Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul 10 kadının hikâyesini anlatan 'İstanbul’un Kadın Renkleri’ sergisi

        Nagihan ALAN/ GAZETE HABERTÜRK

        Kimi Suriye’den, kimi Irak’tan, kimi de Afrika’dan 10 kadın... Hepsinin ortak özelliği çaresizlikten, sömürüden, savaştan, töreden kaçıp umut gördükleri İstanbul’a sığınmak. Acıları arkalarında bırakıp geldikleri bu kentte söyleyemediklerini fotoğrafladılar. 10 kadının hayatlarını yansıtan bu fotoğraflar, ‘İstanbul’un Kadın Renkleri’ sergisiyle bir araya gelerek toplumun dezavantajlı gruplarının yaşadığı sorunları, iç burkan hikâyeleriyle gözler önüne seriyor...

        10 kadının hayatlarını yansıtan bu fotoğraflar, ‘İstanbul’un Kadın Renkleri’ sergisiyle bir araya gelerek toplumun dezavantajlı gruplarının yaşadığı sorunları, iç burkan hikâyeleriyle gözler önüne seriyor...

        Farklı hayatlar, ortak acılar... Hepsinin bir hikâyesi var. Halime Dede, Maryam Almahrous, Leyla Çim, Nilüfer Akgül, Hülya Arslan, Merve Yavaş, Karolin Sarı, Dilan Çetinkaya, Zeynep Elmalı, Christelle Ngapsi... Kimi savaş mağduru, kimi de töreden kaçıp gelmiş İstanbul’a. Ama acıları burada da bitmemiş.

        Tek göz odada çoluk çocuk 15 kişi barınmaya, yarı aç yarı tok hayatta kalmaya çalışanlar var aralarında. Ama yine de İstanbul onlar için sığınacak bir liman olmuş.

        İşte bu 10 kadının hikâyesine tanık olmamızı sağlayan ‘İstanbul’un Kadın Renkleri’ sergisi, yaşama hikâyeleriyle ayna tutan bu kadınları bir araya getirdi.

        10 kadının gözünden İstanbul fotoğraflarını bizlerle buluşturan sergi, Kadir Has Üniversitesi bünyesinde açıldı. Biz de kadınların hikâyelerini dinlemek için oradaydık...

        ‘YURT EDİNDİLER’

        Sosyal sorumluluk projesi kapsamında gerçekleştirilen serginin küratörü Ulaş Tosun sergi hakkında şunları söyledi: ‘21. yüzyıl İstanbul’unun çeşitliliğine uygun 10 kadın, 3 ay okulda fotoğrafçılık eğitimi aldı. Bu kadınlar birçok anlamda dezavantajlı kadınlar. Çeşitli nedenlerle İstanbul’u yurt edinenler. Mesela Suriyeli öğrencimiz var, savaştan kaçıp İstanbul’a geldi. Transseksüel bir öğrencimiz var, memleketinden kaçıp buraya geldi, Burada her kadının anlattığı farklı bir hikâye var.”

        ‘3 GÜNDE 40 LIRA ALIYOR’

        Tosun, “Projemize katılan Kamerunlu siyahi bir kadın var; Christelle Ngapsi. Ülkesindeki sömürüden kaçıp buraya sığındı. Burada da bir fabrikada 40 lira için 3 gün gece gündüz çalıştırılıyordu. Onu burada ayakta tutan tek şey Avcılar’daki bir kiliseydi. Bu sergide de buradan bir fotoğraf çekmişti. Şimdi kendisi Fransa’da. İstanbul’u hep pembe renk ile tanımlardı. Onun için pembe umuttu yani İstanbul bir umuttu ona” dedi.

        ‘AKRABALARDAN KAÇTIK’

        Dilan Çetinkaya da İstanbul’a sığınanlardan. Mersin’den bir töre meselesi yüzünden ailesiyle birlikte yerleşmiş İstanbul’a. Henüz lise çağında ama okuyamıyor. Tek göz odada kardeşleri, kuzenleri neredeyse 10 kişi birlikte kalıyorlar. O koca aileye sadece Dilan ve babası bakıyor. Dilan yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Mersin’den kaçtık. Akrabalar yüzünden. Burada daha iyi olur diye geldik ama geçinmek çok zor. Okuyamıyorum, lisedeydim ama çalışmak için bırakmak zorunda kaldım okulu. Tüm aile tek göz odada yaşamaya çalışıyoruz. Mersin adını duyunca gözlerim doluyor, ağlamaya başlıyorum. Çaresiz kalmak, mecbur olmak çok zor.”

        ‘MERYEM’E İÇİM YANDI’

        Dede de 10 kadından biri fakat kendi hikâyesinden çok Suriye’deki savaştan kaçarak İstanbul’a sığınan Maryam Almahro’nun bir karesini çekmiş fotoğrafında. Dede, o kareyi şöyle anlatıyor: “Bu fotoğrafta bir annenin şefkatini, çocuklarına duyduğu bağlılık duygularını yansıtmak istedim. Maryam savaştan kaçıp ülkemize sığındı. Onu ilk gördüğümde kızını okula kaydetmek istiyordu. Ama dil bilmediği için zor durumdaydı. O hali benim içimi yakmıştı. Yanına yaklaşıp Arapça bildiğimi söyledim. Neredeyse 2 yıldır burada. Bazen yiyecek ekmek bulamıyorlar, bu durum beni çok üzüyor. Yaşam savaşı veriyorlar, bunu fotoğrafla yansıtmak istedim.”

        ‘BABAM HAYATTA MI BİLMİYORUM’

        Maryam Almahrous ise İstanbul’daki şartların oldukça zor olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ev kiraları yüksek. Suriyeli diye daha da yükseltiyorlar. Dışlıyorlar, çocuklarımız Türkçe konuşamıyor diye okulda zorluk çekiyor her yönüyle zor vatansızlık. Savaştan kaçtık ama babamı kaybettik, hayatta mı bilmiyoruz. Yaşadığını bilmek bile yeterdi. Bazen eşim dönmek istiyor ama ben kalmak istiyorum. Ölüm korkusu olmayınca yaşadığımı hissediyorum burada.”

        ‘AİLE BİLE KABULETMEYİNCE...’

        Zeynep Elmalı, üniversite için İstanbul’a gelmeden önce Adana’da yaşıyordu. “İkinci senemde değişime girdim. Transeksüel oldum” diyen Elmalı, “Mesleğim aşçılık. Toplumdan gördüğüm şiddet, baskı beni işimden bile etti. Zaten bizler az paraya gece gündüz çalışıyoruz. Bu düzen, bizi istemeyeceğimiz hayata sürüklüyor. Ben de sürüklenenlerdenim. Uzmanlık alanlarımız var ama bu alanlarda kendimize yer bulamıyoruz. Ailen bile kabul etmeyince seni toplum hiç kabul etmiyor. Hayat bana siyah ve gri. Ben de fotoğrafıma bunu yansıttım” diyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ