Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Gazete Habertürk yazarları ABD ile yaşanan vize krizini değerlendirdi

        15 Temmuz ve FETÖ soruşturmalarında ABD elçilik ile konsolosluklarında görevli bazı isimlerin gözaltına alınması ve Washington’un Suriye’de terör örgütü YPG’ye desteğiyle gerilen ilişkiler, 1974 Kıbrıs Harekâtı’ndan beri en “soğuk” günlerini yaşıyor. İki ülkenin karşılıklı “vizeleri askıya alma” restleşmesi dün 22.00’de hayata geçti.

        ABD Büyükelçilik Müsteşarı, Dışişleri’ne çağrıldı, “Gereksiz gerginlik ve mağduriyete yol açan karardan dönülmesi beklentisi” iletildi. Gece, John Bass’tan yeni açıklama geldi: “Süreyi Türk hükümetinin personelimizin güvenliğine ilişkin taahhütleri belirleyecek.” CHP’den “Karşılıklı sağduyu” çağrısı yapıldı. MHP, ABD’yi kınadı.

        Gazete Habertürk yazarları ABD ile yaşanan vize krizini köşelerine taşıdı.

        FATİH ALTAYLI: İYİ GEÇEN GÖRÜŞMELERDEN KORKUN

        Birleşmiş Milletler’in dönem açılış toplantıları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasındaki görüşme, Türk basınının tamamında “Süper geçti” başlıklarıyla yer aldı.

        Herkes pazar akşamından beri Takvim Gazetesi’nin o günlerdeki manşetiyle dalga geçiyor, ama diğer gazetelerdeki Washington’dan yazdırılan haberlerin ve televizyonlarda yapılan yorumların hepsi aynı minvaldeydi.

        Bendeniz ise bu manşetleri görünce gülmemi engelleyemedim ve 23 Eylül günü yayımlanan yazımda bu “Süper geçti, ABD ile çok iyiyiz” manşetleriyle hafiften dalgamı geçmiş, durumun pek de öyle olmadığını anlatmaya çalışmış ve “Bekleyelim görelim” demiştim.

        REKLAM

        Fazla beklememize gerek kalmadan gördük.

        ABD, Türkiye’den ABD’ye seyahat etmek isteyen Türk vatandaşlarına vize vermeme kararı aldı.

        Vize için başvurmak bile mümkün değil.

        Vizesi olanlar için sorun yok gibi görünse de, ABD’nin gidenlerin en azından bazılarını sınır kapısından çevirmesi mümkün. Muhtemelen, bununla ilgili listeleri bile hazırdır.

        Peki başka hangi ülkelere böyle bir kısıtlama uyguluyor ABD.

        Bildiğimiz kadarıyla İran, Suriye, Libya ve Yemen’e de benzer bir yasak söz konusu. Belarus’a da kısmi bir yasak var.

        Somali, Çad, Kuzey Kore ve Venezüella’ya ise yüksek güvenlik kriterleri uygulanacak.

        Ancak Türkiye’ye uygulanan kadar sert bir yasaklama başka hiçbir ülkeye uygulanmıyor şimdilik.

        Büyük ihtimalle, ABD Başkanı’nın, bu ülkelerin liderleriyle yaptıkları görüşmeler de muhtemelen “kötü” geçmemiştir.

        REKLAM

        Anladığım kadarıyla bizim medyamız için “tekme tokat kavga edilmeyen” görüşmeler “İyi geçti” sınıfına giriyor.

        Ne diyeyim, Allah hepimizi bundan sonra da “İyi geçecek” görüşmelerden korusun.

        ÖĞRENCİLER NE OLACAK?

        Binlerce öğrenci ABD’de öğrenim görüyor. Bunların tamamı öğrenci vizesi almak zorunda.

        ABD genellikle öğrencilere bir yıllık vize veriyor.

        Okulların öğrenime açıldığı şu günlerde binlerce öğrenci ya ABD’ye gitti ya da gitmek üzere. Bu öğrencilerin vize durumları ne olacak?

        Bu çocuklar önümüzdeki dönemler için nasıl vize alacak.

        Türkiye’de yönetime kızıp en azından bu öğrencilerin “aşırı” mağdur olmasını engellemek için Amerika’nın bir planı var mı?

        ***

        MUHARREM SARIKAYA: ZIT MÜTTEFİK

        Eskiden haftada birkaç gündemin birden yaşanması bile fazla gelirdi; şimdi bir günde birbiriyle yarışan çoklu gündeme tanıklık ediliyor.

        REKLAM

        Operasyonun başlamasıyla birlikte Türk askerinin Heyet Tahrir-i Şam ile müzakere de yaparak İdlib’e girmesi; ABD’nin Türkiye’deki vize işlemlerini askıya alması, konsolosluk çalışanlarından birinin daha ifadeye çağrılması, tutuklanan kişinin eş ve çocuğunun da gözaltına alınması ile Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanması kararı akşam saatlerine kadar karşılaşılan gündem maddeleriydi.

        Eğer bu hızla devam ederse, son yaşananın ağırlığının, öncekini bastırmaya yetmeyeceği olaylar zincirine tanıklık edeceğimiz de açık.

        Bunun en iyi örneği de dün yaşananlar.

        Şurası net ki, Washington 1974 silah ambargosunda dahi aklından geçirmedi, bırakın müttefikini ezeli rakibi Rus halkına karşı dahi vize işlemlerini askıya almadı.

        Aslında kriz ortaya çıkmadan önce beklentiler vardı; ama bunun tüm vatandaşları kapsama olasılığı kimsenin aklında yoktu.

        Nitekim, önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi Bass’ın basın toplantısı, ardından iki ülke Dışişleri bakanları Çavuşoğlu ile Tillerson’un telefon trafiği, son nokta olarak da vize işlemlerini durdurma kararı geldi.

        Anlaşılan o ki Washington yönetiminin diplomatik sıfatı bulunmayan, yani “liyazon personel” olmayan kişi hakkında 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir konudan tutuklanmasına bu denli sert tepki koymasının gerisinde, “suçlama oklarının artarak” geleceği kaygısı var.

        REKLAM

        Bu da New York’ta Erdoğan ile Trump arasındaki sıcak havanın üç haftada zıttı duruma nasıl gelindiğini izaha yetiyor.

        ÖTEKİNE BULAŞIRSA

        Kriz ortaya çıktıktan sonra harekete geçen iki tarafın kurumsal hafızaları da anlaşılan o ki süreci siyasi otoriterleri nedeniyle baştan kontrol altında tutamamış.

        Şimdi sorunu çözmenin yolunu arıyor...

        Ancak her bir ılımlı havayı sonrasındaki gelişmeler dağıtıp çözümden uzaklaştırdığı için de kısa vadede sonuç alınması güç gözüküyor.

        Ankara’daki deneyimli diplomatları endişelendiren ise ağır krizin başka ülkelere de bulaşma veya emsal olma ihtimali.

        Türkiye hakkında planladıkları olumsuz yaptırımlar konusunda ellerini rahatlatması...

        Başında da tüm kurumlarıyla zaten sorun yaşanan AB geliyor...

        KARŞIT İTTİFAK

        Ancak şurası da unutulmamalı ki, Suriye ve Irak sahasında yaşanan gelişmeler sonrası Washington ile bu noktaya gelineceği de belliydi.

        REKLAM

        Emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı’nın dünkü sohbetimizdeki şu cümlesi de durumu özetlemeye yeter:

        “Suriye ve Irak sahasında iki eksen ortaya çıktı. Irak’tan bakınca bir yanda Erbil-Washington- Brüksel, diğer yanda ise Ankara-Tahran-Bağdat; Suriye’de ise Washington-Brüksel karşısında Ankara-Moskova-Tahran ve Şam var. Denklem bugün olanı ve gelecekte olacakları anlatmaya yeter...”

        Bölükbaşı konuşmasını, “Kiminle müttefik, kiminle hasımız?” sorusuyla noktaladı.

        Şurası kesin ki Washington’un bu kararı ilk olarak, ABD’nin 7 farklı noktasına haftada 70 uçuş yapan THY’den işadamlarına, öğrencilere kadar uzanan geniş kesimleri etkileyecek.

        Karar kadar ağır sonuçları olacak...

        Bu kadar karamsarlıkta dün içimizi rahatlatan tek gelişme ise arkadaşım, meslektaşım Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanacağı kararıydı.

        ***

        NİHAL BENGİSU KARACA: ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ: BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?

        ABD ile Türkiye arasında pek çok yorumcunun “tarihte bir ilk” dediği türden bir kriz yaşanıyor.

        Önce ABD, Türkiye’deki tüm göçmenlik dışı vize hizmetlerini askıya aldı. Yapılan açıklamada, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un tutuklanması kastedilerek, “Yaşanan olaylar, ABD Hükümeti’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır” denildi. ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu uyguladığı bir dönem vardı ama hiçbir dönem direkt Türkiye vatandaşlarını cezalandıran bir tedbir uygulamamıştı. Zira uygulanan vize yasağının kapsamı işadamlarına, basın mensuplarından turistlere kadar hemen herkesi kapsıyor. Doğal olarak, Türkiye de aynı ifadelerle misilleme yaptı. An itibarıyla iki ülke karşılıklı olarak birbirine vize yasağı uyguluyor.

        REKLAM

        Bazı ufak temaslar olmuyor değil. Misal, bu yazı yazılırken ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Philip Kosnett’in Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığı ve kendisine “gereksiz tırmanışa ve mağduriyete yol açan vize işlemlerinin askıya alınmasına yönelik karardan dönülmesi yönündeki Türkiye’nin beklentisi” iletilmişti.

        İki ülke arasındaki krizi tetikleyen kişi, Metin Topuz; ABD Başkonsolosluğu’nda görevli irtibat görevlisi. 17-25 Aralık öncesi, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan firari Zekeriya Öz ve operasyonu düzenleyen emniyet müdürleri ile düzenli olarak telefonla görüştüğü iddia ediliyor. Hatta Metin Topuz’un 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan bütün sivil imamlar tarafından aranmış olduğu da iddialar arasında. Türk makamları Topuz’u 4 gün gözaltında tuttuktan sonra tutuklamış, bu tutuklama John Bass tarafından yargısız infaz olarak nitelendirilmişti.

        Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarının kendilerini ceza ve infaz makamı gibi gördüklerine kuşku yok, ancak Türkiye’nin hakkında bu kadar çok veri ve bulgu saptanmış bir ABD konsolosluk görevlisini mahkeme karşısına çıkarmaya hakkı olduğuna da kuşku yok.

        REKLAM

        ABD, Türkiye’nin devlet olmaktan mütevellit yargılama hakkını kabul ediyor, ama “Medya mahkemeden önce karar verdi” diye “vize yasağı” uygulamayı seçiyorsa, bunun orantısız bir seçim olduğu ortada.

        Yaptırım gibi gelen vize yasağı uygulamasının tek nedeni, Metin Topuz ve etrafındaki tartışmalar mı? Sanmıyorum.

        ÖNEMLİ BİR EŞİK: KARLOV SUİKASTI

        ABD’nin Suriye’de PKK’ya bağlı PYD-YPG güçlerine destek vermesi, FETÖ üyelerinin iadesiyle ilgili talepleri yanıtsız bırakması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’n korumalarına açılan davalarla ilgili gergin zemin ABD-Türkiye ilişkilerini bu noktaya getirdi. Ama bu süreçte önemli bir kırılma noktası daha var: “Karlov suikastı.”

        Hatırlayalım: Türkiye, Rus uçağını düşürdükten sonra ilişkileri yeniden kazanma noktasında verdiği çabalar tam sonuç verirken 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmıştı. Ortalık garip biçimde darbe girişimini Türk devletine haber verenin Rusya olduğunu iddia eden analizlerle dolmuş, akabinde iyileşen Türk-Rus ilişkileri 19 Aralık 2016’da Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde sözde polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u öldürmesiyle yeniden sınanmıştı.

        REKLAM

        Türkiye tarafı Karlov suikastının ABD güdümlü FETÖ tarafından yapıldığını tespit etti, Rusya bu açıklamayı kabul etmiş göründü ise de bunu alıp gömlek cebine koydu.

        Öte yandan ABD’nin Suriye meselesini neredeyse Rusya’ya bıraktığı bir ahval ve şerait söz konusuydu.

        Gerek Karlov suikastının Rusya’ya temin ettiği koz, gerekse Suriye’deki savaşın bitirilmesi konusunda Rusya’sız hareket etmenin imkânsızlığı Türkiye’yi yeni dengeleri Rusya ve beraberindeki aktörlerle kurma noktasına itti. Başta S-400 anlaşması olmak üzere Türkiye’nin yaptığı seçimler bir süredir ABD’yi ciddi şekilde rahatsız ediyordu.

        Suriye ve 15 Temmuz gibi hayati konularda aldığı pozisyon, ABD’nin hangi müttefiklerini koruyup hangilerini koruyamayacağı noktasında önemliydi, ABD bunu anlamadı.

        Vize yasağının kalıcı olacağını sanmıyorum. Ama açıktır ki Türkiye- ABD ilişkileri tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Bu noktaya gelinmesinde Türkiye’nin ilişkileri yönetme tarzına, büyük güçlere meydan okumayı iktidar karizmasının parçası olarak görme alışkanlığına düşen bir pay da var. Ama ABD’nin küresel güç olma iddiasına yaraşmayan kapasite kaybının rolü daha büyük.

        REKLAM

        ***

        SERDAR TURGUT: VİZE BAHANE!

        WASHINGTON temsilciliğine başladığım andan itibaren iki ülke arasındaki ilişkinin berbat durumda olduğunu, arada büyük gerginlikler, kırılma noktaları bulunduğunu ve buna rağmen iki tarafta da gerginliklerin, ilişkinin tamamen kopma noktasına gelmesini önleme yolunda bir irade koyma niyetinin de bulunmadığını yazıyorum.

        ABD’nin Türkiye’de vize işlerini durdurması bir bahanedir; aslında iki ülke arasında tarihin en büyük siyasi krizi yaşanıyor.

        Son gelişmeler Washington’da büyükelçimizin rezidansının önünde çıkan kavgadan sonra iyice çürümeye başlayan Amerika-Türkiye ilişkisinin neredeyse tamamen kopma noktasına varması anlamına geliyor.

        REKLAM

        İRAN VE VENEZÜELLA

        ABD’nin son vize konusunda diplomatik kararlarının temelinde, görünenin perde arkasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’daki temasları ve Venezüella ile kurulan diplomatik yakınlık var.

        Buradaki birimler Türkiye’nin bölgesel sorunlar açısından İran ile görüşmesinin tabii ki gerektiğini ve normal zamanlarda bunun Washington’da normal karşılandığını belirtmekle birlikte, Amerika’nın neredeyse rejim değişikliği için çalışma kararı almış olduğu iki ülke olan İran ve Venezüella ile kurulan ilişki nedeniyle Türkiye’ye aynı anlayışı bu defa gösteremediklerini söylüyorlar.

        İSRAİL FAKTÖRÜ

        İran’da yapılan temaslar sırasında bir de İsrail açısından sert laflar edilmesi Washington’da Türkiye hakkındaki tüm alarm zillerini yeniden çaldırdı. Zaten var olan önyargılar daha da sertleşti. Washington bir süredir özellikle Suriye ve Irak’ta İran’ın artan gücünü ve bunu daha da artırma çalışmalarını İsrail ile birlikte endişeyle izliyor. Washington İran’ı bölgede fiilen karşısına almaya karar verdi. Örneğin bu hafta içinde ABD ile İran arasında Obama döneminde yapılmış nükleer anlaşma da resmen iptal edilecek ve İran’a yeni ekonomik ambargo konulacak. Bunun dışında birimlere yakın kaynaklar İran için Amerika’nın bir rejim değişikliği çalışması da başlattığı ve bunun İran’a yönelik casusluk faaliyeti bazlı bir çatışma kararı olduğunu söylüyorlar. Yani anlayacağınız suikastlar ve insansız uçaklarla yapılan saldırıları da içeren bir hazırlık var burada İran’a karşı.

        REKLAM

        Füze anlaşmasıyla Rusya ile yakınlaşan Türkiye’nin bir de Washington’un asıl hedefi olan İran ile bölgede kurulan bağlantıları nedeniyle Washington’daki Türkiye değerlendirmeleri daha da olumsuz olmaya başladı.

        Anlayacağınız Ankara’ya henüz resmen bir elçi atamamış olan ve diplomatik işleri maslahatgüzar seviyesinde yürüten Amerika, bu vize işini kısa sürede çözmeye şu anda niyetli değil gözüküyor. Buraya elçi olarak atanacağını yazdığım istihbarat kökenli diplomat o tarihten bu yana Türkçe zaten bilmesine rağmen yeniden Türkçe kursları almaya başladı ve bu dersin ne zaman biteceği de belli değil. Yani adam sonunda Türkçe’yi hepimizden daha iyi konuşur hale gelebilir. Amerika siyasi tavrı nedeniyle elçi atamasını geciktiriyor.

        TÜRKİYE BÜYÜKELÇİSİNİN DURUMU

        Rezidans önünde çıkan kavga gününden bu yana Türkiye’nin Washington elçisinin gönderilmesi yönünde Konge’den baskı vardı. Son tırmanan vize krizi nedeniyle bu baskının daha da artması bekleniyor ve konunun yeniden yönetimin gündemine girmesi ve Türkiye’den elçisini çekmesinin istenmesinin sürpriz olmayacağı da söylenmeye başlandı Washington’da.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ