Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "İntihara teşebbüs etmiş", aslı baş'ın ölümü, yavuz semerci

        YAVUZ SEMERCİ / HABERTÜRK

        AHMET Bayer ile sohbetimizde lehte ve aleyhte olan raporları konuştuk. ODTÜ raporuna yönelik kızgınlık ortadaydı. Haklarında dava açılmasına yol açan ilk raporu hazırlayan Ulusal Kriminal’in yetersiz bir bilirkişi olduğunu söylerken, ikinci raporun 90’ıncı sayfasındaki şu bilgiyi gösterdi:

        “Volkan Bayer ve Pelin fiilen bu olayın dışındadır. Çok kuvvetle muhtemelen Ahmet Bayer de bu işte aktif suçlu olarak algılanmamakta ve fakat çok çelişki yaratan koruyucu ve saklayıcı ifadeler verdiği düşünülmektedir. Hakan Bayer’e de direkt suç tevcih etme gibi bir durum da söz konusu olamaz...’’

        Bilirkişi, kişileri olayın dışına çıkarırken olayın bir atılma olduğunda ısrarcı. Bayer bu çelişkiye dikkat çekti. Dünden kalanlarla görüşmemizi aktarayım...

        “Balıklama atladı” diyorsunuz...

        - Hayır ben demiyorum.

        İlk ifadenizi okudum, “Balıklama” diyorsunuz.

        - Balıklama lafını kullanan ben değilim. Bu kelimeyi savcı bey kullandı. Beyhan dedi ki: “Şöyle atladı.” Savcı bey, “Balıklama mı?” dedi. Beyhan da “Benim Türkçe’m yeterli değil. Siz balıklama diyorsanız öyle atladı” şeklinde ifade verdi.

        Siz önce “Balıklama” dediniz, sonra “Elleriyle çiti ayırarak içine girdi”. Türkçe’niz de gayet iyi. Bir bilirkişi raporu diyor ki: “Çite böyle giren kişinin ellerinde, kollarında çizikler olması lazım.” Yok ama...

        - Bakın sol bacağı bitkiyle temas ediyor. (Kendilerinin uzmanlardan aldığı raporu ve rapora göre düzenlenmiş simülasyonu göstererek). Sol eliyle bitkiyi kavrıyor. Ondan sonra bu tutunma neticesinde dönüyor ve düşüyor. Adli ve tıbbi açıklaması böyle...

        Evet sizin lehte dediğiniz raporlar ve diğerleri de sırttaki sürtünmenin çitin dibindeki beton çıkıntıdan olduğunu söylüyor. Ama aksilik şurada: Bir kişinin balıklama atlarken çalıya sol eliyle tutunup (70 kilo) öyle bir dönmenin olamayacağı. Sizin rapor diyor ki...

        - Benim rapor değil, adlı tıp uzmanlarının raporu...

        Peki o rapor diyor ki: “Sol bacak dize değiyor, ardından da sol eliyle kavradığı şimşir onu 180 derece ters döndürüyor. Yüzü şimşire bakarken düşme başlamadan önce yüzü havaya bakar hale geliyor. Sonra hiçbir şekilde (sırtı, önü) şimşir ağacına değmeden dibindeki betona sırtüstü çarparak indi.” Bana şu resimlerden Aslı’nın vücudunda bir şimşir çiziği gösterebilir misiniz?

        - Şimşir çiziği olup olmadığını bilemem. Bakın ölü muayene otopsi raporu diyor ki: “Hiçbir darp ve cebir izine rastlanmış.” Gördünüz mü yazıyor.

        Evet başındaki derin yara daha önce olmadıysa...

        - Ne demek daha önce olmadıysa? Başındaki yaranın nerede olduğu belli. Düştüğünde oluyor.

        Ben “Düştüğünde mi düşmeden önce mi yaralanmanın olduğu anlaşılmamış’’ denilen bir raporu okurla paylaştım.

        - İzmir Adli Tıp’a bir soru soruyorlar. “Nerede olmuştur?” diye, onlar da “Öyle de olabilir, böyle de olabilir” demişler. Ya arkadaş, burada güvenlik kamerasının görüntüsü var. Kızcağız düşüyor ve kafayı vuruyor.

        Peki o zaman buna ne diyorsunuz? Başka bir bilirkişi raporu diyor ki: “Kafanın sol arkasında görülen yaralanmanın düşme esnasında olması mümkün değil. Bir yaralanma olacaksa düşüşe göre sağ tarafta olması gerekirdi.”

        - Gel Allah aşkına şuna bak. (Videoyu gösteriyor.) Burada kafayı çarpıyor mu? Çarpıyor. Kafada yara oluşması lazım.

        Ben yorum yapmıyorum. Raporu okuyorum. Fikrimi sorarsanız, 70 kilo ağırlığında bir genç kızın ayağında terlikle koşup çitin üzerine yükselmesi, çitteki şimşiri eliyle tutup dönmesi, bu arada bacaklarında ve baldırında hiçbir odunsu iz bırakmadan dönmüş olması ve çitin dibindeki betona sırtına çarpacak kadar bacağını havaya kaldırmış şekilde düşmesi mantıklı gelmiyor. Allah aşkına söyler misiniz; 1.85 metre boyundaki biri, 90 santimlik çitin üzerinde balıklama seyrederken, seyrettiği an zaten göğüs tarafının çiti geçmiş olması gerekmiyor mu? Nasıl olup da kendini geri çekip dönüş yapabildi? Nasıl geri dönüp iz bırakmadan bu hareketleri yaptı?

        - Yavuz Bey, Muğla Adli Tıp raporuna bakabilir misiniz? Başkaları da var. Burada bakın ne diyor. “Darp yok” diyor. Bakın “İntihar eğilimli” diyor?

        Onu nasıl tespit etmişler?

        - Aslı bu olaydan 8 ay önce intihara teşebbüs etmiş.

        Evet kendi giderken böyle demiş. Ve aslında intihar edecek miktarda ilaç almamasına rağmen midesi yıkanıp eve dönmüş.

        - Eski sevgili ne diyor; “Birdenbire agresifleşirdi” demiş. Psikolog ne diyor; “Öfke patlamalarıyla bana geldi” diyor. Venlafaksin etken maddeli bir ilaç vermiş. Bu ilaç, intihar eğilimini artıran bir ilaç.

        Evet ama o gece aslında bir ilaç bulgusu yok.

        - Evet ama bakılmamış ki?

        Siz o gün bu ilacı aldığını mı söylüyorsunuz?

        - Bilmiyorum ki... Yanında taşıdığı ilaç kutusu vardı.

        Bayer: Aslı’yla karı-koca gibiydik Bakıcı: Aynı odada hiç görmedim

        Peki sizin senaryonuza geri dönelim.

        - Valla iki kız çocuğuma tanıştırdığım, “Birlikte hayatımı devam ettireceğim” dediğim birisini ben niye öldüreyim? Bir mantığı var mı?

        Belki bir kaza oldu. Sonrası işler karıştı.

        - Niye kaza olsun? O zaman kaza diye anlatırız.

        Her şey normal. Ama “Acılı aile feryat ediyor” denmiyor. Çelişkiler ve yargı bunu geç de olsa araştırıyor. En nihayetinde cinayete teşebbüsten yargılanıyorsunuz. Bu arada çok özel değilse cinsel ilişkiniz yoktu değil mi?

        - Olur mu canım Aslı ile karı-koca gibiydik.

        Ama aynı odada yatmıyordunuz...

        - Aslı 3 hafta öncesine kadar benimle aynı odada yatıyordu. Kızlarım geldi. Kızlarımla tanıştıracağım ama kızlar pat diye babamla beraber görmesinler dedim, aşağıya indi. İlk iddianameyi okudunuz mu? Savcı bey, “Hakan, 9 dakika önce oraya geri geliyor. Aslı ile tartışıyor. Aslı’yı darp ediyor. Mukavemet ediyor. Hakan onu kendinden geçecek hale getiriyor. Sol kolunu kırıyor” görüşünde. Buyrun buradan yakın. Otopsi raporlarında ise düşme kaynaklı kırıktan bahsediyor.

        OKURA NOT: Ahmet Bayer’in evinde kocasıyla hizmetli olarak çalışan Sayyora Umırova, 02.11.2012 tarihinde Savcı Bülent Baki’ye verdiği ifadede şunları söylüyor: “Aslı Hanım olayın olduğu günden 15-20 gün önce gelmişti. Ben bu süreçte Ahmet Bey’in odasında kaldığını hiç görmedim. Kahvaltıya hep kaldığı odanın merdivenlerinden çıkarken görürdüm.’’

        Bayer: Aslı odadaydı Kayıtlar: Yanındaydı

        Hakan ile Aslı arasında ölmeden önce yapılan telefon görüşmesi şüphe çekiyor.

        - O da bir saçmalık. Hakan aramadı, ben aradım.

        Hepiniz aynı kattasınız o sırada, niye telefon ediyorsunuz ki?

        - Evi gördünüz mü, 2.5 bin metrekareden bahsediyorum.

        Aslı yanınızda değil mi?

        - Aslı yoktu ortalıkta. Katta dolaştım. Oradan telefonu aldım, Aslı’yı aradım. Benim telefonum Aslı’daydı. Aslı “’Eşyalarımı topluyorum. Şimdi yukarı geleceğim” dedi. Konuşmamız bu kadar. Tekrar sorayım; ben aramadım da Hakan aradı, ne fark edecek?

        OKURA NOT: HTS ve kamera kayıtlarına göre: Aslı son kez Ahmet Bayer’in yanına saat 01.48.34’te çıkıyor. Kamera kayıtlarına göre Hakan da o katta. Saat 01.59.03... Hakan Bayer, Aslı’yı arıyor, 43 saniye konuşuyor. Yani Bayer’in “Ben aradım” dediği telefon görüşmesi bu. Arandığında hepsi orada. Saat 02.02.12’de Hakan köpek ile aşağıya iniyor ve saat 02.24.17’de geri geliyor. Saat 02.33.36 Aslı düşüyor. Bu kayıtlara göre bu telefon görüşmesini hele de Ahmet Bayer’in yapması fazlasıyla şüpheli bir durum olarak kayıtlara geçiyor.

        Hakan neden ‘İntihar’ demedi?

        Oğlunuz Hakan hastanede “Aslı düştü” diye ifade veriyor. Jandarma “Düştü” diye olay oluş raporu düzenliyor. Nilgün Hanım hastanede ifade vermiyor, savcıdan izin istiyor. Savcı “Ben izin vermedim” diyor, savcıyı kâtip yalanlıyor, “İzin aldı” diyor.

        - Benim bildiğim Nilgün Hanım, savcıdan “İfademi evde verebilir miyim?” diyerek izin alıyor.

        Peki Hakan neden “Düştü” diyor savcıya? “İntihar etti” diyen tanık Nilgün Hanım o sırada hastanede yanında. Herhalde olayı ona anlatmış olmalı.

        - Onu Hakan’a sormak lazım.

        Siz sormadınız mı?

        - Hayır. Üstelik Hakan olayı görmedi. “Düştü” demiyor üstelik.

        “Düştüğü yere yakın yerde gördüm” diyor. “Daha önce oradan hiç düşen olmamıştı” diyor. İntihardan ise bahsetmiyor. Hakan’ın intihar ettiğine dair bir bilgisi yok öyle mi?

        - Evet. Görmediği için sorulduğunda öyle demiş. Sürekli bir komplo teorisi üretiliyor. Üzerindeki elbise kayboldu falan. Ya bu elbiseyi kim yok etti? Doktor. Ambulansın doktoru. Acil müdahalede hastanın üzerindeki elbiseyi kesip orada bırakmışlar. Elbiseyi ben mi çaldım? Bakın hâlâ araba sinyal vermiş mi vermemiş mi onu konuşuyoruz.

        Ben onu konuşmuyorum.

        - Olayın özü şu: Duran arabaya çarpmıştır.

        Benim aklımın almadığı şu: İntihar ettiğini bilen bir genç (oğlu Hakan) neden jandarmaya bunu söylemedi? Sanık avukatları daha sonra senaryonun değiştiğini söylüyorlar.

        - Niye değişsin?

        Ben nereden bileyim! Bildiğim bir şey var. Hakan oraya gittiğinde ifadeler doğru ise intihar olduğunu biliyor olmalı. Çünkü Yeliz (oğlu Volkan’ın sevgilisi) ve Volkan olayı anlatırken, “Hakan bizi uyandırdı. ‘Koşun Aslı intihar etmiş’ dedi” şeklinde ifade vermiş.

        - İfadelerin birinde de “Bize ‘Atladı’ diye söyledi” yazıyor ama...

        İhsan Kalkavan’dan yardım istiyor

        BIR gazetede yayımlandı. Yazı dizisi sırasında bana da ulaştı. Dinledim. Bayer, oğullarının tutuklanması sürecinde yasal olarak dinlemeye alınıyor. Bu dinlemelerin büyük kısmı özel hayatla ilgili ve imha edilmesi gerekiyor. Sanırım bazıları edilmiyor. Edilmeyenlerin içinde aslında davaya konu olabilecek nitelikte görüşmeler var. Örneğin, İhsan Kalkavan’la muhabbeti. Bayer, Kalkavan’dan yardım istiyor. Kendisine “Ne yardımı aldınız?” diye sordum. “Avukat arıyordum. O yüzden aradım. Birkaç önerileri oldu. Görüştüm ama anlaşamadım” dedi. Benim dinlediğim konuşmada ise Kalkavan çok üzülüyor. Ve Bayer’e “Sana bölge temsilcimiz Zeki Uyar’ı gönderiyorum’’ diyor. Bodrum Merter Koleji Müdürü Zeki Uyar da kayıtlara takılıyor. Ve konuşmalardan davayla ilgili konuşmak üzere birkaç kez eve geldiği anlaşılıyor. Sonra ne olduğunu ise bilmiyorum.

        Ayşe Arman, hâkimlerin etkileneceğini söylüyor!

        BIR başka konuşma ise gazeteci Ayşe Arman ile Ahmet Bayer arasında geçiyor. Arman röportajın, Bayer’in çocuklarının tutukluluk halini görüşecek mahkemeyi olumlu etkileyeceğini düşünüyor. Hatta konuşmada “Geri zekâlı olmayan herkes durumu anlar” diye ifade ediyor. Ve ilginç bir şey daha yapıyor. Röportaj yayımlanmadan görsün diye Ahmet Bayer’e gönderiyor. Bu durumu Bayer’e sordum. Önce “Yok göndermedi’’ dedi. Sonra “Hatırlamıyorum’’ diye düzeltti.

        BİTTİ

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ