Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa "Aslı ile sevgiliydik", ahmet bayer, yazı dizisi, aslı baş

        YAVUZ SEMERCİ / HABERTÜRK

        Ahmet Bayer, yanında avukatı Mukaddes Cebeci ile birlikte gazeteye geldi. Elinde, aleyhinde olduğu söylenen 13 temel noktayı kendilerince çürüten yanıtları içeren kalınca bir klasör vardı.

        Ve söze “2 bin küsur sayfalık dava dosyasında Aslı Baş’ın öldürülmüş olduğu iddiasını ispat edecek tek bir delil yoktur, emare bile yoktur, maddi bir bulgu yoktur’’ diye başladı.

        Ben de “İntiharın kuşkulu olduğunu, bir insanın o çiti söylediğiniz gibi atlaması ve o şekilde düşmesinin imkânsızlığını anlatan bir dolu resmi bilirkişi raporu var. Bu soruya verilecek yanıt sanırım davanın seyrini belirleyecek’’ dedim. Ve anlatmaya başladı:

        - Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde görevli uzman Doç. Dr. Bülent Sarvan’ın hazırladığı rapor, Aslı’nın atılmış olamayacağını, atlamış olabileceğini net olarak göstermiştir.

        OKURA NOT: Raporda “Aslı’nın kolundaki ve sırtındaki paralel yaralanma izlerinin sert bir zeminden kaynaklandığı mümkündür” deniliyor. “Çitin arkasındaki sert zemine değmiştir” deniliyor. “Vücudunda darp izi yoktur” deniliyor. Aslı’nın intihar eğilimli olduğu vurgulanıyor. Üstelik raporda Aslı’nın içki ve ilaç aldığına dair tek bir emare bulunmadığı da belirtiliyor. Ve sonuç cümlesi şöyle bitiriliyor: “Aslı Baş’ın vücudunda darp izi-cebir izi olmadan 130 santim öteye atlaması veya mukavemet etmemesi halinde iki kişi tarafından atılması mümkün.”

        Ahmet Bayer, yanında getirdiği ve olayın geçtiği terasın kuşbakışı çizimini göstererek “Nilgün ve Beyhan ile burada otururken Aslı geldi, baş başa görüşmek istediğini söyledi” dedi.

        - Neden bu masanın yanındaki bu yere geçtiniz? Özel konuşacaksanız, çitin yakınında olan bar masası ve sandalyelerin olduğu yere geçmediniz? Olay yeri tutanağında yer alan videoda öyle bir oturma grubu var.

        - Bilmem. Öyle çok gizli bir şey konuşmak istiyor gibi gelmedi bana. Önce şunu söyleyeyim. Aslı ile Haziran 2006 tarihinde tanıştık. O yıl vurgun yedim. Almanya’ya benimle geldi. 6 ay benimle kaldı. Deniliyor ki: “Aslı ile iş ilişkisi vardı.” Bu tamamen yalandır. Aslı benim sevgilimdi. Kız arkadaşımdı.

        - İntihar ettiğinde de mi sevgilinizdi?

        - Tabii.

        - Ne zaman başlamıştı?

        - 2006’da.

        - Onu sormuyorum, bir ara ayrıldınız. Sonra ne zaman birlikte olmaya başladınız?

        - 2010 Ocak ayında sevgilisi Tarkan ile birlikte bir yerde karşılaştık. Sonra dostluğumuz devam etti. En son Aslı bana dedi ki: “Ben Tarkan’dan ayrıldım. Bir psikoloğa gittim. İlaç verdi. Şimdi çok iyiyim.” Benim Aslı’dan ayrılma nedenim buydu. Her hafta bir kıskançlık krizi yaratıyordu. Yıprandığım için ayrıldık. Sonra böyle deyince tekrar başladık.

        OKURA NOT: Bu tarihlerde Aslı kendi evinden ayrılmış, bahsedilen tarihlerde Tarkan ile evlenmeye karar vermiş. Ama gel-git bir ilişki yaşıyor. Gariplik şurada. Aslı, o tarihlerde arkadaşı Deniz Gökçe’nin tek odalı evinde yaşıyor. Deniz, Bayer ile ilişkisinin başladığına dair bir şey söylemediğini, hatta daha sonra Bodrum’a gittiğinde Ahmet ile bir ilişkisi olup olmadığını sorduğunu, onun ise “Nasıl olabilir ki? Belden aşağısı tutmayan birisi ile nasıl olabilir ki...’’ dediğini söyleyecektir.

        - Ocak ayında mı?

        - Hayır nisan, mayıs gibi... Ondan sonra İstanbul’da birlikte olmaya başladık tekrar. Sonra “Hadi gel Bodrum’a gidelim. 1 ay boyunca her şey çok güzel gidiyor Aslı bak ne güzel” dedim.

        - 3 haftadır mı yanınızdaydı?

        - Bodrum’a ne zaman geçti tam hatırlamıyorum ama mayıs sonu gibi başladık. Ondan sonra haziranda 10-15 bilemiyorum tam tarihi Bodrum’a geçtik.

        - Mayıs ayında siz özel bir birlikteliğe başladınız değil mi?

        - Evet. 3-4 hafta kaldık Bodrum’da, ondan sonra kızlarım gelecekti Bodrum’a.

        - Kızınızın doğum gününü Aslı’nın organize ettiğine dair bir şey duymuştum.

        - Yok canım evde doğum günü yaptık. Ne organizasyonu olur ki...

        - Doğum günü demişken Aslı’nın doğum gününü de birlikte mi kutladınız?

        - Hatırlamıyorum. parti yapmadık.

        - Peki ne yapmıştınız? Yemeğe filan mı çıktınız?

        - Onu bilemiyorum. Hatırlayamadım.

        - Peki devam edelim.

        - Neyse. İntiharın olduğu gece yemeğe gittik. Suratı asıktı. Kalktı, dışarı çıktı. Geri geldi. “O kız kim, o kız kaşar” dedi. “Kim?” dedim. Bir aile dostumun kızı masadaydı. “Seni tanıştırmaya getirdiler” dedi. “Deli misin?” dedim. Oraya taktı, taktı ve sardı. Sonra hiç konuşmadı.

        - Peki sizinle tekrar ilişkiye başlayınca önceki ilişkilerinizi sorguladı mı?

        - Hayır. Hiç sorgulamadı. Sadece o geceye özgü bir sarma vardı. Sonra “Ben ağabeyime gitmek istiyorum” dedi. “Tamam” dedim. “Ağabeyim beni alacak” dedi. “Peki.” Sonra “Ağabeyim gelemiyor, şoför ayarlar mısın?” dedi. “Peki.” Sonra gelip oturdu. Başladı konuşmaya yarım saat. Ben dinledim. En son “Eski karın seviyor mu?” dedi. Telefonlarıma bakmış. Ben “Aslı tekrar bu kıskançlıklar başlayacaksa ben bu ilişkiyi sürdüremem” dedim. “İstersen ağabeyine git. İstersen psikoloğuna git. Ama ben bu ilişkiyi böyle sürdüremem” dedim. “Öyle mi” dedi. Telefonunu bıraktı, kalktı...

        - O telefon da tartışma konusu oldu.

        - Kendi telefonunu bıraktı. Ona ben hediye telefon almıştım. Doğum günü hediyesi olarak telefon almıştım.

        - Doğum gününde mi aldınız?

        - Evet ama o gün mutlaka bir şey yapmışızdır. Ama ne yaptığımızı hatırlayamıyorum.Yemek filan. O geceye dönersek... Aslı telefonu bıraktı. (Bu arada Bayer sessizleşti.) Görüyorsunuz öyle tali şeylerle uğraşıyoruz ki... Farz et ki bir araba burada duruyor. Diğer araba da geldi buna çarptı. Şimdi üç tanık var. Bir tanık diyor ki : “Şöyle düz geldi çarptı.” Diğeri diyor ki: “Kavisli geldi çarptı.” Biri de diyor ki: “Sol sinyal verdi çarptı.” Buradaki ana fikir nedir? Duran arabaya giden arabanın çarpması. Detaylara boğulmanın âlemi var mı? Ben diyorum ki: “Böyle atladı.” Bayhan diyor ki: “Şöyle atladı.” Neticede üçümüz de tanık olduk.

        OKURA NOT: Bayer’in Aslı’ya bir telefon aldığı doğru. Ama tarihi yanlış hatırlıyor. Aslı’nın arkadaşı Deniz, “Mayıs ayının başında telefonu eve getirdi. ‘Ahmet Bayer aldı’ dedi. Uzun bir süre kullanmadı” demişti. Ancak “Aslı’nın doğum gününde birlikteydik” ifadesi gerçeği yansıtmıyor. Tarkan’ın bana anlattığına göre Aslı ile birlikte o gece Beyoğlu’nda Clup 29’da yemek yemişler. Gece de Safir Otel’de kalmışlar. Belgesini istedim, gönderdi. Otele giriş tarihi 17/06/2010. Çıkış bir gün sonra. Toplam 346 Euro ödenmiş. Fatura üzerinde Aslı’nın adı da var. Tarkan, temmuz başına kadar Aslı ile 3 ay boyunca birlikte olduklarını, evlilik hazırlığı yaptıklarını, Aslı’nın haziranda mankenlik yarışmasında jüri üyesi olduğu için birkaç günlüğüne Bodrum’a gittiğini de ekledi.

        - Niye o gece olanları kimse hissetmedi? Gece yemeği kastediyorum.

        - Valla öyle gürültülü bir kavga olmadı.

        - Yani kimse kavga ettiğinize şahit değil.

        - Evet değil.

        - O gece eve otomobilde beraber gittiniz. Kavga ettiniz mi?

        - Çıt yok. Tek kelime etmedi.

        - Konuşmadınız.

        - Hayır. Kapıda benim telefonumu istedi. “Ağabeyimi arayacağım” dedi. Aslı atladıktan sonra ağabeyini aramak için “Telefonumu getirin” dedim. Aslı galiba benim telefonumu masanın üzerine bırakmış. Baktım aramalarda; ağabeyini hiç aramamış.

        OKURA NOT: Telefon kayıtlarına göre Aslı veya bir başkasının telefonundan o gece Aslı’nın ağabeyi aranmamış.

        -Sonra siz onun telefonundan ağabeyinin eşini arıyorsunuz.

        - Yeliz’in telefonu yok bende. Bıraktığı telefondan Yeliz’i aradım.

        - Bildiğim kadarıyla Aslı’nın telefonu ölümünden sonra kilitli odasında bulunmuş. Biri mi indirmiş? (Araya avukatı giriyor. “Hayır” diyor.)

        - Sizin bir ifadenizde “Savcı bey odasına götürmüş olabilir” diye bir şey okumuştum.

        - Hayır, hayır yanılıyorsunuz. Sadece iki telefonu varsa bir tanesi oradan çıkmış olabilir.

        - Aslı’nın hiç iki hattı olmamış. Tek hattı varmış. Neyse. O gece yemekte bir kadeh tokuşturmama meselesi olmuş. Oğlunuzun sevgilisi öyle hatırlıyor.

        - Aslı “Herkes ile tokuşturuyorsun benimle tokuşturmuyorsun” dedi. Suratı beş karıştı.

        - Pelin’in ifadesini okudum. Siz geldikten sonra Aslı’yı üzgün görünce Aslı ona demiş ki: “Ahmet bana değer vermiyor.” Pelin de “Olur mu canım? Bak seni herkesle tanıştırdı” filan demiş. Olay sırasında o katta kim vardı? Olaydan çok önce Pelin ve Volkan aşağıya iniyorlar ve çıkmıyorlar.

        - Evet Hakan da köpeği gezdiriyor.

        - Haydut isimli köpeği galiba. Onun kim olduğuna dair bir tartışma vardı. Kameralarda iyi görünmüyor.

        - Biz bu bilgiyi verdik. Kameraların gece görüş özelliği yok. Kimse anlamadı.

        - Orada Beyhan, Melis, Hakan, Murat, ben, Nilgün var. Sonra Aslı geldi. Murat kapıda. Sonra o anlattığım konuşma. Kalktı, odasına gidecek sandım. Kararını şu bir-iki saniyede vermiş olmalı. Çimlere gelince koştu ve atladı.

        - Peki bu ifadenizi okudum. Benim takıldığım nokta atlama. Otopsi fotoğraflarını gördünüz mü? Vücudunda şimşir kaynaklı çizik olmamasını neye bağlıyorsunuz?

        - “Vücudunda çizik yok” diye bir şey diyemezsiniz.

        (Bu arada tüm otopsi görüntülerini masaya koyarak açtım.)

        - Sadece dizinin üzerinde 2 santimlik bir çizik var. Şimşir bitkisine giren birinin nasıl atladığını tam görememiş olabilirsiniz? Ama o bitkinin izleri olmamasını nasıl açıklıyorsunuz?

        - Atladığı yer loş bir ışık olan bir yer. Tam görmezsiniz. Atlama dediğiniz şurada koşu ve yarım saniyede gözden kayboldu. Benim gördüğüm koştu ve üzerinden atladı.

        - Çizik olması gerekmiyor mu Ahmet Bey?

        - Ben Adli Tıp uzmanı değilim.

        - Evet ama tüm hikâye de oradan çıkıyor. En nihayetinde diğerlerinin ne yaptığı ayrı bir tartışma. Aslı atladığı zaman yüzünü gördünüz mü?

        - Nasıl göreceğim Yavuz Bey?

        - Peki size bir bilirkişi raporu okuyorum.

        - Hangisini?

        - Prof. Mehmet Parlak, Doç. Yusuf İpekoğlu ve Turgut Fakıoğlu hazırlamış. Aslı’nın düşme açılarını inceleyerek diyorlar ki: “Bu olayın gerçekleşmesi için Aslı’nın çalılıkları geçerek yüzünü villaya dönüp kendisini aşağıya bırakması lazım.” Ayakları havada elbette... Bu nasıl oluyor? Bahsettiğiniz rapor diyor ki: “Atlamış olsaydı 5 metre ileri atlaması gerekirdi.” Aslı 4-5 adımla koşuyor ve oradan atlıyor. 1 metre de çitin uzunluğu. 6.5 metre ileriye. Türkiye kadınlar atlama rekoru kaç biliyor musunuz? Bu mümkün mü? Böyle hata olur mu?

        - Hata ne?

        - O rapor diyor ki: “Balıklama atlama teorisi gerçek ise Aslı’nın duvar dibinden 4.5 metre ile 6.5 metre arasından bir mesafeye düşmesi gerekirdi. Düştüğü yerde olmazdı” diyor. Başka bir şey soracağım. Aslı sizin gördüğünüz gibi atladıysa ne zaman döndü ve arka üstü düştü? Tüm raporlara göre havada kendi ekseninde dönmüş ve çitin yanındaki beton duvara sürterek aşağıya düşmüş.

        (Bu noktada Adli Tıp Vakfı’nın hazırladığı ve önceki gün okur ile paylaşılan ve “Aslı bir kedi mi” başlığı ile sunulan raporu gösteriyor.)

        DEVAMI YARIN...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ