Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Charlie Hebdo saldırısı, Charlie Hebdo nedir, Işıl Cinmen Charlie Hebdo, Mehmet Çağçağ Işıl Cinmen röportajı haberturk, Charlie Hebdo haberturk

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Funda Duru

        Charlie Hebdo’nun bu dünyada önemli bir işi vardı.

        O iş, tabu olan, kutsal olarak kabul edilen ne varsa, gücü elinde bulunduran kim varsa ona vurmaktı; hatta tekme tokat girmekti!

        Hıristiyanlık, Musevilik ya da Müslümanlık,

        İncil, Tevrat ya da Kuran,

        İsa Peygamber, Musa Peygamber ya da Muhammed Peygamber,

        Meryem Ana, Karl Marx, Ebu Bekir El Bağdadi ya da Sarkozy...

        Onlar için fark etmiyordu, kimseyi ayırt etmiyorlardı.

        Onlar tabu yıkan saygısız hergelelerdi.

        Alaycı, haşarı, kural tanımaz, özgür çizgiciler...

        Sizin hayran olduğunuz, inandığınız, otoritesi altında hareketsiz kaldığınız, dokunulmaz sandığınız ne varsa ona dokunur, bir güzel alay eder ve özgürlük alanını bir adım daha ileri götürürlerdi.

        Onların tek kutsalı özgürlüktü.

        Birileri “duracaksın” dediği için durmayı, “saygı duyacaksın” dediği için gülmemeyi, özgürlüğe sansür sayıyorlardı.

        Ve Arthur Goldhammer’ın da dediği gibi, onlara göre özgürlük ancak bu şekilde ve bu sertlikle savunulabilirdi.

        Charlie Hebdo, Voltaire’in çocuklarına yakışanı yapıyordu.

        Paris saldırısı, o çocukların 12’sini öldürüldü ama “Je suis Charlie” yani “Ben Charlie’yim” diyen milyonlar doğurdu.

        Dün -Le Monde'un açıkladığı rakama göre- Paris’te üç milyona yakın kişi yürüdü.

        Bir tarafta çizgiler, diğer tarafta cesetler varken “ama” denemeyeceğini,

        şiddetin hiçbir haklı nedeni olamayacağını dünyaya haykırdılar.

        Paris’in sesini duymak ve güçlendirmek bugün Müslümanların da en büyük görevidir.

        İslamafobiye karşı en iyi mücadele bugün ifade özgürlüğünün yanında durmaktır.

        Şimdi söz, “kardeşlerinin” yasını tutan ama zaman zaman onları eleştirmekten de geri durmayan Leman’ın kurucularından, Habertürk Gazete’de “Van Minüt” köşesini çizen karikatürist Mehmet Çağçağ’da…

        Çok fazla kişi “ama” diyor. Neyin “ama”sı bunlar?

        Aynı fikirleri taşımasak da, “Ölümler olmamalıydı ama…” diye bir savunma yapmak orantısız. İnfazın ve şiddetin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Fakat farklı ülkelerin farklı kültür seviyeleri vardır ve bu tartışmalar olur. Böyle durumlarda tahammüller ve kültürel farklılıklar ortaya çıkmaya başlıyor.

        BOMBALAMADAN SONRA “AMAÇ GÜLMEK” DEMİŞLERDİ

        Charlie Hebdo’nun karikatür felsefesi neydi?

        Onlar, köktenci düşünce ve hareketlere baş kaldırıyor ve herkes için özgürlüğün, fırsat eşitliğinin ve seküler değerlerin sağlanması adına mücadele ediyorlardı. Ve bunu yaparken tavizsiz sert bir dil kullanıyorlardı. 2011 Kasım’da dergi, “Muhammed Peygamber gelecek sayının yayın yönetmenliğini yapacaktır” temalı karikatürü bastıktan bir gün sonra bombalanmıştı. Bu saldırı üzerine, şimdiki saldırıdan sağ olarak kurtulan Laurent Léger, “Amaç gülmek” demişti. “Ekstremistlere gülmeliyiz, her ekstremiste. Onlar Müslüman, Yahudi ya da Katolik olabilir. Herkes dindar olabilir ama köktenci düşünce ve hareketler kabul edilemez.”

        Charlie Hebdo’nun Muhammed Peygamber’e yaptığını görüp onları İslam düşmanı ilan edenler, bu çizerlerin İsa Peygamber’e de aynısını yaptığını görmüyorlar mı?

        Okusalar görebilirler, okumuyorlar ki …Kulaktan kulağa haberdar oluyorlar, kaldı ki son kulağa gelen bilginin bir bomba fitiline dönüşmesi her an olası. Fitili de son kişi farz edelim Twitter’dan paylaşıyor. Dünya artık böyle bir dünya ve insanlık bu şekilde oluşabilecek galeyana, ruh haline hazır değil… Eskiden Kapital’i okumadan Marksist olunuyordu… Şimdi de Müslümanım diyen milyonarca gencin değil kitap, Kuran’ı bile okumadığını düşünüyorum. Şöyle bir karikatür var: sol karede bir Batı evi var, içinde kocaman kitaplık ve binlerce kitap var; altta da koltukta kitap okuyan biri... Sağ karede Doğu’ya ait bir evin odası, duvarda sadece bir kılıf içinde duvara asılmış tek bir kitap: Kuran. Okuyan da yok, tek başına duvarda, yalnız…

        Güzel özet. Siz bir karikatürist olarak Charlie Hebdo’nun felsefesini doğru buluyor musunuz?

        Ben Oğuz Aral’ın öğrencisiyim. Onun bize öğrettiği bazı etik değerler vardı; “İnsanların kutsal saydığı inançlarıyla alay etmek, küçük düşürmek doğru değildir” derdi. “Ama o inançtan çıkar sağlayan, o inancı kendine maske yapan, o inancı sömüren ve o inanca leke getiren her türlü cemaat, insan, siyaset eleştiri konusudur.” Her kim ki katılık ve kötülük ile savaşmaya kalkışsın, biraz da kendisi kötüleşmeye hazır olsun denir ya… Katılığa karşı katı bir dil kullanıyorsa mizahçı, biliyordur ki bu son çaredir. Mizahın ve mizahçının zekasında, en belalı bir durumda bile lafını söyleyip sıyrılabilmek var. Tarihimizde buna dair hicivci şairler var, Sümbülzade mesela.

        Yani onların felsefesini doğru bulmuyorsunuz…

        Felsefe demeyelim yaklaşım diyelim, yapmış olduğumuz Charlie Hebdo - Leman özel sayısında editor Charb ile röportaj da var. Yaklaşımlarında sorunlar olduğu ortada. Kendi aralarında da tartışıyorlar bunu. Okurlarıyla anketler vs de yapmışlar. Mesele edindikleri, tehdide boyun eğmemek; esas direnç gösterdikleri bu. Ölümü göze alacak kadar... Çok tekrarlandı, “ Fikirlerinize katılmıyorum, ama fikirlerinizi özgürce ifade edebilmeniz için canımı veririm.” Adeta,Voltaire’in o unutulmaz cümlesini deneyimlediler. Bu cesarete saygı duyulur.

        "KURULAN BÜYÜK TUZAKLAR VAR"

        Elbette.

        Onlar tabulara, radikal görüş, düşünce veya inanışlara saygı göstermenin, tabuları daha da kemikleştireceğine ve sertleştireceğine inanıyorlardı. Ama büyük resme baktığımda kurulan büyük tuzaklar olduğunu görüyorum. Medeniyetler çatışmasının yaşandığı, Hıristiyan/Müslüman çatışmasının altının doldurulmaya çalışıldığı bir süreç yaşanıyor. Bunlar uzun bir hikayenin sahneleri… Bu korku, endişe, nefret kaynaklı ötekileştirmeye karşı tepkili olan dergi editörü Charb, İslamofobinin kitabını çıkarma hazırlıkları içindeydi. Onlar, gelmekte olan ırkçı saldırılar karşısında inanıyorum ki Müslümanların yanlarında olurdu.

        Leman özel sayı

        "TOPLUM İÇİN KARİKATÜR"

        Siz dinle ilgili karikatür çizer misiniz?

        Bizim dergilerde Charlie Hebdo’daki gibi bir karikatür olmazdı. Bu ülkede de, Müslüman coğrafyada olanlar hakkında karikatürler çiziyoruz ama bunun toplumdan hangi noktada kabul, hangi noktada red alacağını bildiğimiz için eşiği yazan ve okuyan olarak karşılıklı yukarı çekiyoruz.

        Devrim değil, evrim gibi bir nevi…

        Evet, çünkü algı değiş tokuşu yapıyoruz. Adaletsizliğe karşı haykırmak, işkenceye sessiz kalmamak, ağacı korumak gibi tabularım var benim de. Karikatürist yada mizahçı her şeyden once erdemli, vicdan sahibi olmalı… Ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı. Mizahçının aklı, zekası ve kalbi beraber çalışmalı. İster Müslüman, ister Budist, ister Hıristiyan, ister Musevi, ister Ateist, isterse Deist olsun, insanın değer verdiği, kimliğini üzerine inşa ettiği zemini, önüne yeni bir seçenek sunmadan almayı, küçümsemeyi faşizan buluyorum.

        “Karikatür için karikatür” değil de, “toplum için karikatür”e inanıyor gibi konuşuyorsunuz…

        Elbette toplum için… Mizahçı yaza çize, eleştire eleştire erdemli olmayı, felsefe sahibi olmayı, bir duruş sahibi olmayı öğretir. İnancını kitabına uygun yaşayan insana karşı da, küpe taktığı, yada oruç tutmadığı için inançlı kesimden dayak yiyen bir gence karşı da sorumluluğu vardır. Ortaokul çağında, abisinden ablasından alışarak dergi okuyan çoçuklara karşı da sorumluluğumuz var. Karikatür insan törpüsüdür, sivri, katı, çapaklı, uyumsuz yanlarımızı törpüleyerek olgunlaştırır. Bunu da insanı komik duruma düşürüp, utandırarak sağlar. Utanmamız yok ise törpü işlemez ve komik olmaya devam ederiz.

        “O KARİKATÜR BENİ RENCİDE ETMEMİŞTİ AMA ENDİŞELENDİRMİŞTİ”

        O karikatür sizi rencide etmiş miydi?

        Hayır, ama sonuçlarını görerek hayli endişelenmiştim. Onlar esprisi olmayan, kışkırtma amaçlı çizilmiş çizgilerdi. Onlar da biliyor ve söylüyorlar, bir karikatürün içinde olan değerli öğeleri barındırmayan çizimlerdi. Charlie Hebdo, kendilerine ait olmayan bu çizimleri, Danimarka’da yayınlanması esnasında oluşan tepkiye tepki olarak bastı.

        Fransa’da doğmuş olsaydınız Charlie Hebdo’da çizmek ister miydiniz?

        Elbette!

        Ama felsefesi sizinkine uymuyor?

        Onlar tartışmaya açık, herkese söz hakkı veren insanlardı. Benim karikatür felsefem, gülmek ve katılıkla mücadele etmek. İfade özgürlüğü onlar için çok kutsal ve sıkıştırıldıklarında tepki gösterdikleri bir konu. “Sizin inancınız ne kadar kutsal ise bizim ifade özgürlüğümüz de o kadar kutsal” diyorlar ama konu, ifade özgürlüğünün nasıl kullanıldığı. Bütün özgürlükler aynı zamanda onu taşıma zorunluluğu ve sorumluluğu gerektirir. Bunları onlarla tartışırdım.

        Siz o karikatürü çizmezdiniz ama onların bunu yapma özgürlüğünü bir karikatürist olarak destekler misiniz?

        Şahsi cevap verebilirim, o karikatürler basıldığında, bu dilin kahraman olmak isteyen birilerinin ellerini ovuşturmasına neden olacağını hissettiğimden desteklemiyordum. Şimdi topyekün tüm dergiler ağız birliği ile bu desteğin içerisindeyiz… Kimse öldürmeyi masum gösteremez.

        “SALİH MEMECAN’IN KARİKATÜRÜNÜ YANLIŞ ANLADIĞIMI SANDIM”

        Salih Memecan’nın saldırı sonrasında yaptığı “Şakaydı” karikatürü için ne diyorsunuz?

        Uzun süre karikatüre bakıp, yanlış mı anlıyorum acaba diye düşündüm, “Şakaydı” karikatürüyle acaba Salih Memecan “şaka” mı yapıyodu, yoksa Bizim Yeni City bu muydu…

        "ALİM ADAMDI, ALEM ADAMDI"

        Wolinski ve Çağçağ

        Bu olaylar sizi korkuttu mu?

        Cilalı cinnet çağındayız. Ayrıca Wolinski, “Mizah nedir?” diye soran Bezgin Bekir Tuncay Akgün’e “Yalnızlık ve korkudur” demişti. Korkuyu öldüren, gülmektir, Umberto Eco’nun, Gülün Adı’nda dediği gibi.

        Leman, 2002’de Charlie Hebdo çizerlerini Türkiye’ye davet ettiğinde siz de onlarla tanıştınız, değil mi?

        Wolinski arkadaşımdı, “Tüm mizahçılar kardeştir” derdi. Leman’ın ruhunu inşa ederken ilham aldığımız bir çizerdi. Politik duruşu, devrimci, anarşist bakışı, hergeleliği, aşkı, şarabı, sanatı ve ütopyaları harmanlayan bir çizer olarak bir tarafımda hep o vardı, Oğuz Abi de diğer tarafımdaydı. Alim adamdı, alem adamdı… Çizer değil, filozof bir adamdı. “İstanbul’a her geldiğimde çocukluğumdaki kendimi buluyorum, kokular sesler çok tanıdık geliyor ama Fransada’da kendimi çok özgür hissediyorum” diyordu. Cezayir’de büyümüştü o.

        Hamamdaki bu poz Leman’a kapak olmuştu

        Charlie Hebdo hamamda. Wolinski’nin bu fotoğrafını Sinan Göksel çekmiş. Kapak esprisini Çağçağ kurgulamış

        “ALAY ETMENİN YOK EDİCİ BİR GÜCÜ VAR”

        Karikatür, sözden, yazıdan hatta gerçeklerden bile daha fazla sinirlendirebiliyor insanları. Bunun nedeni ne?

        Alay etmenin yok edici bir gücü var. Alaya alınmak çocukluğumuzdan beri çok tepki gösterdiğimiz bir durumdur. Birileri zayıf noktamızı görür ve o noktamızla alay ederler. Kendi duruşunu korumak ister insan ve bu tehlikeye düştüğü anlarda çok tepki gösterir. Karikatüre tepki aslında iktidarın ve duruşun sarsılmasından kaynaklanır.

        “İNFAZ DEĞİL, KAHKAHAYLA YARGILAR”

        Bir de çizim çok net ve sözlerden daha evrensel, değil mi?

        Çizgi, yergidir ve yargılar. Karikatürist, hakim pozisyonuna geçip insanın hatalarını ve yanlışlarını diğerlerinin gözüne sokar.Ama infaz gibi değil, kamusal vicdan nezdinde bir kahkaha çınlatarak yapar bunu… Atılan her kahkaha da, jürinin onayıdır.

        “IRKÇILIĞA KARŞI EN BÜYÜK SAVAŞÇILARINI KAYBETTİ”

        Bu saldırıyla dünyadan ne eksildi sizce?

        Korku bir adım daha ilerledi çünkü bu olaylar gülmeyi sindirecektir. Temkinli olmaya itecektir. Fransa, gelmekte olan soruna, ırkçılığa karşı en güçlü savaşçılarını kaybetti. Plantu adında başka bir Fransız çizeri, Sarkozy’i her çizişinde üstüne artan sayıda sinekler koyuyordu. İnsanlar, “Bu sinekler neden var?” diye düşünüyor ve birbirlerine soruyorlar, sonradan anlıyorlar ki, “Haaa sinekler boka gelir!” Bu olay yayıldıktan sonra Sarkozy, Plantu’yu arayıp “Üzerimdeki sinekleri çeker misiniz?” diye ricada bulundu. Çizerin merhameti sinekleri çekmiş.

        “FRANSA ÖZGÜRLÜK TARİHİNİN SEMBOLLERİ OLACAKLAR”

        Charlie Hebdo, 60 bin satıyordu şimdi 1 milyon basılacak. Birçok başka derginin kapağında Charlie Hebdo’nun karikatürleri olacak. Bu iyi mi sizce?

        Charlie Hebdo, mizah tarihi için önemli bir dergiydi. Ama bu sayı altın değerinde. Onu saklamak, tarihi sahiplenmek isteyecek birçok insan var. Karikatür dergileri reklam almaz, alınca bağımsızlık gidiyor çünkü, o yüzden çok satılacak olması iyi. Derginin kayıplarıyla ustalık, zeka ve hüner azalacak ama Fransa ve dünya vicdanı o derginin çalışanı gibi olacak… Dergi de, ölen çizerler de anıtlaşacaklar.

        Anıtlaşmak isteyeceklerini sanmıyorum. Onlar anıtlara karşı mücadele ediyorlardı…

        İsteseler de, istemeseler de Fransa onları anıtlaştıracak. Halk onları yaşatacak. Bu insanlar, Fransa özgürlük tarihinin sembolleri olacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ