Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Otomobil Citroen'in son 'Tanrıça'sı! - Otomobil Haberleri

        Fatih ALTAYLI / GAZETE HABERTÜRK

        Bilmem bilir misiniz, özellikle savaş öncesi dönemde yani 1940’lardan önce, dünyanın en güzel otomobillerini hep Fransızlar yapmıştı. Bugün hâlâ Concours d’Elegance’larda dereceye giren otomobiller Fransız karoseri üreticilerinin imzasını taşır.

        Seri üretim otomobillere geçildiği zaman Fransızlar alanda biraz geride kalmış olsa da, bir Fransız markası teknolojinin ve inovasyonun hep öncüsü olmayı sürdürdü.

        O marka Citroen’di. (Volvo da bu konuda bayağı öncüdür.) Citroen markası 1919 yılında Fransız sanayici Andre Citroen tarafından kuruldu. 1. Dünya Savaşı’nda Fransız ordusu için araç üreten Citroen, savaşın ardından bu tesiste otomobil üretimine geçti. ABD dışında “seri üretim” yapan ve Andre Citroen’in kendi tarzında geliştirdiği üretim bandını kullanan ilk marka Citroen oldu.

        BAYİ VE SERVİS AĞINI KURAN MARKA

        Bugün anladığımız manada bayi ve servis ağı kuran marka ise hiç kuşkusuz Citroen’di.

        Citroen bu yenilikçi tavrıyla 1920’lerin ortasına gelindiğinde dünyadaki 4. büyük otomobil üreticisi olmuştu.

        Ctiroen’i öncü hale getiren ise 1930’ların sonunda üretmeye başladığı “Traction Avant” modeli oldu. Traction Avant ya da bilinen adıyla CV serisi, dünyanın ilk seri üretim önden çekişli otomobili olmanın yanı sıra monokok gövdeye sahip ilk otomobildi ve çağının çok ötesinde bir güvenlik sunuyordu. Ama Citroen’in asıl büyük başarısı ve yeniliği 1954 yılında DS serisini üretmeye başlamasıyla geldi.

        Citroen DS, 1954 yılı ilerisinin de ötesinde bir otomobildi. Uzaydan gelmiş bir aracı andırıyordu ve muazzam yenilikler barındırıyordu. İlk kez seri üretim bir otomobilde disk frenler kullanılmıştı. Ve dünya ilk kez ayarlanabilir hidrolik pnömatik amortisörlerle Citroen sayesinde tanıştı.

        Otomobilin altında Traction Avant’ı da geliştiren Bertoni- Lefebvre imzası var.

        O güne kadar hiç görülmemiş bir dizayna ve o güne kadar kimsenin dikkate almadığı bir aerodinamiğe ve sürtünme katsayısına sahipti. Hidropnömatik süspansiyon sayesinde otomobilin yol tutuşu ve viraj kabiliyeti hiç olmadığı kadar iyiydi ve görülmedik bir konfora sahipti. Otomobilin direksiyonuna bağlı bir mekanik sistem, otomobil viraj alırken farlardan birinin dönülecek tarafa bakmasını sağlıyordu ve o gün için müthiş bir yenilikti.

        DS ise otomobilin ne kadar üst sınıf olduğunu yansıtmak ister gibiydi. Çünkü DS harfleri Fransızca’da “Dees” olarak okunuyordu ve “Tanrıça” anlamına geliyordu. Citroen’in DS’i o gün için gerçekten otomobillerin tanrıçasıydı.

        DS serisini, 1921 ve 23 olarak farklı motor tipleriyle 1975 yılına kadar üretti Citroen. Sonra “tipi eskidiği” için yerini XM’e bıraktı. Ama bu arada bir başka muhteşem otomobile daha imza attı. DS şasisi üzerinde, efsanevi bir başka otomobil yaptı: Citroen SM. Bir aile büyüğümde görüp bindiğimde benim o yaşlardaki rüya otomobilim haline gelen SM, Citroen ile Maserati’nin ortak üretimiydi.

        Citroen’in yaptığı tek kapılı bir kasanın içinde bir Maserati motoru koyulmuş ve o gün için muhtemelen dünyanın en güzel otomobili yapılmıştı. O otomobil de bir öncü oldu aslında.

        PEK ÇOK OTOMOBİLE İLHAM KAYNAĞI OLDU

        Mercedes’in SLC veya şimdiki CL serileri, BMW’nin 635 CS’i gibi pek çok otomobilin ilham kaynağı Citroen SM’di.

        Doğrusunu isterseniz bende 1970’lerdeki DS ve özellikle de SM’den kalan bir Citroen aşkı vardı.

        Benzersiz yol tutuşu ve fiyatına oranla süper olan konforuyla Citroen’i hep sevdim ve garajımda her zaman bir tane olmasına çalıştım. 1990’ların ortasından sonra ise bundan vazgeçtim.

        Sizler için bu hafta denediğim Citroen işte bu efsanevi DS’in Citroen tarafından birkaç yıl önce yeniden yorumlanmaya başlanan DS serisinin en tepede olanı: DS5.

        DİZAYNI AVANGARD YOL TUTUŞU ÇOK İYİ

        Yeni DS5, DS efsanesini yaşatmak istercesine hem iç hem dış dizayn olarak hayli avangard. Güzel, farklı, iddialı ama çok da değil.

        Dış çizgilerinde fazla kusur bulmak mümkün değil. Station-hatchback arası dizaynı eskiyi hatırlatsa da aynı etkiyi yaratacak bir özelliği yok.

        Ebatları büyük de değil küçük de. Ama renkler, akışkan çizgiler güzel. Kromajın gövde içinde farklı biçimde kullanılışı ise alışılmadık derecede başarılı. Öngörünüm, farlar, ızgara, tamponlar ve tampon içine gömülü sis farları hoş.

        İçinde ise gerçekten ilerici olmaya çalışılmış. Deri koltukların dikişleri çok ilginç. Birkaç üst sınıf otomobillerde rastlanılacak bir modern spor hava var.

        Göstergeler hoş ama biraz anlamsız. IT uygulamaları kusursuz.

        Ses düzeni vasatın üzerinde. Cam açma kumandaları eski spor otomobiller gibi ortada ve butonlar çok şık. Vites kolu gördüklerimin en güzeli. Şık analog saat de öyle. En anlamsızı ise cam tavanın ortasındaki garip “şey”. Sürücü bölümünün üzerinde kalan orta yerdeki garip kutumsu oluşum neye yarıyor bilemedim. Onun dışında her şey iyi.

        188 KM’Yİ GÖRDÜM

        1.6 litrelik benzinli bir motor 165 beygir gücünde. Ancak performansında aman aman bir şey yok. Kalkışta da, ara hızlanmalarda da çok iyi değil. Son süratinin de çok yüksek olduğunu zannetmiyorum. İte kaka 188 kms’yi gördüm. Buna karşın tüketim her 100 km için 10 litre civarında. Start- Stop teknolojisi olmasa herhalde daha fazla olurdu. Ancak her Citroen gibi yol tutuşu gayet iyi. Gerçi Citroen deyince aklıma gelen ilk şey hidropnömatik süspansiyon ve yükseklik ayarı yeni nesil Citroen’lerde yok ama en azından serinin en üst modeli olması nedeniyle bunda olur diye ummuştum fakat ne yazık ki yok!

        İşin özü şu: Citroen DS göze hoş geliyor ama çok önemli bir eksiği var: Tutku. Kaliteli, özenle imal edilmiş fakat “zanaatkâr” işi, “sanatkâr” değil. Oysa serinin bir alt modeli DS’te tutku var. Nasıl olmuş da bir üst modelde bu tutkuyu kaybetmişler anlamak mümkün değil. 105 bin TL’den başlayan fiyatı ise bu “tutkusuzluk” için çok fazla. Ben Citroen Picasso’yu tercih ederim. Gerçek bir Citroen düşkünü olarak Citroen DS7’yi bekleyeceğim. Belki Citroen özlemimi onunla giderebilirim. İnşallah!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ