Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Parti kapatma yerine kişilerin cezalandırılması tartışılıyor

        AK Parti, CHP veMHP yöneticileri, AA muhabirlerine siyasi partilerin kapatılması yerine kapatmaya neden olacak partili gerçek kişilerin cezalandırılması tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

        ŞENTOP: SİYASET YAPACAKSINIZ, ŞİDDETİ YÖNTEM OLARAK KULLANMAYACAKSINIZ

        AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, parti kapatılmasını savunmadıklarını belirterek, "Siyaset yapacaksınız, şiddeti yöntem olarak kullanmayacaksınız, önermeyeceksiniz, şiddetle ve terörle aranıza mesafe koyacaksınız" dedi.

        Şentop, parti kapatma konusunun geçen dönem TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda gündeme geldiğini, ancak partiler arasında mutabakatın ortaya çıkmadığını hatırlattı.

        Komisyon'da siyasi partilerin kapatılmasını doğru bulmadıklarını, parti kapatılmasına sebebiyet verecek suçları işleyenlerin cezalandırılmasını önerdiklerini anlatan Şentop, "Siyasi parti tüzel kişiliktir, organları, üyeleri, teşkilatları var. Faaliyetleri ve konuşmalarıyla suç işlemişlerse belli kriterlere göre parti kapatılıyor. 5-10 kişinin işlediği suçlarla partiyi kapattığınızda diğer mensuplarını da cezalandırmış oluyorsunuz" diye konuştu.

        Siyasi parti olmanın asgari gerekleri bulunduğunu belirten Şentop, siyaset yapmayı hedeflemek, şiddeti yöntem ve araç olmaktan çıkarmak ve reddetmek gerektiğini kaydetti. Şentop, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin son olarak İspanya'da bir partinin şiddeti yöntem olarak dışlamadığı, şiddet çağrısı yaptığı için kapatılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bulduğuna dikkati çekti.

        Şentop, "Ben parti kapatılsın demiyorum. Bütün dünyada özgürlükçü yaklaşımlarda herkes bir noktada mutabık; siyaset yapacaksınız şiddeti yöntem olarak kullanmayacaksınız, önermeyeceksiniz, şiddetle aranıza mesafe koyacaksınız, terörle aranıza mesafe koyacaksınız. HDP'nin açmazı bu. Siyaset yapmak istiyor ama terörü, terörist örgütü dışlamadan yapmak istiyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde siyasi partiler hukukuna göre kabul edilmeyecek bir durumdur. HDP'nin bunu görmesi lazım. Siyasi parti olmanın en asgari kriter ve şartını yerine getirmeleri lazım" değerlendirmesinde bulundu.

        AYDIN: PARTİ DEĞİL, PARTİ YÖNETİCİLERİ CEZALANDIRILMALI

        AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da siyasi partilerin kapatılmasının doğru olmadığını ifade etti.

        Türkiye'nin bir "parti mezarlığına" döndüğünü, bunun artık reel politikada bir anlamı olmadığını dile getiren Aydın, şunları söyledi:

        "Çünkü aynı şahıslar başka bir isim altında yeni bir parti kuruyorlardı. Değişen bir şey olmuyordu. Kapanan partiler oldu ama aynı düşünce, aynı misyon, aynı siyasi ideoloji farklı bir siyasi partide yine farklı bir isimle aynı şekilde devam ediyordu. Dolayısıyla çözüm, partilerin kapatılması, ilgili tüzel kişiliğin cezalandırılması değil. Çünkü partinin, parti isminin, tüzel kişiliğin bir kabahati yok. Peki kabahat kimin? Kabahat ve suç varsa, bu kapanmaya sebebiyet veren parti yöneticilerinindir. Dolayısıyla burada tüzel kişiliği cezalandırmanın reel politikada aslında karşılığı da yok. Kapatılmasının da çok doğru olmadığını zaten biz hep ifade ettik. Ama eğer bir parti yöneticisi bir suç işliyorsa, kanunları, anayasayı ihlal ediyorsa, kendi eylemleriyle kapanmaya ilişkin şeylerin odak noktası haline geliyorsa burada parti kapatmak değil, ilgili parti yöneticilerinin cezalandırılmasının daha doğru olduğu düşüncesindeyim."

        Aydın, bunun tüzel kişiliklerde ve çağdaş demokrasilerde böyle olduğunu ifade ederek, "Diyelim ki partinin ciddi manada bir tabanı var, parti ciddi manada bir oy alıyor. Bir parti yöneticisinin kabahatinden dolayı bütün o partiye oy veren seçmenleri de partiyi kapatmakla cezalandırmış oluyorsunuz" dedi.

        Aydın, Türkiye'de hiç kimsenin layüsel olmadığının, herkesin sorumlu davranması gerektiğinin altını çizerek, "Kanunlar ve anayasa karşısında herkes bu kurallara tabi olmak durumunda. Onları aşanlar, kanunları çiğneyenler kim olursa olsun muhakkak cezalandırılmalıdır" diye konuştu.

        ALTAY: PARTİLERİN KAPATILMASINA PRENSİP OLARAK KARŞIYIZ

        CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da konuya ilişkin, "Anayasaya, yasalara aykırı eylemde, söylemde bulunanların mutlaka cezalandırılması gerekir. Ama partilerin kapatılmasına prensip olarak karşıyız" açıklamasını yaptı.

        CHP'nin siyasi partilerin kapatılmasını prensip ve mantık olarak doğru bulmadığını belirten Altay, "Ama bu asla kapatılamaz anlamı da taşımaz. Çok olağanüstü, anayasaya ve kanunlardaki belli hükümlere, siyasi partilerin uyması gerekli hallere aykırı eylem, söylem ve tutumlarda bulunan partilerle ilgili bir yaptırım olmalı" dedi.

        Parti kapatmanın tek seçenek olmadığının, değişik yaptırımlar belirlenebileceğinin altını çizen Altay, suçların şahsiliğine dikkati çekti.

        ALTAY SUNLARI KAYDETTİ:

        "Biz, başından beri dokunulmazlıkların dahi kalkmasını savunan bir partiyiz. Suçların şahsiliği prensibi de var burada. Böyle bakıldığı zaman siyasi pozisyonu ne olursa olsun suç işleyen herkes elbette cezalandırılmalı. Anayasaya, yasalara aykırı eylemde, söylemde bulunanların mutlaka cezalandırılması gerekir. Ama partilerin kapatılmasına prensip olarak biz de karşıyız. Ama partiler siyasi partiler kanununu, anayasayı, benzeri hususları ihlal ederse elbette bunun da belli yaptırımları olabilmeli."

        VURAL: BU YARGININ MESELESİDİR

        MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise Anayasa'nın açık ve net olduğunu belirterek, "Bu yargının meselesidir. Bir partinin temelli kapatılmasına yol açanlarla ilgili siyasi yasak var zaten" diye konuştu.

        "Bir siyasi partinin terör örgütüyle ilişkisi, onun eylemlerini destekleyen odak haline gelip gelmediğine yargı karar verecek. Bu yargının işidir. Anayasa tarafından yargıya verilmiş bir görevdir. Bu görevin siyasiler tarafından farklı bir şekilde talimatla değiştirilmesi de söz konusu olamaz" ifadelerini kullanan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Bir siyasi parti olmak terörü, şiddeti meşrulaştırmanın aracı olarak kabul edilebilir mi? Ya milli irade ya silah iradesi. Terör mü, silah mı çalışmalı yoksa demokrasi mi çalışmalı? Bir parti, terör eylemlerini destekleyen bir odak haline geldiği zaman dokunulmazlığı mı olacak? PKK'yı bir siyasi parti olarak mı kabul edeceğiz? O da adı siyasi parti. Bu konuda uyarılması gereken, siyasi parti olup teröre ve şiddete karşı tavrını oluşturmayıp terör örgütleriyle ilişki içerisinde bulunanlara yöneltmek lazım.

        Ben demokrasiden yanayım, siyasi partilerin millet iradesi doğrultusunda hareket etmesinden yanayım. Ama onun yerine bir siyasi terörü meşrulaştırırsa zannederim önce soru sorulması gereken onlar ben değilim. Ben sırtımı millete dayıyorum. Birileri YPG'ye, PKK'ya dayayarak siyaset yapıyorsa asıl sorgulanması gereken onlardır."

        "DOKUNULMAZLIK SİLAH GİBİ KULLANILIYOR"

        CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan da parti kapatmanın Anayasa değişikliğiyle zorlaştırıldığını anımsatarak, süreç içinde anlamı olmadığının da ortaya çıktığını vurguladı.

        CHP'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasını yıllardır istediğini dile getiren Aldan, "Dokunulmazlıklar sadece düşünceye özgürlüğüne yönelik olarak birilerine ders vermek amacıyla kaldırılacaksa olmaz. Terör örgütü üyeliği ve yolsuzluk gibi mali konuları da kapsamalı" dedi.

        Dönemin BDP milletvekillerinin 2012 yılında terör örgütü üyeleriyle kucaklaştığı fotoğrafların basına yansıdığını anlatan Aldan, "O zaman dosyalar hazırlandı ama o aşamada kaldı. Ne yazık ki dokunulmazlık meselesi partiler arası güç mücadelesinin silahı gibi kullanılıyor. Bu doğru değil" şeklinde konuştu.

        PROF. DR YÜKSEL: TERÖRE TEŞVİK SÖZ KONUSUYSA BU DEĞERLENDİRİLEBİLİR

        Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yüksel ise "Partilerin kapatılması gibi siyasilerin yasaklanmasını da doğru bulmuyorum ama açık açık teröre, şiddete teşvik ve tahrik söz konusuysa bu ayrı değerlendirilebilir" değerlendirmesinde bulundu.

        Prof. Yüksel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, parlamentoların görünen görevinin yasa yapmak ve hükümeti denetlemek, görünmeyen görevinin ise toplumun değişik kesimlerinin düşünce, beklenti ve sorunlarının dile getirilmesine imkan sağlamak olduğunu belirtti.

        Söz konusu kesimlerin düşünce, beklenti ve sorunlarının parlamentoda dile getirilmesinin toplumu rahatlattığını anlatan Yüksel, parlamentoların bu fonksiyonunun "emniyet subabı işlevi" olarak tanımlandığını ifade etti.

        Toplumun geneli için olumsuz tanımlanan olay veya gelişmelerin ardından, ilk akla gelenin partilerin kapatılması ya da siyasetçilerin yasaklanması olmaması gerektiğini savunan Yüksel, şöyle konuştu:

        "Bir parti kapatıldığında sadece parti cezalandırılmıyor, o partiye oy veren milyonlarca seçmen de cezalandırılıyor. Türkiye, parti kapatılması ve siyasetçi yasaklanması konusunda bir mezarlıktır. Bu da ülkeye bir şey getirmemiştir. Geçmişte siyasetten yasaklanan Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit gibi birçok isim daha sonra ülke için çok önemli işler yapmıştır. Partilerin kapatılması gibi siyasilerin yasaklanmasını da doğru bulmuyorum ama açık açık teröre, şiddete teşvik ve tahrik söz konusuysa, bu ayrı değerlendirilebilir."

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ