Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Habertürk yazarları koalisyon seçeneklerini değerlendirdi

        SERDAR TURGUT

        TÜRKİYE'YE BEYAZ SAYFA AÇILMALI

        Ben Türkiye’nin bir CHP-AK Parti koalisyonuna ihtiyacı olduğunu, bunun CHP’yi katiyen zayıflatmayacağı gibi AK Parti’yi de ilk dönemlerindeki Avrupa Birliği’ne destek verip dini özgürlükler için çalışan parti çizgisine çekeceğini düşünüyorum.

        Türkiye’nin geleceğini kurtarmak ve gerçekten global bir lider olabilmesi için CHP ile AK Parti arası yakınlaşmaya ihtiyacı var. Türkiye bu“beyaz sayfa koalisyonu”nu istiyor ve bence böylelikle CumhurbaşkanıErdoğan’ın da Türkiye’nin tümünün Cumhurbaşkanı olduğu platforma çekilmesi gerekiyor.

        Mantık bunu söylüyor, ama maalesef ülkemizde sadece geçmişte yaşayan ve hayatını bu geçmişin hesabını kurmaya adayan insanların sayısı hayli fazla.

        AK Parti için durum böyleydi. Dini duyarlılıkları yüksek olan insanlara hiç durmadan geçmişte yapılmış haksızlıkları anlatarak kendilerine yeni öfke siyasetleri çizdiler. Şimdi CHP de bu tehlikeye düşmeye çok müsait.

        Bilinçleri etkileme gücü çok yüksek olan bir grup, hiç durmadan CHP’yi bir“hesap sormaktan ibaret”platforma çekmek istiyor. Bunu söyleyenler,“AKP bir dönem hesap sordu da ne oldu?”sorusunu kendilerine sormalı.

        Şimdi de onlara o haksızlıkların hesabını sormaya hazırlananlar var. Üç-beş yıl sonra bugünlerin de hesabını soracaklar çıkacak. Ve böylece Türkiye, hiç bitmeyen bir hesap sorma sarmalına düşecek ve kaybedecek.

        Bir insanın kendi siyasi görüşlerine göre hesap sorulmasını izlemesi, gayet tabii ki gönülleri rahatlatan, içleri ferahlatan bir gelişme. Ama Türkiye’nin bugünkü durumu, hiçbirimizin kendi“öç alma”duygularını tatmin etmesini kaldıracak halde değil.

        Yıllardır dengelerimiz çok bozuldu. Ülke neredeyse hastalıklı hale geldi. Cumhuriyetle hesaplaşacağız diye yola çıkanlar, tahrip ettikleri değerlerin, kurumsal yapıların yerine anlamlı olanları koyamadılar ve ortalık sadece enkazla doldu.

        Türkiye bu nedenle kültüründe, ahlakında, siyasetinde, hukukunda bir enkaz halindedir. Bu enkazı AK Parti yokmuş gibi düşünerek temizlemeye çalışmak imkânsız. Buna böyle girişmek doğru da değil.

        Sekülarizmin baskıcı olduğu geçmiş dönemlerde iktidarlar, şimdi AK Parti’ye oy veren insanlar sanki bu ülkede yaşamıyormuş gibi davranıyordu.

        Onlar hep vardı, hep de olacaklar, hatta çoğunluk bile onlarda. Biz de varız, hep de olacağız; azınlıkta kalsak da bu ülkenin dik durmasını sağlayan omuriliğinin hepimize ihtiyacı var.Atatürk’ün kurduğu laik, modern, çağdaş ve demokratik bir Müslüman ülkeyi dünyada biricik yapan özellik, işte bu omuriliği oluşturan insanlardır. Ve seçim sonuçları gösterdi ki, bu insanlar artık kavga değil uzlaşma istiyorlar. Şimdi herkes kendi içindeki hesaplaşma duygusunu baskı altına almalı ve Türkiye için bir“beyaz sayfa”açılmasına destek vermeli.

        Bu ülkenin acilen enkazını temizlemeye ve normalleşmeye ihtiyacı var.

        HDP’nin bu kadar büyük bir grupla Meclis’e girmesi, bu normalleşmenin dev adımıdır. Başkanlık sisteminin gündemden kalkması da diğeriydi.

        Şimdi de bir CHP-AK Parti koalisyonuyla normalleşmenin diğer dev adımı atılmalıdır.

        NİHAL BENGİSU KARACA

        ORTAK OLMAK MI İYİ, MUHALİF OLMAK MI?

        AK Parti, genel seçimlerden bir hükümet kurmaya yetecek oyu almamış olabilir. Ama 13 yıllık iktidarın, bir büyük sokak isyanının ve emniyet-yargı darbesinin ardından hâlâ % 40.9 oranında oy alabiliyor olması AK Parti’nin sadece seçimi kaybettiğini gösterir, bittiğini değil. Yeni dönemde AK Parti en belirleyici parti olma vasfını sürdürecek. Mesele bu belirleyici rolü hükümet ortağı olarak mı, anamuhalefet partisi olarak mı oynayacağıdır.

        AK Parti’yi anamuhalefet sıralarında düşünün, ne demek istediğimi anlarsınız.

        AK Parti’ninRecep Tayyip Erdoğanbaşkanlığında hükümet ettiği döneme bir bakın. Bu dönemin en ayırıcı özelliklerinden biri“hükümet”ettiği halde“devlet”e kafa tutabilmek olmuştur. Sadece partilerle ve liderleriyle uğraşmadı bunca zaman. Kurumlarla mücadele etti. Darbe yapabilme ayrıcalığını elden bırakmayan TSK ile mücadele etti. Arazi mafyasından sağlık sektörü mafyasına kadar o güne kadar denetlenemeyen suç örgütleriyle mücadele etti. İnsanların hayat ve sağlık kalitesini olumsuz etkileyen faktörlerle mücadele etti.

        Kanunları eşitsizlik yaratacak şekilde uygulayan yargı elitleriyle mücadele etti. Ayrımcılık üreten yasa yapıcılarıyla mücadele etti. Çocukların geleceğini çalan, kan döken örgütlerle mücadele etti.“Sana söylediğimiz şekilde yap”diyen küresel aktörlerle de mücadele etti. Müktesebatını sopaya takılmış havucu uzaktan sallayarak“Tavşan kaç, tazı tut”oyununa dönüştüren AB ile mücadele etti.

        Kendi darbecisi bir yana, gitti Mısır’ın darbecisiyle mücadele etti.“İsrail’in dengesini bozmak bile kârdır”dedi, siyonizmin barbarlıklarıyla mücadele etti. Birleşmiş Milletler’e,“Haksızsın, adaletsizsin ve dünya beşten büyük!”diye bağırdı, dünyanın egemenleriyle mücadele etti.

        CHP-MHP-HDP hükümetiyle nasıl mücadele edeceğini, nasıl muhalefet edeceğini görmek zor değil.

        Tam da bu nedenle AK Parti’yi anamuhalefet sıralarına itmek yerine AK Parti ile koalisyon yapmak, koalisyona katılacak parti için kısa vadede güç demek.

        Bu nedenle MHP, seçimlerin tekrarlanmasını istiyor. İktidar ortağı olmayı değil, muhalefette kalmayı istediği için. Zira AK Parti ile koalisyon yaparsa dayatmak zorunda kalacağı maddelerin özellikle Güneydoğu’da büyük bir karmaşaya sebebiyet vereceğini biliyor. Böyle bir koalisyonun büyük sağ partinin, küçük sağ partiyi yutmasıyla sonuçlanabileceğini de.

        Selahattin Demirtaşiçin ise uygun iki seçenek var: 1) Hiçbir parti AK Parti ile koalisyon yapmak istemezse devreye girecek olan CHP-MHP ve dışarıdan destekleyen HDP hükümetinde iktidara ortak olacak. HDP olarak her fırsatta bu iki partiyi denetleyecek, pazarlık yoluyla elde edeceği kazanımları artırmayı deneyecek. 2) AK Parti-CHP koalisyonunda ise kendi partisinin anamuhalefet düzeyine yükseleceğini biliyor. Yüzde olarak MHP anamuhalefet olacak olsa da, etki ve ağırlık bağlamında asıl muhalefet HDP olacak. Çünkü AK Parti ile koalisyon yapan bir CHP’den daha fazla CHP’li koparabileceğini düşünüyor. HDP artık CHP’nin doğal alanını kendi arka bahçesi olarak görüyor.

        CHP için ise AK Parti ile koalisyon rasyonel bir seçenek olacak. MHP için olan tehlike, yani parti tabanının AK Parti tarafından ilhak edilmesi tehlikesi CHP için söz konusu değil. CHP, tabanın reaksiyonunu yönetebileceğinden emin olursa bu fırsatı değerlendirmek isteyebilir. AK Parti-CHP koalisyonu CHP’den ziyade AK Parti için riskli.

        Zira AK Parti tabanı artık “kendisi olarak kalmak” isteyen bir taban. Yıllar yılı “Gerilim yapmayın” adı altında iradesini ipotek altına almaya çalışmış bir tarz-ı siyasetle, ortada bir sorun yokmuş gibi bir araya gelinmesini kolay kolay hazmedemez. “CHP ile koalisyon yapacağımıza muhalefet sıralarında oturalım daha iyi” diyenler çoğunlukta olacaktır. Fakat AK Parti yönetimi, CHP ile kurulacak bir koalisyonun, bugüne kadar yaptığı iyi şeylerin farkına varılmasını sağlayacağını düşünebilir. Çok zor ama, bir kesimin huzura kavuşmasını, yönetimi benimsemesini sağlayacak rehabilitasyonun CHP ile koalisyondan geçtiği tespitini yapabilir.

        RUŞEN ÇAKIR

        AKP-MHP EN KOLAYI GÖZÜKÜYOR AMA...

        “GEZI koalisyonu” olarak ortaya atılan CHP-MHP-HDP koalisyonu hiç gerçekçi değil. Öncelikle, bu üç partiden insanları da kapsamasına rağmen Gezi partilerüstü, onları aşan bir hareket, bir ruhtu. İkinci olarak, her ne kadar HDP yöneticileri rahatsız olmayacaklarını beyan etse de MHP’lilerin hiçbir şekilde HDP ile yan yana durmayı kabul etmeleri beklenemez. Ara bir formül olarak önerilen HDP’nin dışarıdan destek vereceği CHP-MHP koalisyonu da ülkücü hareketin ne tavanı, ne tabanı tarafından kabul görür.

        Buna karşılık MHP’nin AKP ile koalisyona bazı şartlar dahilinde hiç de mesafeli olmadığı ortada. Her iki partinin tabanının, ülkenin birçok bölgesinde iç içe olması da AKP-MHP hükümetini “en kolay” koalisyon seçeneği kılıyor. Bahçeli’nin Erdoğan’ın anayasal sınırlar içinde kalması ve yolsuzluk iddialarının yeniden ele alınması şartları, CHP de aynılarını talep edeceği için pek bir sorun çıkarmayabilir. Fakat çözüm sürecinin sonlandırılması şartıyla durum değişiyor.

        AKP-CHP KOALİSYONU DAHA GÜÇLÜ İHTİMAL

        Erdoğan’ın kampanya öncesi çözüm sürecini askıya alıp Kürt siyasi hareketine karşı bir tutum takınması ve AKP’lilerin de bu çerçeve içinde kalmaları bir realite ancak AKP’ye en büyük darbeyi kendi Kürt oylarının HDP’ye kaymasının indirdiği de ortada. MHP ile koalisyon, AKP’nin Kürtleri ve dolayısıyla Kürt sorununu çözme şansını tamamen kaybetmesi anlamına gelebilir.

        Bu nedenle AKP-CHP koalisyonunu daha zor ama daha güçlü bir ihtimal olarak görüyorum. Böylece CHP’nin sorunu Meclis çatısı altında çözme önerisi ön plana çıkabilir, bu yeni sürece bir şekilde HDP de dahil edilebilir. Hatta bu işbirliğinden yeni bir Anayasa çıkarma fırsatı da yakalanabilir. Erdoğan da bu türden gelişmeleri kolaylaştırırsa AKP Kürtlerin gönlünü ve zihnini yeniden kazanma noktasında bir şansa belki sahip olabilir.

        CHP’DEN HDP’YE KAYIŞ

        Erdoğan-Baykal görüşmesine gösterilen tepkilerin yumuşaklığı, AKPCHP koalisyonunun zor olsa da imkânsız olmadığını gösterdi. Fakat eğer bu seçenek hayata geçerse AKP ve Erdoğan karşıtlığını her şeyin önüne koyan bazı CHP’liler kopabilir. Bunların bir kısmı ulusalcı partilere yönelebilir fakat böylesi bir gelişmeden en çok HDP’nin yararlanacağı, onun “Türkiye partisi” olma iddiasını güçlendireceği kesindir.

        YAVUZ SEMERCİ

        NEDEN BÜYÜK KOALİSYON?

        Gelen tepkileri görünce görüşümü netleştirmeye ihtiyaç duydum... Anlatmalıyım.

        1)İktidara, halka verdiğiniz sözleri tutmak için talip olursunuz.

        2)İktidara intikam almak için gelinmez...

        3)İktidara ülkeyi büyütme, bozulan dengeleri yerine oturtmak için gelinir. İktidarda olmak veya ortağı olmak, bir siyasi parti için eşsiz fırsatlar ve riskler taşır. Bu riskleri aldığınız için siyaset yaparsınız...“Ülkeyi büyüten oy kazanır, küçülten dayağı yer”kuralı işlemeye devam ediyor... Bu genel yaklaşımların ışığında, soğukkanlı ve objektif olmaya özen göstererek tespitlerimi sıralayayım:

        a)Sandık, koalisyon ortaklığı için AK Parti ve CHP’yi öne çıkardı. MHP ve HDP’yi de muhalefet olarak gördü.

        b)Bu iki parti Anayasa’yı bile değiştirecek bir sayıya sahip. Yani anlaştıkları an vakit geçirmeden büyük bir toplumsal uzlaşma sağlanır ve hızlı adımlar atılır. İnsan hakları, AB perspektifine uygun yapısal reformlar, yargının bağımsız yapıya kavuşturulmasında hızlı çözümler üretilebilir.

        c)Türkiye’nin en yakıcı sorunu,“çözüm süreci”ve“ekonomik atılım”gerekliliğidir. Ekonomik atılımlar alanında iki partinin de birbirinden farklı bir yaklaşımı yok.

        d)Çözüm meselesinde CHP’nin kategorik bir karşı çıkışı yok. CHP sürecin halka açık ve şeffaf sürdürülmediğini ve çözüm adresinin PKK değil, yasal kuruluşlar olması gerektiğini söylüyor. TBMM’de artık HDP var.

        e)İki partinin büyük koalisyonu, neredeyse birbirlerine yönelik 12 yıldır süren güvensizlik ilişkisini yeniden düzenler. Yaşam tarzlarına yönelik toplumsal rahatsızlık,“birbirini anlama üzerine”kurulu yeni bir ilişkiye dönüşür.

        f)Türkiye’nin yabancı sermaye olmadan büyü-yemediğini biliyoruz. Yabancı yatırımcıya muhtaç bir ülke. Büyük koalisyon, dünyada giderek azalan fonları Türkiye’ye çekmek için yeni bir yatırım hikâyesi yaratabilecek nitelikte algılanır.

        g)Büyük koalisyon, toplumsal rahatsızlık yaratacak Kürt siyasal hareketlerinin taleplerini de, bu taleplere gösterilecek en uç tepkileri de normalleştirecek, tansiyonunu düşürecek bir özelliğe sahiptir.

        h)Üstelik bu iki parti, parlamenter sistemi sağlamlaştıracak, tek başına iktidara gelen partilerin insafına terk etmeyecek boşluklarını doldurma gücüne sahip.

        i)Bir an için AK Parti-MHP koalisyonunu düşünün. Çözüm sürecine bakışı belli MHP’nin. İktidar bunca yıldır sürdürdüğü (seçim zamanında oy kaygısıyla geri çektiği ama oy kaybetmesini de engelleyemediği) çözüm sürecinin toplumsal desteğinin ne kadar büyük olduğunu biliyor. MHP ile bunu nasıl sürdürecek? Kürt siyasal hareketinin bu noktada nasıl şekillenebileceğini kim tahmin edebilir ki? Bu belirsizlik bile Türkiye’nin yatırım iklimine zarar verir.

        j)AK Parti-HDP koalisyonu tam bir felaket senaryolarına yol açabilir. MHP, Türkiye’nin bölünme senaryosu üzerinden, AK Parti açısından sonuçları ağır olacak muhalefete başlar. Bu sürecin nasıl gelişeceğini kestirmek zor...

        k)CHP-MHP ve dışarıdan destekli HDP koalisyonu asla uzun ömürlü olmayacağı gibi MHP kendi seçmenine HDP desteğini anlatamaz.

        l)CHP’nin tek başına azınlık hükümetiyle Türkiye’yi seçime götürmesi ise CumhurbaşkanıErdoğan’ın engelline takılır.“Seçime gidilecekse hemen gidilmeli”der ve TBMM’yi fesheder. Seçime AK Parti iktidarıyla gitmeyi tercih edeceği açık!

        AK PARTİ-CHP KOALİSYONU YOLSUZLUK SORUŞTURMALARINA ENGEL DEĞİL

        Sosyal medyada büyük koalisyona karşı çıkanlar, AK Parti ile ittifakının CHP’yi bitireceğini söylüyor. Yolsuzluklarla mücadele edemeyeceğini ileri sürüyor. Bu görüşe katılmak mümkün değil. AK Parti-CHP koalisyonu yolsuzlukla mücadeleye engel teşkil etmez.

        BaştaAhmet Davutoğluolmak üzere partinin ileri gelenleri, bakanların Yüce Divan’a gitmesine karşı değildi. Bu anlamda 17/25 Aralık soruşturmaları yeniden açılır ve Yüce Divan devreye girer.

        AK PARTİ BU ŞARTLA CHP’Yİ REDDEDEMEZ

        AK Parti, bu şartı öne süren CHP’yi reddedemez. Kendi içinde yer aldığı bir hükümetin yolsuzluklarla mücadele konusunda neden geri adım attığını anlatamaz.

        Yani bu sorun olmaz. Üstelik CHP’nin siyasi ahlak yasası, AK Parti’nin rant vergisine yönelik hazırladığı ve seçim sonrasına bıraktığı tasarı devreye girer.

        VE ORTADOĞU...

        Yanı başımızda büyük bir iç savaş yaşanıyor. Türkiye bu savaşın maalesef çözüm ortağı değil, sorunun bir parçası haline geldi. O çatışmanın taraflarına bakın. Irak, Suriye parçalanıyor. Milyonlarca insan Türkiye’ye göç etti. Koca bir Suriyeli problemimiz var. Kürtler ile IŞİD arasında ciddi bir çatışma var. Kürtlerin kendi devletini kurması gündemde. Ve savaşan her bir tarafa kitlesel destek verecek nitelikte insan yaşıyor ülkemizde. Bu sorunlarla baş ederken büyük koalisyon bir fırsat sayılmalı. AK Parti’siz bir koalisyonun, içinde Türk-Kürt milliyetçileriyle sorunu çözme iradesini oluşturması pek kolay değil. Büyük koalisyon, içinde CHP’yi de barındırdığından hem Sünni, hem Alevi, hem Şii, hem Kürt taraflara güven verecek politikalar oluşturabilir.

        MUHARREM SARIKAYA

        "1 AYDIR KOALİSYON HESABI YAPIYORUZ"

        Siyasi partiler 7 Haziran akşamı ortaya çıkan tabloya bakarak mı pozisyon belirleme çalışmasını başlattı?

        Soruyu dün CHP’nin bir yöneticisine sorduğumda güldü.“Tahmin edeceğiniz gibi çok önceden pozisyonumuzu belirledik” deyip anlattı: “Anket sonuçları bize üç aşağı beş yukarı bu tabloyu veriyordu. O nedenle 1 ay önceden koalisyon hesaplarını yapıp duruma göre pozisyonumuzu belirledik. Alternatifleri hazırladık.”

        Sözlerini güçlendirmek için bir de örnek verdi:

        “Miting meydanlarında Davutoğlu bize ağır laflar etti. Ama Kemal Bey (Kılıçdaroğlu), Davutoğlu için bir gün kötü söz söylemedi. Aksine (Tayyip) Erdoğan’a karşı, Davutoğlu’nu kolladı.”

        Bütün bunların,“CHP, AKP ile koalisyon hazırlığını zaten yapmıştı”diye okunmaması gerektiğinin de altını özenle altını çizdi.

        “Diğer alternatifleri de değerlendirdik; MHP ile koalisyonun olabilirliği ise en çok üzerinde durduğumuz formüldü”dedi.

        CHP’nin kurumsal kimlik yerineKılıçdaroğlu’nu, MHP LideriBahçeli’nin de televizyon programlarını öne çıkaran kampanya yapmamış olmasının sonucu etkilediğini ileri sürdü.

        TABAN MI, MANTIK MI?

        Bugüne gelirsek...

        Seçimden bu yana geçen 5 günde liderlerin ilk günkü söylemleri değişti.

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu,“Halk ‘Uzlaşın’ diyor ama bu tablonun içinde AKP yok” noktasından, “Her türlü koalisyon olasılığını değerlendiriyoruz”pozisyonuna geçti.

        Benzer durum, HDP Eş Genel BaşkanıDemirtaş’ın söylemine de yansıdı.

        MeydanlardaErdoğan’ı birinci öncelikli hedefi haline getiren, seçim günü de“Ne birlikte ne de dışarıdan AKP ile koalisyonumuz olur”diyenDemirtaş,dün de pozisyonunun değişmediğini söyledi, ancak şu cümlesi de dikkat çekiciydi:

        “Bizim Sayın Erdoğan’a karşı ne kişisel husumetimiz, ne de tutumumuz vardır... AKP hatalardan, yanlışlardan dönüldüğü noktada Türkiye halklarının yararına her türlü ortak işi, ortak çalışmayı ve adımı parlamento olarak birlikte atmaya hazırız.”

        MHP de farklı değil.

        Seçim gecesi büyük olasılıkla teşkilatından gelecek baskıları göğüslemek için MHP LideriBahçelikoalisyonlara kapıyı kapatırken, önceki günkü yönetim toplantısında karar yumuşatıldı. Toplantıdan,“17/25 Aralık soruşturmasının açılması ve çözüm sürecinin sona erdirmesi kaydıyla AKP ile koalisyon yapabiliriz”tavrı çıktı.

        AK Parti kurmayları ise çok daha net.

        Öteden beri“CHP ile kesinlikle olmaz” diyen kurmaylar, “Büyük koalisyon en iyi tercihtir. MHP’nin çözüm süreci, 17/25 Aralık bastırması bizi zorlar”diyor. Bu aşamadaDavutoğlu’nun önceki akşam TRT’deki konuşmasına atıf yapılıp“Hükümette kalacaksak herkes pozisyonuna dönecek”cümlesini tekrar edenlere rastlanıyor.

        Tek kutuplu koalisyonların iki partiye de zarar getirdiği, iki kutuplu koalisyonların uzun ömürlü olduğu da kayda geçiriliyor.

        CHP ANAHTAR

        CHP’de 2 gündür konuştuğum yöneticilerin büyük bölümü, koalisyon formüllerinde anahtar konumda olmanın keyfini çıkarıyor; AK Parti ile koalisyonun daha yakın olduğunu söylüyor. Ancak koalisyonun küçük partisinin hükümetten yıpranarak çıkan olması ile tabandan gelen tepkinin nasıl yatıştırılacağının da hesabı yapılıyor.

        Ankara’da tüm partiler birbirini kolluyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ