Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Numan Kurtulmuş: İhanet orada başladı

        Başbakan YardımcısıNumanKurtulmuş, "Tayyip Erdoğan'ı istemeyebilirsiniz, geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan'a oy vermeyebilirsiniz ama kusura bakmayın, Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru cumhurbaşkanıdır, halkın yüzde 52'sinin oyunu almıştır. Yani 'ona karşı bir operasyon üretelim' diye terör örgütü ve ona müzahir güçlerin propaganda ağının içerisinde bulunmak, oradaki blokun içerisinde bulunmak hiçbir şekilde akla makul gelen bir şey değildir, asla da kabul edilemez" dedi.

        Kurtulmuş, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

        HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP yöneticilerinin, Çözüm Süreci'ne ilişkin hükümete ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelttiği suçlamaları nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerineNumanKurtulmuş, bu suçlamaların açık bir haksızlık olduğunu belirtti.

        Bu konuda HDP içerisinde farklı görüşler olduğunu ifade edenKurtulmuş, "Farklı kanaatler var, farklı yerlerden etkilenenler var. Gerçekten HDP'nin içerisinde demokratik siyaseti kurumsallaştırmaya çalışanların olduğunu da görüyoruz. Doğrusu da budur. Barış diliyle, demokratik siyaseti kurumlaştıracak adımları atmasını biz her vesileyle HDP'li siyasetçilere tavsiye ediyoruz" diye konuştu.

        Ortada ayan beyan bir gerçek olduğunu vurgulayanKurtulmuş, şöyle devam etti:

        "Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakan iken önünde 3 tane seçim var. 2014'te 30 Mart seçimi, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 7 Haziran'daki genel seçimler. Şimdi bir siyasi parti düşünün 12 yıldır iktidarda olan bir siyasi lider düşünün, çok zor bir sürece giriyor üç tane seçimin arka arkaya sıralandığı bir yıllık sürecin içerisine giriyor ve bu süreç içerisinde Türkiye'nin en sıkıntılı, en zor, hakikaten çözümü en problemli sorunun çözmek için elini de kendi tabiriyle bütün vücudunu da taşın altına koyuyor. Bütün siyasi riskleri üzerine alarak 'bir kişinin dahi hayatını kurtarabilirsek bu Çözüm Süreci'ni gerçekleştirmek boynumuzun borcudur' diyor. Şimdi bu kadar siyasi riskleri, göz önünde bulundurmuş birisi, bu risklerin hepsini millet adına alarak ortaya çıkmış olan birisi ve bir siyasi hareket, AK Parti'yi kastederek söylüyorum, Allah aşkına neden masayı dağıtsın? Hem de bu riskli ortamları geçmiş olduğu bir dönemde neden masayı dağıtsın? Bunun ufacık bir mantıkla izah edilebilir tarafı var mı? Terörü tekrar canlandıran ya da HDP'lilerin tabiriyle terörle mücadele konusunu ortaya çıkaran durduk yerde AK Parti hükümeti değildir."

        "Ne oldu da 20 Temmuz'dan sonra birden bire terör örgütü eş zamanlı olarak birçok yerde hem de son derece hain ve sinsi saldırılarını gerçekleştirdi?" diye soranKurtulmuş, "Evet biz Türkiye'de barışın sağlanması hiçbir vatandaşımızın burnunun kanamamasını istiyoruz. Bunun için her türlü siyasi sorumluluğu üstümüze alıyoruz, bu başka bir şey ama dünyanın hiçbir yerinde hiçbir devlet, vatandaşlarının arasına huzursuzluk katmaya çalışan, kendisinin birliğini bozmaya çalışan, ülkeye karşı bir başkaldırı arayışı içerisinde olan hiçbir terör örgütüne müsamaha etmez. Dolayısıyla hakkaniyetli konuşsunlar, insaflı konuşsunlar" değerlendirmesini yaptı.

        Kurtulmuş, "Azgın nehrin yüzde 80'i geçilmişken, az bir kısmı kalmışken, bütün riskleri üzerine almış hükümet neden bu süreci neden berhava etsin, bunu izah edemezler" dedi.

        Terör örgütünün, çevre ülkelerdeki gelişmeleri de fırsat bilerek, "Nasılsa Türkiye'de bir hükümet kurulamadı, geçici bir hükümet sürecine doğru gidiyor, o süreç içinde geçici hükümet kurulursa, Türkiye hükümetsiz kalır, böyle saman çöpü gibi oradan oraya savrulan siyasi iradesizlik ortaya çıkar, biz de bundan istifade ederek adım atarız" düşüncesinde olduğunu belirtenKurtulmuş, bunun öyle olmadığının görüldüğünü aktardı.

        Kurtulmuş, hükümetin geçici bir hükümet olmakla birlikte terörle mücadeleyi etkin bir şekilde yürüttüğünü ve sonuna kadar götürmekte de kararlı olduğunu vurguladı.

        "Başkan olma ihtimalim ortadan kalktı öyleyse ben de masayı deviriyorum..."

        Sadece HDP değil, iktidarın muhalifleri tarafından da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 400 vekile ilişkin talebinin bir gerekçe olarak gösterildiği, Erdoğan'ın "400 vekili alamadım, dolayısıyla yeterli çoğunluğa ulaşamadım, Başkan olma ihtimalim ortadan kalktı öyleyse ben de masayı deviriyorum" dediğinin ileri sürülmesinin hatırlatılması üzerineKurtulmuş, bunun da bir akıl tutulması olduğunu belirtti.

        NumanKurtulmuş, şöyle devam etti:

        "Diyelim ki Tayyip Erdoğan başkan olmak istiyor. Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Cumhurbaşkanımızın başkan olmasının yolu Türkiye'deki demokratik süreçlerin sağlıklı şekilde devam etmesinden geçiyor. Terörün olduğu, demokrasinin korkular içerisinde hapsedildiği, demokratik süreçlerin işletilemediği bir ortamda, ne başkanlık sistemi ne yeni anayasa değişikliği konuşulabilir ne de kuvvetli, sağlıklı bir iktidar arayışından bahsedilebilir. dolayısıyla azıcık siyaseti bilenler bu argümanlarla konuşmazlar. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanımızın 400 vekil ya da yeni anayasa, başkanlık sistemi meselesindeki ortaya koyduğu tavır, kendi şahsıyla ilgili değildir. Şunu açıkça tekrarladı, hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz. Şu anda siyasette Türkiye'de ismi geçen, önde bulunan insanlar, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere Allah uzun ömür versin, büyük çoğunluğu 30 yıl 40 yıl sonra hayatta olmayacak. Allah aşkına biz baki olan bir milletin davasını, fani olan isimler üzerinden tartışabilir miyiz? Sayın Cumhurbaşkanı da hepimiz de bunu söylüyoruz. Hepimiz faniyiz, asıl olan Türkiye'de etkin bir yönetim modelinin tartışılabilmesidir."

        Bunun için anayasa değişikliğinin şart olduğunu tekrarlayanKurtulmuş, "Kaldı ki sadece yönetim modelinin değişmesi bakımından değil, Türkiye'de hangi konuyu tartışıyorsak o konunun çözümüyle ilgili o iş geliyor geliyor anayasal bir soruna dayanıyor. Dolayısıyla Türkiye'de bunu tartışmak, demokrasinin önünü açmanın gereğidir" dedi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 400 milletvekilini, anayasayı değiştirecek iradeyi ortaya koyacak 400 milletvekili olarak söylediğini aktaranKurtulmuş, şunları kaydetti:

        "400 vekil bir iki partiden bir araya gelebilir, tek partiden olabilir, iki üç partiden olabilir mühim olan anayasayı değiştirecek iradeye sahip olan 400 vekilin bulunmasıdır. Bütün bunlar açık ortadayken ve gayet güzel yürüyen süreçler mevzu bahisken, bunları berhava edenlerin, ya da onlara destek verenlerin, siyasi destek verenlerin bunu getirip yanlış bir algı operasyonu, Cumhurbaşkanı üzerinden kötü bir algı operasyonu şekline dönüştürmeleri en hafif tabiriyle insafsızlıktır. Böyle bir şey olmaz. Hiçbir ülkenin devlet başkanı, Cumhurbaşkanı kendi ülkesinde huzursuzlukların, demokratik ülkelerden bahsediyorum, olmasından kendi şahsıyla ilgili bir siyasi ikbal umsun, böyle bir şey olmaz. Bu mantığa aykırı bir şeydir, akıl tutulmasıdır bir algı operasyonudur ve Tayyip Erdoğan'ın şahsında bir cadı yaratma operasyonunun parçasıdır. Bunu kabul etmek mümkün değil, bunu söyleyenler bir daha gözden geçirsinler. Ancak meselesinin üzücü tarafı şu; sadece terör örgütüne müzahir olan sebepler değil, bazı siyasi partilerin mensupları, paralel yapının ve onların basın yayın organları gibi bazı örgütlü yapıların, terör örgütü ile organik bağı olmayan örgütlü yapıların, maalesef Tayyip Erdoğan karşıtlığında aynı safta buluşarak, örgütün menfaatlerine bir takım sözleri ortaya koyuyor olmaları da hiçbir şekilde kabul edilebilir, tolere edilebilir bir şey değildir. Tayyip Erdoğan'ı istemeyebilirsiniz, geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan'a oy vermeyebilirsiniz, ama kusura bakmayın Türkiye Cumhuriyetinin meşru cumhurbaşkanıdır, halkın yüzde 52'sinin oyunu almıştır. Yani 'ona karşı bir operasyon üretelim' diye terör örgütü ve ona müzahir güçlerin propaganda ağının içerisinde bulunmak, oradaki blokun içerisinde bulunmak hiçbir şekilde akla makul gelen bir şey değildir, asla da kabul edilemez."

        "28 Şubat çok açık ve ağır bir darbedir"

        28 Şubat sürecinin hatırlatılarak, "Bu döneme ilişkin 28 Şubat davası yürütülüyor. 28 Şubat'ın sivil ayağına yönelik de savcılık tarafından araştırmalar yapılıyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?" sorusu üzerine deKurtulmuş, "Maalesef 28 Şubat Türkiye'de üzerinde çok konuşulmuş ama hala hakikati tam manasıyla anlaşılamamış bir darbedir. Bu darbe lafını müsaade ederseniz çok açık kullanalım. Postmodern darbe vesaire laflarını da kaldıralım" dedi.

        28 Şubat'ın çok açık ve çok ağır bir darbe olduğunu yineleyen Başbakan YardımcısıNumanKurtulmuş, kendisinin Türkiye'nin darbeler tarihini iyi bilen birisi olarak Türkiye'deki darbeler içerisinde en etkilisinin 28 Şubat olduğunu düşündüğünü kaydetti.

        Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:

        "12 Eylül, 27 Mayıs, 12 Mart bunlar evet darbelerdi. Parlamentoyu kapattılar, başbakan idam edildi, siyasi partiler kapatıldı ama sonuçta birkaç yıl içerisinde 12 Eylül'ün, 12 Mart'ın, 27 Mayıs'ın siyasi sonuçları ortadan kaldırıldı. Bu üç darbede nihayeti itibariyle siyasi amaçlı bir darbeydi. Türkiye siyasetini değiştirmeye dönük bir darbeydi. 28 Şubat ise Türkiye'nin sosyolojisini değiştirmeye yönelikti. Tabii ki siyaseti değiştirdi, hükümeti indirdi... 28 Şubat'ta ilk sefer bu kadar kapsamlı şekilde medya ayağı vardı, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, bürokrasi ayağı vardı, tabii ki asker ayağı vardı. 2012'deki malum o ilk başvuruyu yapan arkadaşlarımı da burada anmak isterim, Sayın Şeref Malkoç, Teoman Rıza Güneri, Cafer Güneş eski Refah Partisi milletvekilleri ve diğer arkadaşlarımız 28 Şubat davasının açılmasına önayak oldular. O dosya açıldıktan sonra dosyanın önce askeri erkanla ilgili ayağı mahkeme edildi. O süre içinde yalnız savcılık sivil ayağı, medya ayağı ve STK ayağını ihmal etmeden ayrı soruşturma kapsamına koydu ama yargılama faslında sadece asker ayağını ele aldı. Şimdi, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi bu yargılamanın sivil, medya ve STK ayağını da soruşturmasını yapmış olduğu ayağı yargılamaya değer buldu. Bununla ilgili ilave ikinci adımını atmış bulunuyor. İzleyeceğiz, takip edeceğiz. Ayrıca bu dava açıldıktan sonra bine yakın müdahil 28 Şubat davasına eklendi."

        Yine birçok sivil toplum kuruluşlarının da topluca davaya müdahil olduğunu ve davayı yakinen takip ettiğini vurgulayanKurtulmuş, bu süreçte TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun ortaya koyduğu raporun son derece kapsamlı olduğunu da ifade etti.

        O rapora istinaden 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu süreçleri yürüttüğünü belirtenKurtulmuş, komisyonun Türkiye ekonomisine maliyetinin 225 milyar lira olduğunu ortaya koyduğunu anlattı.

        Kurtulmuş, "O dönemde Başbakanlık yapmış olan Sayın Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'ın bu davaya celpli olarak tanık olarak çağrılması da mahkemenin talepleri arasında. Bütün bunlar, inşallah bir devrin karanlık örtüsünü kaldıracaktır. Böyle bir dönemin hesabı verilmeden kapatılmamalıdır" diye konuştu.

        Ergenekon davası

        Yargıtay 16. Dairesi'nde görüşülen Ergenekon Davası'nın gidişatını nasıl değerlendirildiğinin sorulması üzerine deKurtulmuş, Türkiye'nin çok zor bedeller ödeyerek bu noktaya geldiğine işaret etti.

        Kurtulmuş, "Taraf tutmadan, 'şu mahkeme iyidir, bu mahkeme kötüdür, şunların yargılanması doğrudur, bunların yargılanması yanlıştır...'demeden Türkiye'de bütün bu dönem karanlık dönemler ve bu karanlık dönemlere ait iddialar, bunların hepsinin mahkeme önüne çıkarılması, bunların mahkemelerde bütün hakikatinin ortaya serilmesi, suçsuzların temizlenmesi, suçlu varsa da onların da cezalarını görmesi esastır. İnşallah Ergenekon'da da işin hakikati ortaya çıkar diye ümit ediyoruz" açıklamasında bulundu.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ