Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Süleyman Demirel, eşi Nazmiye Demirel’i Alzheimer hastalığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede bir gün olsun yalnız bırakmadı

        Muharrem SARIKAYA / YAZI DİZİSİ 4 / HT GAZETE

        Süleyman Demirel, eşi Nazmiye Demirel’in durumu ağırlaşıp doktorların, “Sayın Cumhurbaşkanım gelmeseniz de olur, artık sizi tanımıyor” cümlesine verdiği yanıt herkesi ağlattı: “Ben onu tanıyorum ya...”

        12 Eylül’ün ardından Hamzakoy’a götürülen Demirel’in, bir yolunu bulup ablasını ve kendisini görmeye gelen kayınbiraderi Ali Şener’e tepkisi sert oldu. Demirel gerekçesini ise “Gelme... Gelen, giden olursa burada kalışım yasallaşır. Oysa yapılan işlem kanunsuzdur” diye açıkladı. Zorunlu ikametini tamamlayıp Güniz 31’e geldiğinde de tavrını değiştirmez: “Ellerinde silah var diye her dediklerini yapacak değiliz.”

        Demirel’in ziyaretçisi eksik olmuyor, Anadolu’dan gelenler yöresinin neyi meşhursa onu yüklenip getiriyordu. Orta kattaki odasında sıralanmış sandalyelerde gelenleri ağırlıyor, mesajını Anadolu’ya oradan yolluyordu: “Hâkimiyetin kaynağında bugün millet yok. Silah var... zor var...”

        Devlet Başkanı Evren de buna karşı boş durmayıp il il mitingler düzenliyordu, 15 Ocak Konya mitingindeki sözleri ise ağırdı: “Onlar tencereyi pisletmişlerdi, biz temizledik. Yeniden tencereyi verelim, yeniden pisletsinler, istedikleri bu!..” Bu sözler Demirel’i hırslandırıyor, evin alt katında parti çalışmalarına ağırlık veriyordu. Başbakan Bülent Ulusu’nun kendisinin desteklemesi halinde parti kurmaya hazır olduğunu bildiren mesaj geldi; sonrasında da talep devam etti.

        BÜYÜK TÜRKİYE KURULUYOR

        Demirel darbeyi yapan ekipteki Ulusu ile kurulacak partinin ‘devlet partisi’ görüntüsü almasını istemiyordu. Bunun yerine yurt gezilerinde sürekli dile getirdiği bir cümleden de yola çıkarak kuracağı partinin adını koydu: “Büyük Türkiye Partisi...” Başına emekli general Ali Fethi Esener getirilen BTP’nin kuruluş bildirisi İçişleri Bakanlığı’na verildi. Akay Caddesi’nde tutulan binada faaliyete başladığı günlerde eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve 143 arkadaşı da BTP’ye katıldı. Aynı günlerde Kennedy Caddesi’nde de yoğun bir faaliyet vardı. Özal ABD’den dönmüş ANAP’ı kurma çalışmasını başlatmıştı. BTP’nin kapatılacağı haberlerinin dolaştığı günlerde Esener’in yanına gittiğimizde tepkisi sert oldu: “Görevde olan komutanlar benim silah arkadaşım, benim partimi kapatacak değiller ya...”

        ZİNCİRBOZAN YOLUNDA KURULDU

        Ancak BTP’nin ömrü 11 gün sürdü, Milli Güvenlik Konseyi “AP’nin uzantısı” olduğu gerekçesiyle partiyi kapattı. MGK bildirilerine aykırı davrandıkları gerekçesiyle Demirel ve arkadaşlarını Zincirbozan’a sürgüne gönderdi. Sürgüne gönderilenler arasında diğer partilerden de isimler vardı. MGK bildirisi gereği 2 Haziran’da teslim olmaları gerekiyordu.

        ‘BİR BİLEN DER Kİ...’

        DYP 25 Mart 1984 yerel seçimlerine girdi, 3’üncü parti oldu. Ama AP ve BTP’nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatma davası açıldı. Anayasa Mahkemesi davayı reddetti. Ertesi yıl yapılan 1. Olağan Kongre’de Hüsamettin Cindoruk, ‘emanetçi’ tanımlanmasıyla partinin Genel Başkanı seçildi. Bu dönem de zorluydu, Demirel’in adını anmak kapatma gerekçesiydi. DYP yönetimi de yöntemi buldu; “Dün ‘bir bilen’e sordum, şöyle olması gerektiğini söyledi...” “Bir bilen” diye söz edilen kişinin Demirel olduğunu herkes anlıyordu.

        ‘MENFADA DEĞİLİM...’

        1 Ekim 1985’te Evren’in TBMM’nin açılışındaki konuşması yeni bir kapıyı araladı. Demirel, kendisine ağır sözler söyleyen Evren’e aynı sertlikte yanıt verdi:

        “Kendi ülkemde menfada (sürgün yerinde) değilim. Kendi ülkemde gözden düşmüş değilim. Şu anda kendimi savunma ihtiyacında da değilim. Benim Türkiye dahilinde istediğim yere gitmeme mani bir kanun hükmü yoktu. Ben milyonların hukukunu savunarak geliyorum.”

        YASAKLAR KALKIYOR

        Özal 1986’de gücünü sınamak için 11 yerde ara seçime gitti. Seçim sonucu yasakların kalkmasına da vize verdi, ANAP 6, DYP 4, SHP 1 milletvekilliği aldı; DYP Meclis’e girdi. Evren, Meclis’in karar vermesi halinde yasakların kalkmasını veto etmeyeceklerini açıkladı. Demirel, Özal’a gönderdiği mesajda, “Yasağı savunması halinde bunu husumet kabul edeceğini” bildirdi. Özal referanduma yönelince Demirel, “Özal yasakların devamından yana. Beni kendi milletime boğdurmak istiyor” dedi. Özal ‘Hayır’ kampanyası başlattı. Yasaklar, % 49’a karşı % 51 oyla kalktı. Demirel, “Kurtar bizi baba” sloganlarıyla DYP’nin başına geçti, 1987 genel seçimde de Isparta’dan TBMM’ye döndü.

        ÖZAL’IN SEÇİMİ

        Seçim Evren’in görev süresinin bitimine denk gelmişti ancak Özal aldırmadı, aday olmaya karar verdi. Demirel, seçim sonuçları ile parlamentodaki temsilin eşit olmadığını belirterek tepki gösterdi. DYP ve SHP seçimi boykot edip TBMM’ye girmedi, Özal ANAP oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildi.

        Demirel, Çankaya’da kendisini oturtmayacağını söyleyerek seçime hazırlanmaya başladı. 1991 seçimi öncesi 6 parti liderinin katıldığı televizyon programında “Türk ve Kürt ırkından gelenler arasında bu devlet ayrım yapamaz. Bu rey konusu olamaz” cümlesi dikkat çekti. Seçimde “Bir ev, bir araba iki anahtar” vaadi akıllara kazındı. Seçimden birinci parti çıktı ve SHP Lideri Erdal İnönü ile koalisyonda anlaşan Demirel, 6 kere gittiği Başbakanlığa, 7 kez geri dönerken “Kürt realitesini tanıyorum” cümlesiyle yeni bir dönemin de kapısını açtı.

        ‘YAŞAR, SANDIKTAN GELDİ’

        1991 seçiminde ilk kez tercih sistemi konulmuş, alt sıradaki milletvekillerinin seçilip gelmesine de olanak tanınmıştı. Bir gün telefonda alt sıradan tercihle seçilip gelmiş milletvekillerinden biri ile konuşurken sinirlendiğine tanıklık eden Bakanı Yaşar Topçu, “Efendim neden ayarını vermiyorsunuz?” dediğinde Demirel’in tepkisi sert oldu: “Yaşar o önseçimden geldi, böyle laf olur mu? Adam sandıktan çıkıp gelmiş, sandıktan... Ben ona nasıl ayar verebilirim? O zaman kendimi inkâr etmiş olmam mı?”

        ‘679’UN SIRRI...’

        Özal’ın ani ölümü Demirel’e Cumhurbaşkanlığı yolunu da açtı. Ancak yeterli oyu yoktu, üçüncü turda koalisyon ortağı SHP ile MHP’nin desteğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Fötr şapkanın altındaki 679 rakamının anlamı, “6 kez gitti, 7 kez geldi, 9. Cumhurbaşkanı’ydı.” DYP’ye yeni bir lider gerekiyordu, “Kasıma kadar İsmet (Sezgin) ile gidilsin” önerisi, “Kasıma kadar İsmet Abi...” cümlesine dönüştü. Ancak, Devlet Bakanı Tansu Çiller Genel Başkan seçildi, DYP ile ilişkilerinin nasıl olacağı sorusuna verdiği yanıttaki cümleden de bir gün olsun geri dönmedi: “Arkama bakmam...”

        Tansu Çiller ile ilişkisi koalisyon kurulma sürecinde bozuldu, Erbakan’ın Başbakanlığı dönemindeki 28 Şubat kararları ile kendi deyimiyle darbenin önünü kesti.

        GÜNİZ SOKAK’TAN VAZGEÇMEDİ

        Güniz Sokak’taki evden hiç vazgeçmedi; görev süresi bittiğinde ne yapacağını soranlara şu yanıtı verdi: “Güniz Sokak’ta tavuklara bakacak halimiz yok ya; buluruz bir iş...” Eşinin ölümü sonrası taziyeye gelen ve karşısında oturan ve birbirini tanımadığını öğrendiği bir kadın ve adamın akraba olduklarını sülalelerinin seceresini dökerek anlattığına bu satırların yazarı tanıklık etti.

        SON YOLCULUĞA YELKEN

        “Bir elmanın iki yarısıydık” dediği eşi Nazmiye Demirel’i Alzheimer hastalığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede bir gün olsun yalnız bırakmadı. Evine her girişinde söylediği cümleyi, o duymuyor olsa da tekrar etti:

        “Nazmiye ben geldim...” Eşinin durumu ağırlaşıp doktorların, “Sayın Cumhurbaşkanım gelmeseniz de olur, artık sizi tanımıyor” cümlesine verdiği yanıt herkesi ağlattı: “Ben onu tanıyorum ya...”

        Nüfusa kayıtlı ismiyle Sami Süleyman Gündoğdu Demirel haksızlıklara, darbelere, sürgüne uğrasa da ‘devletine bir gün küsmedi, ama mücadelesini de bırakmadı’, devlet töreniyle son yolculuğuna uğurlandı.

        (NOT: Diziyi yazarken, Ayşegül Komsuoğlu’nun “Siyasal Yaşamda Bir Lider, Süleyman Demirel”, Nimet Arzık’ın, “Demirel’in İçi-Dışı”, Hulusi Turgut’un “Güniz Sokağı” ile “Avrasya ve Demirel”, Uğur Gümüştekin’in “Ufuk ve Çizgi” ile meslek büyüklerim Cüneyt Arcayürek’in “Çankaya: Gelerler gidenler” ve Yavuz Donat’ın, “Cumhuriyet’in Kara Kutusu Süleyman Demirel Anlatıyor” kitaplarından yararlandım; teşekkür ederim.)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ