Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güvenlik Gazete Habertürk yazarları Ruşen Çakır ve Muhsin Kızılkaya 'silah bırakma çağrısı'yla ilgili değerlendirmelerini yazdı...

        KANDİL ŞERH DÜŞEBİLİR AMA SORUN ÇIKMAZ

        Ruşen Çakır yazdı...

        Silahsızlanma çağrısıyla ilgili 8 önemli not:

        ■ Her birimizin farklı kaygı, itiraz, eleştiri, beklentileri vb. olabilir. Ama hiçbiri dünkü ortak irade beyanının tarihsel ve hiç tartışmasız olumlu bir adım olduğu gerçeğini gölgeleyemez.

        ■ Hayal ettiğimiz şekilde gerçekleşmiyor diye Türkiye’nin Kürt sorununu çözme fırsatını elimizin tersiyle geri çevirme lüksümüz ve hakkımız yok.

        ■ Sorun tabii ki çözülmedi, fakat çok kritik bir eşiğe, müzakere aşamasına gelindi. Buradan çözüm çıkması için tarafların birbirlerinin zaaflarını derinleştirmek yerine, bunları gidermek için karşılıklı çaba göstermeleri gerekir.

        ■ İmralı’nın (Öcalan) Kandil’e (PKK/KCK) rağmen bu çıkışı yapmış olması beklenemez. Birtakım şerhler düşseler bile PKK/KCK yöneticilerinin Öcalan’ın çizdiği perspektifi benimseyip hayata geçireceklerini öngörebiliriz.

        ■ Bu adımı, siyasi iktidarın Kürt hareketini kandırması gibi görmek ve göstermek hiç inandırıcı değil. Öcalan’ın kendisinin ve hareketinin gücünü azaltacak bir şeye “Evet” diyeceğini sanmak yakın tarihten habersiz olmak veya ondan hiçbir şey anlamamak anlamına gelir.

        ■ Ortak irade beyanı, önümüzdeki seçimlerde, süreçte ısrar eden AKP ve HDP’yi olumlu, mesafeli veya karşı duran CHP ve MHP’yi olumsuz etkiler.

        ■ Dün itibarıyla HDP’nin yüzde 10 barajını aşma ihtimalinin iyice arttığını düşünüyorum. Çünkü sırf AKP ve Erdoğan karşıtlığı nedeniyle HDP’ye oy vermeyi düşünen bazı kişiler bu fikirlerinden caysalar bile, “barışın teminatı” görüntüsü daha geniş kitlelerin HDP’ye yönelik kaygı ve şüphelerinin kalkmasına kapı aralar.

        ■ İç Güvenlik Paketi dünkü ortak irade beyanının ruhuyla hiçbir şekilde örtüşmüyor.

        DOLMABAHÇE'DE TARİHİ 'NİYET BEYANI!'

        Muhsin Kızılkaya yazdı...

        Her şey ‘niyet’le başlar. Uzun yolculuklar, ayrılıklar, kavuşmalar, gitmeler, gelmeler, oruç, namaz, hac... Her şey önce ‘niyet’ etmekle başlar. Dün, 1984 yılında ilan edilen son silahlı Kürt isyanının, aradan geçen 31 yıldan sonra sonlandırılması için iki tarafın da kararlı olduğunun, ‘resmen’ ilan edildiği tarihi bir gün yaşadık.

        Dün Dolmabahçe Sarayı’nda, son silahlı Kürt isyanının sonlandırılarak yerine ‘demokratik siyasetin’ geçmesi için ‘tarihi bir niyet beyan’ edildi çünkü. “Beyan”ın, 28 Şubat gibi ‘özel’ bir güne rastlamış olması belki de ilahi tesadüf ama bundan sonra her ‘28 Şubat’ dendiğinde aklımıza sadece ‘postmodern’ bir askeri darbe gelmeyecek. Bunun yanında, devletin silahlı Kürt isyanını bastırmak için karşısındaki gücü ‘resmen muhatap’ kabul etmesinin de yıldönümünü hatırlayacağız.

        Biri hafızalarımızdaki karanlık anları hatırlatacak bize, öteki aydınlık geleceğimize dair diri tuttuğumuz umudumuzu...

        Bu özel günde yaşananlara ev sahipliği yapan bir de özel mekân var kuşkusuz; Dolmabahçe!..

        Dolmabahçe Sarayı, Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devralıp yeni ulus devleti inşa ettiği en önemli mekânlardan birisidir. Cumhuriyet’i Cumhuriyet yapan ‘Kemalist devrimlerin’ büyük bir kısmı bu mekânda ete kemiğe büründü. Geleceğimizi ilgilendiren birçok karar burada alındı. “Kürtlerin varlığının inkârına giden” bir dizi karar ve uygulamanın da mekânıdır burası.

        Tezada bakın ki bu mekân, ulus devlet projesinin başımıza açtığı onca beladan kurtulmak için, 90 sene sonra başlatılan ‘paradigma değişikliğinin’ de mekânı oldu.

        ‘Tekçi’ devlet zihniyeti nasıl burada ete kemiğe büründüyse, “çoğulcu” devleti esas alan ‘yeni Türkiye’ye’ geçişin birçok önemli toplantısı da burada yapıldı.

        Recep Tayyip Erdoğan, ‘ilk Kürt açılımı’ toplantılarını burada yaptı. Sanatçılar, sporcular ve yazarlara projenin önemini burada anlattı. “Akil İnsanlar Heyeti” burada toplandı, işe başladı. Başbakan değişti, Davutoğlu bayrağı devraldı Erdoğan’dan, yine bir kriz anında burada krize müdahale edildi. Kısacası ‘Kürt inkârı’ burada başladı, bu inkârdan ‘dönüşün’ en önemli toplantıları da burada yapıldı.

        Dolmabahçe’deki ‘tarihi niyet beyanı’, Öcalan’ın Diyarbakır’da 2013 Nevruz’unda yaptığı “Silahlı mücadele dönemi bitti, siyaset dönemi başladı” çağrısından farklıdır. Öcalan önceki çağrısını tek taraflı olarak yapmıştı. Dünse, “gerçek bir demokrasi ve büyük barışımızın temel omurgasını” teşkil edecek bir ilkeler manzumesinde iki tarafın da anlaştığının dünya âleme ilan edilmesidir. Masanın bir tarafında legal Kürt oluşumunun seçilmiş temsilcileri, öteki tarafında, Türkiye Cumhuriyeti’ni Başbakan Yardımcısı düzeyinde temsil eden bir heyet vardı. Heyetin tümü, seçilmişlerden oluşuyordu.

        Okunan metin, Öcalan’ın daha önce hazırladığı metni esas aldığı halde, ‘HDP’nin çağrısına’ dönüştürülerek, bu işte ‘seçilmişlerin’ rolü ön plana çıkarıldı ki doğrusu da buydu. Dün, tarihi uzlaşmaya varıldığının ilan edildiği bir gündü.

        Her uzlaşma barışla sonuçlanmayabilir ama her uzlaşma büyük barışa ulaşmak için atılan en önemli adımdır.

        Bu irade beyanına ihanet eden, bundan sonra hepimize ihanet etmiş olacak.

        Uzlaşmaya bundan sonra ‘kulp’ arayan, provokatör muamelesi görecek.

        Çünkü hepimiz, Türk’üyle, Kürt’üyle, bu toprakların sahibi ve sevdalısı kim varsa, hep birlikte ‘barışa niyetliyiz’ artık.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ