Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Fatma Şahin: Nobel'de Kilis ile rakip değiliz

        Kübra PAR / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK

        Suriye’de kalıcı barışa yönelik umutlar azalırken, her geçen gün sınırımıza yeni mülteciler akın ederken, Avrupa “Aman bize göndermeyin, üç kuruş verelim, sizde kalsınlar” politikası güderken, en çok mülteci ağırlayan iki şehrimizden içimizi ferahlatacak güzel haberler geldi.Kilis ve Gaziantep, Suriyeli sığınmacılara sağladıkları yaşam imkânları dolayısıyla Nobel’e aday oldu. Üstelik Gaziantep’in adaylık başvurusunun ardında, ilkokul çağındaki Suriyeli çocukların yüzde 98’inin eğitim imkânına kavuşması gibi harika bir neden yatıyor. Bu başarının hikâyesini, Belediye Başkanı Fatma Şahin ile konuştuk..

        Nobel’e başvurmuşsunuz, nasıl oldu?

        Gaziantep’teki 350 bin mültecinin 107 bini çocuk ve genç. Bu savaş bitsin diye 5 yıldır bekliyoruz. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Ama bekledikçe de çocuklar ve gençler büyüyor. Çocukların ve gençlerin tek kurtuluşu eğitim. Aksi takdirde yarın bir nesil kaybolacak. Ben başkan olduğumda mülteci çocuklardan 3 bini okula gidiyordu. Bu sayıyı 70 bine çıkardık. İlkokula başlaması gereken çocukların yüzde 98’i okula ulaştı. Nobel’e bu icraatımızla aday olduk. Bu çocuklar eğer Halep’te okula gitseydi eğitim oranları bu kadar yüksek olmayacaktı.

        Peki, şimdi Kilis ile rakip mi oldunuz?

        Hayır, rakip değiliz. Aynı anda yola çıktık ama Kilis’in kategorisi farklı. Onlar Kilis’in kendi nüfusundan fazla nüfusu misafir edebilme gücüne ulaştığını raporlayıp başvuruda bulunmuşlar. Biz de bu sene okula başlaması gereken çocukların yüzde 98’ini okullaştırdığımız için başvurduk.

        Yüzde 98 okullaşma çok iyi bir oran. Bu kapasiteyi nasıl sağladınız?

        Suriyeli çocuklar, yabancıuyruklu olduğu için mevcut yönetmelikle eğitim hayatına dahil olamıyorlardı. Hemen Milli Eğitim Bakanı’na gittik. Mevcut engellerin kalkması için yönetmeliğin değişmesi gerektiğini anlattık. Önce yönetmelik değişti. Arkasından kendi çocuklarımız ortalama 45 kişilik sınıflarda okuduğu için tekli öğretimden çiftli öğretime geçmek durumunda kaldık. Hafta sonu ve gece de okulları kullandık. Böylece hem Gaziantepli çocukları hem mülteci çocukları aynı okullarda, aynı sıralarda eğitim hayatına başlattık. Önümüzdeki sezon için 3 bin derslik daha inşa ediyoruz. 2 bin öğretmen ataması yaptırdık. Öğretmen, fiziki altyapı, ailelerin iknası derken bu noktaya geldik.

        Suriyeli ve Türkiyeli çocuklar aynı sınıflarda mı okuyor?

        Evet, çocukların kaynaşmalarını istedik. Yalnızca 3 bin Suriyeli çocuğun okuduğu belediyemize ait bir okulumuz da var ama çoğunluk devlet okullarında birlikte okuyor.

        Dil sorununu nasıl aştınız?

        Çocuklar bu konuda zaten çok iyiler. Bu sene okula başlayan çocuk 2 yaşında buraya geldi. Kamplarda 5 senedir ciddi şekilde Türkçe öğreniyorlar. Türkmen çocuklar da zaten Türkçe bilerek geldi.

        ‘GETTOLAŞMA YOK ENTEGRASYON VAR’

        Mülteciler çoğunlukla kamplarda mı yoksa şehrin içinde mi yaşıyor?

        350 bin mültecinin 50 bini kamplarda, 300 bini halkın içinde yaşıyor.

        Mahallelerde gettolaşma var mı?

        Şehrin her noktasında konut kiralıyorlar. Bu, gettolaşma tehlikesini ortadan kaldırıyor. Entegrasyon açısından olumlu bir şey.Yerel halkın şikâyeti var mı? Kiralardan yana şikâyet var. Bir anda 350 bin kişi gelince kiralar çok arttı. Biz de bunun üzerine 50 bin konutluk yeni bir şehir planladık. Bu yıl için 10 bin konutun planlaması yapıldı. Gaziantep halkı için yapılan bir proje. Arz ve talebi dengelediğimiz zaman fiyatlar düşecek.

        ‘SEÇİMDEN ÖNCE MİLLİYETÇİLİK KÖPÜRTÜLDÜ’

        Irkçı söylem ya da yabancı nefreti seziyor musunuz?

        Aslında seçim öncesi özellikle gençler üzerinde Arap, Kürt ve Türk milliyetçiliği köpürtülmeye çalışıldı. 2 yılda 4 seçim geçirdik. Bu bölgede muhalefet Suriyeliler üzerinden bir strateji üretti. “Suriyeliler geldi kiralar yükseldi”, “Onlar geldi, kayıt dışı arttı” gibi söylemler maalesef halkta karşılık buluyor. Onlar bunu köpürtmeye başlayınca negatif bir tavır artmaya başladı. Kasım seçiminden sonra normalleştik ama seçim öncesi çok yorulduk. Çok canımız yandı.

        ‘KADINLARA BAKIŞI DEĞİŞTİRDİM’

        Suriyeli kadınlar için neler yapıyorsunuz? Kadınlarda büyük bir korku var. Türkçe öğrenmek istiyorlar. Bu şehirde yaşamak için bilgilenmek istiyorlar. Bunun için koordinasyon merkezleri açtık.

        Gazianteplilerin, belediye başkanının kadın olmasıyla arası nasıl?

        Belediye başkanlığı da milletvekilliği gibi tamamen erkek işi olarak görülüyordu. Burada ezber bozduk. Çok kolay olmadı. 15 senem geçti. İlk 2 sene “Bu kadın nereden çıktı?” bakış açısıyla mücadele ettim. Sonunda Gaziantep’te kadına bakışı değiş- tirdim. Milletvekili olduğum ilk günlerde köylere giderken beni götürmüyorlardı. “Böyle bir ayrım yapılamaz. Köye de gideceğim” dedim. Gittiğimde kadınların bana pencereden el salladıklarını gördüm. Sonra muhtara “Neden orada duruyorlar? Gelsinler, onların da derdini dinleyelim” dedim. Tek tek inmeye başladılar. Şimdi her köyde erkekten çok kadınlar karşılıyor. Karşıma oturup suyun da çocuk parkının da hesabını soruyorlar. Çok memnunum.

        ‘AB YARDIMLARI SADECE PANSUMAN, BATAKLIĞI KURUTMADAN MÜCADELE EDİYORUZ’

        Avrupa Birliği’nin mülteciler için 3 milyar Euro hibe vermesi planlanıyor. Bunun yeterli olacağını düşünüyor musunuz?

        Bu sadece bir pansuman! Esas ameliyat, zalim Esat’ın yerine Suriye’nin Suriyeli yöneticiler tarafından yönetilmesiyle olur. Özellikle Rusya ve komşu ülkeler orada terörü beslemeye devam ederse, AB yardımları derde derman olmaz. Bataklığın kuruması gerekiyor. Bataklığı kurutmadan mücadele ediyoruz.

        Suriye’de yakın zamanda çözüm bekliyor musunuz?

        Amerika seçime gittiği için inisiyatif almak istemiyor. Obama’nın kişiliği buna müsait değil. Herkesi idare etmeye çalışıyor. En kötü karar kararsızlıktan iyidir ama bir karar çıkmıyor. Merkel her şeye rağmen inisiyatif alıyor. Avrupa Birliği’ndekilere karşı vetoları kaldırıyor. Kendine göre doğru olduğunu düşündüğü bir çözüm üretmeye çalışıyor. Mülteciler Avrupa’nın da sınırına dayanınca “Bizde maliyeti çok yüksek, sizin sınırlarınızda kalması için ne yapmalıyız?” diye soran heyetler gelmeye başladı. Bizi can kulağıyla dinliyorlar. Avrupa Parlamentosu’na “5 sene boyunca bağırdık, bizi duymadınız” dedim. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla sorunlar çözülmüyor. Bir gün gelip seni de yakıyor. O yüzden artık hep birlikte bu sorunu çözmeliyiz.

        Kısa vadede çözüm beklemediğinize göre “Bu 350 bin kişi artık bizim vatandaşımızdır, entegrasyon politikası uygulamalıyız” mı diyorsunuz? Yoksa onlara dönmesi gereken misafirler gözüyle mi bakıyorsunuz?

        Bunu zaman gösterecek. 50’li yıllarda Almanya’ya giden Türk göçmenleri düşünün, birçoğu geri dönmedi. Çünkü herkes yaşam şartlarını daha iyi muhafaza ettiği, çocuklarının daha iyi bir geleceğe sahip olacağı yerde yaşamak ister. Şu anda Suriyeliler için bu işin cevabı Türkiye gibi görünüyor.

        GAZİANTEP’E MICHELIN YILDIZLI RESTORAN

        Gaziantep geçen yıl gastronomi dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına katıldı. Ben buraya ilk geldiğimde “Bizim neden Michelin yıldızlı restoranlarımız yok?” dedim. “Eyvah, belediye başkanı bize ceza kesecek” dediler! (Gülüyor) “Sınıf atlayalım” dedim. Potansiyel çok kuvvetli ama bunu pazarlamak gerekiyor.

        ‘HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI...’

        “Antep’in yerlisi bir ailem vardı. 3 çocuktan en büyüğü benim. Babam saat tamircisiydi. İyi ustaydı. Geleneksel bir Antep evinde, amca çocuklarıyla beraber büyüdük. Liseyi burada okudum. İstanbul Teknik Üniversitesi’ni yüksek bir puanla kazandım. Babam beni aldı İstanbul’a götürdü ama yurt çıkmadı. Ne yapacağımızı bilemedik. Yanında saat tamirciliği yaptığı kuyumcu tanıdıkları İstanbul’da battaniye fabrikası kurmuş. Altta içinde lavabosunun da olduğu tek göz odalar varmış. “İsterseniz yurt çıkana kadar kızınız burada kalabilir” dediler. Oraya yerleştim. O gün hayatımda çok önemli bir dönüm noktasıydı... 3 çocuk birden okuyunca babamın saat tamirciliğinden kazandığı para yetersiz kalıyordu. Annem bir taraftan nakış işliyor bir taraftan parça başı kazak yakası dikerek bize destek oluyordu. Annem “Ben kızımın okumasını istiyorum” demeseydi bugünlere gelemezdim.”

        ‘ERKEKLERLE REKABETİ ÖZEL SEKTÖRDE ÖĞRENDİM’

        “4 yılda okulu bitirdim. Bavulumu bırakır bırakmaz işe başladım. Kız kardeşim Serpil, eczacılığı kazanmıştı. Çalışıp onu okutmam gerekiyordu. Aynı gün İŞ-KUR’a gittim. O gün tesadüfen bir boya fabrikası iyi yetişmiş mühendis arıyormuş. Aynı gün işe girdim. 15 sene özel sektörde çalıştım. Özel sektör de erkek dünyasıydı. 13 müdürün 12’si erkekti. 150 işçi vardı. Laboratuvarda çalışan 1 kadın hariç hepsi erkekti. Siyasete girmeden önce erkeklerle rekabet etmeyi özel sektörde öğrendim.”

        ‘AHMET ÜMİT’LE MAHALLEDEN ARKADAŞIZ’

        “Ahmet Ümit ile aynı mahallenin uşağıyız. Annesi mahallenin terzisiydi. Ahmet Ümit tam bir Antep âşığıdır. Ona ‘Şu şehrin tarihinden bir hikâye yaz’ dedim. Şimdi inşallah yazması için ikna edeceğiz...”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ