Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Geçmişle dans

        Geçen yıl Londra’da National Gallery’de bir Picasso sergisi vardı. Belli ki büyük bir mesai verilerek hazırlanmış çarpıcı, eğlendirici ve eğitici bir sergi. Sergiyi dolaşırken içimin coşkuyla dolduğu hatırımda... Milli Galeri’den çıktığımda puslu gökyüzüne meydan okuyacak kadar ışıl ışıl bir ruh halinde idim. O sıra dışı yaratıcılık herhalde bakmayı, görmeyi bilen herkesi kucaklayabilecek bir haleye dönüşmüş olmalı. Serginin başlığı Geçmişle Dans idi. Ama belki de daha çarpıcısı büyük İspanyol yaratıcısının şu yargısı: Müritlerin canı cehenneme, önemli olan söyleyecek sözü olanlar! HT Cumartesi'nden Ali Esad Göksel'in haberi...

        REKLAM

        Picasso, modern çağın en gözalıcı sanatçısı. Güzel sanatların neredeyse her alanında eser vermiş. Şöyle söylemek de mümkün: Pablo Picasso belki de bütün zamanların en çok üreten sanatçılarından. Hem sanat yaşamı hem de tüm magazincilerin iştahını kabartacak kadar hareketli özel yaşamı ile bu denli gözler önünde olan birisini ele alan kitaplar yayınlanması normal. Nitekim Picasso hakkında da sayısız kitap yazıldı. Londra’daki sergiyi takiben kendi kitaplarıma da baktım.

        Bunlar arasında Picasso’nun yaşam heyecanını, neşesini en çok yansıtanlardan birisi de Picasso’nun Sofrası. Ermine Herscher’in yazdığı kitap 3 devreyi ele alıyor. İspanya Dağların İspanyası, Barcelona ve Deniz/Paris, Bohem Hayat Güzel Mahalleler/Midi, Gün Işığında, Yaşamak Ne Güzel. Her üç bölümde de o bölüme ait yemek tarifleri, resim ve fotoğraflar var. Kitap görsel bir şölen gibi.

        İNANÇ VE HAYAL

        Sanatçının ruhunun derinliklerine, günlük yaşamının seyrine de göz atabiliyoruz. Örneğin bakın İspanya dönemine, Akdeniz sahili günlerine... Ramón’la Picasso, ilk tanışmadansonra ayrılmaz ikili olur. Zengin ve hevesli Ramón inançsız ve hayal gücünden yoksun resimler yapar. Fazla yeteneği yoktur. En büyük tutkusu da deniz. Ramón’un “Nabucodonosor” (Nabukadnezar) adını verdiği bir yelkenlisi vardır ve yaz boyunca Katalonya kıyılarına yelken açar. Picasso’nun Barcelona’ya yeniden döndüğü 1899 yılıdır. Ramón, Punt del Sortell kıyısında güzel bir primitif ev inşa ettirir. Manastır havasında dekoru olan bu evde Els Quatre Gats’daki arkadaşlarını ağırlar. Hep birlikte Barcelona’nın çalkantılı yaşamından uzakta yabani yaşamın keyfini çıkarırlar Robinson’culuk oynamaktadırlar.

        REKLAM

        Sanat ne ve kimin için?

        Geride bıraktığımız hafta bir dünya rekoru kırıldı. Şu tabir yerini buldu: Yer yerinden oynadı! Sadece sanat editörleri değil, ekonomi gazeteleri dahi esas duruşa geçti. New York’ta yapılan bir müzayededen söz ediyorum. Ünlü müzayede evi Christie’s salonu istisnai bir güne hazırdı. Her yer defalarca ve defalarca kontrol edildi. Peki ama diyerek soran çıkacaktır: “Topu topu tek eserin satılacağı bir müzayede için bu ne telaşe?”

        Coğrafyamızı dünyanın merkezi sanmadayız ya... Kendimizi de dünyanın hâkimi hissettiğimiz için ilgilenmedik. Ama geçtiğimiz hafta bir Leonardo da Vinci satıldı, Salvator Mundi yani Hazreti İsa... Ve herkes donakaldı. En uçuk tahminler dahi yaya kaldı. Satış fiyatı 450 milyon dolar idi. Kimliğini henüz bilmediğimiz biri tabloyu aldı. Komisyonlar, vergiler ve sigortaların bu rakama ekleneceği aşikâr. Yani nihai rakam muhtemelen yarım milyar dolar!

        REKLAM

        Bu insanlık tarihinde bir sanat eseri için ödenmiş olan en yüksek meblağ. Üstelik sanat piyasalarının nispeten temkinli olduğu bir dönem olmasına rağmen. Bu sansasyonel ve esrarengiz el değiştirişin yankıları sürecektir. Ama şu kadim sorgulayış tekrar gündemin sahnesine yerleşti: Sanat ne ve kimin için?

        Sanat ve para arasındaki ilişkinin çerçevesi, etiği ve geleceği nasıl seyredecek? Teslimiyet ve aidiyetlerin damgasını vurduğu bir çağa girdik. Oysa yaratıcılığın söyleyeceği sözler tükenmedi ki! Şayet şimdi gerçekten yeni sözler söylemek zamanı ise... Gözümüz, kulağımız ve gönlümüz hazır. Gelsin yeni sözler!

        DİKKAT YENİLEMEZ!

        Ünlü eleştirmen John Berger, Ressam Pablo Picasso’nun Pırıltı ve Sefaleti kitabında sanatçının İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Güney Fransa’da, Midi’de aldığı evi bir natürmortla ödediğini nakleder. “Yani” der Berger “Picasso öyle bir noktaya ulaşmıştır ki. Artık onun için paranın bir ehemmiyeti kalmamıştır. Elde etmek istediği her şeyi resim çizerek alabilmektedir.”

        Bu insana Anadolu arkeolojisinin ibret verici Midas Efsanesi’ni hatırlatmaz mı? Midas’ın dokunduğu her şey altın olmaktadır. Yine de efsanenin trajikomik sonunu hatırlayasınız. Midas açlıktan ölmektedir. Neden mi? Altını yiyemez de ondan... Belki de Picasso’nun hayatı yaşamaya duyduğu hırs da bu idi. Hepimizin efsaneden çıkarması gereken ders...

        REKLAM

        SAĞDAN SOLA BEŞ HARF! ÜZÜMLE YAPILIR?

        “Plajda ızgara üzerinde ateş dansı yapan sardalyaların kokusu...”

        35 yıl sonra bile Picasso bu sardinades’lerin, Katalan usulü pişmiş sardalyaların kokusunu içine çekecektir. Küçük bir koyun kumları üzerinde çalı çırpıyla yakılan ateş, daha yeni tutulmuş balıklar, Katalan usulü çeşni için limon yerine biraz sirke ve bir porrón beyaz şarap. İşte size lezzetli bir sardalya için gerekli malzemeler... Közde pişmiş ve elden ele gezen şarap eşliğinde elle yenen barbunyalar da çok lezzetlidir. Ressam, büyük bir iştahla, ateşin sıcaklığıyla nar rengi kabukların çıtırdayışını anımsar. Bir başka yerde, küçük balıkçı köylerinde çöpte midye ya da domates ve beyaz şaraplı sos eşliğinde sunulan ince kıyılmış çiğ jambonla doldurulmuş kalamar güveç yenir. Çöpte midye, Pichot’nun ailesine ait bir villanın bulunduğu Cadaques’in en önemli yemeğidir. En üst düzey ziyafetse sarsuela dev peix i marisca’dır! (Balık ve istiridye zarzuela’sı/Katalan usulü deniz mahsulleri tabağı). Ağır çukur tabaklar içinde, yağda kızartılmış ince ekmek dilimleri üzerinde çok sıcak servis edilir. Ve sıcak lokmalar, yudumlanan beyaz şarapla buluştuğunda adeta ağzın içinde havai fişekler patlar!

        REKLAM

        KATALAN SARDALYALARINA İSPANYOL AÇILIMI

        Eskabeş usulü sardalya

        Malzeme (4 kişilik)

        1 kilo sardalya

        2 diş sarımsak

        2 soğan

        2 havuç

        1 tatlı kaşığı domates püresi

        20 cl zeytinyağı

        1 bardak beyaz şarap sirkesi

        1 bardak tatlı beyaz şarap

        Yarım arnavutbiberi

        2 defne yaprağı

        2 sap taze kekik

        Tuz ve çekilmiş karabiber

        Hazırlanışı

        Sardalyaların baş kısımlarını kesip kılçıklarını çıkarın. İyice yıkayıp süzgece alın. Bir tavada 5 çorba kaşığı zeytinyağını kızdırın. Kızgın yağda sardalyaları önlü arkalı kızartın. Kâğıt havlu üzerine alıp fazla yağını çektirin ve soğumaya bırakın. Sarımsak, soğan ve havuçları temizleyin. Soğanları enine yuvarlak dilimler halinde kesin. Havuçları rendeleyin. Arnavutbiberini kıyın. Defne yapraklarını küçük parçalara ayırın. Kalan yağı bir tencerede kızdırın. Soğanları ilave edip kısık ateşte sote edin. Havuç, beyaz şarap sirkesi, 1 bardak tatlı beyaz şarap, sarımsak, arnavutbiberi, defne yaprakları, kekik ve domates püresini ekleyin. Tuz ve karabiberle tatlandırın. 10 dakika karıştırarak pişirin. Karışımın üçte birini servis tabağına alın. Üzerine sardalyaların yarısını yerleştirin. Karışımın yarısını üzerine döküp bir sıra daha sardalya dizin. Kalan karışımı sardalyaların üzerine gezdirin. Alüminyum folyo ile kapatıp buzdolabında 3 gün marine edin. Soğuk olarak servis yapın.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ