Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Bir Müslüman neden terörist olmayı seçer?

        Anıl EMRE / GAZETE HABERTÜRK

        Dün, İslam adına hareket ettiklerini iddia eden IŞID ve El Kaide gibi terör örgütlerinin varoluşlarını dayandırdıkları İslami anlayış olan Selefiliğin temel özelliklerini incelemiştik. Selefilik kendi içerisinde de farklılıklar gösteriyor. İlahiyatçı Prof. Mehmet Ali Büyükkara, tüm Selefilerin terörü desteklemediğini, hatta yukarıda saydığımız iki terör örgütü arasında bile büyük farklar olduğunu anlatıyor. İki örgüt arasındaki ‘dini yorum’ farkları aslında stratejik sebeplere dayanıyor.

        IŞID’in Ebubekir el-Bağdadi’den önceki lideri ve kurucusu kabul edilen ve 2006 yılında ABD’nin hava saldırısıyla öldürülen Ebu Musab el-Zerkavi’nin öne çıkan özelliği Şii düşmanlığı. El Kaide örgütü de Şiileri ‘kâfir’ olarak görüyor ancak Şiiler ya da Şiilerle ‘işbirliği’ içinde olan bazı Sünniler yerine, öncelikle İslam’ın asıl düşmanı olarak gördükleri ABD ve Batı ülkelerinin hedef alınmasını istiyorlar. Şii de olsa Müslüman kanı dökmenin İslam dünyasında kendilerine yönelik tepkiye yol açacağını düşünüyorlar. Zerkavi ise Şii cami ve merkezlerine saldırılar düzenleyerek, Şiilerin karşılık vermesini sağlamayı, bu sayede tüm Sünnilerin Şiilere karşı birleşeceğini düşünü- yor. Bunun da İslam’ın ‘pürifiye’ edilmesini sağlayacak bir iç savaşa yol açacağını düşünüyor. Irak El Kaide’si olarak ortaya çıkan ancak daha sonra bu örgütten kopan, 2013 yılında da hilafet ilan eden IŞID’in hayalinde yatan da bu şekilde bir İslam iç savaşı.

        KİMLER RADİKALLEŞİYOR?

        Günümüzde İslam adına hareket ettiklerini iddia eden radikal örgütlere dünyanın her yerinden katılımlar var. Ortadoğu ülkelerinin yanında başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri, Kafkaslar, Çin ve çeşitli Afrika ülkeleri radikal terör örgütlerine katılımın olduğu ülkeler olarak gözümüze çarpıyor. Katılanların profilleri de en az geldikleri ülkeler kadar farklı. Dünyadaki örnekleri incelediğimizde karşımıza Londra’da Harry Potter okuyarak ve Beatles dinleyerek büyüyen genç kızlardan, Batılı yaşam tarzını reddeden köktendinci genç adamlara, rap yıldızları ve boksörlerden sabıka kaydı kabarık eroin bağımlılarına kadar nadir rastlanacak genişlikte bir insan yelpazesi çıkıyor.

        Türkiye’ninsayılıterör uzmanlarından Prof. Dr. Ercan Çitlioğlu’na göre, katılanların profilleri birbirinden ne kadar farklıysa motivasyonları da en az o kadar farklı: “Terörizmin genel karakterinde bu vardır. İngiltere’den IŞID’e katılan biriyle Afganistan’dan katılan birinin hikâyeleri, onları katılmaya iten sebepler aynı değildir.” Peki katılma sebeplerinden genelde göze çarpanlar neler? “Katılanlar içerisinde macera arayanlar var, psikopat eğilimli olanlar var, para ve ‘ganimet’ peşinde koşanlar var, oradaki vahşeti ve cariye pazarlarını görerek şiddet ya da cinsellik anlamında bastı- rılmış sapkın duygularını tatmin etmek isteyenler var. İslam adına savaşacağına inandığı için cihadist motivasyonlarla gelenler, dini hassasiyetleri sömürülenler, sapkın bir din yorumuna inananlar var. Özellikle IŞID en fazla insana ulaşabildiği için en geniş yelpazeyi barındıran örgüt olarak karşımıza çıkıyor.” Ancak Türkiye’den katılımlarla ilgili bir eklemede bulunuyor: “Türkiye’den macera veya bu bahsettiğim tatminsizliği gidermek için katılanların neredeyse hiç olmadığını düşünüyorum. Buradan katılım daha çok dini dürtü ve gerekçelerle oluyor.”

        RADİKALLEŞENLERİN PROFİLİ

        Türkiye’de terörle ve radikalleşmeyle mücadele konusunda politika üretmek amacıyla kurulan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ndan üst düzey bir yetkiliye, ülkemizde radikalleşenlerin profilini sordum. İslam dini adına hareket ettiklerini iddia eden örgütlere katılanlara dair yaptıkları çalışmanın sonucunda karşımıza çıkan profili şöyle tanımlıyor: “Eğitim seviyelerinin düşük olduğu net. Özellikle dar gelirli ve çok çocuklu ailelerden katılımlar oluyor. Toplumla sosyal bağları kuvvetli değil. Bu sebeple kimlik bunalımını ve arayışını daha yoğun şekilde yaşıyorlar. Dini bilgileri zayıf. Dinin aşırı yorumlarından etkilenmeye bu sebeple açıklar. Özellikle düzenli bir işi ve düzenli bir geliri olmayan kişiler bu süreçlere daha çok dahil oluyorlar. Kendilerini toplum içinde güçsüz hissedenlerin, IŞID’in propaganda videolarında gösterilen sözde ‘kahraman’lardan olabilme arzusu duyduğu da bir gerçek.”

        Prof. Çitlioğlu, bu profil içerisinde özellikle ergenlik çağındaki çocukların ağırlıkta olduğunu anlatıyor: “İsyankâr duygulara sahip, kendini kanıtlama ihtiyacı hisseden, dini duygularını da protestliklerini dışa vurmada kullanan gençler aşırı uçlara rahatlıkla kayabiliyorlar, kandırılmaya daha açık oluyorlar.” Çoğunluğu her ne kadar gençler oluş- tursa da yapılan araş- tırmalar orta yaşlı, evli ve çocuklu, düzenli bir iş sahibi insanların da bu tarz örgütlere katıldıklarını ortaya koyuyor. Prof. Çitlioğlu’na göre bu alışılmadık bir durum değil: “HSBC Bankası’nı havaya uçuran El Kaide militanı, 35 yaşında evli ve 2 çocuk sahibiydi.” Ancak bu tarz katılımların gençlere göre çok farklı motivasyonlarla gerçekleştiğini söylüyor. “Buna ‘adanmış kimlik’ denir. Siz bir şeye inanabilirsiniz. Ama bu inancı hayatınızın merkezine koyuyorsanız, bu sizin tüm eylemlerinizi şekillendiriyorsa, böyle bir adanmışlık size tüm hayatınızı geride bıraktırabilir.”

        BAZI DİNDAR GENÇLER NEDEN TERÖRİST OLUYORLAR?

        Peki dindar bir insanı bir terör örgütüne katılacak kadar radikalleşmeye iten tam olarak nedir? Ülkemizin önemli psikologlarından Prof. Doğan Şahin, ‘varoluş- larını tehdit altında hissedenlerin’ radikalleşmeye çok daha yatkın olduklarını ifade ediyor. “Yaşam tarzlarının tehdit altında olduğunu düşünen insanlar daha kolay radikalleşirler.” Ortadoğu’daki birçok sorunun temelinde yatan Sünni- Şii çatışmasının bölge halklarının ciddi bir kısmını bu hissiyata itelediği aşikâr. Devlet mekanizmasının zayıf olduğu ya da tamamen çöktüğü ülkelerde, kendisi ve ailesinin güvenliğinden endişe duyan, inancından veya mezhebinden ötürü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını düşünenlerin radikalleşmesini anlamak daha kolay olabilir. Peki Avrupa’da yaşayan Müslümanların radikalleşmesini nasıl açıklamak gerekiyor?

        Prof. Şahin’e göre insanların kimliklerini tehdit altında hissetmeleri için hayatlarını tehdit altında hissetmelerine gerek yok: “İslamofobi Batı’da ciddi bir sorun. Müslümanlar ayrımcılığa maruz kalabiliyor, hayatın her alanında ötekileştiriliyorlar.”

        Geçtiğimiz aylarda söyleşi yaptığım eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’a aynı soruyu yönelttiğimde, İngiltere’deki Müslümanların radikalleşmesinin, ‘uyum sorunu’ yaşayıp yaşamamalarıyla ilgili olduğunu söylemişti. “Genele baktığı- nızda Pakistan kökenli Müslüman çocukların okulda daha başarısız olduklarını görüyorsunuz. Beyaz çocukların arkasında kaldıkları gibi, Hindistan kökenli Müslüman çocukların da arkasında kalıyorlar. Ve radikalizme daha çok bunların kaydıklarını görüyoruz. Çünkü kültürel anlamda uyum sağlamakta daha çok zorlanıyorlar. Uyum sağlayamayınca antisosyal eğilimler gösterenler, suça bulaşanlar, terörizme sempati duyanlar olabiliyor.”

        Geçtiğimiz haftalarda gazetemize konuşan ünlü Fransız sosyolog Alain Touraine, ‘Avrupa İslamı’nın teolojik zayıflığını’ başlıca bir unsur olarak tespit ediyor: “Avrupa’daki dini öğretiler, İslam dünyasının geneline göre müthiş bir zayıflık gösteriyor. Avrupalı gençler cihada gidiyor ama büyük çoğunluğu Kuran’ın ne dediğini bile bilmiyor.” Dini cehalet, radikal fikirlerin kolay kabul edilebilmesine yol açıyor. Ünlü İslam bilimci Ahmed Akbar, Avrupa’da yaşayan Müslüman toplumlarındaki kanaat önderlerinin, gençlere rehberlik etmeyi başaramadığını anlatıyor: “İmamların birçoğu yurtdışından yeni gelmiş, Avrupa kültürünü tanımayan insanlar. Çoğu yaşadıkları ülkenin dilini de bilmiyor. Yani Avrupalı bir genç olarak alkol, cinsellik, adaptasyon sorunları gibi meseleleri tartışmaya çalıştığınızda size verecek pek bir cevapları yok. Aileler de ekonomik olarak varolma mücadelesi verirken, bu gençler kendilerini dinleyecek, yol gösterecek pek kimseyi bulamıyorlar.” Her boşluğun bir şekilde doldurulduğu gibi, bu gençleri dinleme ve yol gösterme rolünü de radikal örgütler üstleniyor.

        YARIN: TÜRKİYE’DEN IŞİD VE EL KAİDE GİBİ ÖRGÜTLERE KATILIMLARIN SEBEBİ NEDİR? İNTERNET RADİKALLEŞTİRMEDE NASIL BİR ROL OYNUYOR? ‘DİJİTAL CİHAT’

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ