Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Türkiye’de yaşayan dindar bir birey neden radikalleşir?

        Anıl EMRE / GAZETE HABERTÜRK

        Dünkü yazımızda dünya genelinde Müslümanların radikalleşmelerinin gerekçeleri olarak saydığımız sorunların hiçbiri Türkiye’de yok. Yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde bir Müslüman’ın dini kimliğinden ötürü ötekileştirilmesi söz konusu değil. Ne bazı Ortadoğu ülkelerindeki gibi zayıf bir devlet mekanizmasının yarattığı güvensizlik ortamından ne de yok olma korkusundan söz edilebilir. Peki Türkiye’den IŞID ya da El Kaide gibi örgütlere katılanların ana motivasyonu nedir?

        TÜRKİYE’DEN KATILIMLAR

        Araştırmacı Nevzat Çiçek geçtiğimiz yıl gazetemiz için kaleme aldığı yazı dizisinde, 2008 yılında El Kaide terör örgütü ABD İstanbul Başkonsolosluğu’na saldırdığında yaptığı analizi hatırlatıyordu: “El Kaide’nin özellikle Kürt illerinden destek görmesinde iki unsur çok etkili oldu. İlki, Hizbullah geleneğinden gelen ve silahlı mücadeleyi benimseyen örgüt üyelerinin silahlarını yeraltında muhafazaları ve sonrasında ortaya çıkan boşlukta bir kısmının hücre örgütleme yoluna gidip bu hücrelerin “El Kaide üst yapısına” dahil olmalarıydı, zira dernekleşme üzerinden yasal hareket etmeyi kabul etmediler. İkinci önemli unsur ise ABD’nin Irak işgali sonrasında “Cihat” için Irak’a gidip orada savaşan militanların El Kaide’yle temasta olmalarıydı. Bu iki yapıya daha farklı silahlı yapıların eklenmesi El Kaide’nin Türkiye’de büyümesine yol açtı.” Bu altyapının birkaç yıldır IŞID’e katılımlara da zemin olmasının, çok sayıda gencin, Çiçek’in deyimiyle ‘pamuk toplamaya gider gibi IŞID’e katılmalarına’ neden olduğunu tespit etmek mümkün.

        İlahiyat Profesörü Mehmet Ali Büyükkara, komşu ülkelerdeki ve İslam dünyasındaki gelişmelerin yol açtığı manzaraları işaret ediyor. Bu aşağı yukarı her ülkeden katılanların öne sürdükleri bir motivasyon: “Ortadoğu’daki gelişmeler, savaşlar, dikta rejimleri ve Müslümanların zulme uğradığı algısı. Irak işgali, Esad yönetiminin katliamları ve yıllardır süren Filistin sorununun yol açtığı manzaralar. Tüm bunlar Müslümanlar adına savaştıklarını iddia eden örgütlere çekebiliyor insanları.” Asıl sebebi ise ülkemizde ‘geleneksel cami merkezli dindarlığın zayıflamasıyla açılan boşluğu radikalizmin doldurması’ olarak tarif ediyor: “Eskiden dindar gençler mahalle camisinin etrafında toplanırlardı, büyüklerin lafı dinlenirdi, cami cemaatinin gözü önünde olunurdu. Buralarda bugün gördüğümüz anlamda radikalleşmeye yer yoktu. Geleneksel yapıların çökmesiyle yerini sanal cemaat yapıları aldı. İnsanlar internet üzerinden sanal cemaatlerle küresel düzeyde bağlantı kurabiliyor. Şiddet içerikli vaazlara olduğu kadar, profesyonelce çekilmiş özendirici propaganda videolarına erişim mümkün. Bunlar gençlere çok çekici geliyor. O anda yerel birkaç nokta devreye giriyor ve bu gençleri o tarafa çekebiliyor.”

        "İSTANBUL HENÜZ FETHEDİLMEDİ"

        İslam’ın yaşanabilmesi için devletin mutlaka İslami prensiplere göre yönetilen bir din devleti olması gerektiğine ve bu sebeple Türkiye’de gerçek İslam’ın yaşanamadığına yönelik inanış, birçok din bilimciye göre ülkemizdeki dini radikalleşmenin ana çıkış noktası. Eğitim seviyesinin düşüklüğü ve sağlıksız din eğitiminin yol açtığı bu inanış, yine eğitimsiz kesimleri ağına çekmeyi başarıyor. ‘Türkiye’de gerçek İslam’ın yaşanmadığı’ propagandasına gazeteci Mehmet Akif Ersoy çarpıcı bir örnek veriyor. IŞID’in Türkçe olarak çıkardığı Konstantiniyye adlı dergideki bir yazıda Hz. Muhammed’in “İstanbul bir gün mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisine yer verildiğini belirten Ersoy, IŞID’e göre İstanbul’un henüz fethedilmemiş, dolayısıyla söz konusu müjdenin henüz gerçekleşmemiş olduğunu, bunun kendileri tarafından gerçekleştirileceğini ifade ettiklerini anlatıyor.

        DİJİTAL 'CİHAD'

        Tüm dünyadan IŞID terör örgütüne katılanların büyük çoğunluğu 10’lu yaşlarının sonlarında ve 20’lerinin başlarındaki gençler. Araştırmalara göre gelişmiş ülkelerde bu yaş nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı internet kullanıcısı, yüzde 70’i bir sosyal medya hesabına sahip ve ortalama olarak internette geçirdikleri süre haftada yaklaşık 20 saat. Zamanlarının büyük bir kısmını internette geçiren gençleri hedefleyen bir örgütün, başarılı bir internet ve sosyal medya kampanyası yürütmeden bugünkü büyüklüğüne ulaşması düşünülemezdi. Arap dünyasının ünlü gazetecilerinden Abdel Bari Atwan, bunun “7. yüzyılın idealleriyle yaşamaya inanan Selefiler için ciddi bir çelişki gibi görünebileceğini, ancak global cihadçı hareketlerin zamana ayak uydurmalarının hayatta kalmalarının ön koşulu” olduğunu söylüyor. “80’lerde televizyonları parçalayan Taliban bağnazlığının yerini 90’larda müritlerine e-posta yoluyla ulaşan, 2000’lere gelindiğinde ise kendi web sitesini kuran El Kaide’ye, son yıllarda ise sosyal medyayı eleman ‘devşirmek’ için kullanan IŞID’e bıraktığını” anlatıyor.

        2005 yılında Youtube’un ortaya çıkmasıyla her şey değişti. Dijital kamerayla filme alınarak arka fonuna hamasi şarkılar yüklenen intihar saldırısı videoları ve şiddeti öven ‘vaazlar’ internette yayılmaya başladı. İlerleyen yıllarda sosyal medya siteleriyle tanışan El Kaide, açıklamaları ve paylaşımları örgüt adına yapıyordu. IŞID’de ise her örgüt üyesi kendi kanallarından paylaşımlarda bulunuyor. Skype gibi uygulamaları potansiyel üyelerle konuşmak ve onları örgüte çekmek için kullanıyorlar. Facebook ve Twitter’daki paylaşımlarını ‘beğenenlere’ ya da yorum yapanlara önce bu platformlar üzerinden daha sonra da denetlenmesi imkânsıza yakın olan WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamaları üzerinden ulaşıyorlar ve sohbete başlayarak örgüt propagandası yapıyorlar. Trending topic olan hashtag’leri, propagandalarını maksimum sayıda insana ulaştırmak için kullanıyorlar. Hedeflerinin başında katılımları artırmak olan örgütün bu iş için tam zamanlı olarak kullandığı ‘sosyal medya militanları’ var. New York Times Gazetesi’nde incelenen bir vakada, bir IŞID üyesinin Amerikalı bir genç kızı örgüte çekebilmek için onun saat dilimlerine uygun yaşadığı, gece 11’den sabah 6’ya kadar sosyal medya üzerinden genç kızla sohbet ettiği tespit edilmiş. Brookings Enstitüsü’nün mart ayında yayınladığı bir araştırmada IŞID’e ait her Twitter hesabının ortalama 1000 takipçisi olduğu, 2014 yılının eylül ve aralık ayları arasında sitedeki yaklaşık 50 bin hesabın militan ve sempatizanlar tarafından kontrol edildiği belirtiliyor. Hesaplardan atılan twit sayısının günde 1 ile 200 arasında değiştiğinin belirtildiği araştırmada, paylaşımlardan 5’te 1’inin İngilizce, 4’te 3’ünün Arapça yapıldığı ifade ediliyor.

        MÜCADELENİN YENİ CEPHESİ: SOSYAL MEDYA

        İnternet üzerinde radikalleşme son zamanlarda daha da tehlikeli bir hal almış durumda. Artık sorun sadece sözde ‘cihada’ katılmak için Suriye’ye gidilmesinde de değil. Pekâlâ bilgisayarlarının başından kalkmadan radikalleşen bireyler, yaşadıkları ülkelerde terör saldırıları düzenleyebiliyorlar. ‘Yalnız Kurt’ olarak tanımlanan bu teröristlerin tespit edilmeleri çok daha zor. Dolayısıyla radikalleşme ile mücadelede internet çok önemli bir cephe haline gelmiş durumda.

        Terörle mücadele programları dünyada birçok ülke tarafından örnek alınan İngiltere’de, internetteki radikal içeriklerin temizlenmesi için polis teşkilatında özel bir birim var. Yüz binlerce bu tarz içeriğin internetten temizlenmesi sağlanmış. Amerikan Dışişleri Bakanlığı sosyal medyada yürüttüğü Think Again Turn Away (Bir Daha Düşün ve Vazgeç) kampanyasıyla IŞID gibi örgütlerin saçtıkları dehşete ve İslam’la bağdaşmayan uygulamalarına dair bilgileri sosyal medyada paylaşıyor. Ancak bunun akıllıca bir strateji olup olmadığı konusunda tartışmalar var. Önceki yıllarda El Kaide tarafından internetten yayınlanan Inspire (İlham Ver) isimli dergi, bomba yapma ve sivilleri öldürme yöntemleri üzerine önerileriyle dünya basınının gündemine oturmuş, dergiyle ilgili sayısız haber çıkmıştı. Bu medya ilgisi olmasa derginin hiçbir zaman kaale alınmayacağını ve takipçi bulamayacağını söyleyen, haberleştirmenin propagandaya yol açtığını belirten çok sayıda uzman var.

        Bu mücadelede en önemli görev sosyal medya şirketlerine düşüyor. Brookings Enstitüsü’nün raporuna göre Twitter’in geçtiğimiz eylül ayından beri binlerce hesabı kapatması sayesinde, IŞID’in ismi kullanılarak atılan twit sayısı günde 40 binden 5 bine kadar düşmüş. Raporda, grubun iç yazışmalarında bunu nasıl bir ‘felaket’ olduğunun konuşulduğu belirtiliyor.

        Ülkemizde internetteki radikalleşme faaliyetlerini önlemeye yönelik çabaların ne durumda olduğunu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ndan (KDGM) üst düzey bir yetkiliye sordum. “İstihbarat birimleri bu konuyla yakından ilgileniyor, bu tarz materyallerin kaldırılması ve bu tarz sitelerin kapatılmasıyla ilgili önemli adımlar atıldı. İnternetin kontrol altında tutulabilmesi kolay değil. Özellikle yabancı ülkelerden yayın yapan siteler için de Türkiye’nin girişimde bulunması uzun zaman alan bir süreç. Ama bulunuldu ve bulunulmaya devam ediliyor.”

        KDGM yetkilisi internetteki radikal malzemenin ciddi bir tehdit olduğunu ancak Türkiye’de militanların daha çok bire bir yaklaşımla gruba eleman topladığını tespit ettiklerini belirtiyor. Örgüte katılanlar akrabalarını, arkadaşlarını ya da dini hassasiyetleri yüksek olan komşu veya tanıdıklarını ‘sohbetlere’ davet ediyor. Kitap evlerinde, çay ocaklarında, sözde yer altı ‘cami’lerinde yapılan sohbetlerde radikal vaazlara ve propagandaya maruz kalan birey, mesafesini hemen koyamaz ve bu insanlarla görüşmeye devam ederse zamanla bu grupların ağına düşmesi ve radikalleşmesi çoğunlukla kaçınılmaz hale geliyor.

        YARIN: NASIL RADİKALLEŞİYORLAR? ADIM ADIM TERÖRİZME KAYIŞ SÜRECİ. ŞİDDET GEÇMİŞİ OLMAYAN GENÇLER NASIL KAN DONDURAN SUÇLAR İŞLEYEBİLİYOR?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ