Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Kübra Par, İstanbul Aksaray esnafı ile İrlandalı turist arasındaki kavgadan sonra,TESK Başkanı Bendevi Palandöken ile esnaf kültürünü konuştu

        Kübra PAR / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraflar: Mehmet KAÇMAZ/NarPhotos

        NEDEN KONUŞTUK?

        Düşünün, bir ülkeye tatile gidiyorsunuz. Su almak için girdiğiniz bakkalda buzdolabının kapağını açınca şişeler devriliyor. Daha özür dilemeye bile fırsatınız olmadan dükkân sahibi elinde sopayla üzerinize yürüyor. Derken sokaktaki bütün esnaf sizi linç etmeye kalkışıyor... Günlerdir, İstanbul Aksaray’daki İrlandalı turist Mohammed’in başına gelenleri seyrediyoruz. “Adam boks bildiği için şanslıymış, esnafı darma duman etmiş” deyip gülüyoruz. Ama durum gerçekten vahim... Mohammed ile röportaj yapmak üzere buluşacaktık. Sabah bir mesaj attı, “Hastanedeyim. Başımda kırık varmış, acil ameliyata giriyorum” diye yazdı. Ne oluyor bize? Eskiden evimizin anahtarını teslim ettiğimiz, çok güvendiğimiz manava, fırına ne oldu? 1962 yılından beri Ankara Cebeci’de bakkal dükkânı işleten, TESK Başkanı Bendevi Palandöken ile buluştum, “Nerede o eski esnaf kültürü?” diye sordum...

        Aksaray’daki kavga neden çıkmış? Size nasıl anlattılar?

        İncir çekirdeğini doldurmayacak bir sebepten... Çevredekiler tahrik ettiği için olay daha da abartılmış. Sopalarla, sandalyelerle, tekme tokat girişmişler ama İrlandalı çetin ceviz çıkmış! (Gülüyor) Esnafın bu yaptığının bizim örf ve âdetimizde yeri yok. Ayrıca o dükkân sahibi, TESK siciline kayıtlı değil. Demek ki eğitimden geçmemiş, mesleki ehliyeti olmayan korsan bir satıcı...

        Esnafın böyle linç girişimi vakaları sık yaşanır mı?

        53 yıllık bakkalım, konfederasyon başkanıyım, böyle bir olaya ilk kez rastladım. İnsanlar agresifleşti mi? Psikolojileri mi bozuldu? Bilmiyorum... Normalde esnaf tepkisini sadece hırsızlık anında gösterir...

        Suriyeli mültecilerin ve Arap turistlerin sayısının artmasından sonra esnafta yabancı düşmanlığı başlamış olabilir mi?

        Ülkemize gelen misafirler konusunda esnaf detaya inmez. Alacağı paraya bakar. Hele ki yabancıysa mutlaka alışveriş yapacağını bilir. Esnaf olmanın birinci kuralı hoşgörüdür. Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerinde öğretilen en önemli şey, güler yüzlü olmaktır. Dediğim gibi ben böyle bir olaya daha önce şahit olmadım. Sadece kartopu yüzünden çıkan bir tartışmada gazeteci Nuh Köklü bir esnaf tarafından öldürülmüştü.

        Esnaf kültürü zaman içinde değişti mi?

        Esnaflık kültür meselesidir. İnsanlara davranış biçimi, iletişimi çok önemlidir. Eskiden aynı hemşerilerin olduğu mahalleler vardı. Artık bu mahalle kültürünü kaybettik. Şimdi site kültürü var. Kimse kimseyi tanımıyor. AVM’lerin bu kadar yayılması esnaf kültüründen çok şey götürüyor. Eskiden aileler çocuklarına para verip bakkala gönderirdi. Parayı doğru hesaplayabilecek mi, tek başına gidip gelebilecek mi diye bakar, çocuklarına olan güvenini buna göre test ederlerdi. Okul tatilinde çocuklar bakkala, kasaba, tamirhaneye çırak olarak verilirdi. Evin anahtarı bakkala emanet edilirdi ki okuldan gelen çocuk annesi evde yoksa kapıda kalmasın... Şimdi bir AVM’ye evinizin anahtarını teslim edebilir misiniz?

        Peki ne olacak bu kadar AVM’nin sonu?

        Çökmesi muhtemeldir. AVM’ler giderek sıkıntı veren bir konsepte dönüşüyor. İnsanlar ayağını toprağa basacağı yerler arıyor.

        'CİNS MÜŞTERİYE MAL SATMANIN TADI BAŞKADIR!'

        “Müşteri velinimettir” diyorsunuz ama cins müşteriler de yok mu?

        Cins müşteri sepetteki en nadide çiçektir. Ona mal satmanın tadı başka olur! Fiyatı sorar, sorgular, biraz yorar. Kılı kırk yardığı için onun parası daha tatlı olur... (Gülüyor)

        Bizde kırıp döken müşteri çok mudur?

        Çok azdır, hemen mahcup olurlar. Bir şey kırdıklarında “Nazar vardı, çıktı” deriz, sakinleştiririz. Ticaret yapıyorsanız mütevazı ve olgun olacaksınız, müşteriye güven vereceksiniz...

        ‘IZGARADA BALIK, FIRINDA EKMEK KOKUSU...’

        Esnafın kendi arasındaki ilişkiler nasıl değişti? Öğlenleri birlikte yemek yiyen, tavla atan, muhabbet eden, dükkânını birbirine emanet eden esnaf yaşıyor mu hâlâ?

        Hanlarda, hallerde ve taşra kasabalarında kısmen devam ediyor o kültür. Eskiden kasap, manav, bakkal, fırın yan yana olurdu. Hemen yanlarında terzi ve ayakkabıcı olurdu. Mahalleli ihtiyacı olan her şeye kolayca ulaşabilirdi. Balıkçı, yan tarafta ızgara yapardı. Kokusu yayılır, herkes o balığı evine götürmek isterdi. Fırındaki ekmek kokusu insanları içeri davet ederdi. Fakat artık meslek dejenerasyonu yaşanıyor. Nesli tükenen kelaynak kuşları gibiyiz. Meslekler birbirine karıştı. Fırın, unlu mamuller oldu. Eczaneler ilaçtan çok kozmetik satıyor. Ama enteresan bir şekilde eski esnaf kültürüne karşı bir nostalji de başladı. Büyük alışveriş merkezlerinde eski mahalle konsepti yayılıyor. Geçmişe özlem var. Dükkânların önündeki tenteler bile bizim yıllar önceki tenteleri andırıyor. Eskiden daha çağdaş olsun diye ‘market’ yazarlardı, artık ‘dükkân’ yazıyorlar.

        İrlandalı turist Mohammed: DÜKKÂNDA SOPANIN NE İŞİ VAR?

        TESK Başkanı Bendevi Palandöken’le görüşmeye gittiğimde, İrlandalı turist Mohammed Fadel Dabbous ile konuşuyordu. Çok üzgün olduğunu, meslektaşları ve Türk halkı adına özür dilediğini söyledi. Palandöken, Dabbous’a “Bugüne kadar böyle bir olay ilk kez başımıza geldi. Size saldıran dükkân sahibi kaydına rastlamadık, gerçek bir esnaf değilmiş. Bu hadisenin ülkemizde yaşanmasından dolayı sizden özür diliyoruz. Ailenizle birlikte sizi Ankara’da ağırlamak isteriz” dedi. Doubbus’un cevabı ise sitem doluydu: “Bir dükkânda sopanın ne işi olur? Ben dükkâna girdim, ormana değil. O gün içkili değildim. Zaten hiçbir zaman içmem. Sadece su almak istemiştim. Yaşanan olay dükkân sahibini bağlar. Bu Türkiye’ye üçüncü gelişim. Türkleri seviyorum, onlarla bir sorunum yok.”

        İRLANDALI BOKSÖR HASTANELİK OLDU

        İrlan dalı turist Mohammed Fadel Dabbous ile dün röportaj yapmak üzere sözleştik fakat kendisi acilen hastaneye yattığı için buluşamadık. Durumunu sormak için avukatı Gökhan Cindemir’i aradım. Gökhan Bey de durumu teyit etti ve Dabbous’un başından aldığı darbe nedeniyle kafatasında kırık olduğunu, durumun yeni fark edildiğini söyledi. “Bir haftadır başındaki kırıkla dolaşıyormuş, fark etmemişler. Sabah çok acı çekiyordu, hastaneye gitti. Ameliyata alınması gerektiğini söylediler. Şu an anestezi altında yatıyor” dedi.

        ‘İYİ ESNAF MAHALLENİN SIR KÜPÜDÜR’

        Kimi yerlerde esnafa “mahallenin namusundan sorumlu ağabey” misyonu yükleniyor. Bu yanlış değil mi?

        Esnaf mahalleyle ilgili her şeyi bilir. Bir sorun olduğunda esnafa gidilir, sorulur. Samimiyet vardır. Aile bireyinden biri gibi görülür. Olmasak da sorun fazla olsak da sorun. İnsanlar bizi görmek istiyorlar ama her şeye karışmamızı da istemiyorlar.

        Esnafın dedikoducu bir tarafı da var mıdır?

        Hayır, aksine, iyi esnaf mahallenin sır küpüdür. Eskiden telefon bir iki esnafta vardı. Herkes görüşmelerini dükkânlarda yapardı. İster istemez her şeyi duyardık ama kimseye anlatmazdık. Ben kimin kızının sigara içtiğini, kimin oğlunun alkol içtiğini bilirdim. Kimseye de söylemezdim. Hatta okula giden çocuğun cebinde sigara görürsem yakalanmasın diye alırdım. Tabii ki bu anlattıklarım gerçek esnaf için geçerli. Şimdi böyle bir düzen var mı, bilmiyorum. Önemli olan insanlara bıraktığın etkidir. Ziyarete gelirler, dükkânı kapalıysa sarraf Mehmet Amca’nın akıbetini merak ederler. İnsanlar bizi görmek istiyorlar ama her şeye karışmamızı da istemiyorlar! (Gülüyor)

        Sosyolojik olarak son yıllarda esnafın milliyetçimuhafazakâr bir çizgiye kaydığı söyleniyor. AK Parti döneminde esnaflık dönüşüm yaşadı mı?

        Kimi değişiklikler oldu. Sigara dolaplarının camları perdelendi. İçkili lokantaların açılmasındaki şartlar ağırlaştı. Gece saat 22.00’den sonra içki satışı yasaklandı. Bu durum bazı yerlerde haksız rekabete yol açtı. Meyhanede sabahlara kadar içki içilebiliyor fakat yandaki büfe 22.00’den sonra içki satamıyor. Bu haksız rekabet doğuruyor.

        ‘USTA-ÇIRAK KÜLTÜRÜ YOK OLDU’

        “Şu anda yaşadığımız asıl sıkıntı usta-çırak kültürünün yok olması. Çıraklık bitti. İnsanlar çocuklarını sanayiye gönderip, eli yüzü kararsın istemiyor. Beyaz yakalı olsun, mühendis olsun istiyor. Kız istemeye gidildiğinde ‘Oğlum mühendis’ demek başka, ‘Teknik eleman’ demek başka. Ama doktor da olsa mühendis de olsa evinde musluk bozulduğunda teknisyene ihtiyaç duyuyor. İyi teknisyenler yetiştirmemiz lazım. Çocuklarını düz liseye, üniversiteye gönderiyorlar ama çoğu iş bulmakta zorlanıyor. Halbuki, zanaatını geliştirse belki çok daha büyük paralar kazanacak...”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ