Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Başbakan Davutoğlu: Demirtaş, İngiliz sömürgeciliğinin safında mı yer alıyor?

        Nihal BENGİSU KARACA / HT GAZETE

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, 18 Mart günü Çanakkale Savaşı’nın 100. yıl anma etkinliklerine katıldı. Günün sonunda ise, Çanakkale Savaşı’nı bir pilot ve hemşirenin gözünden anlatan ‘Son Mektup’ filmini izledi. Başbakan’ın programını 3 kadın gazeteci takip etti. Dönüş yolunda hem Çanakkale’yi hem de çözüm sürecini konuştuk. AK Parti’nin kadın politikaları da sohbetimizde genişçe yer buldu.

        -Siz Çanakkale’de törenlere katılırken, Selahattin Demirtaş’ın “Osmanlı, Çanakkale’de Alman emperyalizminin kuklasıydı” açıklaması oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamayı?

        100 yıl sonra bu kadar şehidin üzerine bu yorum yapılıyorsa, demek ki bu yorumu yapan kişi Osmanlı Devleti’nin karşısında olan safta duruyor. O zaman Selahattin Demirtaş da İngiliz ve Fransız emperyalizminin kuklasıdır, sömürgesidir. Bu kadar net. Paylaşıma mevzu olan coğrafya zaten Osmanlı coğrafyasıydı, bir şekilde direnç gösterildi her cephede. Çünkü Çanakkale Savaşı bütün kadim kültürlerin, medeniyetlerin sömürgeciliğe karşı savunmasıydı. Şimdi o savaşı yönetenleri, siyasi karar alanları bir şekilde eleştirebilirsiniz. Ama bir devleti, bütün bir devletin temsil ettiği o yapıyı ve 500 yıllık geleneğin sonunda Almanya’nın kuklası gibi anlarsanız bu cehalettir. Selahattin Demirtaş son zamanlarda böyle çıkışlarla “Ben varım” demek istiyor. Bunu samimi bir şekilde yapacaksa yüzleştiği tarihi önce bir bilsin.

        Başbakan Davutoğlu’nun Çanakkale gezisini 3 kadın gazeteci, Habertürk’ten Nihal Bengisu Karaca, Milliyet’ten Nagehan Alçı ve Türkiye Gazetesi’nden Ceren Kenar izledi.

        -Son Mektup adlı filmi nasıl buldunuz?

        Film, Mustafa Kemal’e neredeyse hiç yer vermemekle eleştirildi. Bence iyi bir filmdi. Osmanlı’yı ve Çanakkale’yi bir pilot üzerinden anlatmak zor iş. “Niye Mustafa Kemal yok?” demek doğru değil. 2. Dünya Savaşı’yla ilgili her filmde “Roosevelt ya da Churchill niye yok?” diye soruyor muyuz? Kaldı ki filmde Mustafa Kemal’in isminden ve verdiği mücadeleden bahsediliyor. O dönemin padişahının adı da geçmiyor filmde. Çünkü nihayetinde burada bir mikro hayatlar üzerinden bir savaş anlatılıyor. Yoksa Atatürk’ün Çanakkale’deki rolü zaten herkesçe malum.

        -Kılıçdaroğlu da Diyanet’e, hutbelerde Mustafa Kemal’e yer vermediği iddiasıyla sert eleştiriler yöneltti.

        Eleştiriyi anlayabiliriz ama Kılıçdaroğlu’nun ifadesi edep sınırlarını aşıyor. Diyanet İşleri Başkanı’mıza hitaben “Nankör” diyor. Allah aşkına dünyanın neresinde bir din adamına “nankör’’ ifadesiyle yaklaşılır? Yunanistan’da başpiskopos için “Nankör” diyebilir mi birisi? Bütün kutsal günlerde Mustafa Kemal’e, şehitlere Fatiha okundu, her bir şehit için hatim indirildi. Kılıçdaroğlu kaybettiğini düşündüğü laik ve ulusalcı oyları tahrik etmek istiyor kendince.

        ‘SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI ÇOKTAN YAPILDI’

        -Nasıl bir Nevruz bekliyorsunuz? Öcalan, silah bırakma için tarih vererek bir çağrıda bulunacak mı sizce?

        Aslına bakarsanız bu çağrı zaten yapılmış durumdadır. Silahları bırakma çağrısı açıkça orada var, kongreye çağırıyor. Kimse bu açıklamanın içini boşaltmaya kalkmamalı. Kimse şahsi hesapları, siyasi hesapları sebebiyle o açıklamanın özüne zarar verecek bir yaklaşım içinde olmamalı.

        ‘SARE HANIM’IN İŞİ BENİMKİNDEN ÖNEMSİZ DEĞİL’

        -Sayın Başbakan’ım, bu geziye davet edilen 3 kadın gazeteciyiz. Sizin de kadın sorunlarının çözümü için başlattığınız bir seferberlik var. Çalışan kadınlar lehine yaptığınız bazı düzenlemelerin, kadın istihdamını sekteye uğratabileceği konuşuldu. Buna karşın tedbirler alındı mı?

        Düzenlemeler kesinlikle patronlara yük getirmiyor. Anne 12 aylık doğum izni bitip de yarı zamanlı çalışmak istediğinde, 4 saat çalışıyor, tam ücret alıyor. Yani geri kalan 4 saati işveren ödemiyor, devlet ödüyor. Ya da anne diyor ki: “Ben okula kadar çocuğumla ilgilenmek istiyorum.” O zaman da biz diyoruz ki: “İşveren hiçbir ücret ödemesin, kısmi zamanlı olarak o işine sahip olmaya devam etsin, ama ücretsiz izinli gibi bir muameleyle çocuğunu büyütebilsin.”

        -Sare Hanım da çalışan bir kadın ve anne. Sizin hayatınız nasıl bu bağlamda?

        Bizim hayatımız zor gerçekten. Sare Hanım’ın günü hâlâ ameliyatlarda geçiyor. Pazartesi gece 02.00’de geldi eve. Ameliyatı ancak bitmiş. Ama sevdiği işi yaptığını bildiğim için ne onda huzursuzluk oluyor, ne de bende. Ve onun işi, benim işimden daha az önemli değil. Şunu demeye çalışıyorum, ben eğer Başbakan’ken hanımıma bu imkânı sağlıyorsam her erkek bunu yapabilmeli.

        -Kadına şiddetle mücadelede daha kapsayıcı ve sonuç alıcı uygulamalar görebilecek miyiz?

        Kadına yönelik şiddeti önleme ve izleme merkezlerini 14 ilden, 81 ile yayacağız. Denetimli serbestlikte yeni şeyler getireceğiz. Kadını da tehlike olasılığına karşı uyaracak yeni bir elektronik mekanizma getiriyoruz. Pilot uygulamasına Ankara ve İzmir’de başladık. Kadına yönelik şiddet konusunda hem elektronik tedbirler hem ciddi bir eğitim kampanyası yapıp ‘iyi örnek’ ödülleri vereceğiz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ