Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Barack Obama’yı iki kez başkanlığa taşıyan seçim kampanyasının stratejistleri Habertürk'e konuştu

        Anıl EMRE / HT GAZETE

        Hayatın dijitalleştiği, yüz milyonlarca insanın Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarını kullandığı ve internetle entegre yaşadığı bir dünyada siyasetin internet ortamına taşınmaması mümkün değil. Ancak ev ev dolaşmadan, seçmenin derdini dinlemeden, gözlerinin içine bakmadan, o heyecanı ve samimiyeti seçmene aktarmadan yapılacak siyaset de başarılı olamaz. Peki ikisini birleştirmenin bir yolu olsaydı? Obama’nın seçim kampanyasının, dünya siyaset tarihinin en başarılı kampanyaları arasına girmesini sağlayan seçim stratejisinin temelini, işte bu iki yaklaşımın birleşimi oluşturdu. Bu stratejinin arkasında ise iki genç stratejist vardı. Ulusal saha direktörü Jeremy Bird ve dijital kampanya direktörü Teddy Goff. Geçen cuma, siyasal iletişim danışmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver’in ev sahipliğinde yapılan “siyasette hedef kitle” temalı konferans için İstanbul’a gelen Goff ve Bird ile seçmene, hem dijital dünyada hem de sahada en etkin şekilde ulaşmanın yollarını konuştuk. Genel seçimlere üç ay kalmışken, ABD Başkanı’nı iki kez Beyaz Saray’a çıkarmış Goff ve Bird’e kulak vermekte yarar var.

        -Kapı kapı dolaşıp siyaset yapmanın zamanının geçmiş olduğunu söyleyen siyasetçiler var. Siyasi tartışmaların ekranlarda yapıldığı, mitinglerin televizyondan yayınlandığı, sosyal medyanın bu kadar aktif olduğu bir zamanda böyle düşünmekte haklılar mı?

        Günümüzde sadece saha çalışmaları yeterli değil. Başarı için saha stratejilerinin ve dijital iletişimin birlikteliği gerekiyor. Ancak öncelikle oy istediğiniz siyasetçi çok iyi bir aday olmalı ve kampanya olarak çok güçlü bir mesajınız olmalı. Bu mesajı bulduktan sonra yapmanız gereken şey, mesajınızı en etkin şekilde ve en fazla insana ulaştırmak. Kapı kapı dolaşıp insanlara bire bir ulaşarak mesajınızı iletebildiğiniz takdirde bunun e-posta veya sosyal medyaya göre etkisi daha büyük olacaktır.

        -‘Veriye dayalı ve insan odaklı’ olarak tanımladığınız saha stratejinizin temelini ne oluşturuyordu?

        Bakmanız gereken temel nokta şu: Hangi seçmen kitlesini hedefleyeceksiniz? Bizim hedeflediğimiz, gönüllülerimizin evlerine giderek bire bir konuştuğu, sürece dahil etmeye çalıştığımız seçmenler, kararsız olanlar. Herkesle konuşmanız akılcı değildir. Çünkü bazı insanlar asla size oy vermeyecektir, bazıları da zaten mutlaka size oy verecektir.

        ‘İDEOLOJİK SEÇMENİ İKNA ETMEYE ÇALIŞMANIN ANLAMI YOK’

        -Rakip partiyi desteklediklerini belirten seçmenleri kendi tarafınıza çekmek için hiç çaba sarf etmediniz mi?

        Etmedik. Bizim işimizde elinizdeki vakit ve insan kaynağı sınırlıdır, en etkin şekilde kullanmanız gerekir. Karşı taraftaki seçmenin mutlaka ikna edilmesi gerektiği gibi bir algı var ancak bu vaktinizi ve enerjinizi yanlış yere harcamanıza neden olur. İdeolojik seçmeni ikna etmeye çalışmanızın bir anlamı yoktur. Ayrıca çalışmalarımızı; etki edemeyeceğimiz kararsızlara değil, mesajımızı doğru şekilde aktardığımızda bizi desteklemesini sağlayabileceğimiz, ikna edilebilir olanlara odaklarız.

        -Türkiye’de ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘tatilci’ olarak tanımlanan, tatillerini yarıda kesip oy kullanmaya gelmeyen seçmenler çok tartışıldı. Sisteme küsmüş, bir oyun hiçbir fark yaratmayacağını düşünerek oy vermeyen insanlar nasıl sandığa çekilebilir?

        Öncelikle insanların, kendi tek oylarının bile bir fark yaratabileceğini hissedecekleri bir siyasi ortam yaratmak gerekir. Yürüttüğünüz seçim kampanyasının insanların hayatlarına doğrudan etki edeceğini onlara hissettirebilmeniz ve inandırabilmeniz gerekiyor. Ayrıca her adayın birbirinin aynı olduğu, insanlara bir tercihte bulunmaları konusunda ilham vermeyen bir seçimde insanları motive edebilmeniz imkânsızdır. Farkınızı açıkça ortaya koyabilmelisiniz.

        -2.2 milyonluk bir gönüllüler ordusu kurdunuz. Bunu nasıl başardınız ve bu muazzam insan kaynağını nasıl kullandınız?

        Öncelikle bize sempati duyan insanları seçim kampanyamızda aktif olarak çalışmaya ikna ettik. Bu büyük bir insan kaynağı oluşturdu. Çok sayıda yerel seçim ofisi açtık, bu ofisler günlük operasyonlardan ziyade insanların buluşabileceği, sohbet edebileceği, herkese açık merkezler haline geldi. Böylece hem gönüllü hem de seçmen sayımızı artırdık. Ayrıca gönüllülerimizin süreci sahiplenmelerini sağladık. Her mahallede ayrı bir gönüllü ekibi görevlendirip sorumluluklar verdik, Amerika’nın her mahallesinde bir ekibimiz kendi seçim yarışını yönetmiş oldu.

        ‘SEÇMENLER ARKADAŞLARINI DİNLERLER’

        Aslında mesele çok basit. Bütün bu yeni çıkan iletişim araçları, Facebook, Twitter ya da WhatsApp insanlara birbirleriyle iletişim kurmak için yeni kanallar açıyor. Bir iletişim sanatı olan siyasetin mümkün olan her iletişim kanalını kullanması gerekir. Bu kadar yoğun iletişim kanallarını etkin kullanıp kullanmadığınız da seçilip seçilmemenizde mutlaka rol oynayacaktır.

        -Bir seçim kampanyası sosyal medyayı kullanarak nasıl seçmen kazanabilir?

        Facebook ya da Twitter’da sizi takip eden insanların çoğu zaten halihazırda destekçiniz olanlardır. Hedef kitlemiz ise kararsız seçmendir. Bu seçmen türünü örneğin Obama’nın Facebook sayfasına kendimiz çekemeyiz. Yapmamız gereken, destekçimiz olanları maksimum düzeyde Facebook’a çekebilmek ve siyasi mesajımızı onlara iyi aktarabilmek, ki onlar da gidip kararsız Facebook arkadaşlarıyla mesajımızı doğru şekilde paylaşabilsinler. 2012’de Facebook sayfamızdaki 45 milyon takipçi, Facebook kullanan Amerikan nüfusunun yüzde 98’i ile arkadaştı. Seçmenler bir seçim kampanyasını dinlemeyebilirler ama arkadaşlarını dinlerler.

        -İnternet üzerinden 690 milyon dolar bağış topladınız, bu rekor bir rakam. Ortalama bağış miktarı neydi?

        38 dolardı. Amacımız insanların çok küçük miktarlarda da olsa inandıkları ve sahiplendikleri bir amaca katkıda bulunmalarını sağlamaktı. Bu mesajımızı iletmekte de başarılı olduk.

        -Sanıyorum dijital iletişim de günün sonunda teknolojiye değil o insana dokunuşa dayanıyor...

        İleri teknoloji ve sofistike analiz yöntemleri sizi sadece biraz daha efektif kılar. İşin özü insanlara inanacakları, ilham alacakları, önemseyecekleri bir mesaj verebilmektir. Ancak bunu gerçekleştirdiğiniz zaman başarılı olabilirsiniz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ