Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Sur ardında yaşananlar...

        Muharrem SARIKAYA / GAZETE HABERTÜRK

        Kum torbaları arkasında elleri tetikte bekleyen polisin oluşturduğu barikat önünde duvara yaslanmış bedeni titriyordu. Henüz yirmisine girmemiş genç kıza ismini sordum. Bedeniyle ritmik titrek ses tonuyla “Dorşin...” dedi. Sakinleştirmek amacıyla sözü uzattım, “Ne anlama geliyor?” diye sordum. Çilli burnunun iki yanında kocaman açılan kara gözleri çaresizce baktı: “Çevresi, etrafı yeşil demek...” Öğrencisi olduğu Dicle Üniversitesi’nde bir dersinin final sınavı için evden çıkmış. Geri dönmek istediğinde İnönü Bulvarı ile Gazi Caddesi’nin kesiştiği polis noktasından geçememiş. Polisin, “Yasak... Karar alındı içeri girmek yasaklandı...” sözüyle karşılaşınca, kitapları, naylon poşet içinde iki pide, on kadar mandalina ile barikatın başladığı duvarın dibinde kalmış. Yanına vardığımda dokunsan ağlayacak durumdaydı. Silah seslerinin yükseldiği bir ortamda Ankara alışkanlığı ile kravat takıp sokağa çıkmış halimden de çekindiğini hissettirmekten geri durmadı. Kendimi tanıttım, yüzüme baktı, “Birkaç yazınızı okumuş, sizi televizyonda izlemiştim” dedi. Yüzündeki gerginlik yumuşadı, sohbete başladı.

        "ANNE SINAVIM VARDI"

        “Daha önce arama yaparak mahalleye giriş çıkışa izin veriyorlardı. Bugün üniversitede final sınavım vardı, çıktım, ama şimdi yasak gelmiş, içeri almıyorlar. Annem ve kardeşlerim evde. Bense ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyorum...” Tam da bu sırada cep telefonu çaldı, arayan annesiydi; duyacağımız yükseklikte “Neredesin, nereye gittin, niye evde değilsin?” diye bağırıyordu. Dorşin’in cevabı kısa ve öz oldu: “Anne sınavım vardı; girmesem okul uzayacaktı...” Telefonu kapattı, nerede kalacağını sordum, “Bir yakınım var. Annem de onun yanına gitmemi istedi” deyip, silah sesleri arasında derin sessizliğe gömüldü.

        24 BİN KİŞİDEN 2 BİN KİŞİ KALDI

        Silah sesleri yükseldikçe Sur’un sokağa çıkma yasağı olan mahallelerinden hızlı adımlarla gelen insan sayısı da arttı. Ellerinde bir büyük naylon torba, çocuklarının sırtlarında ise okul çantaları... Omuzlarında veya ellerinde ise battaniyeye sarılmış birkaç ev eşyası... Bölgede hendeklerin kazıldığı, ardından sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 24 bin nüfuslu ilçede şu an yaşamaya çalışansa 2 bin kişi... Göç edenlerin bazısı başka mahallede ev tutmuş, bir kısmı da akrabalarına sığınmış. Ancak sokağa çıkma yasağı dördüncü haftasına girince, akraba yanında kalmak da sorun olmuş. Çoğu ev bulma derdine düşmüş, bazıları da valiliğin gösterdiği otellere taşınmış. Eşi, kızları ile mahalleyi terk etmekte olan Samet Altıntaş da bunlardan biri. Yeni ev tutmuş, çocuklarını dışarı çıkarmak için dönmüş, şimdi evinden yanına alabildiği birkaç parça eşyayla taşınıyor... Sur Belediyesi’nin astığı “Dest Nedin Vina Me... (İrademden elini çek)” yazan pankartın altında sohbete başladık. “Yine biz şanslı sayılırız, evimiz çatışmanın yoğun yaşandığı alanın biraz dışarısındaydı. Yine biz evden çıkabiliyoruz, ya çatışma arasında kalıp çıkamayanlar!...”

        "KULAĞIMI İKİ ELİMLE SIKICA KAPATTIM"

        Kamile Elçek günlerdir çatışmanın ortasında kalanlardan... Gece yarısı silah sesleri yoğunlaşmış, kapısının önünde saatlerce sürmüş. Kucağındaki bebeğinin başını battaniye ile örtüp yanındaki küçük kızını gösterdi, “Çocuğun psikolojisi bozuldu” dedi. Annesine sarılmış 11 yaşındaki Cemile Elçek ise devamını getirdi: “Penceremizin önünde silah sesi çok fazlaydı, ben de kulaklarımı iki elimle kapatıp, başımı yastığın altına soktum... Bir de dua ettim. Ama yine duyuyordum.” Çöp yığınları arasında yol boyunca karşılaştığım Suzan-İslam İçten, damadı hapiste olan Filiz Aras, oğlunun mahallede yeni kurduğu işletme için harcadığı 70 bin lira borca yanan Melek İbiçeker, ekmek alma derdindeki Medine Uzin’in de sözleri diğerlerinden farklı olmadı. Hepsi “Barış yeniden sağlansın” diye başlıyor, nasıl olacağı sorulduğundaysa “Çatışarak değil, konuşarak” deyip susuyordu.

        "YİRMİ YIL SONRA AYNISINI YAŞIYORUM"

        Mahallede yaşayanların hemen hepsi benzer sorunu 20 yıl önce de tecrübe etmiş. O gün kırsalda köy boşaltma ile sonlanan çatışma ortamı, kaçıp geldikleri Diyarbakır’ın ortasındaki Sur Mahallesi’nde yine karşılarına çıkmış. PKK’nın gençlik örgütlenmesi YDG-H’nin hendek kazıp, kepenk kapatması sonrası başlayan sokağa çıkma yasağı, göçü artırmış, 22 bin kişi evini terk etmiş. Sokağa çıkma yasağının 28’inci gününde 4 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 52 güvenlik görevlisinin yaralandığı Sur’da etkisiz hale getirilen terör örgütü mensubu sayısı 44’ü bulmuş. Ocak ayından bu yana da 171’i şehit olmak üzere, 195’i militan, 157’si sivil 523 kişi hayatını kaybetmiş. Nitekim, “Yirmi yıl sonra aynısını yaşıyorum” diye söze girdi Mehmet Ekin... Terör arttığı için 1994’te boşaltılan Lice kırsalından 6 nüfusla göç edip Sur’un Savaş Mahallesi’ne yerleşmiş. Komşularının büyük bölümü de sokağa çıkma yasağının ilan edildiği Sur’daki 6 mahalleye, çevre kent ve ilçelerdeki köylerden benzer nedenlerle kaçıp yerleşmiş. Mehmet Ekin, aylığı 70 lira civarında olan ucuz kiranın da birçok işyerinin orada olmasının da yoksul halkın tercihinde önemli faktör olduğu inancında. Salih Bozdağan ise “çekçek” denilen iki tekerli büyük el arabalarıyla toptancıların merkezindeki mahallede hamallık yapıyor, çoğunluk yoğun emek verilen işlerde çalışıyor.

        OTELLER BİR AYDIR KAPALI

        Bazıları da kuruyemişçi Cezayir Esen gibi atadan dededen mahallenin eşrafından... Diyarbakır turizminin merkezi semte giriş çıkış kısıtlanınca bölgedeki banka şubeleri dahil hepsi kepenk kapatmış. Binaların arasından süzülüp gelen kış güneşinin altında çevreye yayılmış çöplerden yükselen kokuya aldırmadan yan yana dizilmiş dertleşirken buldum Ekrem Kaya’yı... Kaya, bölgedeki 20’den fazla otelden biri olan Kaya Oteli’nin sahibi olduğunu söyledi. Bir aya yakın süredir kapalı olduğunu, tek müşterisinin kalmadığını belirtti. Mahmut Uygun, “Ben de otel sahibiyim” deyip karşımızdaki Derya Oteli’ni gösterdi. Ferhat İnal ise kepengi kapalı olan elektrik-elektronik malzemesi satan dükkânını başıyla işaret etti, “Kontrol için geldim” dedi.

        TOPTANIN KALBİ

        Ticarethanelerin de yer aldığı, sokağa çıkma yasağı ilan edilen alan sadece Diyarbakır’ın değil, bölgenin tekstil, giyim, toptan gıda, ayakkabı, terlik toptancılarını barındırıyor. Ayrıca, çok sayıda kadın giyim atölyesine de sahip. Hepsi kapanmış, birçoğu içerdeki mallarını polis gözetiminde çıkarıp başka alanlara taşımış. Deposunda çok daha fazla malı olanlarsa öylece bırakmış. Çatışma azaldıkça parçalar halinde gelip almaya çalışmış. Kuruyemiş dükkânı sahibi Cezayir Esen, “Bir aydır derdimizi anlatmadığımız yer kalmadı, ama çare bulan yok” diye söze girdi. Anlattığına göre, terör tazminatıyla ilgili girişimleri olmuş, hükümetin vergi ve sigorta ödemelerini öteleyen kararını da dikkatlice dinlemiş. Ancak Sur’da esnafın beklentisi bunun ötesinde mağduriyetlerini giderecek adımların atılması.

        ÇATIŞMAYA ADRES TAŞIYANLAR

        Esnaf hem psikolojik hem de maddi sorunla kıvranıp derdine çare ararken, bundan faydalanmak isteyen fırsatçılar da türemiş. Valilik kaydına göre daha önce bölgede Vergi Dairesi’ne kayıtlı 1100 kadar ticari kuruluş varken, son dönem bu sayıda dikkat çeken artış olmuş. Esnafa yüksek miktarda yardım yapılacağını vergi, sigorta borçlarının kaldırılacağını duyan bazı kişilerse işyeri adreslerini kâğıt üzerinde sokağa çıkma yasağının uygulandığı, çatışmanın yoğun yaşandığı mahalleye taşımış. Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Ahmet Sayar, ‘fırsatçı’ davranışların sadece vatandaştan değil, bankalardan da geldiğini belirterek, “Bankalar risk bölgesi görüyor, bankalardaki nakit karşılığı kullanabileceğimiz kredi limitini dahi kullandırmıyor. Malımızı çok düşük değerden ipotek ediyor” dedi.

        KAPANAN İŞYERLERİ

        Bölgedeki 361 işyerinin kapatma kararı bildirdiğini, 56’sının kapandığını söyleyen Sayar, “7 Haziran öncesi bir ihtimal yazın deselerdi, bugün gelinen noktayı hiçbirimiz öngörüp yazamazdık” deyip ekledi: “Herkes birbirini barışı bozmakla suçluyor. Eğer TBMM’de bir gözlem heyeti oluşturulmuş olsaydı bunlar yaşanmazdı. Bugün gelinen noktada hendek ile özyönetim istenmesi de bunun üzerine devletin sokağa çıkma yasağı koyup bariyeri yükseltmesi de yanlış. İki yanlış ile doğru bulunmaz.”

        TEPKİ ARTIYOR...

        DOĞU ve Güneydoğu’daki işadamları ve sanayicileri bir çatı altında toplayan DOGÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu bugüne kadar Ankara’da 3 kez hükümet yetkilileriyle bir araya geldiklerini aktardı. Bankaların ipotekler ve krediler başta olmak üzere bölgedeki tüccara ve işadamlarına acımasız davrandığını, mallarını yok fiyatına ipotek ettiğini, hakları olan kredileri vermediğini vurguladı. Sokağa çıkma yasağının devam etmesi halinde tepkinin artacağına dikkat çeken Bedirhanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Örgüt hendek ve çatışma ile hükümeti müzakere masasına çekmeyi hedefliyor. Suriye’de elde ettiklerini buraya yansıtıyor. Biz diyalog kapılarını açarak bir zemin yaratmak istedik, olmadı. Bunun bir süre sonra uluslararası etkileri de olur.” Şehirleri çatışma alanına döndüren bu sürece nasıl gelindiği, PKK’nın hedefinde olanlar ve devletin güvenlik perspektifini değiştirip buna göre örgütlenmesi süreçlerine yarın değineceğiz.

        YARIN: ‘KIRA DAYALI ŞEHİR SAVAŞI’ STRATEJİSİ VE ÖZYÖNETİM İLE PKK NEYİ HEDEFLEDİ? DEVLET GÜVENLİK PERSPEKTİFİNİ NASIL DEĞİŞTİRDİ?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ