de hem Arapça'da bulunan şu güzel atasözünü, önemine binaen söylemekte fayda görüyorum; Araplar 'el caar, gable eddar' diyorlar, biz ise aynı anlamda 'ev alma, komşu al' diyoruz. Geçmişte, komşu kavramı, yakın ev, yakın mahalle olarak görülüyordu. Bugünün dünyasında ise ülkeler, coğrafyalar, artık yanı başımızdaki ev kadar yakınımızda duruyorlar. Yine bugünün dünyasında, yakınımızda meydana gelen bir hadise, kaçınılmaz olarak bizleri de etkiliyor; ekonomiyi, refahı, büyüme ve kalkınmayı da doğrudan etkiliyor.

        Burada sadece bir örnek vermek isterim; Irak'ta uzun yıllar boyunca devam eden istikrarsızlık, bölgenin tüm ülkeleri kadar Türkiye'yi de etkilemiş, hatta diğerlerine göre daha fazla etkilemiştir. Türkiye'nin dış ticareti, yatırımları, turizmi üzerine, Irak'ta yaşanan acı hadiselerin gölgesi düşmüştür. Kuzey Irak'ta kendisine zemin bulan terör örgütü, Türkiye'nin huzur ve iç barışına kastetmiş, bu da siyaset ve ekonomi üzerinde olumsuz faturalar ortaya çıkarmıştır. İşte bu nedenle biz, Türkiye olarak, kendi istikrar ve huzurumuz kadar, bölgenin istikrar ve huzurunu da önemsiyoruz.

        Irak huzursuzken biz huzurlu olamayız, Lübnan mutsuzken biz mutlu olamayız, Mısır, Tunus değişirken biz buna bigane kalamayız. Libya kan ağlarken, Libya gözyaşı dökerken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz. Filistin'de çocuklar ölürken, Filistin'de masum siviller, yaşlılar, kadınlar, fosfor bombaları altında can verirken, biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Şunu burada, altını çizerek ifade etmek istiyorum; Biz, bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına saygılıyız. Biz, hiç bir ülkenin iç işlerine karışmadık ve asla da karışmayız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesaplarımız, gizli niyetlerimiz olamaz. Türkiye'nin ekseni bellidir, dış politikada eksenimiz bellidir ve gayet açıktır.

        Tunus Tunuslularındır, Mısır Mısırlılarındır, Bahreyn Bahreynlilerindir, Cezayir Cezayirlilerindir, Irak Iraklılarındır. Biz, o ülkelerin yer altı veya yer üstü zenginliklerinin tarafı değiliz. Biz, bölgesel barışın tek tek ülkeler için hayati derecede önem arz ettiğine inanıyor, sadece ve sadece bölgesel barış için katkı sunmaya çalışıyoruz.

        Hele hele, 'yeni Osmanlıcılık' gibi bir iddiayı, böyle bir ithamı kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Bu iddia, Türkiye'nin barış çabalarını, barış için yaptığı katkıları engellemek için ortaya atılmış art niyetli bir iddiadır.''

        Herkesin, her ülkenin Türkiye'den emin olmasını, her ülkenin, Türkiye'nin dostluğundan, kardeşliğinden, barış, istikrar ve güvenlik çabalarından emin olmasını isteyen Erdoğan, ''Türkiye'nin samimi çabalarından rahatsız olanlar, bölgede kan üzerine dış politika inşa etmeye çalışanlardır. Türkiye'nin samimi işbirliği çabalarından rahatsız olanlar, kendi kirli çıkarlarının sona ermesinden tedirgin olanlardır. İşte onun için biz, bölgede sadece ve sadece 'kardeşlik' diyoruz. Bizim bölgede, dayanışmadan, paylaşmadan, işbirliğinden, yani kardeşlikten öte bir gayemiz yoktur ve olmayacaktır'' diye konuştu.

        ''BİRLİKTE SEVİNDİK, BİRLİKTE HÜZÜNLENDİK''

        Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

        ''Bağdat'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin derdi, nasıl Suudi Arabistanlı kardeşlerimin derdiyse bizim de derdimizdir. Kabil'in meselesi nasıl Riyad'ın meselesiyse bizim de meselemizdir. Kahire, Tunus, Bingazi, Beyrut hüzünlendiğinde nasıl ki Cidde hüzünlenirse, biliniz ki Ankara da o kadar hüzünlenir. Amman, Şam, San'a, Manama sevindiğinde, Mekke ve Medine ne kadar sevinirse, biliniz ki İstanbul da o kadar sevinir. olayın aslı budur.

        Burada, tarihi bir gerçeği de sizlere hatırlatmak isterim; Türk İstiklal Marşı'nın yazarı, Milli Şairimiz ve büyük mütefekkir Mehmet Akif, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Hicaz'a, Medine'ye gelmiş, Kral Abdullah Bin Abdülaziz Es Suud'la görüşmek için aylarca Medine'de çöl fırtınalarının dinmesini beklemişti. Mehmet Akif'in, şu hissiyatını burada bir kez daha hatırlatmak isterim; Diyor ki Akif: Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez...' Evet. Bu coğrafyada bizim yüreklerimiz, kalplerimiz her zaman toplu halde çarptı. Biz, bu coğrafyada her zaman bir ve beraber olduk, birlikte sevindik, birlikte hüzünlendik. Tarihimiz ne kadar ortaksa, biliniz ki geleceğimiz de o kadar ortak olacaktır. Biz Türkiye olarak, sadece ve sadece bu hissiyatla hareket ediyor, bölgesel meseleleri çözmek suretiyle huzurlu bir gelecek inşa etmenin mücadelesini veriyoruz.

        Bu bölgede, özellikle İsrail'in, işte bu gerçeği anlaması gerekiyor. Kan ve gözyaşını hakim kılan düzen, Filistin'e ve bölge ülkelerine zarar verdiği gibi, aslında İsrail'in kendisine de zarar veriyor.

        Bölgedeki istikrarsızlık, Suudi Arabistan'ı, Ürdün'ü, Mısır'ı, Suriye ve Türkiye'yi ne kadar etkiliyorsa, İsrail'i ve İsrail halkını da o kadar etkilemektedir. İsrail Hükümeti, şiddet politikalarıyla sadece Filistin'e zulmetmekle kalmıyor, esasen kendi halkına da zulmediyor.

        Bölgede kan döken, bölgede sivillere saldıran, çocukları katleden, Akdeniz'de korsanlık yaparak uluslararası sularda yardım gemilerine saldıran bir hükümet oldukça, ne bölge ne de İsrail refah içinde olur. İsrail Hükümetinin bu gerçeği artık fark etmesini, Filistinlilere olduğu kadar kendi halkına da zulmetmekten vazgeçmesini bekliyoruz ve bu yöndeki çağrımızı burada yineliyoruz. Dünya değişirken, bölge değişirken, İsrail de değişmeli, kendisini, kendi politikalarını sorgulamalı, bölge ülkelerinin ve kendi halkının sesine, taleplerine kulak vermelidir.''

        Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, bölgenin huzur ve istikrarı için, tüm taraflara diyalog çağrısını kararlı şekilde sürdüreceğini dile getirdi.

        Türkiye'nin, bölgede her tarafla, her kesimle diyalog kurabildiğini, herkesle konuşabildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bu imkanının, bölgedeki dost ve kardeş ülkeler için de bir imkan ve bir fırsat olduğunu vurguladı. Erdoğan, bölgesel meselelerin çözümü için, daha fazla dayanışma, daha fazla işbirliği içinde olunması gerektiğini kaydetti.

        "HADİSE HİÇ ARZU ETMEDİĞİMİZ BİR YERE GELMİŞTİR''

        Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Askeri müdahalenin, bu operasyonun bir an önce sonuçlandırılmasını, Libya'nın bir an önce istikrara kavuşmasını arzuluyoruz'' dedi.

        Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada değişimin önemi üzerinde durdu. 20. yüzyılın her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, 21. yüzyılın da değişimin güçlü ve hızlı şekilde devam ettiği bir yüzyıl olduğunu söyledi.

        Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

        ''Şunu artık çok net olarak görüyoruz; değişim, kaçınılmazdır. Değişim, ihmal edilemeyecek, ıskalanamayacak, ertelenemeyecek bir süreçtir. Değişim kadar önemli olan mesele, değişime liderlik etmek, halkın önünden giderek değişime olumlu yönde istikamet çizebilmektir.

        Şu gerçeğe özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum; mukaddes kitabımızın daha ilk kelimeleri, hem Besmele'de, hem de Fatiha suresinde, dikkat ediniz, 'Rahman' ve 'Rahim' kelimeleri, yani 'Esirgeyen' ve 'Bağışlayan' kelimeleridir.

        Bu din, Mekke'nin çetin coğrafyasında kök salmaya başlarken, en önce kız çocuklarının diri diri gömülmesini, kadınların aşağılanmasını, anne babaya kötü muamele edilmesini yasaklamış, kul hakkını, yetim ve öksüz hakkını gözetirken, hayvanlara, bitkilere dahi şefkatle muameleyi emretmiştir.

        Savaş sırasında dahi sivillere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara dokunmamak, ders alınması gereken anlamlı bir hassasiyettir. Bu din öyle kucaklayıcıdır ki, çok kısa sürede Orta Asya'nın içlerine, Uzak Doğu'ya, Çin'e, Hint'e, Amerika kıtasına kadar nüfuz etmiş, mazlumların, ezilmişlerin, çaresiz ve kimsesizlerin umudu, dayanağı, gücü olmuştur.''

        Tüm semavi dinlerde olduğu gibi, İslam dininde de canın kutsal ve mübarek olduğunu, insanın malının ve canının dokunulmaz olduğunu vurgulayan Erdoğan, insanın insana zulmüne asla müsamaha gösterilemeyeceğini dile getirdi.

        "KOLTUKLAR LİDERE GÜÇ KATMAZ, LİDERLER KOLTUKLARA GÜÇ KATAR"

        ''Ben her zaman söylüyorum, şahsımdan başlayarak söylüyorum, bütün miting meydanlarında söylüyorum, 'Hasibu enfüseküm kable en tuhasebu'... Hepimizin gideceği yer, en nihayetinde kara topraktır. 'Küllü nefsin zaikatül mevt' diyor ilahi mesaj. Her nefis ölümü tadacaktır...

        Yarın her nefis, yaptıklarından sorulacak, yaptıklarından hesaba çekilecektir. Bizim için geride kalacak olan nedir? Bu dünyada yaptıklarımız... Eğer hayır işlemişsek bizimle o gelecektir. Kefenimizden başka bir şey var mı? Hoca efendi cenaze namazını kıldırırken orada 'başbakan niyetine' demeyecek, 'bakan niyetine' demeyecek. Trilyoner olsan ne olur? 'Trilyoner' demeyecek. Ne diyecek? 'Er kişi niyetine, hatun kişi niyetine' diyecek. Gömecekler mezara ve gidecekler... Kimse bizimle beraber mi? Değil. Herkes çekip gidecek. Biz yaptıklarımızla kalacağız. Eğer geride güzellikler bırakmışsak, geride kalanlar 'Allah ondan razı olsun' diyecek. İşte bu, bütün mesele bu... Bunu başarmaya mecburuz. Koltuklar liderlere güç katmaz, liderler koltuklara güç kazandırır. Bunu böyle bilmemiz lazım.''

        BAŞBAKAN YARDIMCISI ARINÇ: TÜRKİYE LİBYA'YA DÜZENLENEN OPERASYONA KATILMAYACAK

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Birleşmiş Milletler(BM)'in aldığı karar doğrultusunda Türkiye'nin Libya'ya düzenlenen operasyona katılmayacağını belirtti. Arınç, BM'nin Gazze ve Filistin ile başka bölgelerde yaşanan olaylarda da aynı şekilde hareket etmesini istedi.

        Arınç, Denizli Polisevi'nde Denizli Valisi Yavuz Erkmen, Belediye Başkanı Osman Zolan, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve iş adamları ile kahvaltıda bir araya gelerek ilin sorunlarını görüştü. Arınç, basına kapalı gerçekleşen toplantı sonrası gazetecilerin Libya'ya yönelik operasyonla ilgili sorularını cevaplandırdı.

        Türkiye'nin bu operasyonlara katılıp katılmayacağı şeklindeki soruyu Arınç, ''Türkiye'nin operasyonlara katılma durumu yok. Bu konudaki görüşümüzü daha önce hem Başbakanımız hem Dışişleri Bakanımız ifade ettiler. Operasyonlar an be an takip ediliyor. Dışişleri Bakanlığımız bu konuda kriz masası oluşturdu. Hadiseleri takip ediyoruz." dedi.

        Libya'da masum halkın kanı dökülmeden, muhalefete karşı ve halka karşı yürütülen sindirme hareketlerine son vermek konusunda BM'nin aldığı kararın takip edildiğini vurgulayan Arınç, "Türkiye bu konuda geçmişten bu yana taşıdığı misyonu devam ettiriyor. Umarız kısa sürede Libya'da normalleşme olur ve halkın can ve mal güvenliği kısa sürede sağlanır." diye konuştu.

        Gazetecilerin, Libya'da BM kararının hemen ardından hava saldırısına başlanıldığını, ancak geçmişte Filistin ve Bosna Hersek'te benzer müdahalenin yapılmadığını ve bu konuda çifte standart olup olmadığına yönelik bir soru üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:

        "Çifte standart sadece bu konuda değil, hemen hemen her konuda dünyada yaşanıyor. En şikayetçi olduğumuz konulardan birisi. Ama burada bir oydaşma içerisinde BM'nin aldığı bir karar var. Bu kararın uygulanmasında bazı ülkeler ön plana çıkmak istiyorlar. Belki onların davranışları eleştirilebilir. Ama Türkiye bu konuda üzerine düşeni, büyük bir devlet olarak yapıyor. Gazze'de, Filistin'de ve başka bölgelerde yaşanan olaylara karşı gönül isterdi ki aynı şekilde Birleşmiş Milletler veya başka anlaşmalarla insanlar, ülkeler harekete geçebilsin."

        AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ KILIÇ: ''BUNU BİR BERTARAF OPERASYONU OLARAK GÖRMEK İSTİYORUZ. ONUN ÖTESİ, BİR İŞGAL GİRİŞİMİ OLUR''

        AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Libya'ya yönelik operasyonla ilgili, ''Şu an yapılan operasyonları, Libyalı makamlarca yürütülen saldırıları bertaraf etmeye yönelik operasyonlar olarak görmek istiyoruz. Bunun ötesi, bir işgal girişimi olur'' dedi.

        Tokat Özel İdare Spor Salonunda AK Parti Tokat milletvekili aday adayları için gerçekleştirilen temayül yoklamasına katılan Kılıç, Libya'ya yönelik düzenlenen operasyona ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı.

        Libya'da son bir aydır ''dramatik gelişmeler'' yaşandığını ifade eden Kılıç, ''Libya'da yaşananları, çok derin insan hakları ihlalleri olarak değerlendiriyoruz. Malesef Kaddafi yönetimi, kendi halkının arzu ve taleplerine cevap verememiştir. Libya halkı, derin bir belirsizliğin içine sürüklenmiştir'' diye konuştu.

        Libya'nın bir an önce istikrara, Libya halkının bir an önce insanca yaşam koşullarına kavuşması için Türkiye'nin bütün imkanlarının seferber edildiğini aktaran Kılıç, şöyle devam etti:

        ''Türkiye, bütün imkanlarını devrede tutmaya devam edecektir. Libya, Libyalılarındır. Libya'nın petrolleri, doğalgaz rezervleri, Libya halkının öz kaynaklarıdır. Koalisyon güçlerinin, petrol ve doğalgaz kaynaklarını yönlendirmek, sevk ve idare etmek gibi insancıl amaçlar dışında yaklaşımlar içinde olmadıklarını ümit ve temenni ediyoruz. Bu yönde negatif yaklaşımlar olsa bile Türkiye'nin çok net tavrı devam edecektir. Ortadoğu'ya bakışımızın kaynağında petrol yoktur. Ortadoğu ile ilgilenmemizin kaynağında doğalgaz rezervleri yoktur. Türkiye'nin Ortadoğu'ya olan ilgisi Ortadoğu halklarının tamamen insanca yaşama kavuşması, demokrasi ve hukukun nimetlerinden yaralanmasına yöneliktir.

        Başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere uluslararası bütün güçleri insan hakları, demokrasi ve hukuk kavramları dışına çıkmamaya davet ediyoruz. Libya lideri Muammer Kaddafi ve yönetimini de Libya halkının daha fazla aleyhine olabilecek tercihlerden kaçınmaya, sakınmaya ve bir iç savaş olasılığının günden güne artan ihtimalini daha da alevlendirmemeye davet ediyoruz. Libya, bizim kardeşimizdir; Libya halkı, bizim kardeş halkımızdır.''

        Petrol ve doğalgaz rezervlerinin Libya halkının öz kaynakları olduğunu yineleyen Kılıç, ''Türk milleti olarak Libya'nın Libyalılara ait olduğunu, Libya'nın petrol ve gaz rezervlerinin, Libya halkının olduğunu söylemeye, savunmaya devam edeceğiz. Uluslararası güçler, demokrasi, hukuk kavramlarına saygı duyulmasını bekliyorlarsa Libya halkının insanca yaşam hakkına saygılarını ortaya koymaları ve enerji rezervleri ile ilgili olmadıklarını dünyaya deklare etmeleri kaçınılmazdır'' ifadesini kullandı.

        ''LİBYA, İŞGAL EDİLMEMELİDİR''

        Türkiye'nin Libya konusundaki tutumunun sorulması üzerine Kılıç, şu yanıtı verdi:

        ''Türkiye'nin şu an itibariyle tutumu, bugüne kadar olan tutumunun devamında şekillenecektir. Libya ve halkının ihtiyaç duyacağı her türlü insani yardım girişimini organize etmeye biz hazırız. Birleşmiş Milletler zeminde Libya halkının hukukunu, menfaatlerini, uluslararası çıkarlarını korumaya yönelik her türlü adımı atmaya hazırız. Libya'da iç savaş potansiyelinin ortadan kaldırılması için gereken bütün imkanları sonuna kadar seferber etme noktasında, Türkiye'nin bütün sahip olduğu imkanları devreye sokmaya hazırız.

        Türkiye, Libya'ya ilgisiz kalamaz. Türkiye, Libya'ya duyarsız kalamaz. Türkiye'nin Libya'ya ilgisi, petrol ve doğalgazla değildir. Türkiye'nin Libya'ya olan ilgisi tamamen Libya halkıyla Libya ülkesiyle olan tarihsel bağlarımızın gereği olan insancıl ve insan odaklı bir ilgidir. Şu an yapılan operasyonları Libyalı makamlarca yürütülen saldırıları bertaraf etmeye yönelik operasyonlar olarak görmek istiyoruz. Bunun ötesi bir işgal girişimi olur. İşgal, Irak'ta huzuru sağlamamıştır. Dünyanın başka yerlerine de huzur ve demokrasiyi getirmemiştir. Libya halkı, Libya'yı kimlerin yöneteceğine kendisi karar vermelidir. Libya işgal edilmemelidir. Libya'nın petrollerine çökülmemelidir.''

        KILIÇDAROĞLU'NDAN DESTEK: BU KONUDA TÜRKİYE'NİN TAVRI YANLIŞ DEĞİL

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Libya'ya düzenlenen askeri harekata ilişkin değerlendirmesinde, BM'nin böyle bir kararı vermesi ile olayların uluslararası meşruiyet kazandığını söyledi. Kaddafi'ye demokrasiye geçilmesi çağrısı yapan Kılıçdaroğlu "Operasyonun kan dökülmeden gerçekleşmesini arzu ediyoruz." dedi.

        Zonguldak'ın Ereğli ilçesine toplantı, açılış ve Gence Artı Projesi tanıtım toplantısına katılmak için gelen Kılıçdaroğlu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Libya'ya düzenlenen hava harekatına ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, Birleşmiş Milletlerin böyle bir karar vermesi ile olayın uluslar arası meşruiyet kazandığını kaydetti. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Öteden beri demokrasi ve özgürlüğün tüm uluslar için kaçınılmaz olduğunu savunan bir parti olduğumuzu ifade etmiştim. Hiç bir yönetim kendi halkına baskı kurmamalı, halkını kurşunlamamalı. Eğer Birleşmiş Milletler böyle bir karar almışsa uluslararası meşruiyet kazanmış demektir. Biz yapılan operasyonun kan dökülmeden gerçekleşmesini arzu ediyoruz. Özellikle Kaddafi'ye çağrımız var. Libya süratle demokrasiye geçmeli ve bu konuda açıklamalar yapılmalı ve bu konuda Türkiye'nin tavrı yanlış değil. Uluslar arası meşruiyet kazandığına göre, yapılan çağrıları da olumlu buluyorum. Kan dökülmesini istemeyiz. Bu tür bir operasyonun daha farklı yapılmasını arzu ederdik. Ama koşulların uygun olmadığı yönünde bilgiler geliyor. Kaddafi'nin direndiği yönünde bazı bilgiler geliyor. Bizim arzumuz kan dökülmeden Libya'ya demokrasinin ve özgürlüğün gelmesidir." dedi.

        DEVLET BAHÇELİ: LİBYA'YA MÜDAHALEYE KARŞIYIZ!

        Libya operasyonlarına karşı çıkan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'yi bölmek isteyen iç ve dış unsurların eline Libya örneğinin verilmemesi gerektiğini söyledi.

        Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iki günlük Bursa ziyareti kapsamında basın mensupları ile kahvaltıda buluştu. Gönlü Ferah Otel'de düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, Libya'ya yapılan saldırıya karşı olduklarını belirtti.

        Bir basın mensubunun 'Libya operasyonları başladı, bunun Türkiye'ye etkileri nasıl olur' şeklindeki sorusuna; MHP Lideri Bahçeli, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamı içinde bulunan ülkelerde başlangıcı Tunus'ta olmak üzere Mısır, Bahreyn, Yemen ve Libya'da halk ayaklanmalarının baş gösterdiğini hatırlattı.

        Bahçeli, "Tunus'un 17 yıl diktatör Binali tarafından yönetilmekte idi, o ülkeyi terk etti. Mısır 31 yıldan beri Hüsnü Mübarek tarafından yönetiliyordu, orada da 18 gün içinde bir yönetim değişimi oldu. 42 yıldan buyana da Libya'da Kaddafi yönetimi söz konusu idi." dedi.

        Libya'nın diğerlerinden farklı olduğuna dikkat çeken Bahçeli, şöyle devam etti: "Yalnız Tunus ve Mısır'dan ziyade Libya'da bir iç çatışma ve toprak bütünlüğü ve parçalanmasına da sebep olabilecek gelişmeler oldu. Libya yönetimi de halkın üzerine elindeki devlet güçlerini acımasızca kullanarak, bir saldırıya geçmiştir."

        Bu gelişme karşısında Birleşmiş Milletler'in geç kalmakla beraber 1970 sayılı bir karar aldığını hatırlatan Devlet Bahçeli, "Bu karar çerçevesinde Libya yönetimine bazı tedbirleri alması istenmiştir. Bu yapılmadığı takdirde bu tedbirlerin gittikçe ağırlaşacağı ifade edilmiştir." dedi.

        Kaddafi yönetiminin bunu fazla benimsemediğini anlatan Bahçeli, Bunun üzerine 1973 sayılı karar alınarak dün akşam 18.30'dan itibaren Fransa'nın önderliğinde 22 koalisyon kuvvetinin oluşumu ile Kaddafi yönetimine karşı uçak ve füzelerle saldırıların başladığını söyledi. Bu müdahaleye karşı olduklarını belirten MHP Lideri Bahçeli, "Bu Birleşmiş Milletler 1970 sayılı karar çerçevesinde bütün ülkelerin askeri müdahale veya işgal gücü anlamını taşıyabilecek bir müdahale öncesinde önerdiği tedbirler çerçevesinde, Libya yönetimin değişimini ve Libya'da hayatın normalleşmesini ve yeni yönetim oluşması açısından da demokrasi kültürünün geliştirilmesini sağlayabilecek bir faaliyet bize göre daha doğru olurdu diye düşünmekteyiz." şeklinde konuştu.

        Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü bir ülkenin sebebi nereye dayanırsa dayanmış olsun, büyük Ortadoğu kapsamındaki yerlerde yoksulluk, geçim darlığı ve yolsuzluk temelli bir halk ayaklanmasının olduğu ve buna dayalı bazı gelişmeler söylenmektedir. Bu açıdan bir ülkenin iç sorunları karşısında Birleşmiş Milletler üzerine düşeni yerine getirmelidir. Diğer ülkeler istikrar ve barışın tehlike altına alındığı bir ortamda önemli tedbirlerin alınmasını tavsiye etmelidir. Fakat bunları gerekçe göstererek bir ülkeye işgal gücü gönderebilecek bir konuma gelinmemelidir."

        Bunun bir örneğinin Irak'ta yaşandığını vurgulayan Bahçeli, "Eğer bu her ülkede bir toplumsal bir gerilim olduğunda ABD'nin öncülüğü ve yönlendirmesi ile oraya 'demokrasi ve insan hakları götürüyoruz' gerekçelerine dayalı bir askeri müdahaleyi veya işgal gücü göndermesi 21. Yüzyıldaki önemli gelişmelerin kaynağını besleyen bir durum olabilir." şeklinde uyardı.

        Buna karşı dikkatli olmak gerektiğine dikkat çeken Bahçeli , "Özellikle Türkiye açısından meseleleri ele aldığımızda; MHP olarak bu konuda hassasiyetlerimiz vardır. Şuanda için bazı illerimizde özellikle PKK terör unsurlarının sürekli ayaklanma provalarının yapıldığı, bu gün için Şemdinli, Hakkari, Yüksekova gibi illerde buna benzer provaların yaygınlaştığı, İmralı'da bulunan caninin Mısır olaylarına benzer bazı tavsiyelerde bulunduğu bir ortamda, Türkiye'yi bölmek isteyen iç ve dış unsurların eline Libya örneğinin verilmesine rıza göstermeyecek hassasiyeti koruması lazımdır." dedi.

        Bu günkü siyasi iktidardan beklentilerin bu olduğunu belirten Devlet Bahçeli, "Nitekim sayın Başbakan Birleşmiş Milletler kararı öncesinde NATO güçlerini bir müdahalesinin olabileceği söylentilerinin baş gösterdiği bir ortamda Türkiye olarak bunu kabul etmememiz gerektiğini ifade etmiştir. Bu sağlıklı bir düşüncedir." dedi.

        Türkiye'nin bu konuda üzerine düşen sorumluluğu taşıması gerektiğine işaret eden MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Bu konuları uluslararası ilişkileri bir diplomasi mekiği ile yönetmeli. Ama muhtemelen Türkiye'yi gelecekte risk altına alabilecek yaklaşımları kabul etmeyeceğine ve böyle bir gelişmenin Libya ve Libya dışı birçok ülkelerde uygulanmasını uygun bulmadığını da uluslar arası platformlarda da dillendirmesi gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde sözlerini tamamladı.

        KURTULMUŞ: "LİBYA'YA YAPILAN KADDAFİ'Yİ İNDİRME DEĞİL LİBYA'NIN KAYNAKLARINI ELE GEÇİRME OPERASYONU"

        Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Libya'ya yönelik operasyonun Kaddafi'yi indirme değil Libya'nın kaynaklarını ele geçirme operasyonu olduğunu öne sürdü.

        HAS Parti'nin Balgat'taki yeni Genel Merkez Binası bugün düzenlenen törenle açıldı. Genel Merkez binasının açılışında konuşan Genel Başkan Kurtulmuş, Libya'ya yönelik sürdürülen hava operasyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Libya lideri Kaddafi halkına saldırırken, hangi batılı devletlerin hala petrol alışverişi yaptığının düşünülmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, Kaddafi yıllar içinde zulmünü sürdürürken hangi batılı ülkelerin çıkar ilişkisi içinde yapılanlara göz yumduğunu sordu. Libya'ya bomba yağdıran Fransa'nın, İtalya'nın Başbakanlarının Kaddafi'nin önünde yerlere kadar eğildiklerini ifade eden Kurtulmuş, Kaddafi'nin oğlunun, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin seçim kampanyasını kendilerinin finanse ettiklerini açıkladığına işaret etti. Bu ülkelerin önce bu kirli çıkar ilişkilerinden dolayı hesap vermeleri gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, 1 aydır devam eden bu süreçte Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinin neden aktif bir arabuluculuk fikri ortaya koymadıklarını sordu. Kurtulmuş şunları söyledi: "Türkiye maalesef bu konuda da devre dışı bırakılmıştır. Füze kalkanı konusunda devre dışı bırakılan Türkiye, ortada bir dünya devleti edasıyla dolaşan, derin strateji üretmekten, ritmik dış politikadan bahseden Türkiye, Libya krizinde nerededir, ne yapmıştır, hangi adımı atmıştır? Füze kalkanında da aynı meseleyi gördük. Nasıl füze kalkanında Türkiye devre dışı bırakıldıysa NATO ve BM kararlarında özellikle Türkiye dışarıda bırakılmıştır."

        Başbakan Erdoğan'ın, Cidde'de bir şey söylediğini, Dışişleri Bakanı'nın Ankara'da başka bir şey söylediğini belirten Kurtulmuş, ortaya konulan bu dış politika zaaflarıyla Türkiye diplomasi tarihine, dış politika tarihine de yeni bir kavram kazandırıldığını savundu. Kurtulmuş, "Buna reel politika demezler, deseler deseler 'dream' politika yani rüya, hayal politikası derler" diye konuştu.

        BM'nin Libya hava sahasını uçuşa kapatmasının yerinde bir karar olduğunu kaydeden Kurtulmuş, Kaddafi'nin kendi halkına karşı saldırganlığını durdurmak için bunun gündeme getirildiğini hatırlattı. Bu kararın mürekkebi kurumadan Libya hava sahasında Fransız ve diğer ülkelerin savaş uçaklarının görülmüş olmasının, yüzlerce insanın öldüğü hava saldırılarına başlanmasının aslında BM kararındaki esas niyeti yansıtmadığını kaydeden Kurtulmuş şunları kaydetti: "Libya'da masum insanlar ölsün diye değil, Libya'daki insanların ölmesi engellensin diye hava sahası kapatılmıştır. Batı dünyası bir kez daha çifte standart uyguluyor. Irak'ın işgali de aynı gerekçelerle başlamış ve 1.5 milyon Iraklının öldüğü kanlı bir savaşın içine girilmişti. BM kararı asla hava saldırılarına müsaade etmez. Batılı ülkeler, bu kararı gerekçe göstererek asla ve asla Libya'ya operasyon yapamaz. Burada bütün dünyaya ilan ediyorum. BM kararına aykırı bir durumdur bu."

        Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 'Türkiye, gerekli ve uygun gördüğü ulusal katkılarını getirecektir' denildiğini ve gerekirse askeri birtakım tedbirler de alınacağının duyurulduğunu ifade eden Kurtulmuş, bu politikanın BM hukukuna aykırı olduğunu söyledi. Kurtulmuş, "Türkiye hangi hakla, Libya halkının yanında değil de maalesef bu saldırının yanında yer alacaktır? Anlamak mümkün değildir" dedi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın bazı bölge ülkelerinin askeri müdahale dahil her türlü katkıyı sunmaya hazır olduklarını söylediğine işaret eden Kurtulmuş, "ABD, Fransa ve müttefiklerin yaptıkları operasyon, Kaddafi'yi indirme operasyonu değil, Libya'nın kaynaklarını ele geçirme operasyonudur. Bunun bir kere daha dünya kamuoyuna hatırlatılması lazım. Libya halkının özgürlüklerini düşündükleri yok. Tabii ki o insanları kurtaralım ama 40 senedir neredeydiniz? Libya halkını özgürleştirmeyi bahane ederek başlıyorsunuz. Bahreyn, Yemen'deki halkların özgürlükleri yok mu? Onlara yok diyorsun, belki çıkar ilişkileri devam ediyor ama Kaddafi ile çıkar ilişkileri bitmiş, defterden silmişler. Aynı Saddam'ı sildikleri gibi. Bu operasyon, Libya'nın topraklarına karşı yapılan, Libya'nın zenginliklerini paylaşmak için yapılan bir operasyondur" şeklinde konuştu.

        BBP GENEL BAŞKANI YALÇIN TOPÇU: BAŞBAKAN'IN BOŞ KÜRSÜLERDE DEĞİL ŞİMDİ 'ONE MİNUTE' DEMESİNİ BEKLİYORUZ'

        Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Yalçın Topçu, Libya'ya operasyona ilişkin ''Bu çıkarmayı Hükümetin bir an evvel kınayıp, Başbakan'ın boş kürsülerde değil şimdi 'one minute' demesini bekliyoruz'' dedi.

        Topçu, Şahinbey Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen Gaziantep Buluşması, Muhsin Yazıcıoğlu ve Şehitlerimizi Anma toplantısında, 19 Mart'ta Çanakale Zaferi'nin 96. yıl dönümünün hemen sonrası akşamında batılı müttefiklerin Başbakan'ın ''bu bir çılgınlıktır'' demesine rağmen Libya'ya füzeleriyle saldırmaya başladığını söyledi.

        Irak'taki senaryonun, şimdi de Libya'da denenmeye çalışıldığını dile getiren Topçu, şöyle konuştu:

        ''Libya halkının Kaddafi'den kurtulmasını istiyoruz ama bu Mısır gibi olmalı, Tunus gibi olmalı. Batılıların, bomba, füze yağdırmalarını asla istemiyoruz. Bu çıkarmayı Hükümetin bir an evvel kınayıp, Başbakan'ın boş kürsülerde değil şimdi 'one minute' demesini bekliyoruz. Bütün Türkiye bunu bekliyor.

        Burdan bir kez daha Sayın Başbakan'ı ikaz ediyorum; Türk milletinin huzurunda Türk-İslam ülkücüleri olarak tarihi bir görevimi yerine getiriyor ve ikaz ediyorum; Sakın ha 'one minute' diyemezsen bile İncirliği kardeşlerimize bomba yağdırmak için kullandırma.''

        Topçu, 19 Mart tarihinin çok önemli olduğunu, 19 Mart'ta ABD güdümünde batının Anadolu tabiriyle ''kafirlerin'' Irak'a bomba yağdırdığı gün olduğu, şimdi de 19 Mart'ta Libya'daki halkın üzerine Kaddafi bahanasiyle bomba yağdırıldığını ifade etti.

        YARDIM AMAÇLI LİBYA'DA BULUNANİHH EKİPLERİNİN, ASKERİ OPERASYONLARDA BOMBARDIMANA MARUZ KALDIĞI BİLDİRİLDİ

        İnsani yardım amacıyla Libya'da bulunan İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı ekiplerinin, bu ülkeye yönelik askeri operasyonlarda bombardımana maruz kaldığı bildirildi.

        İHH'dan yapılan yazılı açıklamada, koalisyon güçlerinin Libya'yı havadan bombalamasının, bu ülkede insani yardım çalışmalarında bulunan sivil toplum kuruluşları ekiplerini de mağdur ettiği belirtildi. Bingazi'de bulunan Türk yardım kuruluşu İHH İnsani Yardım Vakfı'nın iki kişilik ekibinin de bombardımana maruz kaldığı ve bu kente yakın bir kasabaya sığındığı da ifade edildi.

        Görüşlerine yer verilen Bingazi'deki İHH görevlisi Hidayet Yılmaz'ın, ''sivil halkın Amerika, Fransa ve İngiltere'den oluşan müttefikler ile Kaddafi'nin saldırılarına maruz kaldığı ve iki tarafın karşılıklı saldırılarında sivil yerleşim bölgelerinin vurulduğu'' bilgisi verdiği aktarıldı.

        Açıklamada ayrıca, İHH ekibinin, ''Bingazi'de çatışmaların bütün şiddetiyle devam ettiği ve insanların Bingazi'den kaçarak komşu bölgelere kaçtığı'' yönünde verdiği bilgilere de yer verildi.

        AJANSLAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ