Dünya atmosferinin oksijen sızdırdığı ortaya çıktı
Bilim insanları dünyanın atmosferindeki oksijen seviyesinin azaldığını söyledi
Bilim insanları tarafından gerçekleştirilen yeni bir araştırma Dünya atmosferinin oksijen sızdırdığını ortaya koydu. Buna göre bilim insanları nedeni henüz bilinmeyen bir biçimde atmosferik oksijen düzeyinin geçtiğimiz 800 bin yıllık sürecin ardından yüzde 0.7 oranında düştüğünü kanıtladılar.
Princeton Üniversitesi'nden Daniel Stolper tarafından Gizmodo'ya yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Bu analizi herhangi bir beklentiden ziyade aslında bu konuya ilgi duyduğumuz için gerçekleştirdik. Oksijen oranının artıp düştüğü ya da sabit kalıp kalmadığını bilmiyorduk. Öyle görünüyor ki bu oranda çok açık bir gidişat söz konusu."
Atmosferik oksijen düzeylerinin yerkürenin tarihi boyunca dramatik değişikliklere sahne olduğu biliniyor fakat buna dair net bazı rakamlar elde etmek şimdiye kadar oldukça zordu. Dünyanın oluşumunun ilk birkaç milyar yılında atmosferimizin oksijene sahip olmadığını biliyoruz.
Bu sürenin ardından evrimleşmeye başlayan siyanobakteri adlı organizmaların çoğalmasıyla gökyüzü giderek oksijenle dolmaya başladı. Bitkilerin evrim geçirmesi ve giderek yayılmasıyla birlikte daha karmaşık hayvanların yaşamını destekleyebilecek düzeyde oksijen oluşumu gerçekleşti.
Hubble Uzay Teleskobu’ndan alınan verileri inceleyen gök bilimciler ilginç bir sonuca vardı.
1990 senesinde Discovery uzay mekiği tarafından yörüngeye taşınan Hubble Uzay Teleskobu'ndan elde edilen görüntüleri inceleyen Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) çalışanları evrenin tahmin edilenden yüzde 5 ila 9 oranında daha hızlı genişlediğini tespit etti.
2011 yılında Fizik dalında Nobel ödülü kazanan Adam Riess önderliğindeki ekip, 19 galaksideki 2 bin 400 yıldızın parlaklıkları incelenerek gezegenimize uzaklıkları tespit edildi.
NASA ve ESA'nın ortak açıklaması ile duyurulan bu keşfin yaklaşık 14 milyar yaşında olduğu tahmin edilen evren hakkındaki birçok teoriyi de değiştirebileceği belirtiliyor.
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), geçen ay SpaceX ile uzaya gönderdiği BEAM (Bigelow Genişletilebilir Faaliyet Modülü) adlı şişirilebilir yaşam kapsülünün kapağını açtı.
Astronot Jeffrey Williams'ın uzay istasyonundaki havanın yavaşça içine dolması için supabını açtığı kapsül, dünyadan yaklaşık 400 kilometre uzakta şişmeye başladı.
Uzay istasyonuna sabitlenmiş 2,3 metre çapında ve 1,5 metre derinliğindeki BEAM hava ile şişerek 16 metreküp hacme ulaşacak.
Robert Bigelow tarafından kurulan Bigelow Aerospace şirketinin ürettiği kapsülün, astronotlara yeni yaşam alanı sunması bekleniyor.
Williams ve mürettebatı gelecek haftaya kadar BEAM'nin içine girmeyecek, kapsül 2 yıl süresince uzay istasyonuna sabitlenmiş şekilde duracak.
NASA, uzay istasyonunda şişirilebilir-yaşam kapsülünü denemesi için North Las Vegas şirketine 17,8 milyon dolar ödedi.
Kara deliklerin etrafında bulunan her şeyi ölümüne içine çektiğini, yoluna çıkan şeylerin ondan kurtulamadığı birçok kişinin bildiği bir şey. Ancak NASA'nın Nuclear Spectroscopic Telescope Array (NuSTAR)'ın da aralarında bulunduğu uzay teleskopları, ilk kez süper kütleli bir kara delikten bir şeyin dışarı çıktığını ve büyük bir X-ray enerji dalgası yaydığını gözlemledi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Saint Mary's University'de görevli bilim adamlarından Dan Wilkins, bu durumun NASA açısından büyük kütleli kara deliklerin sahip olduğu muazzam enerjiyi anlamada son derece önemli olacağını kaydetti.
Webtekno'nun haberine göre NuSTAR baş araştırmacısı Fiona Harrison, "gizemli" olarak adlandırdıkları bu enerji kaynağının kara deliğin büyüklüğü ve yapısı hakkında önemli ipuçları sunacağını belirtirken, konu üzerinde araştırmaların sürdürüleceği belirtildi.
UZAYA ÇIKARMA YAPACAK
Rus Soyuz uzay aracı, üç yeni mürettebatını Uluslararası Uzay İstasyonu'na götürmek üzere Kazakistan'daki Baykonur Uzay Üssü'nden fırlatıldı. Rus Uzay Ajansı "Roskosmos"tan yapılan açıklamada, Soyuz Uzay Aracı'nı taşıyan "Soyuz-FG" uzay roketinin, Baykonur üssünden başarıyla fırlatıldığı belirtildi.
Uzay aracında Amerikalı kozmonot Jeffrey Williams ile Rus kozmonotlar Aleksey Ovçinin ve Oleg Skripoçka bulunuyor.
Uzay aracının altı saatlik kısa yörünge ile UUİ'ye ulaşması ve kenetlenmesi bekleniyor.
MARS'A ARTIK 6 HAFTADA GİDİLECEK
18 ay süren Mars yolculuğu önümüzdeki yıllarda 6 haftaya inebilir. Rusya, uzay yolculuklarında kullanılmak üzere üretilecek nükleer motorları 2018'de test etmeye başlayacağını duyurdu.
Uzay yolculuklarındaki nükleer deneme bir süredir Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) de gündeminde.
Bu teknolojiye sahip araçları kullanıma sunmak için yoğun mesai harcayan NASA, 2033'teki Mars yolculuğu kapsamında astronotların bu uzay araçlarını kullanmasını hedefliyor.
Ancak Mars'a yolculuk söz konusu astronotların karşılaşacağı en zorlu sınav değil.
Mars'ın atmosferinin gezegenimize oranla yüzde 1 seviyesinde olduğu düşünülürse Mars'ın yüzeyinde bulunmak ile uzayda bulunmak arasında pek bir fark bulunmadığını söylemek mümkün. Bu yüzden astronotların ilk iş olarak bu basınçtan korunmanın yollarını bulması gerekiyor.
İkinci sıkıntı ise insanın yaşaması için elzem olan oksijen. Gezegende kalındığı sürece oksijen üretebilecek bir sistem bulunması olası Mars görevleri için çözülmesi gereken sorunların başında geliyor.
Gezegendeki radyasyon oranının oldukça yüksek olduğunu belirten uzmanlar, bu oranın Mars'ta görev yapan astronotların kansere yakalanma riskini önemli ölçüde artırdığı görüşünde.
Su, yiyecek ve enerji üretimi aşılması gereken diğer engeller. Filmdeki astronot çiftçilik yaparak ve birkaç kimyasal dokunuşla bu sorunları geçici bir süreliğine olsa da çözmüştü. Ancak NASA'nın bu sorunları ortadan kaldırması için uzun yıllar mesai yapmaya devam edeceğini söylemek abartı olmaz.
Ancak en büyük sorun Mars'a gitmek veya orada kalmak değil gezegenden ayrılmak. Zira Mars'tan dönüş sandığımızdan daha zor bir çaba gerektiriyor.
MAV’ın (Mars'a İniş Aracı) iç mekanı yükü azaltmak için çok sade olacak. Bu tek yön bir uzay taksisi sadece, bir yaşam alanı değil. Hatta mühendisler koltuk bile koymayabilir, ki bu durumda astronotların tüm yolculuk sırasında ayakta durması gerekecek.
Füzeyle fırlatarak kalkma işlemi yedi dakika sürecek. Ama yolculuk burada bitmiyor. Astronotlar ERV (Dünya'ya Dönüş Aracı) ile buluşup kenetlenmek için yörüngeye oturma manevraları yapacaklarından daha fazla yakıt harcayacaklar.
ERV, Mars yüzeyinden 250 ila 34 bin kilometre yukarıdaki elips biçimli “bir günlük yörüngede” park ederse, astronotlar kalkış aracında en fazla 43 saat geçirecekler. Ancak Rucker bu durumun Mars misyonunu planlayanlar tarafından henüz çözülmemiş bir konu olduğunu söylüyor.
MARS'TA METAN GAZI ARANACAK
Avrupa ile Rusya'nın ilk ortak misyonu, bu sabah Kazakistan'ın Baykonur Üssü'nden fırlatılan proton roketiyle başladı.
Roketin yerleştireceği uydu, Mars'ın atmosferinde bulunan metan gazının kaynağını araştıracak.
Uzaya gönderilen araç ile metan gazı, jeolojik bir kaynaktan mı geliyor, yoksa mikroplar tarafından mı üretiliyor sorularının yanıtı aranacak.
Zira, metan gazının varlığı, Mars'ta yaşam belirtisi olabileceği için büyük önem taşıyor.
Uydu, gezegenin atmosferini incelerken, Mars'ın yüzeyine ileride Rover tarzı bir araç indirilebilmesi için gerekli teknolojileri belirlemek üzere yüzeyde de incelemeler yapılacak.
