Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika CHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Ombudsman'a şikayet etti

        Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafsızlık yeminine aykırı tutum ve davranışlarından dolayı Kamu Denetçiliği Kurumu'na (Ombudsman) başvuruda bulundu.

        Tezcan'ın başvuru dilekçesi şöyle:

        "Anayasa'nın 74, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun 1, 3, 5, 17 ve 20 nci maddeleri uyarınca hazırladığımız bu dilekçemizle, Anayasa'nın 14, 101/son (Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği sona erer), 103 (Cumhurbaşkanı görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde and içer: “.... Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma.. Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine andiçerimö), 104 ve 105 inci maddeleri kapsamında, görev ve sorumluluklarına, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda ettiği yemine uygun tutum ve davranışlarda bulunmayan, her fırsatta tarafsızlıkla bağdaşmayacak tarzda özellikle de Cumhuriyet Halk Partisini, Liderini, Milletvekillerini hedef alan asılsız isnat ve ithamlarda bulunmaktan imtina etmeyen, AKP'nin bir üyesi gibi davranan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılarak, gereğinin icrasını talep etmekteyiz.

        Kurumunuz mevzuata göre, kamu idarelerinin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak görevini haiz Anayasal bir organdır (6328 sayılı Kanun, m.1, 5). Bu çerçevede merkezi yönetime dahil tüm kamu idareleri, ezcümle yürütme ve bu organ içerisindeki Cumhurbaşkanlığı makamı da denetim kapsamındadır (6328 sayılı Kanun, m.3, AY.m. 101 vd.). Cumhurbaşkanı yönünden; sadece tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler yönünden sınırlama getirilerek, bunlar kurumun görev alanı dışında bırakılmıştır (6328 sayılı Kanun, m.5/2a). Bu son düzenleme Anayasanın Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 104 üncü maddesi ile bağlantılı olup, 105 inci maddede yer alan sorumsuzluğun öngörüldüğü işlemlerle sınırlıdır. Cumhurbaşkanının tutum ve davranışları ise sınırlama dışında tutulmuş olup, Kurumunuzun denetim yetkisi içindedir.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2014 tarihinde halkoylaması sonucu seçilmiş ve 29 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda namusu ve şerefi üzerine yemin etmiştir. Ancak geçen süreç içerisinde bu yeminine hiç bir surette bağlı kalmamış, özellikle seçim dönemlerinde toplantı, miting ve açılış törenleri düzenlemiş, AKP lehine, diğer siyasi partilerin aleyhine her fırsatta propaganda yapmış, siyasi partiler arasındaki fırsat eşitliğini, seçimlerin dürüstlüğünü ve tarafsızlığını ortadan kaldıran tutum ve davranışlarını Cumhurbaşkanı değil, bir siyasi partinin lideri gibi davranarak sürdüre gelmiştir. Cumhurbaşkanı'nın sınırsız bir yetkiye, Anayasa'nın amir hükümlerini hiçe sayan keyfi bir hareket alanına sahip olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

        Cumhurbaşkanı'nın 104 üncü maddede yasama, yürütme ve yargıya ilişkin bir kısım görev ve yetkileri bulunmakla birlikte, bahsi geçen (mevcut sıfatını, görevini suiistimal ederek, ettiği tarafsızlık yeminine bağlı kalmayarak, adalet ve hakkaniyetle, hukukla bağdaşmayan) tutum ve davranışlarının bu görevlerle bir ilgisinin mevcut olmadığı da izahtan varestedir. Nitekim Anayasa'nın 14 üncü maddesinde yer alan 'Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz' tarzındaki düzenleme de Cumhurbaşkanı'nın Kurumunuza bildirdiğimiz davranışlarının hukuksal zemini konusunda yol göstericidir.

        Yukarıda bahsettiğimiz davranışlardan sonuncusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 Şubat 2016 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Sarayında 20. Muhtarlar Buluşmasında yaptığı ve pek çok Televizyon kanalından canlı yayınlanan konuşmadır. Cumhurbaşkanı bu konuşmasında, katılımcı muhtarlara, tarafsız bir Cumhurbaşkanı gibi değil, rakip siyasi parti lideri gibi hitap etmekte, doğrudan Cumhuriyet Halk Partisini, Liderini, Milletvekillerini hedef almakta, açık karşıt siyasi propaganda yapmakta, gerçek dışı bir kısım itham ve isnatlarda bulunmakta, bu yolla halkın, vatandaşların Cumhuriyet Halk Partisine itibar etmemesini talep etmekte, neredeyse bir parti lehine gelecek adına oy ve seçmen kazanma faaliyetine girişmektedir.

        Nitekim bu konuşmada özetle; "....Daha açık bir şekilde ifade edecek olursam, terör (operasyonları) Ankara'da sadece, iki partinin genel merkezini rahatsız ediyor, biri malum parti, onun genel merkezi, ki ona zaten diyecek bir sözümüz kalmadı, onlar talimatları Kandil'den alıyor... Diğeri de ne yazık ki, ana muhalefet partisinin genel merkezi, öyle ki terör örgütünün bile sonuna kadar direndiler, çarpıştılar diyerek sahip çıktığı teröristlere yönelik operasyonları ana muhalefet partisinin milletvekilleri ısrarla toplu infaz şeklinde sunmanın çabası içindeler.. hatta ana muhalefet partisinin milletvekilleri terör örgütünün en büyük hayali olan bölgeyi uluslararası müdahaleye açma projesine de destek vererek daha büyük bir ihanete ortak oluyorlar..

        Kendi devletinin karşısında terör örgütünün yanında yer alarak siyaset yapılmaz, siyasetçi olunmaz.. Dünyanın hiç bir yerinde bunun örneğini göremezsiniz. Kongre kazanabilirsin, delegeleri kazanabilirsin ama milleti kazanamazsın.. Ana muhalefet partisinin genel başkanı ve kimi milletvekillerini aynı yanlışın içinde görmek gerçekten bizi endişeye sevk ediyor. Çünkü ana muhalefet partisi dediğiniz iktidar partisinin alternatifidir. Yani teorik olarak hükümete gelme ihtimali en yüksek olan partidir. Bu anlayışla iktidara gelecek bir ana muhalefet partisi terörle mücadeleyi nasıl yürüteceğini, Türkiye'nin birlik ve beraberliğini nasıl koruyacağını anlamakta zorlanıyorum. Gerçi milletimiz kendilerine böyle bir imkanı vermeyeceğini, her seçimde defalarca ortaya koydu zaten. Bakınız dünya yanıyor, Türkiye kavruluyor ana muhalefet partisinin en büyük sorunu fotoğrafı kimin indirdiği, zaten fotoğrafın asıl sahibi sizin bu durumunuzu görmüş olsa sizi orada bir saniye tutmaz yaa, bir saniye tutmaz... 50 günde fotoğrafı kimin indirdiği meselesini çözemeyenlerden ülkenin sorunlarının çözümüne katkı sağlamasını beklemek elbette hayalcilik olur. Buna rağmen sahip olduğu sıfat itibariyle bu partinin çok daha sorumlu bir politika izlemesini ümit etmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Muhtarlarımızdan ricam bu çarpıklığı, bu yanlışı, bu tutarsızlığı mahallelerinizdeki, köylerinizdeki vatandaşlarımızla istişare etmenizdir. Şayet biz yanlış düşünüyorsak, meseleye yanlış bakıyorsak lütfen bize durumu aktarın, yok bizim teşhisimiz, tespitimiz doğru ise vatandaşlarımızın bu gerçeği daha iyi görmelerini sağlayın. Bu mesele siyasi çıkar değildir. Devletin ve milletin bekası meselesidir. Dikkat ederseniz aynı çarpık anlayış yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarında da kendisini gösteriyor. Ağızlarını açtıkları zaman 12 Eylül Anayasası, darbe anayasası derler, ama gelin yenisini yapalım dediğinizde de hemen işi yokuşa sürerler. Şimdi de daha masaya oturmadan masayı devirmenin çabası içindeler. İş lafa gelince mevcut sistemin yürütmeyi ve yasamayı birlikte kontrol eden yönünden şikayet ederler ama gelin sistemi değiştirelim, güçler ayrılığını tahkim edelim dediğimizde, bu defa da ipe un sererler. Çünkü bunların sorun çözme diye bir derdi yok, çünkü bunların kendisi sorun... Bugüne kadar milletin hiç bir yarasına merhem olmadıkları gibi, sürekli yaraları kaşıyarak kanatmayı marifet sayarlar, siyaset sayarlar.. Oysa ki biz 13 yıldır milletimizi birleştirmenin, kenetlemenin, kanayan yaraları sarmanın Türkiye'nin her bir köşesine muhabbet salmanın peşindeyiz...

        Kardeşlerim eski Türkiye'yi hatırlarsınız değil mi? Yokların, yoklukların, sefaletin, mağduriyetlerin Türkiye'sini yaşı 35'in üzerinde olanlar daha iyi bilir. Hele hele babalarımızdan dinlediklerimiz veya babalarımızın nüfus cüzdanlarını şöyle bir sandıktan, kenardan, köşelerden çıkartırsanız onun içindeki mühürlerden daha iyi anlarsınız. .. Şekerine varıncaya kadar, çayına varıncaya kadar hepsi karneyle... Biz işte bu Türkiye'yi ... dönüştürdük..

        2500 yeni sağlık kurumu inşa ederek, 688000 yeni sağlık çalışanı istihdam ederek, 4500 yeni ambulans hizmete alarak doktor yüzü görmeyen, ilaç alamayan kardeşimiz kalmasın diye gayret ettik... Hey gidi hey! Ya bir zamanlar sen SSK'nın genel müdürü değil miydin ya.. O SSK'nın genel müdürü olduğun zamanlar o hastanelerin koğuşları ne alemdeydi ya, o tuvaletler ne alemdeydi ya, o serumlar takıldığı zamanlar benim o vatandaşım ne hallere düşüyordu, bir defa ölüler bile rehin alınıyordu ya... Bu dönemleri yaşadık ya bütün bu gerçekler ortada, şimdi helikopter ambulanstan tut jet ambulansa varıncaya kadar 4500 ambulans... İhtiraslarının esiri haline gelmiş kifayetsiz siyasetçilere rağmen...ö ifadelerine yer verilmiştir.

        Bu ifadeler Cumhurbaşkanının tarafsızlık yeminine aykırı 'tutum ve davranışları' dır. 6328 sayılı yasanın 5/2-a'da belirtilen 'tek başına yaptığı işlemler ile re'sen imzaladığı kararlar ve emirler' kapsamında değildir. Başlangıçta da ifade ettiğimiz üzere Cumhurbaşkanının tutum ve davranışları Kurumunuzun denetim yetkisi içindedir.

        Yukarıda arz ettiğimiz Anayasal ve Yasal prensipler çerçevesinde; Cumhurbaşkanı'nın 20. Muhtarlar Buluşmasında yaptığı konuşma ve benzeri diğer açıklamalarının Kurumunuz tarafından incelenmesini, araştırılmasını ve sonuçta gerekli uyarının, önerinin yapılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz."

        DHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ