Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasında altıncı duruşma

        Muğla'nın Marmaris ilçesinde 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanına yönelik suikast girişimiyle ilgili davada 6'ncı güne gelindi. 5 günde 17 sanık hakim karşısında ifade verirken, 27 sanık daha ifade veriyor.

        Muğla E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda bulunan 44 tutuklu sanık, sabah erken saatlerde geniş güvenlik önlemleri altında cezaevinden alınarak duruşma salonuna dönüştürülen Muğla Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonuna getirildi. Sanıklar üç araçla cezaevinden duruşma salonuna getirilirken, araçlar salonun alt kısmında bulunan otoparka geldi.

        Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasında halen ifade vermeyen 27 sanık bulunurken, sanıklar arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski Başyaveri Ali Yazıcı, Kocaeli'de bulunan Deniz Hava Üs Komutanı ve Tuğamiral görevinde iken helikopterlere yakıt verilmesi emrini veren Tezcan Kızılelma, Güvercinlik eski Kara Havacılık Okulu Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun bulundu.

        SANIK ASTSUBAY ERKAN ÇIKAT: BİZİ İNFAZ ETMEK İSTEDİLER

        MAHKEME BAŞKANI: DEVLET İSTESE ÖLDÜRÜRDÜ

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, devam edildi.

        Davanın dün ve bugünkü duruşmalarında ifade veren sanıkların, oteldeki çatışmada şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in hastaneye geliş saatiyle ilgili düzenlenen belgede 'saat 00.43' yazmasını hatırlatmaları üzerine Mahkeme Başkanı, bunda bir hata olduğunu hastanenin güvenlik kamerası kayıtlarının incelendikten sonra belirleneceğini açıkladı. Sanık askerlerden Astsubay Erkan Çıkat'ın çatışma sırasında infaz edilmek istendiklerini öne sürmesi üzerine Mahkeme Başkanı bu kez de, "Devletin böyle bir amacı olamaz, sizi öldürmek istese öldürürdü" dedi.

        Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44 tutuklu sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, devam edildi. Duruşmada ilk olarak MAK timinde görevli Astsubay Ekrem Benli, savunmasını yaptı. Savunmasına kendisi hakkında FETÖ üyesi olduğuna dair ifade veren kişinin dinlenmesini ve hakkında şikayette bulunacağını söyleyip başlayan Astsubay Benli, suçlamaları da kabul etmediğini anlattı. Kendisinin evde bulunduğu sırada göreve çağırıldığını, Binbaşı Taner Berber'in terör operasyonu olduğuna dair gerekli açıklamayı yaptıktan sonra Marmaris'e gittiklerini ifade eden Astsubay Benli, şöyle dedi:

        "Terör operasyonu olduğu için hepimiz görevi heyecanla kabul ettik. Marmaris'e indikten sonra 20- 25 dakika sonra çatışma sesi geldi. O yöne gittik. Ben çatışma sonrasında oradaki polislere yönelik hakaret ve tehdit duymadım. Orada bize uyarı yapılmadan ateş edildi, arkadaşlar ise havaya ateş etti. Ben kesinlikle ateş etmedim."

        "NEYE UĞRADIĞIMI ŞAŞIRDIM"

        Helikopterin kendilerini alamaması üzerine ormanlık alana kaçtıklarını, Özel Kuvvetler'den Binbaşı Şükrü Seymen'in emriyle telefonlarını kırdıklarını, gruptan ayrılıp üç kişi bir barakaya gizlendiklerini anlatan Astsubay Ekrem Benli, şöyle konuştu:

        "Bir süre sonra barakanın sahibi geldi ve bizim gitmemizi yoksa polise ihbar edeceğini söyledi. Biz de ihbarda bulunmasını istedik. Bir saat sonra jandarma gelip bizi teslim aldı. Karakola götürüldük. Burada polis bize 'üç gündür sizi bekliyoruz' dedi. Sonra da Cumhurbaşkanı'na suikast olayını burada öğrendim. Ben neye uğradığımı şaşırdım."

        Astsubay Ekrem Benli, iddianamede yer aldığı gibi FETÖ üyeliğini kabul etmedi ve kimseyle bağlantısının olmadığını da ileri sürdü.

        POLİSLE ÇATIŞMA SIRASINDA ANLAMIŞ

        Duruşmada ifade veren MAK timinde görevli Astsubay Erkan Çıkat da kendisinden önceki sanıklar gibi terör görevi için çağırıldığını, hazırlık sürecinden sonra da Marmaris'e gittiklerini anlattı.

        Hazırlıklar yaptığı için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe yaptığı ve sıkıyönetim ilan edildiği gibi açıklamayı da arkadaşlarından öğrendiğini öne süren Astsubay Erkan Çıkat, Marmaris'te yaşanan olaylarla ilgili olarak, "Çatışmadan sonra üç kişi getirildi. Emir mi verildi yoksa kendi inisiyatifimle mi yaptım bilmiyorum. Ama birisine plastik kelepçe taktım. Getirilenlerin polis olduğunu anlamadım. O an her şeyi düşünemiyordum" dedi. Polisle çatışma sırasında yaptıklarının terör operasyonu olmadığını anladığını iddia eden Astsubay Çıkat, "Yaptığımız terör operasyonu değildi ama ne olduğunu soracak ortam da yoktu" dedi.

        "BİZİ KİM KANDIRDI?"

        Astsubay Erkan Çıkat, ormanlık alana kaçtıktan sonra 18 kişinin hiçbir arada bulunmadıklarını, 10 gün kaçtıklarını, Binbaşı Taner Berber'in rahatsızlanması üzerine teslim olmaya karar verdiklerini söyledi. Daha önce teslim olmama nedenlerini de anlatan Erkan Çıkat, şöyle konuştu:

        "Kaçmanın bir anlamının olmadığını anlayıp teslim olduk. Olayın ilk başında polisler bizi infaz etmek istedikleri için teslim olmayıp kaçtık. Arazide bile infaz edileceğimizi düşündük. Biz otele gittiğimiz zaman orada özel timler önlem almıştı. Bizi infaz etmek istediler. Cumhurbaşkanı'nın kıl payı kurtulduğu açıklandı. Bizden önce oraya giden kim? Bizi oraya gönderip polisle çatışmaya girmemizi sağlayan kim? Kimler bizi kandırdı. Bizi infaz etmeleri için polise emri veren kim? Bizim görüldüğümüz yerde öldürülmemiz emrini veren kimler? Duruşmanın özgül ağırlığının buraya verilmesi gerektiği kanaatindeyim."

        Hayat kurtarmak için MAK ekibine girdiğini, suikasttan yargılandığını ve 26 yaşında hayatının karardığını belirten Astsubay Çıkat, verilen emirleri yerine getirdiğini söyledi. Astsubay Erkan Çıkat'ın özel timlerin kendilerini infaz etmek için önceden otele gittiğini yeniden söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, araya girerek, "Savunmalarınıza müdahale etmek istemiyoruz. Savunma hakkınızı kullanıyorsunuz ama devlet sizi neden infaz etsin? Devletin böyle bir amacı olmaz. Devlet sizi öldürmek istese, öldürürdü. Sonra da infaz ederdi. Tedbir almak için oraya gitmişlerdir. Böyle infaz amaçları yoktur" dedi.

        HASTANE KAYITLARI YENİDEN İNCELENECEK

        Bu arada çatışma sırasında dünkü sanıklarda olduğu gibi bugün de Astsubay Erkan Çıkat, şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saatiyle ilgili belgeyi gündeme getirdi.

        Bunun üzerine bir kez daha açıklama yapan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, hastane kayıtlarının yeniden inceleneceğini, saatin 00.43 mü, 03.43 mü yoksa farklı bir saat mi olduğunun o zaman tespit edileceğini söyledi. Bu sırada söz alan diğer tutuklu sanıklarda, Cumhurbaşkanı'nın otele geliş ve gidiş saatini gösteren kayıtların istenmesini mahkemeden istedi. Tutuklu sanıkların kendisine yönelik taleplerini soru sorar şekilde yöneltmeleri üzerine Mahkeme Başkanı Baştoğ, "Siz bana soru soramazsınız" dedi ve şöyle devam etti:

        "Talepte bulunabilirsiniz. Biz de değerlendiririz. Ayrıca ben bilirkişi değilim. Ancak şunu söyleyeyim. Mağdurların ifadelerine dayanıp Cumhurbaşkanı'nın oraya geldiği otel çalışanlarından bile gizlenmiş, kimisi başka bir kişinin geleceğini dünmüş. Böyle bir gizlilik ortamında o görüntülerin kaydının olması da mantığa uygun değil."

        FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmeyen Astsubay Erkan Çıkat, "FETÖ'ye ne katılmışlığım ne de yardımda bulunmuşluğum var. Akrabalarımdan bir tanesinin Bank Asya'da parasının olması beni FETÖ'cü yapmaz. Cumhurbaşkanı'na suikasttan yargılanıyorum. Milyonlarca insan bizim FETÖ'cü olduğumuzu düşünüyor. Ama ben böyle bir suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.

        "ÖRGÜT ALİ YAZICI'YI KULLANMAMIŞ DA BİZİ Mİ KULLANMIŞ?"

        Duruşmanın öğleden önceki bölümünde son ifadeyi de MAK timinde görevli Astsubay Yakup Özcan verdi. 15 Temmuz akşamı çeyizlerini aldıkları sırada göreve çağrıldığını söyleyen Astsubay Özcan, şöyle devam etti:

        "Cumhurbaşkanı'nın otelden ayrıldığını güvenlik görevlileri söyledi. Bunun üzerine Şükrü Seymen ayrılmamızı emretti. Çatışmadan sonra ormanlık alana gelen jandarmaya teslim oldum. Bu bir suikast değil. Böyle bir birlik suikast içini kullanılamaz. Suikast için zaten birlik kullanılmaz. Cumhurbaşkanının Başyaveri Ali Yazıcı da burada. Cumhurbaşkanı'na dirsek teması mesafesinde olan Ali Yazıcı'yı kullanmamış da bizi mi kullandı? Ali Yazıcı'nın suikast için darbe gecesini beklediğini farz edelim. Bir F-16 Akıncı'dan havalanıp 15 dakikada Marmaris'te olabilir. İçerisinde lazerle nokta atışı yapabilen silahtan bomba atabilir. Bu darbenin en önemli hedefi Cumhurbaşkanı'ysa, nereye gittiğini ne amaçlı gittiğini bile bilmeyen 23 askeri mi seçeceklerdi."

        Polisle askerin de olayda karşı karşıya getirildiğini öne süren Astsubay Yakup Özcan, "Başından beri yanıltılarak katıldığım bu eylemde, amirlerimden aldığım emirleri yerine getirdim" dedi.

        "YANLIŞ BİR ŞEY İÇİNDE OLDUĞUMUZU ÖĞRENİNCE KAÇIP SAKLANDIM"

        Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından helikopter ikinci pilotu eski Üsteğmen Haydar Murat Özden, yakıt almak için gittikleri Bodrum Imsık Meydanı'nda televizyondan ülkede yaşananları görerek şok olduğunu belirterek, "Ömrüm boyunca mücadele ettiğim, çok zararını gördüğüm bir örgüt tarafından kullanıldığımı öğrenince kahroldum." dedi.

        Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde ifade veren Özden, 15 Temmuz'da uçuş için görevlendirildiğini, bu görevlendirmenin tamamen yasal yollardan yapıldığını ve kendisinin herhangi bir talebinin olmadığını öne sürdü.

        Görevin içeriğini sormasına rağmen "VIP uçuş olduğu ve nereye gidileceğinin bilinmediği" yanıtını aldığını savunan Özden, "Daha önce benzer şeyler yaşadığım için şüpheye düşmedim. Birinci pilot Zeki Göçmen, ikinci pilot olarak da ben görevlendirildim. Uçuşun saat 22.00 sıralarında olacağı belirtildi. Sadece Türkiye'de değil bütün Avrupa'da bu uçuşun nereden, ne zaman, nereye yapılacağı bilgisi olur. Uçuş emirlerimiz kayıtlıdır. Bu kayıtları Kara ve Hava Kuvvetlerinde isteyen herkes görebilir. Kayıtsız herhangi bir uçuş yoktur." iddiasında bulundu.

        Çiğli'ye geldiklerinde birinci pilot Göçmen'in telefonlarını kapattırdığına işaret eden Özden, sadece bir kez telefonunu açarak merak etmemesi için eşini aradığını kaydetti. Özden, yaklaşık 40 saniye açık kalan telefonuyla internete bağlanıp ülkede yaşananları görme imkanının olmadığını ileri sürdü.

        Göçmen'in üzerinde bir koordinat olan kağıdı kendisine verdiğini anlatan Özden, ifadesini şöyle sürdürdü:

        "Ayrıntılardan bahsetmedi. Normal şartlarda ikinci pilotların görevin ne olduğu konusunda bilgisi olmaz. 4 helikopter motor çalıştırdık. Yerde bir süre bekledikten sonra 3 helikopter havalandı. Birinin havalanmadığını sonradan öğrendim. Göçmen'in emirleri dışında bir şey yapmadım. Uçuşun bütün sorumluluğu birinci pilotun yetkisindedir. İkinci pilot ve teknisyen sadece birinci pilotun dediklerini yapar. Uçuş sırasında teknisyenimiz, 'Komutanım yanlış bir şey mi yapıyoruz?' diye sordu. Göçmen ise 'Yanlış bir şey yapmıyoruz. Komutanların emirlerini yerine getiriyoruz.' diyerek teknisyeni azarladı. Bundan dolayı ben de başka soru soramadım."

        "HELİKOPTERLERİN BATARYALARINI SÖKTÜM"

        Marmaris'te helikopterle havada 30 dakika kadar beklediklerini belirten Özden, havaya ateş açılınca ters bir şeyler olduğu hissine kapıldığını dile getirdi.

        Bunun üzerine yakıtın azaldığı uyarısı yaparak aşağıdaki hiçbir personeli almadan bölgeden ayrıldıklarını söyleyen Özden, "Bodrum Imsık Meydanı'na indik. Bizi birlik komutanı Fethi Şahbaz Yarbay karşıladı. Fethi Yarbay beni odasına götürdü. Orada televizyonda gördüklerim nedeniyle şok oldum. Meclis ve Özel Harekatın bombalandığı, şehitler olduğu söyleniyordu. Yanlış bir şey içinde olduğumuzu öğrenince Fethi Yarbay'ın da yardımıyla kaçıp saklandım. Ömrüm boyunca mücadele ettiğim, çok zararını gördüğüm bir örgüt tarafından kullanıldığımı öğrenince kahroldum." dedi.

        Imsık'daki iki helikopterin bataryalarının sökülmesine yardım ettiğini ifade eden Özden, bu sayede helikopterlerin kullanılamaz hale getirilerek Marmaris'teki timi almadıklarına dikkati çekti.

        "DARBE BAŞARILI OLSAYDI DA TUTUKLUYDUM"

        Daha sonra Imsık'a gelen jandarmaya teslim olduğunu anlatan Özden, "Imsık'taki meydana gelene kadar darbe girişimi olduğunu bilmiyordum. Görevin Cumhurbaşkanını almak olduğunu, adli makamlara teslim olduktan sonra öğrenebildim. Darbe başarılı olsaydı şimdi yaptıklarım nedeniyle tutuklu olacaktım. Beraatımı istiyorum." diye konuştu.

        Özden'in ifadeleri üzerine söz alan helikopterin birinci pilotu Zeki Göçmen, "Telefonların saat 24.00 sıralarında kapatılmasını istedim. Uçuş sırasında telefonla vıt vıt oynuyorlar rahatsız oluyorum. Gökhan Şahin Sönmezateş'in getirdiği koordinatların yazılı olduğu kağıdın Haydar telefonla fotoğrafını çekti. Sonra tablete aktardı. Çiğli'ye gelir gelmez telefonlarını kapattırmadım. Helikopterlerin bataryalarını Haydar sökmedi." dedi.

        GÖKHAN GÜÇLÜ'NÜN SAVUNMASI

        Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın sanıkları arasında bulunan eski MAK üyesi Gökhan Güçlü ise 15 Temmuz'da eski Binbaşı Taner Berber'in çağırması üzerine akşam izinli olmasına rağmen görev aşkıyla mesaiye gittiklerini söyledi.

        Birliğe gidince hemen depolara yönlendirildiklerini anlatan Güçlü. malzemeleri hazırladıkları sırada Taner Berber’in yanlarına gelerek telefonları topladığını kaydetti.

        MAK ekibini paraşüt deposunda toplayan Berber'in kendilerine, "Bir terör operasyonu olacak. Örgütün üst düzey yöneticisine operasyon yapılacak ve ucunda şehit olmak var" dediğini aktaran Güçlü, ekiptekilerin de görevi kabul ettiğini ifade etti.

        Görevde sadece geri güvenliği alacaklarını anlatan Güçlü, "Bu sırada gelen Şükrü Seymen kağıt üzerinde bir şeyler gösterdi ama tam olarak ne olduğunu anlamadım. Bize orada söylenen özel kuvvetler önde olacak MAK ekibi geri emniyeti alacaktı. Bize hedef nokta olarak Okluk Koyu olduğu, hedef şahsın tatil modunda olduğu ve herhangi bir çatışma yaşanmayacağı söylendi." dedi.

        Helikopter pistine geldiklerinde Sönmezateş'in telefondan, "TSK yönetime el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanından alıyoruz." dediğini anlatan Güçlü, ifadesini şöyle sürdürdü:

        "Helikopterle nereye gittiğimi bilmiyordum. Sadece ilk terör operasyonum olduğu için çok heyecanlıydım. Marmaris'e indiğimizde oteller bölgesine doğru ilerledik. Biz arkada yol emniyeti alıyorduk. Bu arada halk geliyordu ve ne olduğunu anlamıyordum. Burada yarım saat bekledik. Sonra içeriden ekip gelmeye başladı. Ben burada kelepçeli ya da darp edilen polis görmedim. Helikoptere binmek için bölgeden sıyrılmaya başladık. Bu arada çatışma başladı. Ne olduğunu anlamadım. Ateş gelince kendimizi yere sipere attık. Bize burada hiçbir uyarı yapılmadı. Sürünerek otele doğru girdim. Burada hiç kimseye ateş etmedim."

        Şükrü Seymen'in ekibe "Polise ateş etmeyin" emri verdiğini kaydeden Güçlü, "Helikoptere yapılan şiddetli ateşi ve gizli mermi gittiğini gördüm. Üzerimize yoğun bir şekilde mermi geldiği için helikopter bizi alamadı. Polisler helikoptere yöneldiği için biz de oradan sürünerek bölgeden sıyrıldık ve araziye geldik." dedi.

        "OYUNA GETİRİLDİK"

        Çatışmalardan sıyrılıp araziye kaçtığında telefonunu açtığını belirten Güçlü, "Çatışma ortamından kaçıp arazide telefonu açıp baktığımda bizim bir terör operasyonuna değil de Cumhurbaşkanını almaya geldiğimizi ve nasıl bir oyuna getirildiğimizi anladım. " diye konuştu.

        Güçlü, kaçış esnasında yanlarında bulunan Taner Berber’in ilaç kullandığı için rahatsızlandığını ve bu nedenle de ekip olarak teslim olduklarını savundu.

        Yaşanan olaydan büyük üzüntü duyduğuna işaret eden Güçlü, "Ben tamamıyla amirimle çıktığım bu yolda bir gecede terörist oldum. Bu yüzden şahsıma yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum." dedi.

        Ellerinde güçlü mühimmat olmasına rağmen polisle çatışmaya girmek istemediklerini savunan Güçlü, şöyle devam etti:

        "Biz isteseydik orada katliam olabilirdi. Çünkü hepimizde ağır silahlar vardı. Ben 700 metre uzaktan 20 metre plakayı vuran biriyim. Eğer isteseydim çok sayıda kişi vurabilirdim ama bizim amacımız öldürmek değildi. Canlı veya cansız hiçbir nesneye ateş etmedim. Biz orada daha fazla zayiat olmaması için bölgeden uzaklaştık. Bizi oraya gönderenler Cumhurbaşkanının bölgeden uzaklaştığını bilmesine rağmen polisle çatışmamızı isteyip, katliam yapılmasını istedi. Ama onların bütün hayalleri boşa çıktı."

        Suçlamaları kabul etmeyen Güçlü, FETÖ ile herhangi bir bağlantısı olmadığını savundu.

        Güçlü'nün savunmasını ardından bugünkü oturum tamamlandı. Sanıkların dinlenmesine yarın devam edilecek. Sanıklar, yoğun güvenlik önlemi altında Muğla E Tipi Kapalı Cezaevinde götürüldü.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ