Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı TİB Davası başladı

        Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden önceki bölümünde, tutuklu 4 sanık savunmasını yaptı.

        Şen, çok uzun zamandır mahkeme huzuruna çıkmayı beklediğini söyledi.

        Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında (TİB) Mart 2007'de göreve başladığını, kurumun hemen her kademesinde çalıştığını anlatan Şen, "Ocak 2014'ten beri yaşamadığı şey kalmadığını", "istifa etmesinin istendiğini, aksi takdirde çok kötü olacağının söylendiğini" ileri sürdü.

        Ardından kendisine yönelik "mobbing ve linç kampanyası" başladığını kaydeden Şen, "Şu anki başkanla birçok toplantımız oldu. Bunlar çok hoş toplantılar değildi" dedi ve baskı ile hakarete maruz kaldığını savundu.

        İddianamede yalnızca bir yerde isminin geçtiğini, orada da suç bulunmadığını iddia eden Şen, "Benim dönemimde yasa dışı bir işlem yapılmadı. Hukuka aykırı hiçbir talimatım yok. Savcılığın fezlekeye koyduğu metin, Başbakanlık bilirkişilerinin yazdığı metin. Onlar da TİB'in metnini referans almış" ifadesini kullandı.

        Aleyhine somut deliller bulunmadığını aktaran Şen, yasa dışı dinleme kayıtlarının silinmesi yönünde talimat verip vermediği yönlü soruya, "Öyle bir şey yapmadım" karşılığını verdi.

        Kriptolu telefonları dinlemediklerini, bu telefonların dinlenmesi yönünde talimatının olmadığını anlatan Şen, "örgüt yöneticiliği" suçlamasını reddetti.

        Şen, "Eğer ben yöneticiysem, benim her işlemimi onaylayan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer nerede o zaman? Hiçbir yöneticiliğim yok. Sadece kurum hiyerarşisinde personelin yöneticisiyim" dedi.

        Davada, kriptolu telefonların dinlendiğinin ileri sürüldüğüne dikkati çeken Şen, ancak sanıklar arasında kriptoloji uzmanı bulunmadığını kaydetti.

        TİB'de kriptolu telefonların dinlenmediğini, dinlense bile kriptonun çözülemeyeceğini savunan Şen, "Niçin burada olduğumu bilmiyorum. Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı durumlara bir daha düşülmesin" dedi.

        Şen, tutukluluk koşullarında savunmasını hazırlayamadığını, ayrıca mağdur olduğunu anlatarak tahliyesini talep etti.

        SANIK AYHAN YENİ'NİN SAVUNMASI

        Sanıklardan Ayhan Yeni de 2002'de Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduğunu, Ağustos 2010'da TÜBİTAK'ta göreve başladığını, burada Şubat 2015'e dek sabit telefon projesinde çalıştığını anlattı. TÜBİTAK'taki görevi boyunca cep telefonu projesinde görev almadığını bildiren Yeni, "soruşturmaya nasıl dahil olduğunu anlayamadığını" söyledi.

        Yeni, şöyle devam etti:

        "İddianamede hakkımda, uygulama geliştirme laboratuvarının sistem yöneticisi olduğum yazıyor. Bu yüzden IMEI numaralarına ulaşabildiğim iddia edilmiş. Kesinlikle gerçek dışı. Böyle bir görev tanımım asla olmadı. Maalesef, böylesine yanlış bir bilgiyle soruşturmaya dahil edildim. 2 aydan uzundur cezaevindeyim. Eğer bu soruşturmaya dahil edilmeseydim, muhtemelen buraya şahit olarak gelecektim. Çünkü Mart 2014'ten itibaren bilirkişi çalışmalarına teknik destek vermem talep edildi. Dolayısıyla bazı şeylere şahitlik ettim."

        "Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olmadığını" söyleyen Yeni, TÜBİTAK'tayken "milli gizlilik seviyesinde şahıs" güvenlik belgesine sahip olduğunu belirtti. Bu belgeye sahip kişiler hakkında ayrıntılı istihbarat çalışması yapıldığını anlatan Yeni, 5 yılda bir yenilen belgeyi, tutuklanmadan kısa süre önce tekrar aldığını ifade etti.

        KRİPTOLU TELEFON İLE İLGİLİ BİLGİLER

        Sanık Özgür Ören ise 2009-2010'da Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) talep ettiği bir kriptolu telefon projesinde görev aldığını bildirdi.

        Projenin tamamlanarak, TSK'ya teslim edildiğini, bir şikayet de gelmediğini anlatan Ören, ancak iddianamede, görev almadığı bir proje nedeniyle suçlandığını kaydetti.

        "Terör örgütü üyeliği" suçlamasını "saçma" olarak nitelendiren Ören, kripto çözümünü kimin bileceğine yönelik soru üzerine, "Kripto yazılımın içinde anahtar ve şifre yok. Yazılımı yazan da tasarlayan da bilmez. İki telefon birbiriyle konuşurken, aradaki veriler değiştiriliyor. Aradaki görüşmeyi biri kaydetse bile çözmek en iyi ihtimalle milyarlarca yıl sürer. Zaten sabit bir anahtar yok" yanıtını verdi.

        Kriptolu telefonla güvenli iletişim için konuşan iki tarafın da kriptolu telefon kullanması gerektiğini aktaran Ören, bu telefonlarda internet bağlantısı bulunmadığını söyledi.

        Soru üzerine, TSK için yaptıkları telefonu NATO üyesi kimi ülkelerin de dahil olduğu protokole göre hazırladıklarını anlatan Ören, kriptolu iki telefon arasında geçen görüşmenin şifresinin çözülerek, gerçek sese dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğine yönelik soru üzerine, "Bunu istedikleri kadar kaydetseler bile gene çözemezler. O kripto, o iki telefon arasında, sadece o an için geçerlidir" dedi.

        Mahkeme Başkanı Musa Yeşil'in, "Ben anladığım şekilde söyleyeyim. Aynı kriptoya sahip, paralel bir telefon bağlantısı varsayalım. Benim kriptolu telefonum çaldığında o da devreye girip, çözüm yapabilir mi?" sorusuna Ören, "Yapamaz" karşılığını verdi.

        Sanık İmran Ergüler de 2005'te TÜBİTAK'ta çalışmaya başladığını ve 10 yıl kadar değişik projelerde görev aldığını anlattı. Ancak "donanım geliştirme" kısmında çalıştığı için ekran parlaklığı, batarya ömrü, batarya doldurulması gibi konularda faaliyet gösterdiğini, kriptolamada görev almadığını ifade eden Ergüler, haklarındaki suçlamaların Şubat 2014'te başladığını, gözaltına alındığı 20 Ocak 2015'te halen TÜBİTAK'ta görev yaptığını kaydetti.

        Suçlu birisinin bu süre içinde kaçmaya çalışacağını ifade eden Ergüler, tahliye talebinde bulundu.

        Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ