Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç Geldik bugüne; inanç mı, kimlik mi? muharrem sarıkaya, yazı dizisi

        Muharrem SARIKAYA / YAZI DİZİSİ 5 / HT GAZETE

        “DEDELER şehre gelip apartman kapıcısı oldu; dede talibini, talip dedesini kaybetti...”

        Böyle özetledi Hacıbektaş Postnişini Veliyettin Ulusoy; Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas olayı sonrası gelinen süreci...

        Çünkü, 19-26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta, 2 yıl sonra da Çorum’da yakınlarını kaybetmekle kalmadı, yurtlarını da kaybeden onlar oldu.

        Kahramanmaraş olaylarının başlangıcı da planlıydı...

        Çiçek Sineması’nda Cüneyt Arkın’ın “Güneş Ne Zaman Doğacak” filminin 21.00 matinesi sırasında sinemaya atılan patlayıcı, katliamın da gongu oldu.

        Dönemin Ülkü Ocakları Kahramanmaraş Şube Başkanı Mehmet Leblebici ve İkinci Başkan Mustafa Kanlıdere’nin talimatı ile bombanın Ökkeş Kenger (Şendiller) tarafından atıldığı mahkemelerde de iddia olunsa da en büyük zararı gören Alevi mahalleleriydi.

        Ankara ve çevre illerden çok sayıda ülkücü Kahramanmaraş’a çağrıldı, CHP, TOB-DER şubeleri ile Alevilerin evleri ve işyerleri talan edildi.

        Alevilerin yoğun yaşadığı Yörükselim Mahallesi’nde de kahvehane bombalandı.

        Resmi verilere göre 150 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, olaylar asker gücüyle bastırıldı.

        Alevi mahalleleri tam anlamıyla boşaldı, yakınlarının bulunduğu köylere ve kentlere göç başladı.

        ÇORUM OLAYLARI

        Çatışmalar durmadı.

        19 Mayıs törenlerinde öğrencilerin giydiği kıyafetleri ve MHP’nin önde gelen isimlerinden Gün Sazak’ın 27 Mayıs 1980’de öldürülmesini bahane eden bir grup olayları tetikledi. Sonradan plakasının bir traktöre ait olduğu anlaşılan kırmızı renkli otomobilden, Alevilerin yaşadığı Milönü semtindeki evlere ateş açıldı.

        Mahalleler ikiye bölündü, karşılıklı silahlar çekildi.

        Milönü’nde yaşayanlar mahallelerinin girişine barikat kurdu, asker tanklarla buraya girmek isterken, dönemin CHP milletvekilleri engel oldu.

        Olayların Ankara’ya da yansıması farklı olmadı.

        Başbakan Demirel, olayların yayılmasından sol örgütler ve CHP’yi sorumlu tutarken, CHP Lideri Bülent Ecevit, “Hükümetin Çorum’daki olaylarda da taraf olduğu, taraflardan biriyle birlik olduğu ve onların suçlarını örtbas etmeye çalıştığı ortadadır” dedi.

        CHP milletvekillerinin aracılığıyla Milönü’ne girildi ve olaylar yatıştırıldı.

        Ancak bu da bir başka göçün başlangıcı oldu.

        Yaşananlar, Alevi-Bektaşi toplumunu merkez sağ partilerden uzaklaştırırken, haklarını savunup yanında yer aldığı için CHP ile yakınlaştırdı.

        Alevi-Bektaşi toplumunun ağırlıklı bölümü CHP, SHP ve DSP hareketinde yer alırken, DYP, ANAP’ta siyaset yapanların sayısı sınırlı kaldı.

        Bütün bunlar Alevi-Bektaşi toplumunun neden CHP’yi tercih ettiğinin de bir yansımasıydı.

        Yavuz Sultan Selim ile başlayıp Kuyucu Murat ile devam eden, Kahramanmaraş’ta iki mahallenin, Çorum’da ise bir mahallenin tamamen göç etmesine yol açan gelişmeler Osmanlı’dan bugüne akan bir sürecin sonucu oldu.

        Bugün İngiltere’de bulunan Alevilerin büyük bölümünü, Kahramanmaraş olaylarından göçüp gidenler oluşturdu.

        Bütün bu geçmişi nedeniyle Dersim’i kendisine karşı yapılmış görmedi, merkezi ulus devlet kurulmasına, Cumhuriyet’e karşı hareket olarak okudu ve pozisyon aldı.

        Ebussuud’un kimliğine karşı ağır fetvalarından kaynaklanan anti Sünniciliği de Mustafa Kemal sonrasında solculaştı.

        İKİYE BÖLÜNÜŞ

        Her darbe ve suskunluk dönemi sonrası olduğu gibi, Kahramanmaraş ve Çorum olayları Alevi-Bektaşi toplumunu bir kez daha böldü, bu kez dernek ve vakıf isimleri farklılaştı.

        Aleviliği inanç olarak kabul edenler Hacıbektaş Veli adını dernek veya vakıflarının başına koyarken, bir kimlik ve kültür olarak bakanlar da Pir Sultan ismini öne koydu.

        Buna bir üçüncü boyut daha eklendi. Mustafa Selmanpakoğlu, 1980 sonrası ortaya çıkan üçüncü boyutu şöyle tanımladı:

        “Kürt siyaseti de Alevi-Bektaşi toplumunda bir etken oldu, onlar da Pir Sultan adını kullanmaya başladı, Anadolu Alevi-Bektaşiliği, etnik kültür ve etnik inançtan, etnik ırka evrildi. Birileri de Alevileri, siyasetine pazarlama aracı yaptı. Alevi İslam diyeni de, Atatürk’e saygı duymayanı da, ‘Hükümetle iyi olup bir şeyler kazanalım’ diyeni de, sahnede yerini aldı.”

        SOL VE ALEVİLER

        Reha Çamuroğlu’nun konuya bakışı ise şöyle:

        “Aleviler şehre gelince kendi inançlarına yakın gördükleri sol ile yakınlaştı. Sol onların kimliklerini korumasına, vatandaş olmasına yardımcı oldu. Bunlar Alevilerin soldan aldığıdır. Solun pozitivizminden uğradıkları tahrifat da aldıklarının karşılığıdır. Yani alacağı da borcu da vardır.”

        Çamuroğlu, bir adım daha attı, “Alevilere cafcaflı, hamasi sözler söyleyip büyük beklentiler yaratıp, sonunda hiçbir taleplerini karşılamamak da ciddi hayal kırıklıklarına yol açıyor. Birbirlerine yabancılaşma ile sonuçlanıyor” dedi.

        İki hafta önce Başbakan Davutoğlu’nu ilçede ağırlayan Hacıbektaş Kültür Derneği Başkanı Mustafa Özcivan’a göre de “sorun eşit yurttaş hakkının verilmemesinde” yatıyor.

        Alevilerin yıllardır verilebilecek haklarının ötelenmesinin bugün sıkıntıyı artırdığını ileri süren Özcivan, “Yıllar önce ve bugün de cemevi sorunu çözülse, birçok mesele çözülür” görüşünde.

        Ancak öyle olmadı, dönemin başbakanları Özal, Yılmaz, Çiller, Ecevit cemevlerinin açılması yönünde demeçler verdi, ama hiçbir dönem icraata geçmedi.

        DEMİREL’İN ÖNEMLİ ADIMI

        Sivas’ta Madımak Oteli’ndeki katliam, Alevi toplumunun öfkesini yükseltti.

        Erdal İnönü’nün başında bulunduğu SHP’nin koalisyonda yer aldığı hükümet döneminde yaşanan Sivas Madımak Oteli katliamı Başbakan Demirel’i de sıkıntıya soktu.

        Alevi-Bektaşi kesiminden yükselen tepkiyi gören Demirel, 1993’te Çankaya Köşkü’ne çıktığında o ana kadar gerçekleşmiş en önemli adımı attı, Alevi-Bektaşi toplumunun önde gelenleri ile görüşmeler yaptı.

        Çok değil 1.5 yıl sonra 1995’te Cem Vakfı’nın, bir yıl sonra da Hacıbektaş Kültür Vakfı’nın kuruluşlarına bizzat öncülük etti.

        Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, o günü anlatırken, Demirel’in bizzat çağırıp “Alevi toplumu çok dağınık, birçok kişi, kurum, yabancı örgüt, ülke bu toplumun üzerine oynuyor, bunları bir araya toplamalıyız” diyerek Cem Vakfı’nın kuruluşunu sağladığını açıkladı.

        Prof. Dr. Doğan, Demirel’in sonrasında Hacıbektaş Vakfı’nın kurulmasını desteklemesine de anlam veremediğini belirtti.

        SİYASALLAŞTIRILDI

        2000’li yıllara girildiğinde Alevi-Bektaşi toplumu siyasal süreçlerde çok daha aktif yer almaya başladı.

        Dernekler de Alevi-Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu.

        Pir Sultan Abdal Kültür Derneği isimleri altında federasyonlaştı.

        Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş’e göre bütün bunların nedeni, “Siyasetin Alevileştirilmesinden kaynaklanıyor”...

        Gümüş, “modern koşullarda kimliğin ifadesi olarak ortaya çıkan taleplerin siyasallaştığını” belirtip şunları söyledi:

        “Köyünde ihtiyaç duymuyor ama kente gelince modern örgütlenmeye gerek duyuluyor. Geçmişte sol aidiyeti olanlar 1993’ten sonra Pir Sultan adı üzerinden, ‘Devletin, Sünni örgütlerin sorunu olmayalım’ diyenler de Hacıbektaş adı altında örgütlendi. Yakın geçmişe kadar Pir Sultan ideolojik, Hacıbektaş ise etnikti. Bugün ise aralarında bir fark, örgütsel ayrılık kalmadı. Bir zamanlar sağ ilişki içinde olan Cem Vakfı da Pir Sultan da aynı talep ve beklentileri dile getiriyor.”

        GELDİK BUGÜNE

        Hak yoluna 1984’te yürümüş günümüz ozanı Hasan Hüseyin’in dizelerindeki gibi:

        “Kanadık toprak olduk / Çekildik bayrak olduk / Döküldük yaprak olduk/ Geldik bugüne...”

        AK Parti hükümeti döneminde gerçekleşen 7 çalıştay, Başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın söylemleri, seçim meydanlarındaki çekişmeler, Başbakan olduktan sonra Davutoğlu’nun bu ay içinde gerçekleştirdiği Hacıbektaş gezisi ile yeni bir sürecin başlayacağını açıklaması Anadolu Alevi-Bektaşi toplumunda eskisi kadar yüksek beklenti yaratmadı.

        Nitekim, sivil toplum örgütlerinin başında bulunan Mustafa Selmanpakoğlu, Fevzi Gümüş, Mustafa Özcivan, Prof. Dr. İzzettin Doğan ve Veliyettin Çelebi de bu konuda ortak görüşte.

        Çünkü çalıştaylar ile ortaklaşa tespit edilenler konusunda da bir adım atılmadı.

        Talepleri de son 6 yıldır dile getirdiklerinden ne bir eksik ne bir fazla.

        Hafta sonu Tunceli ziyareti sırasında Başbakan Davutoğlu’na iletilenler ile 2010’da ve 2012’deki çalıştaylar sonrası yayınlanan bildirilerdeki taleplerin bire bir örtüşüyor olması da bunun bir yansıması.

        “Ali’siz Alevilik, İslam Aleviliği, Kültür Aleviliği, İnanç Aleviliği” diye sıralanıp giden yeni birçok arayışa giren Anadolu Alevi-Bektaşi toplumunun aradan geçen on yıllar sonunda talepleri de beklentileri de farklılaştı.

        Özetle, bu diziye adını veren Pir Sultan Abdal’ın dizesindeki gibi, her dönem “uyur iken uyarılan” Anadolu Alevi- Bektaşilerinin beklentilerine dönük söylemdeki yenileşme ve ilerleme, icraatta kendini gösterebilmiş değil.

        TUNCELİ’DEKİ TALEPLER

        -Eşit yurttaşlık hakkı sağlansın, Alevileri ötekileştirme anlayışına son verilsin.

        -Cemevleri yasal statüye kavuşturulsun.

        -Sivil demokratik bir Anayasa hazırlansın.

        -Özerk bir Diyanet oluşturulsun.

        -Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın.

        -Alevi türbe ve dergâhlar Alevilere devredilsin.

        -Alevi okulları açılsın ve Alevi akademileri kurulsun.

        -Alevi köylerine cami yapılmasın.

        -Asimilasyon politikalarına son verilsin.

        -Aleviler için kutsal sayılan mekânlara saygı gösterilsin.

        -Aşure Günü resmi tatil ilan edilsin.

        -İstanbul’a inşa edilen köprüye Yavuz Sultan Selim adı verildi; Boğaziçi Köprüsü’nün adı Şah İsmail olsun...

        Uyur idik uyardılar

        Diriye saydılar bizi

        Koyun olduk ses anladık

        Sürüye saydılar bizi

        *

        Sürülüp kasaba gittik

        Kanarayı mesken ettik

        Canı Hakk’a teslim ettik

        Ölüye saydılar bizi

        *

        Pir defterine yazıldık

        Hak divanına dizildik

        Bal olduk şerbet ezildik

        Doluya saydılar bizi

        *

        Halimizi hal eyledik

        Yolumuzu yol eyledik

        Her çiçekten bal eyledik

        Arıya saydılar bizi

        *

        Pir Sultan’ın eydir şunda

        Çok keramet var insanda

        O cihanda bu cihanda

        Ali’ye saydılar bizi

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ