Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Prof. Dr. Fuat Keyman, Kübra Par'a konuştu: AK Parti-MHP zarar görür

        KÜBRA PAR / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraflar: ŞULE ERDEM

        Siyaset Bilimci Prof. Fuat Keyman, 7 Haziran seçimi sonrası yaşanan gelişmeleri Kübra Par’a değerlendirdi

        NEDEN KONUŞTUK?

        Geçtiğimiz hafta TBMM Başkanlığı seçimlerinin koalisyon ihtimaline dair ipuçları vermesi bekleniyordu ama 4. turda MHP’nin geçersiz oy kullanması kafaları karıştırdı. AK Parti-CHP rüzgârı eserken, ibre AK Parti- MHP yakınlaşmasına mı döndü? Suriye sınırında yaşananlar ve olası bir operasyon iç politikadaki dengeleri nasıl değiştirir? Çözüm sürecinin kaderi ne olacak? Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Fuat Keyman’ı Karaköy’deki İstanbul Politikalar Merkezi’nde ziyaret ettim ve 7 Haziran sonrası politik atmosferi analiz etmesini istedim.

        Sıcak gündemle başlayalım. MHP neden İsmet Yılmaz’ın Meclis Başkanı seçilmesine yol açacak bir strateji izledi?

        Devlet Bahçeli, bu hamlesiyle ya AK Parti-CHP koalisyonunu ya da erken seçimi dayatmış oldu. Bu seçim sonuçları MHP için hem başarı hem de başarısızlıktı. Yüzde 16 oy alması başarıydı ama HDP’nin barajı aşıp 14 ili kazanması ve İstanbul’da 3. parti olması MHP’ye başarısız hissettirdi. MHP, kendi seçmeninden AK Parti’ye gidişi engellemek ve CHP’den kendisine oy kaydırmak durumunda. Bunu da halkı güvenlik söylemine iterek başarabilir. Çözüm süreci, Suriye ve IŞİD ekseninde ciddi bir güvenlik sorunumuz var. Bahçeli, bu ortamda muhalefette kalırsa fazla bir şey yapmadan iyi bir yere oturacağını düşünüyor.

        Peki Bahçeli’nin son günlerdeki tavrı AK Parti’den MHP’ye kayan oyların geri dönmesine sebep olur mu?

        Bahçeli’nin yaptığı hamlelerden koalisyon hükümeti kurmak istemediği anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan’ın AK Partili olduğu bir ortamada MHP 80 milletvekiliyle koalisyona ancak küçük ortak olarak girebilir. Bu da MHP için bir avantaj değildir.

        Yani, Bahçeli’nin Meclis Başkanlığı hamlesinin AK Parti-MHP koalisyon ihtimalini artırdığını düşünmüyor musunuz?

        Aksine azalttığını düşünüyorum. Sistem AK Parti-CHP koalisyonuna doğru kayıyor. HDP de bu koalisyona destek verdiği için bu eşleşmenin risklerinden korkanlar MHP’ye kayacaktır. MHP seçimde, “Çözüm sürecinden, başkanlık sisteminden, güvenlik sorunundan endişeliyseniz bana gelin” dedi. Bu konumunu da devam ettirmek istiyor.

        Peki, Bahçeli’nin bu hamleleri ters tepebilir mi?

        Risk alıyor. İki-üç yılda erken seçime gidileceği için muhalefet olmanın daha yararlı olduğunu düşünüyor. Burada bir mantık var ancak Türkiye için olumlu bir durum değil.

        ‘SURİYE’YE GİRİLİRSE EN BÜYÜK ZARARI MHP VE AK PARTİ GÖRÜR’

        AK Parti-MHP koalisyonunda bir hükümetle Suriye’ye girilirse bugünkü politik dengeler değişir mi?

        Eğer girilirse, en büyük zararı MHP ve AKP görür. Böyle bir müdahalenin uluslararası camiadan destek görme olasılığı yok. Amerika güvenlik koridoru tartışmasına da sıcak bakmıyor, çünkü daha önceki güvenlik koridoru tartışması IŞİD ile ilgiliydi. Amerika, IŞİD’i temel sorun olarak, PYD’yi ise ittifak içinde olduğu aktör olarak görüyor.

        PYD başarılı olur ve Suriye’de bağımsız bir Kürt yapılanması kurulursa ne olur?

        Yakın gelecekte bunun olası olduğunu düşünmüyorum. Türkiye, Suriye ve Kuzey Irak üçgeninde PYD’nin kantonları birleştirip denize ve petrol yataklarına ulaşarak Pan Kürdist bir devlet kurması mümkün gözükmüyor. Cevaplamamız gereken soru şu: Türkiye’nin güvenliğini HDP ve Kürtlerle birlikte mi sağlayacağız, yoksa onlara karşı mı duracağız? AK Parti’nin seçim sonuçlarını doğru okuması sadece seçim başarısı açısından değil, Türkiye’nin güvenliği açısından da çok önemli. Çözüm sürecine desteğin yüzde 70 çıkmasının nedeni, halkın birlikte yaşamayı güvenli bulmasından kaynaklanıyor. Suriye’ye girmek yerine çözüm sürecini ulusal politika ve bir güvenlik paradigması haline getirmeliyiz.

        ‘ERDOĞAN'A SATAŞMAMAK CHP'YE YARAMADI"

        CHP neden oyunu artıramadı?

        CHP’nin ekonomi söylemleri diğer partilerin de kolayca yapabileceği şeyler olduğu için ilk başta heyecan yarattı, fakat sonra etkisini yitirdi. “Emekliye iki maaş vermek Türkiye ekonomisini zedelemez, bunu her parti yapabilir” diye düşündü seçmen. Kılıçdaroğlu, seçim konuşmalarında stratejik olarak yolsuzluklara değinmedi ve Erdoğan’a sataşmadı. 30 Mart seçimlerinde olduğu gibi sıkça yolsuzluktan bahsederse cemaatle ilişkilendirilir diye çekindi. HDP ise açıkça başkanlık sistemine karşıtlığını dile getirdi ve kazandı, çünkü böyle çıkışlar yapmadıkça halkın ilgisini çekmek kolay olmuyor. Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası arasında kavga varken, Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusuna girmemesi de büyük bir hataydı.

        AK Parti’ye sataşmamak, Erdoğan karşıtı olmamak CHP’ye yaramadı mı yani?

        Bence yaramadı. Ekonomi politikası doğru bir karardı ama Cumhurbaşkanı’nı denetimle ve başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini de dile getirmeliydi.

        AK Parti-CHP koalisyonu CHP’nin oylarını düşürür mü? Tabanların bu birlikteliğe sıcak bakmadığı söyleniyor...

        CHP’nin AK Parti’den daha fazla riski var. Eğer ekonomi ve dış politikayı iyi yönetirse iki parti de kazanır. AK Parti, MHP’ye kaptırdığı oyları geri alabilir. CHP ve HDP’nin ilişkileri gelişebilir. Belki de CHP ilk defa Doğu’ya girebilir. Bence sorun tabanda değil. Toplumda birlikte yaşamaya dönük bir hamle var.

        KEYMAN’A GÖRE AK PARTİ’NİN OY KAYBETMESİNİN 4 NEDENİ

        1- Başkanlık tartışmasının ekonomik kaygı yaratması: Ekonominin çok önemli olduğu bir dönemdeyiz. Yunanistan’ın ve dünyanın genel durumu ortada. Buna rağmen AK Parti, içi çok doldurulmadan başkanlık sistemi üzerinden bir strateji uyguladı ve geri tepti. Başkanlık sistemi Türkiye’yi var olan yörüngesinden çıkarıp daha muğlak bir yere sürükleyecekti. Bunu Merkez Bankası ve faiz-enflasyon tartışmasında da görmüştük.

        2- Aşırı propaganda: Erdoğan seçimlerde çok aktifti, buna karşılık medyada ve seçim alanlarında muhalefet partilerine yeterince yer verilmiyordu. Aşırı propaganda yapıldı. Bu adil değildi, halk hoş görmedi. 1983 ve 2007 seçimlerinde de seçime müdahale edildiği algısı oluşmuştu ve halk tepki oyu kullanmıştı.

        3- Onur kavramı: Selahattin Demirtaş’a ve HDP’ye yönelik kâfirlik, Zerdüştlük gibi onur kırıcı söylemler özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki oylarını düşürdü. AK Parti bu noktada ciddi bir seçim hatası yaptı. Geçmiş yıllarda, başörtüsü meselesi ya da darbe girişimleri AK Parti’ye karşı yapılan onur kırıcı davranışlar olarak görülüyordu. Bu sefer onur kırıcı davranan AK Parti oldu

        4- Çözüm sürecine karşı yaklaşımın değişmesi: Çözüm sürecine olan yaklaşımın değişmesi AK Parti’ye oy kaybettirdi. Türkiye’deki güvensizlik riskinin artmasıyla çözüm sürecine karşı olanlar MHP’ye, olumlu bakanlar ise HDP’ye oy verdi. Kürtler oylarını AK Parti’den çekti.

        ‘ENTEGRE KÜRTLERİN OYLARI DA EMANET’

        HDP’nin yüzde 13 almasını nasıl açıklıyorsunuz?

        Araştırmalar emanet oyların zannedildiği kadar çok olmadığını gösterdi... HDP Güneydoğu’nun dışında yaşayan, daha önce başka partilere de oy vermiş Türkiye’ye entegre Kürtlerden de çok fazla oy aldı. Bu insanlar hizmet istedikleri ve ekonomik anlamda güvendikleri için AK Parti’ye oy vermişlerdi. HDP’nin oylarının yüzde 11’i Kürtlerden gelse de Türkiyelileşmiş entegre Kürtlerden de fazlasıyla oy aldı

        Entegre Kürtlerin oyları da emanet oy sayılır mı?

        Tabii ki. Bunun sebebi de AK Parti’nin seçim stratejisinde Kürtlere karşı onur kırıcı söylemlerde bulunmasıdır. Kuran gösterme, Zerdüştlük, kâfirlik söylemlerine tepki gösterdiler. Şimdi HDP’den de hizmet bekliyorlar. HDP bundan sonra sadece ideolojik ve kimlik temelli bir politika izlerse oylarını kaybedebilir. HDP hâlâ Kürt sorununun en önemli aktörü olmak ile, Türkiye’nin partisi olmak arasında debeleniyor.

        ‘ERKEN SEÇİM KUTUPLAŞMAYI ARTIRIR’

        “BU seçim, kimliklerin güçlü olarak parlamentoya girdiği bir seçim oldu. Buradan bir uzlaşma çıkmazsa seçim sonuçları olumsuz bir tablo yaratabilir. Kürtler ve HDP, laikler ve CHP, muhafazakârlar ve AK Parti, milliyetçiler ve MHP olarak dörde bölünmüş birbiriyle konuşamayan gruplar oluşur.”

        AK PARTİ YÜZDE 41’İ NASIL KORUDU?

        “Hem AK Parti seçmeni hem de diğer partilerin seçmenleri, AK Parti’nin son 12 yıldaki performansının iyi olduğu kanısındalar. AK Partili bir yapının istikrarı sürdüreceği algısı var. Seçmenler muhalefet partilerinin oylarını artırsalar da iktidara getirmiyorlar. Özellikle CHP’nin Türkiye’yi yönetebilme becerisi konusunda endişeleri var.”

        BİLMEYENLER İÇİN FUAT KEYMAN

        FUAT Keyman, Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi. Aynı zamanda İstanbul Politikalar Merkezi’nin direktörlüğünü yürütüyor. “Türkiye’nin Yeniden İnşası”, “Değişen Dünya, Dönüşen Türkiye”, “Liberalizm, Devlet, Hegemonya” gibi pek çok kitaba imza attı.

        -Akademisyenliğin yanı sıra Radikal’de köşe yazıları kaleme alıyor.

        - Ankaralı hukukçu bir ailenin çocuğu. Babası TRT’de genel müdür muaviniyken 12 Eylül darbesinde zorunlu emekliye ayrılmış.

        - Evli ve 3 çocuğu var.

        - Yazları Asos’a yakın bir köyde geçiriyor. Balık tutmayı ve dalmayı çok seviyor.

        - Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar favori yazarları. Genç yazarlardan Hakan Günday’ı çok beğeniyor.

        - Son okuduğu kitaplar Orhan Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” ve Ahmet Sever’in Abdullah Gül kitabı.

        - Jorge Louis Borges’in “Kum Saati” kitabı ile Daniel Klein ve Thomas Cathcatt tarafından komik bir dille yazılan “Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington’a Gider” kitaplarını tavsiye ediyor.

        - Caz müziği çok seviyor. Sıkı bir Miles Davis koleksiyonu var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ