Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Darbe Girişiminin ve Darbe Girişimine Karşı Alınan Tedbirlerin Etkileri

        DARBE GİRİŞİMİNİN ve DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI ALINAN TEDBİRLERİN ETKİLERİ

        2.3.1. Darbe Girişiminin Yargı ve Hukuk Sistemi Üzerindeki Etkileri

        15 Temmuz Darbe Girişimi, milli savunma, ekonomi, siyaset, bürokrasi başta olmak üzere tüm sektör ve alanlarda çeşitli etkiler yaratmıştır. En çok etkilenen alanların başında yargı ve hukuk sistemimiz gelmektedir. FETÖ’nün özellikle ele geçirmek istediği ve bu nedenle uzun yıllara yayılan süreçte adım adım sızdığı kamusal alanlardan birisi olması nedeniyle yargı bürokrasisinde ve darbe girişimine karşı etkili tedbirler alınabilmesi için KHK’lar kapsamında gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleri sebebiyle bu etkinin hukuk sistemimizde yoğun olması tabii olup bu bölümde özellikle bu hususlara değinilmiştir.

        REKLAM
        • KHK’lar İle Alınan Tedbirler Kapsamında Değiştirilen Mevzuat Hükümleri ve Yargılama Usulleri

        FETÖ ile daha etkin ve hızlı mücadele edebilmek amacıyla yargılama usullerine ilişkin olağanüstü hal kapsamında ve süresinde etkili olacak bir dizi tedbir alınmıştır. Bu tedbirler daha önce yargılama usullerine ilişkin alınan tedbirler başlığı altında ayrıntılı bir şekilde değinildiği için burada tekrar ele alınmayacaktır.[1]

        • Personel Sayısı Üzerindeki Etkiler

        Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları

        Olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 667 sayılı KHK hükümleri çerçevesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu tarafından 04.01.2017 tarihine kadar, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen 3.568 hâkim ve Cumhuriyet savcısı meslekten çıkarılmıştır. Toplam hâkim ve Cumhuriyet savcısı sayısının yaklaşık 1/3 oranına tekabül eden bu sayı yargı teşkilatı açısından büyük bir açık oluşturabilecek boyuttadır. Bu açığı karşılamak üzere yine aynı KHK kapsamında adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayı olarak görev yapanların adaylıkta geçirdikleri süreye bakılmaksızın Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul edilmeleri halinde, hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilecekleri belirlenmiş, bu kapsamda ise 3.939 hâkim ve Cumhuriyet savcısı mesleğe kabul edilerek göreve başlamışlardır. Ayrıca 673 sayılı KHK hükümleri doğrultusunda hâkimlik ve savcılık mesleğinden kendi istekleriyle emekli olan veya birden fazla çekilenlerden tekrar mesleğe dönmek isteyenlerin ayrıldıkları tarihte almakta oldukları aylık derecesine eşit bir derecenin aynı kademesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilgili dairesinin kabulü üzerine atanabilmeleri imkânı sağlanmıştır.

        REKLAM

        Ayrıca 5 HSYK Üyesinin üyeliklerinin sona erdirilmesine ve 2 Anayasa Mahkemesi üyesinin meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.

        Zabıt Kâtibi, Yazı İşleri ve İcra Müdürleri, İnfaz Koruma memuru ve diğer personel

        İlk ve üst dereceli yargı kurumlarında, ceza evlerinde, Bakanlık merkez ve HSYK teşkilatlarında görev yapan 60 yazı işleri müdürü, 65 icra müdürü ve yardımcısı, 1157 zabıt katibi, 76 mübaşir, kalanları da farklı ünvanlarda olmak üzere olmak üzere toplam 1620 adalet teşkilatı çalışanı kamu görevinden çıkarılmıştır.

        Bu kadrolarda oluşan açığın giderilmesi amacıyla da gerekli çalışmalar yürütülmektedir.

        • Cezaevlerinin Durumuna Etkisi

        Ceza infaz kurumlarında ise 40 kurum müdürünün, 1386 infaz karuma memurunun açığa alındığı ya da ihraç edildiği belirlenmiştir.

        15.07.2016 tarihi itibariyle ceza evlerinde toplam 191.423 tutuklu ve hükümlü bulunmasına karşın 17.08.2016 tarihinde bu sayı 214.213’e ulaşmıştır. FETÖ kapsamındaki suçlar sebebiyle darbe girişimi öncesindeki tutuklu sayısı 873 iken kalkışma sonrası bu sayı 42.083’tür. Bu yoğunluğun meydana gelmesinde 667 sayılı KHK ile vaz edilen asker kişiler hakkında verilen tutuklama kararlarının da sivil ceza infaz kurumlarında yerine getirileceği hükmünün de müessir olduğu görülmektedir.

        REKLAM

        671 sayılı KHK ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici 6. madde hükmüne göre; 01.07.2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; -Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188), Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar; Milli Savunmaya Karşı Suçlar; Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk ile 3713 sayılı TMK kapsamına giren suçlardan verilen mahkûmiyet hükümlerinin infazı hariç olmak üzere;

        - Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazında, hükümlünün koşullu salıverilmesine 1 yıl kalmış olmasını öngören süre 2 yıl olarak,

        - Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanların cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çekmesi gerektiğini öngören oran yarısı olarak düzenlenmiş,

        Bu düzenleme kapsamında 10.10.2016 tarihi itibariyle 44.800 hükümlü cezaevlerinden tahliye edilmiş, böylece ceza infaz kurumlarında oluşan yoğunluk bir nebze olsun azaltılabilmiştir. 04.01.2017 günü itibariyle ise 128.304 hükümlü ve 72.873 tutuklu olmak üzere ceza infaz kurumlarımızda toplam 201.177 kişi bulunmaktadır.

        • Genel Değerlendirme

        15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk hukuk ve yargı sistemi üzerinde kısa, orta ve uzun vadede olmak üzere üç tür etkisinin olduğunu ifade etmek mümkündür. Birincisi, FETÖ’nün çalışma yöntemiyle örgütün kapsam ve boyutunun karmaşıklığı, yargılama sürecinin daha sağlıklı işleyebilmesi açısından kovuşturma ve soruşturma usullerini hızlandıran ve kolaylaştıran ek tedbirler alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda alınan tedbirlerin önemli bir çoğunluğu devletin bekasını ilgilendiren suçlara ilişkin olarak olağanüstü hal kapsamında ve süresince alınmış olduğu için olağanüstü hal bittiğinde bu tedbirlerin de yerini olağan hukuk düzenine bırakacağını, dolayısıyla bu etkilerin uzun sürmeyeceğini söylemek mümkündür.

        REKLAM

        15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında adalet teşkilatı personel sayıları ile cezaevlerindeki tutuklu/hükümlü sayılarına olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesinin daha uzun zaman alacağı değerlendirilebilir. Bununla birlikte, alınacak ek tedbirlerle orta vadede bu etkilerin de kalıcı hale gelmeden çözülmesi mümkündür.

        15 Temmuz Darbe Girişiminin, FETÖ’nün en etkili ve sonuca odaklanan eylemi olduğu, bu sonuca giden yolda özellikle yargı alanında pek çok usulsüz iş ve işlemlerin bu örgüt mensuplarınca gerçekleştirilerek masumiyet karinesinin bertaraf edilmesine, kişilerin lekelenmeme hakkının ihlaline ve telafisi imkânsız mağduriyetlere sebebiyet verildiği nazara alındığında, FETÖ’nün en yıkıcı etkisinin, vatandaşların adalete olan güveninin yıkılması olduğu açıktır. Darbe girişiminin yargı üzerindeki uzun vadede en olumsuz etkilerinden birisi ise vatandaş nezdinde oluşan güven krizine ilişkin olacaktır. Kurumlara olan güven kısa sürede ve kolayca tesis edilebilecek bir durum değildir.

        Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere ilgili tüm kamu kurumlarına ve adil, bağımsız, tarafsız Türk Hâkim ve Cumhuriyet savcılarına düşen görev toplumdaki adalet inancını yeniden üst seviyelere çıkartmaktır. İşbu raporun sonuç ve öneriler kısmında bu hususa ayrıca değinilecektir.

        REKLAM
        • Güvenlik Kurumları (Ordu, Emniyet, Jandarma, İstihbarat) TSK

        FETÖ’nün 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından TSK mensubu 4594 personel tutuklanmış, 167 personel gözaltına alınmış, 5674 personel ihraç edilmiş, 733 personel geçici süre görevden uzaklaştırılmış olup, halen 333 kişi firari olarak aranmaktadır. TSK’den ilişiği kesilen 33 personel ise bilahare KHK ile göreve iade edilmiş, Askeri Lise, Kara, Deniz ve Hava Meslek Yüksek Okulları ve Harp Okullarında öğrenim gören 16.409 öğrencinin TSK ile ilişikleri kesilerek bu öğrenciler eğitim seviyesine göre ilgili üniversitelere veya Milli Eğitim Bakanlığına bağlı liselere yerleştirilmiştir.[2]

        15 Temmuz’un ardından ilan edilen olağanüstü hal süreci kapsamında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle Fetullahçı Terör Örgütü'ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan sendika, vakıf, yükseköğretim kurumları kapatılmış, TSK’de önemli yapısal değişikliklere gidilmiştir.[3]

        668 sayılı KHK[4] ile, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmış. Buna göre, İçişleri Bakanının kararıyla bir il veya ilçenin tamamı, polis ya da jandarma görev ve sorumluluk alanı olarak belirlenecektir. Lüzum görüldüğü hallerde İçişleri Bakanı tarafından, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasında her kademedeki personel geçici olarak görevlendirilebilecek. İçişleri Bakanı bu yetkisini il valilerine devredebilecektir.

        REKLAM

        Yeni düzenlemeye göre, Sahil Güvenlik Komutanı da amiraller arasından atanacak, rütbelerindeki bekleme süresi dolması ya da kadrosuzluk nedenleri ile emekliliğe sevk edilme durumunda olan ancak hizmetlerine ihtiyaç duyulan albaylar 60 yaşına, amiraller ise 65 yaşına kadar İçişleri Bakanının onayıyla görevde kalabilecektir. Sahil güvenlik bölge komutanları hakkında mülki görevleri açısından konuşlu bulundukları yerin valisi tarafından her yıl sonunda, görevleri ile ilgili olarak değerlendirme raporu düzenlenecektir.

        Kanun hükmünde kararname kapsamında Yüksek Askeri Şura'nın yapısı da değiştirilmiştir. Düzenlemeyle Yüksek Askeri Şura üyeleri, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı ile kuvvet komutanları olarak yeniden belirlenmiştir. Jandarma Genel Komutanı, Donanma Komutanı ve ordu komutanlarıyla orgeneral ve oramirallerin Yüksek Askeri Şura üyeliğine son verilmiş, şuranın sekretarya hizmetleri de Genelkurmay Başkanlığından alınarak Milli Savunma Bakanlığına devredillmiştir.

        Düzenlemeyle kara, deniz ve hava harp okullarıyla astsubay meslek yüksek okulları kapatılmayarak, Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde kurulacak Milli Savunma Üniversitesine bağlanmış, Harp akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları ise kapatılmıştır. Harp akademilerinde verilen kurmaylık eğitiminin bundan sonra Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde kurulacak enstitülerde verilmesi kararlaştırılmış, mevcut askeri okul öğrencileri ise durumlarına uygun okullara nakledilmesi hükme bağlanmıştır.

        REKLAM

        Harp okulları, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, jandarma dahil astsubay meslek yüksek okulları, askeri liseler ve astsubay hazırlama okullarında öğrenime devam eden öğrenciler, giriş sınavlarının yapıldığı tarihte aldıkları puanlar dikkate alınarak YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığınca durumlarına uygun fakülte, yüksek okul, meslek yüksek okulu ve liselere nakledilecektir.

        Söz konusu askeri okullardan 30 Ağustos tarihi itibarıyla mezun olacak askeri öğrencilerin subay ve astsubaylığa ataması yapılmayacak, bunlara, üniversite sınavının yapıldığı tarihte aldıkları puanlar dikkate alınarak YÖK tarafından belirlenecek fakülte ve yüksekokullarca diploma verilecek olup, bu öğrencilerden, okudukları süreye ilişkin herhangi bir tazminat alınmayacaktır.

        Kanun hükmünde kararnameyle bünyesinde mevcut kara, deniz ve hava harp okulları, astsubay meslek yüksekokulları ile kurmay subay yetiştirmek ve lisansüstü eğitim vermek amacıyla kurulacak enstitülerden oluşan Milli Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Bu üniversite Milli Savunma Bakanlığına bağlı olacak ve rektörü, Milli Savunma Bakanı'nın önerisi, Başbakan'ın uygun bulacağı üç aday arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek. Kara, deniz ve hava harp okullarıyla astsubay meslek yüksek okulları kendi özel kanunlarına göre, üniversite rektörlüğüne bağlı olarak faaliyet gösterecektir.

        REKLAM

        Bu okullara öğrenci alımı dahil, tüm askeri öğrenci işlemleri Milli Savunma Bakanlığınca yapılacaktır. Düzenlemede ayırt edilmeksizin bütün lise ve dengi okulların mezunlarının askeri okullara girebilmesinin de önü açılmıştır. Ayrıca GATA Eğitim Hastanesi, askeri hastaneler ve TSK sağlık hizmet birimleri Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.

        Bu kapsamda 15 Temmuz sonrası oluşan personel zafiyetinin giderilerek harekat etkinliğinin arttırılması maksadıyla Milli Savunma Bakanlığı tarafından 2017 yılında 2.491’i subay (muvazzaf, sözleşmeli, astsubaylıktan subaylığa geçiş, dış kaynaktan pilot aday vs.) 5.869’u astsubay, 6571’i uzman erbaş ve 11.907’si sözleşmeli er olmak üzere toplam 29.571 personelin temini planlanmış ve alım faaliyetlerine başlanmıştır.[5]

        GATA'ya bağlı Tıp Fakültesi ile yüksekokul ve meslek yüksekokulları Sağlık Bilimleri Üniversitesine devredilmiştir. Devredilen sağlık kuruluşlarında askeri personel, erbaş ve erler ile şehit yakınları ve gazilere sağlık hizmeti sunumunda öncelik tanınacaktır.

        Askeri fabrika ve tersaneler, kuvvet komutanlıkları da Genelkurmay Başkanlığı teşkilatlarından çıkartılarak Milli Savunma Bakanlığına bağlanmıştır. Kara, deniz ve hava kuvvetleri Komutanlıkları ise doğrudan Milli Savunma Bakanına bağlanmıştır.

        REKLAM

        Askeri hâkimlerin alımı, mesleğe kabulü, disiplin ve özlük işlemleri ile emeklilik işlemleri kuvvet komutanlıklarından alınarak Milli Savunma Bakanlığı'na verilmiştir. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde, kurmay subay üyelerin yanında albaylıkta birinci yılını doldurmuş diğer sınıf subaylarının da görevlendirilmesine imkân tanınmıştır.

        Düzenlemeyle Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Ait Kanun ile Milli Savunma Bakanlığı Teşkilat Kanununda da değişiklik yapılmış, böylelikle kuvvet komutanlıkları, diğer kanunlarla Genelkurmay Başkanlığına verilen görev ve yetkiler saklı kalmak koşuluyla Milli Savunma Bakanı'na bağlanmıştır. Genelkurmay Başkanı'nın silahlı kuvvetlerin komutanı olduğu bir kez daha vurgulanmış, Kuvvet komutanlıklarının, silahlı kuvvetlerin savaşa hazırlanması ile istihbarat, harekât ve lojistik hizmetleri yönünden Genelkurmay Başkanlığına bağlılığı devam ettirilmiştir.

        Subay ve astsubayları atama yetkisi kuvvet komutanlıklardan alınarak, komutanlıkların teklifi üzerine Milli Savunma Bakanının onayına tabi kılınmış, Türk Silahlı Kuvvetlerine personel temini işlemleri Milli Savunma Bakanlığının görevleri arasına alınmıştır.

        • Emniyet

        17 Ağustos 2016 tarih 29804 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 670 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2360 kişi Emniyet Genel Müdürlüğü Teşkilatından çıkarılmıştır. Daha sonra ise, 1 Eylül 2016 tarih 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatından 3849 personel çıkarılmıştır. Görevden çıkarılanların yerine eleman alımı için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin, 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Madde 22 ile Emniyet Hizmetleri Sınıfına İçişleri Müşaviri Ünvanlı 40 kadro ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin İçişleri Bakanlığına ait bölümüne eklenmiş ve aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğüne ait yurtdışı teşkilatına ilişkin kadrolar iptal edilmiştir. Keza, aynı Kanun Hükmünde Kararname Madde 26 ile; 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen Geçici Madde 11 ile Emniyet Genel Müdürlüğünce yürütülen pasaport ve sürücü belgesi hizmetlerine ilişkin iş ve işlemlerin, bir yıl içerisinde Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne devredileceği ve bu sürenin uzatılmasına Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu belirtilmiştir.

        REKLAM
        • Milli İstihbarat Teşkilatı

        Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Komisyonumuza sunulan 22.05.2017 tarihli ve 50-97549206 sayılı cevabi yazıda Teşkilatın FETÖ ile mücadele kapsamında aşağıdaki faaliyetlerine yer verilmiştir:

        Başarısız darbe girişimi ile birlikte FETÖ/PDY’nin, hem iç hem de dış güvenlik açısından ülkemizi etkileyen çok boyutlu bir tehdit potansiyeli taşıdığı açıkça anlaşılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendi amaçları doğrultusunda ele geçirmeyi amaçlayan FETÖ/PDY’nin faaliyet ve muhtemel hareket tarzı, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından öncelikli tehdit konusu olarak yakından takip edilmektedir.

        Nitekim FETÖ/PDY tehdidine karşı istihbari çalışmalar, kurum bünyesindeki ilgili birimlerce eşgüdümlü olarak gerçekleştirilmiş olup halihazırda örgüte ilişkin faaliyetler, ilgili ünite tarafından yürütülmektedir.

        Darbe girişiminin ardından, Devlet kurumlarının ciddi oranda artan arşiv araştırması ve istihbari bilgi/araştırma isteklerinin, FETÖ/PDY tehdidinin boyutu da dikkate alınarak, stratejik önemi haiz kurumlara öncelik tanınmak suretiyle sağlıklı olarak karşılanmasına gayret edilmektedir. Bu çerçevede darbe girişiminin ardından artan söz konusu taleplerin en iyi şekilde karşılanması amacıyla konudan sorumlu Güvenlik Tahkikat birimimiz, müstakil büyük başkanlık haline getirilmiştir.

        REKLAM

        Yurtdışı Temsilciliklerimizde de darbe girişimine katılan, destek veren kişi ve kurumlanıl tespiti başta olmak üzere örgütün diğer ülkelerdeki faaliyetlerine ilişkin istihbari faaliyetler de ivmelendirilmiştir. Yurda giriş-çıkış yapan/yapma hazırlığında olan örgüt mensupları ile ilgili olarak icracı makamlar ile koordineler kurularak gerekli tedbirlerin alınması sağlanmış olup sözkonusu çalışmalara devam edilmektedir.

        Ayrıca teknik istihbarat faaliyetleri kapsamında; örgütün tamamen gizlilik ve anonimlik geliştirmekte/kullanmakta olduğu yöntem ve araçların tanımlanması, bulunması, bu araçlar üzerinden gerçekleştirilen iletişimin mahiyetinin ortaya konulması ve iletişim kuran tarafların gerçek kimliğinin belirlenmesi amacıyla emek yoğun ve teknik niteliği yüksek çalışmalar gerçekleştirilmiş olup halihazırda bu çalışmalar da sürdürülmektedir.

        Darbe girişimi sonrası diğer kamu kurum ve kuruluşları gibi gerek fiziki gerek teknik açıdan güvenlik tedbirleri de sıklaştırılmış, saldırı ve sabotajlara karşı koyma/savunma konusunda ihtiyaçların giderilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmıştır. Nitekim Sivil Savunma Yönergesi, Saldırı ve Sabotajlara karşı koyma planları başta olmak üzere ilgili yönerge ve düzenlemeler gözden geçirilerek, ihtiyaçlar kapsamında gerekli değişiklikler yapılmıştır. Karargâh başta olmak üzere yerleşkelerimizde hava savunma sistemleri ile ağır silahlar ihtiyaç halinde kullanılmak üzere hazır hale getirilmiştir. Ayrıca personelin bu kapsamdaki eğitimleri de yenilenmiştir.

        REKLAM

        Bunun yanısıra darbe girişimi sonrasında, kurum bünyesinde personele yönelik koruyucu güvenlik uygulamaları artırılmış, alınan tedbirler ve ilgili birimlerin artan faaliyetleriyle FETÖ/PDY’nin Teşkilatımıza dönük muhtemel saldırıları kontrol altına alınmıştır. Bu çerçevede;

        • FETÖ/PDY kurum-kuruluşlarında eğitim görmiiş/çalışmış ve halen söz konusu örgütle bağlantısını devam ettiren personelin tespiti cihetine gidilmiş, tespit edilen personel hassas bilgilere ulaşamayacakları bir birime atanarak pasifize edilmişlerdir.
        • Pasif görevlere atanan personel hakkında teftiş süreci başlatılmıştır.
        • Durumlarından şüphe duyulan bazı personel mülakata alınmış, bir kısmı ise yalan makinası uygulamasına tabi tutulmuştur.
        • Şüpheli personelin örgütsel bir ilişkilerinin olup olmadığının açıklığa kavuşturulması amacıyla, teknik uygulamalar dahil çeşitli haber toplama yöntemleriyle çok yönlü araştırmalar yapılmıştır.
        • Teşkilat mensuplarıyla ilgilenen “FETÖ/PDY abileri” tespit edilerek, anılanlardan hareketle, kurum içerisinde kendisini gizlemiş örgüt mensuplarının belirlenmesine çalışılmış ve örgütle iltisaklı mensupların kurum ile ilişiği kesilmiştir.

        Bu bağlamda yapılan çalışmalar kapsamında;

        REKLAM
        • 12.2013-15.07.2016 tarihleri arasında; toplam 181 personel hakkında işlem yapılmıştır. Bunlardan 81’i pasif göreve atanmış, TSK/Emniyet personeli olan 84’ünün Teşkilatımızdaki geçici görevlendirmeleri sona erdirilmiş, 3’ü hakkında doğrudan soruşturma başlatılmış, 13 personelin çeşitli nedenlerle (sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda göreve son verme, naklen atama, istifa, emeklilik vb.) Teşkilatımızla ilişiği kesilmiştir. Bilahare pasif göreve atananların; 41’i hakkında soruşturma başlatılmış, 18 personelin ise çeşitli nedenlerle (sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda göreve son verme, naklen atama, istifa, emeklilik vb.) Teşkilatımızla ilişiği kesilmiştir.
        • 07.2016 tarihinden sonra; toplam 377 personel hakkında işlem yapılmıştır. Bunlardan 110’u pasif göreve atanmış, TSK/Emniyet personeli olan 188’inin Teşkilatımızdaki geçici görevlendirmeleri sona erdirilmiş, 64’ü hakkında doğrudan soruşturma başlatılmış, 15 personelin çeşitli nedenlerle (sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda göreve son verme, naklen atama, istifa, emeklilik vb.) Teşkilatımızla ilişiği kesilmiştir. Bilahare pasif göreve atananların; 103’ü hakkında soruşturma başlatılmış, 7 personelin ise çeşitli nedenlerle (sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda göreve son verme, naklen atama, istifa, emeklilik vb.) Teşkilatımızla ilişiği kesilmiştir. Halihazırda 22 personel pasif görevde bulunmaktadır.
        • 12.2013-15.07.2016 ve 15.07.2016 sonrası olarak belirtilen her iki dönemde haklarında işlem yapılan söz konusu toplanı 558 personelden; 167’si kamu görevinden çıkarılma, 70’i çeşitli nedenlerle (sözleşme feshi, adaylık süresi sonunda göreve son verme, naklen atama, istifa, emeklilik vb.), 272 TSK/Emniyet personelinin geçici görevlendirmesinin sona erdirilmesi olmak üzere toplam 509 kişinin Teşkilatımızla ilişiği kesilmiştir. Bunların dışında kalan 49 personelin; 22’si halen pasif görevde bulunmakta,7’si hakkında 2937 SK.19 ncu maddesi uyarınca naklen atama işleminin sonuçlanması beklenilmekte, 5’i haklarında yürütülen soruşturma sonucu görevlerine iade edilmiş bulunmakta, 15’i hakkındaki soruşturmalar ise devam etmektedir.

        Ayrıca Teşkilatımıza memur alımları konusunda da çalışmalar yapılmıştır. Personel temin sürecinde 17-25 Aralık 2013 sonrasında uygulanan prosedüre ilave olarak, 26.04.2014’te yürürlüğe giren 6532 sayılı Kanun ile birlikte 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na getirilen yenilikler çerçevesinde;

        • Adayların Psikofizyolojik Doğrulama Testi (Yalan Makinası) ve mülakatlarına uzman personel eşliğinde tabi tutulması,
        • Test ve güvenlik tahkikat süreci neticesinde elde edilen veri sonuçlarının komisyon (heyet) tarafından değerlendirilmesi, aday ile Teşkilat metot ve prensipleri çerçevesinde mülakat yapılması,
        • MİT Kanunıfnda Teşkilatımıza verilen yetkiye dayanarak personel adaylarının iletişiminin denetlenmesi,
        • MİT’in kendine has haber derleme yöntemleri kullanılarak, personel adayı hakkında hedef ittihaz edilen oluşumlarla olası bağını ortaya koyacak şekilde araştırma yapılması,

        cihetine gidilerek personel tahkikatları derinleştirilmiştir.”

        • Jandarma

        15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Aralık 2016 tarihi itibarı ile toplamda; (1113) subay, (655) astsubay, (133) uzman jandarma, (20) uzman erbaş, (6) sivil memur olmak üzere toplamda (1921) kişi Jandarma Teşkilatından çıkarılmıştır.[6] Ayrıca, Jandarma Genel Komutanlığı ile ilgili 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameyle teşkilat yapısında bazı değişiklikler öngörülmüştür. 2803 sayılı Kanunun 4. maddesi ‘Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlıdır’ şeklinde değiştirilmiştir. Yine, 2803 sayılı Kanunun 5. maddesi Jandarma Genel Komutanlığının kuruluş ve kadrolarıyla konuş yerleri, İçişleri Bakanlığınca düzenlenir denilmiştir. Buna göre ancak sıkıyönetim, seferberlik ve savaşta Kuvvet Komutanlıkları emrine girecek birliklerin kuruluş ve kadrolarıyla konuş yerlerinin düzenlenmesinde Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınacaktır. Jandarma birliklerinin kuruluş ve konuşlarının düzenlenmesinde mülki taksimat esas alınır. Ancak geçici olarak birden çok ili içine alan bölge teşkilatı da kurulabilir. Bölge komutanı, bölge teşkilatının konuşlu bulunduğu ilin valisine karşı sorumlu olarak görev yapar.’ şeklinde değiştirilmiştir. 2803 sayılı Kanunun 6. maddesi Jandarma Genel Komutanı tüm Jandarma Teşkilatının komutanıdır. Jandarma Genel Komutanı general rütbesini haiz olanlar arasından atanır der. Jandarma Genel Komutanı, Teşkilatın sevk ve idaresinden, kanun ve nizam hükümlerinin icrasını sağlamaktan, bunlara dayalı olarak verilen emir ve kararların uygulanmasından sorumludur şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan diğer değişiklikler de aşağıdaki gibidir;

        REKLAM

        Madde 9- 2803 sayılı Kanunun 7. maddesi;

        • a) Mülki görevleri;

        Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak, (b) ve (c) bentlerinde belirtilen görevler dışında kalan ve diğer kanun ve nizam hükümlerinin icrası ile bunlara dayalı emir ve kararlarla Jandarmaya verilen görevleri yapmak.

        • b) Adli görevleri;

        İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmek.

        • c) Askeri görevleri;

        Kanunlarla verilen askeri hizmetleri yerine getirmek şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 10-2803 sayılı Kanunun 8. maddesi Jandarma birlikleri; sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek bölümleriyle Kuvvet Komutanlıkları emrine girer, kalan bölümüyle normal görevlerine devam eder.

        REKLAM

        Ayrıca, Jandarma birlikleri; “Genelkurmay Başkanlığının talebi üzerine İçişleri Bakanının, illerde ise garnizon komutanının talep etmesi halinde valinin onayıyla” kendilerine verilen askeri görevleri de yaparlar.

        Madde 11-2803 sayılı Kanunun 10. maddesinin birinci fıkrasına “İçişleri Bakanının kararıyla bir il veya ilçenin tamamı polis ya da jandarma görev ve sorumluluk alanı olarak belirlenebilir.” ifadesi eklenmiştir.

        Madde 12-2803 sayılı Kanunun 12. maddesi “Lüzum görüldüğü hallerde İçişleri Bakanı tarafından, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasında her kademedeki personel, geçici olarak görevlendirilebilir. İçişleri Bakanı bu yetkisini il valilerine devredebilir.

        Ayrıca, İçişleri Bakanının onayıyla; Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı silah, mühimmat, teçhizat, taşıt ve diğer taşınırları ile taşınmazlarını birbirlerine geçici olarak tahsis edebilirler veya bedelsiz olarak devredebilirler.

        REKLAM

        Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir” şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 13-2803 sayılı Kanunun 13. maddesi “Jandarma Hizmetleri Sınıfı personelinin her türlü özlük işlerinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır. Ancak, nasıp ve terfi, aylık ve diğer mali ve sosyal haklar bakımından statü ve rütbelerine göre 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 28/5/1988 tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu ile 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personel hakkındaki hükümler uygulanır.”

        Subaylığa ve astsubaylığa nasıp ve terfi işlemleri, “İçişleri Bakanlığının onayıyla” yapılır. Ancak, albaylıktan tuğgeneral rütbelerine terfiler ile generallikte bir üst rütbeye terfiler müşterek kararname ile yapılır. Rütbelerindeki bekleme süresinin dolması ya da kadrosuzluk nedenleri ile emekliliğe sevk edilme durumunda olan, ancak hizmetlerine ihtiyaç duyulan albaylar 60 yaşına, generaller ise 65 yaşına kadar İçişleri Bakanının onayıyla görevde bırakılabilirler. Nasıp ve terfi yetkilerinin kullanılmasıyla ilgili olan; 926 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla, İçişleri Bakanlığı dışında, başka mercilere verilmiş inha, seçim, görüş alma ve benzeri yetkilere dair hükümler Jandarma Genel Komutanlığı personeli bakımından uygulanmaz. Uzman jandarma ve uzman erbaşların nasıp ve terfileri Jandarma Genel Komutanlığınca özel kanunlarına göre yapılır.

        REKLAM

        Jandarma Genel Komutanlığı personeli hakkında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde karşılığı olan rütbe ve kıdem üzerinden aynı şartlarla, 3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu uygulanır.

        Madde 14-2803 sayılı Kanunun 14. maddesi

        General, subay, astsubay ve uzman jandarmanın atanmaları;

        • a) Jandarma Genel Komutanının, Jandarma Genel Komutanı Yardımcılarının, generallerin ve il jandarma komutanlarının atanmaları müşterek kararnameyle,
        • b) Diğer subaylar, astsubaylar ve uzman jandarmaların atanmaları İçişleri Bakanlığınca, yapılır.

        İhtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel nokta atamasına tabi tutulabilir. Nokta ataması yapılmayan subay, astsubay ve uzman jandarmalar valilik emrine atanır ve bunların istihdam yerleri, il içi yer değiştirmeleri “vali” tarafından yapılır.

        Hizmet gerekleri bakımından uygun görülmesi halinde il jandarma komutanlıklarına “general rütbesindeki subaylar da atanabilir.” şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 15-2803 sayılı Kanunun 15. maddesi;

        • a) Disiplin işleri özel kanun hükümlerine göre yürütülür.
        • b) Jandarma personelinin mülki görevlerinden doğan suçlarında; özel kanunların hükümleri saklı kalmak şartıyla 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.
        • c) Adli görevlerinden doğan suçlarda; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanır.
        • d) Jandarma personeline askeri görev verildiği takdirde bu görevlerden doğan suçlarda 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır. Bu suçların muhakemesi, Jandarma personelinin emrine verildiği askeri birlik personelini muhakeme etmekle görevli ve yetkili olan askeri mahkemede görülür.
        • e) Jandarma personelinin kişisel suçlarında “genel hükümlere göre işlem yapılır.” şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 16-2803 sayılı Kanunun 19. maddesi Jandarma Genel Komutanlığı ikmal hizmetleriyle faaliyetlerine ait her türlü ihtiyacını ve silah ve mühimmatını “İçişleri Bakanlığınca belirlenecek standartlara uygun olarak kendi bütçesinden” karşılar. Ancak Jandarma Genel Komutanlığı, Savunma Sanayi Destekleme Fonundan Türk Silahlı Kuvvetlerinin tabi olduğu usul ve esaslar dâhilinde yararlanır.

        REKLAM

        Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde Kuvvet Komutanlıkları emrine girecek veya İçişleri Bakanı ya da valilerce askeri görev verilen jandarma birliklerinin her türlü ihtiyacı (sefer stokları dahil) emrine gireceği Kuvvet Komutanlıklarının standartlarına uygun olarak “Milli Savunma Bakanlığınca sağlanır” şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 17-2803 sayılı Kanunun 24. maddesi; “Bu Kanunla münhasıran yönetmelik çıkarılması öngörülen hususların yanı sıra jandarmanın teşkilat, görev, yetki ve sorumlulukları, diğer makamlarla ilişkileri, birlikte çalışma ve işbirliği esasları dâhil komuta ve kontrol ilişkileri ile Jandarma Hizmetleri Sınıfı personelinin terfi işleri, değerlendirme, ödüllendirme, kılık ve kıyafet ve Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar; İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

        Madde 18-2803 sayılı Kanunun ek 1. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “askeri görevleri haricindeki diğer görevleriyle ilgili” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkradaki “valiler” ibaresi “mülki idare amirleri” şeklinde değiştirilmiştir.

        REKLAM

        Madde 19-2803 sayılı Kanunun ek 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “askerî görevleri haricindeki diğer” ibaresi ile aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

        Ek Madde 7- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili tereddütleri gidermeye ve bu yönde düzenleyici ve yönlendirici işlemler yapmaya İçişleri Bakanlığı yetkilidir.

        Bu Kanunda bu maddeyi ihdas eden Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan düzenlemeler sebebiyle teşkilat, personel, eğitim ve diğer hususlarla ilgili olarak yeni ihtiyaçların ortaya çıkması halinde, buna ilişkin düzenleme yapmaya “İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu” yetkilidir.

        Madde 20-2803 sayılı Kanunun 16, 17 ve 25. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

        Madde 21-2803 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

        Geçici Madde 4-Disiplin işlerine ilişkin özel kanun çıkarılana kadar jandarma personelinin disiplin suç ve cezaları “Emniyet Teşkilatı disiplin mevzuatına göre” belirlenir. Diğer hususlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.

        REKLAM

        Jandarma Teşkilatının tüm personeli başka hiçbir işleme gerek olmaksızın, yeni durumlarına göre görevlerine devam ederler. Ayrıca Jandarma Hizmetleri Sınıfından bir adet “Orgeneral kadrosu ile dört adet Jandarma Genel Komutan Yardımcısı kadrosu” ihdas edilmiştir.

        Jandarma Genel Komutanlığı ile 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameyle Yapılan Değişiklikler;

        Madde 105- Harp okulları, fakülte ve yüksekokullar ile astsubay meslek yüksekokullarında (Jandarma dâhil) öğrenimine devam eden öğrenciler ile Yükseköğretim Kurulunca, üniversite sınavının yapıldığı tarihte aldıkları yerleştirme puanları dikkate alınarak durumlarına uygun fakülte ve yüksekokullara, naklen kaydedilirler.

        Madde 113-2803 sayılı Kanunun 13. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 13/A maddesi eklenmiştir.

        Madde 13/a-Jandarma ve Sahil Güvenlik Teşkilatlarının subay ve astsubay ve diğer personel ihtiyacını karşılamak,ön lisans, lisans velisansüstüeğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın yapmak üzere bünyesinde fakülte, enstitü, astsubay meslek yüksekokulları, eğitim ve araştırma merkezleri ve kurslar bulunan bir yükseköğretim kurumu olarak İçişleri Bakanlığına bağlı“Jandarma veSahil GüvenlikAkademisi” kurulmuştur.”

        REKLAM

        Jandarma Genel Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığından tamamen ayrılmış, öncesinden de zaten var olan İçişleri Bakanlığına bağlılığı ile ilgili kanun hakkındaki kararnamelerle yeni düzenlemeler getirilmiştir. Ancak Jandarma Teşkilatındaki personelin TSK bünyesindeki askeri personelin yararlandığı tüm haklardan yararlanmasına hak kaybı olmaması açısından devam edilmiştir. Yapılan bu düzenlemelerden önce Jandarmanın görevleri; “mülki, adli, askeri ve diğer görevler” şeklindeyken, askeri görevleri; Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halleri” veya İçişleri Bakanı ya da valilerce “askeri görev verilen jandarma birlikleri” tabiri eklenmiş, dolayısıyla Jandarmanın askeri görevleri tamamen sonlandırılmayarak gerekli şartların oluşması hali eklenmiştir.

        Öncesinde Jandarma Genel Komutanlığının subay kaynağının çoğunluğu verilen bir kontenjan dâhilinde Kara Harp Okul Komutanlığı’ndan sağlanırken, yeni düzenlemeyle Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi kurularak subay kaynağı tamamen bu akademiden sağlanması yolu belirlenmiştir.

        • Siyaset

        15 Temmuz Darbe Girişiminde TBMM'de temsil edilen tüm siyasi partiler darbe ve darbecilere karşı ortak tavır sergilemişlerdir. 16 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasi partilerin FETÖ darbe teşebbüsünün karşısında ortak tavır almaları, birlik beraberlik içerisinde darbenin bastırılmasındaki katkıları ve darbe girişimine geçit vermemelerinden dolayı, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ı, muhalefet liderlerinden ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi telefonla arayarak teşekkür etmiştir.

        REKLAM

        15-16 Temmuz gecesi siyaset kurumunun bütün unsurları ile darbeye karşı tavır alması, iktidar ve muhalefetiyle siyaset kurumunun topyekûn darbe karşıtı kararlı tutumu ülke siyasetinde birlik ve kenetlenme atmosferi yaratmıştır. Bu atmosfer, 7 Ağustos 2016 tarihli Demokrasi ve Şehitler Mitingi (Yenikapı Mitingi) ile taçlanmıştır. Milyonlarca kişinin katıldığı mitinge Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski başbakan Ahmet Davutoğlu, tüm siyasi parti genel başkanları, Genelkurmay Başkanı da katılmış ve mitingde sadece Türk Bayrağı taşınmıştır. Böylece, vatan söz konusu olduğunda siyaset kurumunun ihtilafları bir kenara bırakacak olgunluk ve bilinçte olduğu gösterilmiştir.

        15 Temmuz FETÖ darbe girişimini müteakip siyasi hayatta oluşan birlik ve beraberlik ruhunun bir göstergesi olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye karşı açtığı tazminat davalarını geri çektiğine ilişkin ilgili mahkemelere dilekçe ile başvurmuş ve davalarından vazgeçmiştir. Bu iyi niyet göstergesi karşılıksız kalmamış CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında açtığı davaları ve şikayet dilekçelerinin tamamını geri çekmiştir.

        • Toplumsal Hayat

        15 Temmuz FETÖ Darbe Kalkışmasının ülkemiz üzerinde pek çok etkisi gözlemlenmektedir. Bu etkilerin bazıları 15 Temmuzdan itibaren ülke içinde ve dışında açıkça gözlemlenebilirken bazı etkilerin daha uzun sürede ortaya çıkacağı varsayılabilir.

        REKLAM

        Yapılan bazı kamuoyu araştırmaları 15 Temmuz FETÖ Darbe Kalkışmasının ilk toplumsal sonuçlarını bize vermektedir. Çeşitli kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına göre FETÖ’cü Kalkışma can kayıplarına, yaralanmalara ve maddi yıkımlara yol açmış olmakla birlikte devlet-millet birlikteliği açısından olumlu sonuçlar da doğurmuştur.

        Olayların başladığı 15 Temmuz 22.00’dan itibaren vatandaşlar olaya müdahil olmaya başlamış, 16 Temmuz sabahından itibaren bütün ülke 15 Temmuz gerçeğiyle yüzleşmiştir. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı, TBMM Başkanlığının, Başbakan’ın, CHP ve MHP Genel Başkanları ile HDP eş başkanlarının darbe karşıtı tavırları, askeri makamların darbeye karşı tavır alması, sivil toplum kuruluşlarının çağrıları, medyanın darbeye karşı tutumu bütün ülkeyi temel değerler etrafında birleştirmiştir.

        Darbe Kalkışmasını takip eden günlerde devletin bütün kurumlarıyla birlikteliği bir ayı aşan Demokrasi Nöbeti Mitinglerinin yapılmasını ve bunlara her siyasal görüşten vatandaşın katılmasını sağlamıştır. Bir ayı aşkın bir süre boyunca bütün ülkede darbe karşıtı mitingler yapılmış, birkaç küçük kaza dışında milyonlarca insanın sabahlara kadar toplandığı alanlarda herhangi bir ciddi problem meydana gelmemiştir. Bunların sonuncusu olan Yenikapı Mitingi ise halkın hemen tüm kesimlerinden kabul görmüş, ardı sıra siyasi dilin yumuşaması ve siyasi nezaket hassasiyetinin oluşması vatandaşlar arasında da barış ve kardeşlik olgusunu pekiştirmiştir.

        REKLAM

        15 Temmuz Darbe Kalkışmasının toplumsal algı açısından en kötü sonuçlarından biri TSK’nın böyle bir kalkışmaya alet edilmesidir. Kalkışma sonrası yapılan saha araştırmalarındaki en bariz sonuç TSK’nın yara aldığı yönündedir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu bu konuda hemfikirdir. 15 Temmuz’u takip eden günlerdeki tutuklamalar, açığa almalar ve işten çıkarmalarla, TSK’nın yara aldığına dair kanaat halk nezdinde kemikleşmiştir.

        Darbe kalkışmasının toplumsal hayatı zorlaştırıcı sonuçlarından biri, özellikle Anadolu şehirlerindeki sanayici ve iş adamlarının tutuklanması, bazı şirketlere ve mallara el konulmasıyla çalışanların zamanla işsiz kalmalarıdır. Bazı şehirlerde FETÖ’yle irtibatlı ve iltisaklı oldukları kesinleşen iş adamları ve sanayicilerin ekonomik gücü o şehirdeki iş gücünün % 20’ye yakınını ifade etmektedir.

        FETÖ ile mücadelenin 15 Temmuz’dan önce başladığı bilinmektedir. Ancak FETÖ ile mücadele 15 Temmuz Darbe Kalkışması sonrası hızlanmış, FETÖ’cü eğitim, sağlık, medya v.b şirketlerin, kurumların hızlıca kayyum atanması sonra kapatılmasıyla sosyo-ekonomik yapımız kan kaybetmiş, yanı sıra söz konusu kurumlarla ve şirketlerle doğrudan ve dolaylı ilişki içindeki vatandaşlarımız da etkilenmişlerdir. Buna rağmen söz konusu şirketlerle ve kurumlarla ilişkiyi bitirmede vatandaşların çoğunluğunun hızlı davrandığı görülmektedir. Vatandaşların bu hususta ekonomik kaybı önemsemedikleri, sosyal kayıp açısından ise endişe duydukları gözlemlenmektedir.

        REKLAM

        Çeşitli Devlet kurumlarında görevli olduğu halde FETÖ ile iltisakı ve irtibatı olduğu tespit edilip tutuklanan, işten çıkarılan, kaçak durumda olan veya yurt dışına çıktığı bilinenlerin sayısı 150 bine yakındır. Bu kişilerin aile ve yakın akraba ilişkileri göz önüne alınırsa 15 Temmuz darbe kalkışmasının yaklaşık bir milyon insanı ailevi açıdan dolaylı etkilediği düşünülmektedir. Birçoğu üniversite eğitimi almış bu insanların FETÖ’yle irtibat içinde olmaları toplum nezdinde bir suç olarak kabullenilmiş olsa da, bu durum ülkenin yetişmiş insanlarının kaybı olarak değerlendirilmekte ve FETÖ’ye nefreti artırmaktadır.

        15 Temmuz kalkışması, kimilerince iddia edildiğinin aksine dini yapılara ve kavramlara yönelik bir nefret doğurmamıştır. Kamuoyu araştırmaları ile sosyal medya ağlarının taramasından edinilen sonuçlar Türk toplumunun büyük çoğunluğunun 15 Temmuz Darbe Girişiminde bulunanların din ile gerçek manada bir ilgilerinin olmadığına inanmaktadır.

        Darbe Kalkışmasının ardından ilan edilen ve uygulanmaya başlanan olağanüstü hâl, toplumu çok etkilemiş görünmemektedir. Gerek kamuoyu araştırma sonuçları gerekse açık kaynaklarda yer alan yorumlar OHAL’in Türk toplumunun genelinde toplumsal hayatı sarsmadığı yönündedir.

        Darbe kalkışması ile Türk toplumunun kendine olan güveni de yenilenmiş görünmektedir. Arap Baharı ile etrafı ateş çemberine dönen Türk toplumu, 15 Temmuz askeri kalkışmasına rağmen, toplumsal bütünlüğünü ve kardeşliğini bozmayarak, hem kendine güvenini tazelediğine, hem de hinterlandına ve dünyanın diğer coğrafyalarına birlik ve beraberlik mesajı verdiğine inanmaktadır. Farklılıklara rağmen bir arada yaşama iradesi ve kültürü 15 Temmuz’dan sonra ivme kazanmıştır.

        REKLAM
        • Darbe Girişiminin Ekonomik Etkileri

        Darbe girişiminin, Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri iki ayrı fazda görülmüştür. Birincil etkiler, hemen darbe girişimin ardından 18-22 Temmuz haftasında finansal piyasalarda büyük kayıplar yaşanmasıyla gözlenmiştir. Daha sonraki haftalarda, bu kayıplar kademeli olarak giderilmiştir. İkinci faz etkileri ise, darbe girişiminin bir yan sonucu olarak Türkiye'nin kredi notunun Moody's tarafından 23 Eylül'de yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına düşürülmesi ile daha belirgin hale gelmiştir. FETÖ'nün süregelen Türkiye'yi itibarsızlaştırma amaçlı propaganda ve lobi faaliyetlerinin de katkısıyla yabancı yatırımcılar nezdinde Türk ekonomisine olan güvenin tahrip edilmesi ve artan belirsizlik; Türkiye'nin dünya piyasalarında yaşanan dalgalanmalardan, benzer gelişmekte olan ülkelere nazaran daha olumsuz etkilenmesine yol açmıştır.

        15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından gerek Hükümet gerekse ekonomi kurumları bir takım acil tedbirler almıştır. İlk etapta alınan acil önlemler, daha ziyade finansal piyasaların sağlıklı işlemesini amaçlarken, zamanla ortaya çıkan olumsuz ekonomik etkilere karşı başka birçok tedbir kararı alınmıştır. Ayrıca FETÖ örgütünün tasfiyesi amacıyla bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın aldıkları kararlar "2.2.3. FETÖ’nün Ekonomik Gücünün Tasfiyesi" başlığı altında ayrıntılı olarak verilmektedir.

        Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca Komisyonumuza sunulan 16 Aralık 2016 tarihli ve B.02.2.TCM.0.00.00.00-610/30053 sayılı yazıda aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:

        "Darbe girişimi sonrası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) finansal piyasaların etkin işleyişinin sürdürülmesi amacıyla aldığı tedbirleri 17 Temmuz 2016 Pazar günü kamuoyuna açıklayarak girişimin yurtiçi piyasalar üzerindeki etkilerini en aza indirmeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda alınan tedbirler çerçevesinde, TCMB Türk Lirası depo işlemleri ile bankalara limitsiz likidite sağlamış, gün içi likidite imkânının komisyon oranı sıfır olarak uygulanmaya başlanmış, Türk Lirası likidite sağlamak amacıyla bankalara limitsiz teminat döviz depo tesis edebilme imkânı tanınmış ve piyasa derinliği ve fiyat oluşumlarının yakından takip edileceği duyurulmuştur. Ek olarak, darbe girişimi sonrasında ülkemizle ilgili yurtdışı piyasalarda ve yabancı yatırımcılar nezdinde doğru ve etkin bilgilendirme sağlamak amacıyla TCMB iletişim politikalarında yeni düzenlemelere gidilmiştir. Bu çerçevede, yabancı yatırımcı ve analistlerle teknik içerikli görüşmeler yapılmaya başlanmış, ülke ekonomisine dair kapsamlı ve yakın zamanlı bilgilendirmeler gerçekleştirilmiştir."

        REKLAM

        15 Temmuz Darbe Girişiminin doğrudan hedefleri arasında yer alan tek finans kurumu olan Borsa İstanbul'un Başkanı Sayın Himmet Karadağ iştirak ettiği 22 Aralık 2016 tarihli komisyon toplantısında "15 Temmuz Darbe Girişiminin Borsa İstanbul'a Etkileri" başlıklı bir bilgi notu sunmuştur. Bu notta[7] verilen bilgilere göre, özetle:

        • Darbe girişiminin finansal piyasalara olabilecek olumsuz etkilerine karşı, Borsa İstanbul gerekli tedbirleri almış ve piyasalarımızın işleyişinde herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Borsa İstanbul 18 Temmuz 2016 Pazartesi gününden itibaren olağan faaliyetlerine devam etmiş, süreç içinde yatırımcıların açığa satış işlemleri de dahil olmak üzere alım satım işlemlerine hiçbir kısıtlama getirilmemiştir.
        • Darbe girişimi sonrası ilk iş günü olan 18 Temmuz 2016 Pazartesi günü pay piyasasında 7,4 milyar TL işlem hacmi gerçekleşmiştir. Bu hacim, piyasada bir işlem sığlığı yaşanmadığının, alım satımın rahatlıkla yapılabildiğini göstermiştir. Yine aynı gün borçlanma araçları piyasasında tahvil işlemlerinin de sorunsuz olarak gerçeklemesi, yatırımcıların ülkemiz finansal piyasalarına olan güvenini gösteren bir diğer durum olmuştur.
        • Darbe girişimi sonrası, Borsa İstanbul'daki işlem hacimlerinde piyasalarda sınırlı düşüşler gözlenmiştir. Fiyat hareketlerinin sınırlı olumsuzluklarının kısa süreli olduğu gözlenmiştir.
        • İstanbul Borsası'nda ayrıca, FETÖ ile ilişkili şirketler ve yatırımcılarla ilgili olarak çeşitli incelemeler yapılmıştır. İlgili şirketler, İstanbul Borsası kotundan çıkarılmış veya Yakın İzleme Pazarına (eski adıyla Gözaltı Pazarına) alınmıştır. Öte yandan, darbe girişimi öncesinde İstanbul Borsası piyasasında gerçekleştirilen işlemler İstanbul Borsası tarafından mercek altına alınmış ve gerek bu inceleme gerekse diğer incelemeler sonucunda ulaşılan tüm tespitler ve yapılan işlemler ivedilikle SPK'ya iletilmiştir. Borsadaki şirketler ve yatırımcılarla ilgili düzenleyici ve cezalandırıcı işlemler hususunda karar verme yetkisi SPK'ya ait olduğundan; İstanbul Borsası inceleme sonucunda elde ettiği verileri, hem SPK'ya iletmekte hem de gereğinde Sayın Başbakan Yardımcılığı'nı bilgilendirmektedir. İstanbul Borsası, tüm bu tedbirler neticesinde şeffaflık, güvenilirlik ve hukuka uygunluk noktalarında daha sağlam bir zemine oturmuştur. Darbe Girişimi Sonrası Finansal Piyasalardaki İlk Etkiler

        15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında 18-22 Temmuz haftası finansal piyasalarda aşağı yönlü eğilimler izlenmiştir. Bloomberg verilerine göre[8], Borsa İstanbul'da Bist-100 Endeksi 18-22 Temmuz haftasında %13,4 oranında değer kaybederken, aynı süreçte dolar bazında Borsa İstanbul'daki ortalama kayıp oranı %18,1 düzeyinde gerçekleşmiştir. DİBS'te yaşanan satış yönlü seyirlerin etkisiyle, 15 Temmuz Cuma günü kapanışında %8,55 düzeyinde bulunan gösterge tahvil faiz oranı, 22 Temmuz Cuma günü sonunda %9,37 seviyesine yükselmiştir.

        REKLAM

        Borsa İstanbul'dan Komisyon'a gelen sunulan bilgi notuna[9] göre; 18-22 Temmuz haftasında günlük ortalama işlem hacmi 5,8 milyar TL ile önceki hafta günlük ortalaması olan 4,2 milyar TL'nin çok üzerinde gerçekleşmiştir. Yabancı yatırımcının elinde bulundurduğu pay değerinin toplam piyasa değerine oranı (saklama oranı), darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü ile 1 Ağustos tarihleri arasında %63,5'ten %62,2'ye gerilemiştir. Bu da yabancıların net pozisyonunda sadece sınırlı bir değişim olduğunu göstermektedir.Borçlanma Araçları Piyasası'nda Borsa İstanbul Kesin Alım Satım Pazarı işlem hacminde darbe girişimi sonrası azalma kaydedilmiş, 18 Temmuz 2016 günü işlem hacmi, bir önceki iş gününe göre %9 artışla 48,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 18-22 Temmuz haftasında bu piyasadaki günlük ortalama işlem hacmi 48,6 milyar TL ile önceki haftaki 46,2 milyar TL düzeyinin de üzerinde gerçekleşmiştir.

        Uluslararası kredi piyasalarında risk primi olarak gösterge niteliği taşıyan, Türkiye'nin 5 yıllık ABD Doları cinsi CDS primi (kredi temerrüt takası) 15-22 Temmuz arasında 224,7 baz puandan 275,2 baz puana çıkmıştır.

        Darbe girişimi sonrası döviz piyasalarında da çok dalgalı seyirler kaydedilmiştir. 15 Temmuz günü sonunda 2,89 düzeyinde bulunan Dolar/TL kuru, 22 Temmuz günü sonunda 3,07 düzeyine çıkarken, aynı süreçte Euro/TL kuru da 3,20 düzeyinden 3,37 düzeyine yükselmiştir.

        18-22 Temmuz haftasında hisse senedi, devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) ve repo tarafında yoğun sermaye çıkışı yaşanmıştır. TCMB verilerine göre[10]; yurtdışı yerleşiklerin portföy yatırımlarının, diğer bir ifade ile sıcak paranın piyasa değeri 18-22 Temmuz haftasında 12,3 milyar dolar azalmıştır. Yabancıların portföy yatırımlarının piyasa değerindeki bu azalmanın 8,4 milyar dolarlık kısmı hisse senedi portföyünde, 3,4 milyar dolarlık kısmı da DİBS portföyünde, kalan kısmı da Repo ve Mevduat portföylerinde gerçekleşmiştir. Net nakit değişimine göre ise, yabancıların portföy yatırımlarında 18-22 Temmuz haftasında 523 milyon dolar ve 25-29 Temmuz haftasında ise 415,6 milyon dolar çıkış yaşanmıştır. Yabancıların portföy yatırımlarının piyasa değeri, 25-29 Temmuz haftası yaşanan net çıkışa rağmen hisse senedi fiyatlarındaki artış nedeniyle hafif düzeyde artmıştır. Söz konusu sıcak paranın piyasa değeri, Ağustos ayının ikinci haftasında yükselişe geçmiştir.

        REKLAM

        Darbe girişiminin ardından 18-22 Temmuz arasında birçok piyasada yaşanan kayıplar, sonraki haftalarda telafi edilmiştir. Toparlanma sürecinde, Türk halkının hain darbe girişimine karşı kenetlenmesi ve birlik içinde hareket edilmesi, Türk ekonomisine dair algıların düzelmesini desteklemiştir. Ayrıca Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Türk Bankacılık Sektörü'nde Döviz Tevdiat hesaplarının toplam tutarında azalma kaydedilmiştir. BDDK verilerine göre[11] söz konusu 3 ayda döviz tevdiat hesapları toplam tutarında kaydedilen 21,7 milyar TL'ye karşılık gelen azalmanın 18,0 milyar TL'lik kısmı vadeli mevduat/katılım fonu hesaplarında gerçekleşmiştir. Döviz kurlarındaki artışa rağmen, döviz tevdiat hesaplarının, yani yabancı para cinsi mevduat/katılım fonu hesaplarının tutarlarındaki azalma, Türk halkının darbe girişimi sonrası döviz satmak suretiyle, Türk Lirası'na destek olduğunu göstermektedir.

        • Darbe Girişimi Sonrası Türkiye Ekonomisi Üzerindeki İkinci Faz Etkiler

        23 Eylül'de darbe girişiminin etkileri bahane edilerek acele ve siyasi bir kararla Moody's tarafından Türkiye'nin kredi notunun düşürülmesi, Türkiye ekonomisi üzerindeki ikinci faz olumsuz etkileri tetiklemiştir. 8 Kasım'daki ABD Başkanlık seçimlerini, küresel piyasalardaki beklentilerin aksine Donald Trump'ın kazanması, 9 Kasım 2016 tarihinden başlamak üzere gelişmekte olan ülke piyasalarını olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ'nün Türkiye ekonomisi ve finansal piyasaları üzerindeki devam eden olumsuz etkisini, 9 Kasım 2016 tarihi itibarıyla ABD Başkanlık seçim sonuçlarının etkilerinden ayrıştırmak çok güç bir hal almıştır.

        Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının Açıklamaları ve Kararları

        REKLAM

        Darbe girişiminin ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve birçok yatırım kuruluşu, Türkiye ekonomisi hakkında çok sayıda rapor ve değerlendirme yayımlamıştır.

        Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P[12], alelacele bir kararla, başarısız darbe girişiminin ardından artan riskleri gerekçe göstererek 20 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'nin kredi notunu bir basamak düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin bir basamak altından (BB+), iki basamak altına (BB) indirmiştir. S&P, Hazine Müsteşarlığımız ile bir sözleşme olmaksızın Türkiye'ye ilişkin kredi değerlendirmesi yapmaktadır.

        Öte yandan; Hazine Müsteşarlığımız ile sözleşme yapmış olmalarının yanısıra, Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyede notlandıran Moody's ve Fitch'in Türkiye hakkında aldığı/alacağı kararlar finansal piyasalarda daha etkili olabilmektedir. Fitch, Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyedeki kredi notunu muhafaza etmiştir. Fitch, 19 Ağustos 2016 tarihinde BBB- seviyesindeki ülke kredi notunu teyit ederken, kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmiştir[13]. Moody's ise aşağıda anlatılacağı üzere, çok sayıdaki ve bazen çelişen açıklamalarının ardından not indirimine gitmiştir.

        REKLAM

        Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, 18 Temmuz 2016 tarihinde başarısız askeri darbenin Türkiye’nin ekonomik büyümesi, karar alıcı kuruluşlar ve dış tamponlar üzerine orta vadeli etkisini değerlendirmek için kredi notunu indirim yönünde izlemeye almıştır[14]. Moody's, 21 Temmuz 2016 tarihindeki açıklamasında Türkiye’de artan tansiyonun zaten düşük olan yatırımcı güvenini daha da düşürebileceğini, doğrudan yabancı yatırımlarını olumsuz etkileyebileceğini ve önümüzdeki 2-3 yıllık süreçte cari açığın finansmanının sağlanmasında büyümeye destek için gerekli yabancı sermaye girişlerini olumsuz etkileyebileceğini belirtmiştir. Ayrıca, darbe girişiminin olası etkilerinin başta tüketim harcamalarındaki olmak üzere Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin 2016 yılı 3. ve 4. çeyreklerinde hissedileceğini dile getirmiştir[15].

        Moody's, 23 Eylül 2016 tarihinde Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyenin en alt kademesi olan Baa3 seviyesindeki uzun vadeli yabancı para cinsi ülke kredi notunu bir basamak düşürerek Ba1 seviyesine indirmiştir[16]. Moody's, bu not indirimine gerekçe olarak geniş dış finansman yükümlülüklerine yönelik risklerin artmasını ve önceden destekleyici olan kredi temellerindeki (özellikle büyüme ve kurumsal güçteki) zayıflamasını göstermiştir. Ayrıca, Türkiye’deki tahmin edilemeyen politik gelişmelerin ve değişken yatırımcı algısının bir sonucu olarak hassas finansal ve jeopolitik konumunun sürdüğünü, dışsal hassasiyetin yükseldiğini belirtmiştir. Fakat Moody's, bu not indirimi açıklamasından 2 gün önce yaptığı açıklamada, "15 Temmuz'dayaşanan başarısız darbe girişiminin Türk ekonomisinde yarattığışokun büyük ölçüde dağılmakta olduğunu ancak Türkiye'nin problemlerinin uzun vadede devam edeceğini" bildirmiştir. Yine 21 Eylül 2016 tarihinde Moodys'in Ülke Kredi Riski Bölümü Başkanı Alastair Wilsonyaptığı açıklamada[17], "Türkiye'nin kredi notu için devam eden gözden geçirme sürecini gelecek ay tamamlayacaklarını" belirtmiştir. Buna karşın, gelecek ay beklenmeden, 2 gün içinde alelacele bir siyasi kararla, Moody's Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına düşürmüştür.

        REKLAM

        "Türkiye'de yaşanılan olayların çok daha az miktarda bir kısmı başka bir ülkede yaşansa, o ülke ekonomileri ne hale gelirdi?" diye tersten okuma yapıldığında, aslında Türkiye ekonomisinin ne kadar sağlam olduğu görülmektedir. Türkiye, kendisinden çok yüksek seviyelerde notlandırılan pek çok ülkenin geçemeyeceği stres testlerini hayali senaryolar üzerinden değil, bizzat yaşayarak, maruz kalarak başarı ile aşmıştır. Nitekim, özellikle 17-25 Aralık süreciyle beraber türlü türlü kumpas ve manipülasyonlar ile Türkiye'ye ve Türk ekonomisine zarar vermekten hiç geri durmayan FETÖ, darbe girişimi ile de amacına ulaşamayınca; Türk ekonomisine yönelik beklentileri, algılamaları, güven ve itibarı zedelemek için özellikle yurtdışındaki lobicilik ve karalama faaliyetleri ile her türlü girişimlerine devam etmektedir.

        Ülke kredi notumuzun Moody's tarafından Baa3'ten Ba1'e düşürülmesi ile birlikte, ülkemiz finansal varlıkları tam yatırım yapılabilir ülke statüsünü kaybetmiştir. Bu durum, çeşitli uluslararası kurumsal yatırımcıların içtüzükleri gereği artık ülkemize yatırım yapamamaları ve ülkemiz tahvillerinin çeşitli küresel endekslerden çıkarılması gibi sonuçlar doğurarak, piyasalarımızı ve geleceğe dönük borçlanma maliyetlerimiz ile yatırımcı kalitesini olumsuz etkileyecek gelişmelere sebebiyet vermiştir.

        23 Eylül'deki not indiriminin ardından Türkiye, gelişmekte olan benzer ülkelere göre olumsuz yönde bir ayrışma göstermiştir. Özellikle, 8 Kasım 2016 tarihindeki ABD seçimlerinin uluslararası piyasalarda sürpriz olarak değerlendirilmesi ve gelişmekte olan ülkelerin bu gelişmeden olumsuz etkilendiği süreçte Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran daha fazla etkilenmiştir. Darbe girişiminin ilk etkilerini kısa sürede atlatmayı başaran Türkiye ekonomisi, Türkiye hakkında yapılan art niyetli propagandaların etkisiyle yabancı yatırımcılar nezdinde güven kaybına uğramıştır. FETÖ'nün manipülatif karalama faaliyetleri bu süreçte maalesef etkili olmaya devam etmiştir.

        REKLAM

        2017 yılının Ocak ayı içerisinde döviz kurlarında keskin düzeylerde artışlar gözlenmiştir. 27 Ocak Cuma gününün son saatlerinde; Fitch, Türkiye’nin BBB- olan yatırım yapılabilir seviyedeki uzun vadeli yabancı para cinsi ülke kredi notunu bir basamak düşürerek BB+ düzeyine, yani yatırım yapılabilir seviyenin aşağısına indirmiştir. Aynı gün içerisinde takviminde olmamasına ragmen Türkiye ile ilgili açıklama yapan S&P ise, Türkiye’nin BB olan kredi notunu değiştirmezken, kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmiştir.

        Darbe Girişimi Sonrası İkinci Faz Etkilerin Finansal Piyasalara Yansıması

        Bloomberg verilerine göre; darbe girişiminden önce 15 Temmuz 2016 günü sonunda 2,89 düzeyinde iken 20 Temmuz gün sonunda 3,09'a çıkan, kredi not indiriminden bir gün önce 22 Eylül 2016'da 2,94 düzeyinde ve 8 Kasım'da 3,16 düzeyinde bulunan Dolar/TL kuru, 2016 yılsonunda (30 Aralık 2016 itibarıyla) 3,53 düzeyine yükselmiştir. 15-22 Temmuz tarihleri arasında 224,7 baz puandan 275,2 baz puana çıkan ve 22 Eylül'de 244,7 baz puan olan Türkiye'nin 5 yıllık ülke CDS primi, 8 Kasım sonunda 264,5 baz puana ve 2016 yılsonunda 273,2 baz puana yükselmiştir. 22 Eylül'de %8,39 seviyesinde bulunan gösterge tahvil faiz oranı, 8 Kasım'da %9,56 ve 13 Aralık'ta %11,14 düzeylerine yükseldikten sonra 2016 yılı sonunda %10,63 seviyesinde gerçekleşmiştir.

        REKLAM

        Tablo 8: Seçilmiş Göstergelerin 15 Temmuz 2016 Tarihinden Bu Yana Gelişimi

        Kaynak: Bloomberg

        Yatırım yapılabilir seviyedeki ülke kredi notunun düşürülmesi ve CDS gibi kredi risk primi göstergelerinin artması, Türk bankalarının yurt dışı piyasalarında borçlanma maliyetlerini artırmakta ve borçlarını daha yüksek faiz oranları ile yenilemelerine sebep olmaktadır.

        Darbe Girişiminin Kamu Finansmanı Üzerindeki Etkileri

        Hazine Müsteşarlığınca Komisyonumuza sunulan 27 Aralık 2016 tarihli ve 60805253-619 sayılı cevabi yazıda 15 Temmuz Darbe Girişiminin kamu finansmanı üzerindeki etkilerine de yer verilmiştir. Buna göre; darbe girişimi ve kredi not indirimi sonrası, ülkemizin diğer gelişmekte olan ülke piyasalarına göre olumsuz ayrışması sonucunda 7 Kasım 2016 tarihi itibarıyla uzun vadeli tahvil faizlerinde 110-140 baz puana kadar yükselişler kaydedilmiştir. 15 Temmuz-7 Kasım arasında diğer gelişmekte olan ülkelerin yerel para cinsi 10 yıl vadeli tahvil faizlerinde ise yaklaşık 30 baz civarında düşüş olmuştur. Dolayısıyla, 150 baz puan civarında bir olumsuz ayrışma söz konusudur. Benzer eğilim Eurobond faizlerinde ve kur tarafında da görülmektedir.

        REKLAM

        Tablo 9: 07.11.2016 tarihi İtibarıyla İç ve Dış Borç İtfalarında Gerçekleşen İlave Maliyet

        REKLAM

        (*) Vade tarihi: 11.07.2018

        (**) Vade tarihi: 17.02.2021

        (***) Vade tarihi: 11.02.2026

        (****) Kur tarihi: 14 Temmuz 2016

        Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

        19 Temmuz 2016 Salı günü 10 ay vadeli kuponsuz Hazine bonosu ve 5 yıl vadeli kira sertifikası ihracı gerçekleştirilmiştir. 15 Temmuz 2016 tarihli faiz oranları ile karşılaştırıldığında, kuponsuz senette yaklaşık 5,5 milyon TL ve kira sertifikasında yaklaşık 17,6 milyon TL olmak üzere, borçlanmalarda toplamda 23,1 milyon TL tutarında ekstra maliyet oluşmuştur. Benzer şekilde Ağustos ayında gerçekleştirilen 5 yıl ve 10 yıl vadeli sabit kuponlu tahvil ihalelerinde 121,5 milyon TL civarında ekstra maliyetin oluştuğu hesaplanmaktadır. Eylül ve Ekim aylarında ise sırasıyla 182,5 ve 52 milyon TL tutarında ekstra maliyete ulaşılmaktadır.

        REKLAM

        Kasım ayı ihalelerine bakıldığında ise; ABD seçimleri sonrasında faiz oranlarının 15 Temmuz öncesine göre 200 baz puan yükselmesi, Kasım ayında yapılan ihaleleri üzerinde 500 milyon TL tutarında bir ek maliyet oluşturmuştur. Faizlerdeki 200 baz puan artışın, ABD seçimleri sonrası oluşan 70 baz puanlık kısmını dışarıda tutarsak; ek maliyet tutarı 330 milyon TL olmaktadır. Dolayısıyla, 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından Temmuz-Kasım dönemi iç borçlanmaları fazladan 700 milyon TL maliyet ile gerçekleştirilmiştir.

        Öte yandan, dış borç servisleri ve Hazine garantili kredilerden gerçekleştirilen üstlenim, 15 Temmuz tarihinden sonra döviz kurlarının yükselmesi nedeniyle döviz karşılığında daha yüksek tutarda Türk Lirası ödenmesine yol açmıştır. 15 Temmuz sonrası ABD Doları ve Avro kurlarındaki artışa göre 7 Kasım 2016 itibarıyla, devlet borçlarına ilişkin dış borç servisinde oluşan ilave maliyet 266,2 milyon TL olarak hesaplanırken, Hazine Garantili dış borcun üstleniminden kaynaklanan ilave maliyet ise 679.258 TL olup, bahse konu ödemelerden toplam 266,8 milyon TL ilave yük doğmuştur.

        Süregelen FETÖ Operasyonlarının Türkiye Ekonomisine Yansımaları

        Türkiye FETÖ’ye karşı yürüttüğü yoğun mücadelede büyük bir enerji sarf etmiş ve bu sebeple orta gelir tuzağından kurtulmak için yenilikçilik ve üretim yolunda kullanılması gereken son 3-4 yılda istikrar ve güven ortamına yönelik en büyük saldırıların baş göstermesi nedeniyle çok farklı konularda efor harcamak zorunda kalmıştır. Bu süreçte ekonomi yönünden patinaj durumu yaşanmış, hatta bazı açılardan geriye gitme durumu söz konusu olmuştur.

        REKLAM

        TCMB'nin ödemeler dengesi verilerine[18] göre; 2013 yılı sonundan sonra azalma eğilimi gösteren cari açığın 12 aylık birikimli tutarı, uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının azalmasının da verdiği destekle 2016 yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla 28,8 milyar dolara kadar düşmüştü. Fakat Temmuz ayının ardından, cari açık tarafındaki söz konusu iyileşme eğilimi son bulmuş ve 12 aylık birikimli cari açık tutarı 2016 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 33,8 milyar dolara yükselmiştir. 2015 yılı sonunda 1,1 milyar dolar fazla verdiğimiz 12 aylık birikimli enerji hariç cari denge, 2016 yılı Temmuz ayı sonunda 3,3 milyar dolar açık ve Ekim ayı sonu itibarıyla da 9,6 milyar dolar açık vermiştir. Ödemeler dengesi tarafında yaşanan bu bozulmanın temel nedenleri darbe girişimi sonrası olumsuz etkilenen ihracatın azalması ve 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesinin ardından 2016 yılında turizm gelirlerinin ve dolayısıyla hizmetler dengesinin azalmasıdır.

        2016 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 164,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu tutara, 33,8 milyar dolarlık 12 aylık birikimli cari açık tutarı da eklendiğinde, bir yıl içinde ülkemizin ödemekle ya da döndürmekle yükümlü olduğu tutarın 198,2 milyar olduğu anlaşılmaktadır. Önceki yıllarda da söz konusu kaynak yenileme ihtiyacı 200 milyar dolara yakın düzeylerde gerçekleşmiştir. Fakat son yıllarda FETÖ'nin darbe girişimleri ve kumpasları nedeniyle yaşanan pek çok olay, Türk Lirası'nın diğer gelişmekte olan para birimlerinden görece olumsuz ayrışmasına ve dolar cinsi GSYH verisinin gerilemesine yol açmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin kırılganlıkları karşılaştırılırken, bir yıl içerisindeki kaynak yenileme ihtiyacı veya 6 aylık ithalatı gibi tutarların döviz rezervlerine oranına ve bütçe açığı, cari açık, dış ticaret açığı ile dış borçlar gibi diğer başka verilerin de GSYH'ye oranına bakılmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu oranların paydasında yer alan döviz rezervleri veya dolar cinsi GSYH'deki düşüşler, Türkiye ekonomisi açısından olumsuz bir resim sunulmasına neden olmaktadır.

        REKLAM

        Merkez Bankası verilerine göre[19]; 15 Temmuz 2016 itibarıyla 122,71 milyar dolar düzeyinde bulunan altın dahil döviz rezervleri, darbe girişiminden sonraki iki hafta azalarak 22 Temmuz itibarıyla 121,43 milyar dolara ve 29 Temmuz itibarıyla 119,72 milyar dolara gerilemiştir. Sonraki haftalarda yükselerek 19 Ağustos itibarıyla 123,48 milyar dolara çıkmış, 23 Eylül'de 121,99 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, kredi not indiriminin etkisiyle tekrardan düşüş eğilimine girmiştir. Merkez Bankası'nın altın dahil döviz rezervleri, 2016 yılı sonu (30 Aralık 2016) itibarıyla 106,10 milyar dolar seviyesine düşmüştür.

        Ulusal Hesaplar konusunda Avrupa Birliği Yönetmeliklerine (ESA 2010) uygun olarak yapılan revizyon çalışmaları tamamlanmış ve TÜİK 2016 yılı 3. çeyrek GSYH verilerini bu kapsamda yayımlamıştır. Geriye dönük olarak güncellenen bu yeni verilere göre[20] 2013 yılı sonunda 950,4 milyar dolar düzeyinde bulunan Türkiye'nin 12 aylık birikimli GSYH'si, 2016 yılı 3. çeyrek sonu itibarıyla 850,3 milyar dolar düzeyine gerilemiştir. Sonuç itibariyle, üç yıla yakın bir süre içerisinde dolar kurunda yaşanan artışların etkisiyle Türkiye'nin GSYH'si 100,1 milyar dolar azalmıştır. GSYH'de dolar bazında yaşanan bu kayıp, paydasında GSYH'nin bulunduğu temel rasyolarda ciddi ölçüde tahribata yol açmaktadır. Sonuç olarak, kırılganlık göstergeleri karşılaştırmalarında Türkiye'nin eli biraz daha zayıflamıştır. Örneğin, yeni GSYH serileri baz alındığında; 2016 yılı ikinci çeyreği sonunda %3,4 düzeyinde gerçekleşen cari açığın GSYH'ya oranı, üçüncü çeyrek sonu itibarıyla %3,8 ve Ekim ayı sonu itibarıyla %4,0 düzeyine çıkmıştır. Yeni GSYH serilerine göre 2016 yılı ikinci çeyreğinde, 2015 yılının aynı çeyreğine göre %4,5 oranında reel büyüme kaydeden Türkiye ekonomisi 2016 yılının 3. çeyreğinde, 2015 yılının aynı dönemine göre %1,8 oranında daralmıştır. Böylece küresel kriz nedeniyle 2009 yılında yaşanan daralmadan bu yana, Türkiye ekonomisi ilk defa küçülmüştür. Geçen yılın aynı çeyreğine göre mal ve hizmet ihracatının %7 azalması, ithalatının %4,3 artması ve yerleşik hanehalkı tüketiminin %3,2 azalması, söz konusu ekonomik daralmada etkili olmuştur.

        REKLAM

        Son yıllarda döviz kurlarında yaşanan artışlar, enflasyonla mücadeleyi ve fiyat istikrarının sağlanmasını zorlaştırmakta, borçların artmasına yol açmakta, kısaca tüm makroekonomik verilere bir şekilde yansımaktadır. Döviz kurlarında, son aylarda yaşanan keskin oranlı artışların kalıcı olması halinde, ilerleyen aylarda enflasyonda ve diğer birçok makroekonomik göstergede bunun olumsuz yansımaları görülebilir. Yüksek miktarda döviz borcu olan ve gerekli finansal koruma (hedge) tedbiri almayan reel sektör şirketleri, döviz kurlarındaki artışlara bağlı olarak kambiyo zararları yazabilirler.

        TÜİK verilerine göre[21] 2016 yılı Temmuz ayında %10,7 oranında gerçekleşen işsizlik oranı, Ağustos ayında %11,3 oranına yükselmiştir. FETÖ kapsamında işten çıkarılanlar nedeniyle Eylül ayında daha da artabileceği düşünülen işsizlik oranı; tarım ve inşaat sektörleri istihdamında yaşanan artışlar sayesinde Eylül'de %11,3 seviyesinde kalabilmiş ama Ekim ayında %11,8 düzeyine yükselmiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı Eylül'de %11,3 iken Ekim'de %11,7 oranına çıkmıştır. Eylül ayında %19,9 düzeyinde bulunan genç nüfusta işsizlik oranı ise Ekim ayında %21,2 düzeyine tırmanmıştır. Özetle, 2016 yılı Ekim ayında işsizlik oranları, istihdam edilenlerin sayısı, işsiz sayısı ve işgücüne katılım oranı gibi işgücü istatistiklerine dair tüm verilerde bir önceki aya göre belirgin bir bozulma kaydedilmiştir.

        REKLAM
        • FETÖ Nedeniyle Toplumda Artan Güvensizliğin Ekonomiye Yansımaları

        Darbe girişimi sonrasında, FETÖ'nün boyutlarının toplumun her kesiminin tahminlerinden çok daha büyük olması ve ülkenin her kurumunda, kritik olan her yere sızmış bir kripto örgüt olması, darbe girişimi sonrası toplumsal olarak insanların birbirine güven sorunu yaşamasına neden olmuştur. Söz konusu güven sorununun ekonomiye yansıması, ticareti faaliyetlerin yavaşlaması ve kamu kurumlarındaki işleyişin yavaşlaması şeklinde kendini göstermiştir.

        Güvensizlik ve belirsizliğin arttığı böyle dönemlerde ticari faaliyetlerde, kontrat ya da senetler yerine nakit ile işlem yapma tercihi ağırlık kazanmakta ve bu da işlem maliyetlerini artırmaktadır. Bankalar kurumsal kredileri ve KOBİ kredilerini verirken, FETÖ riski nedeniyle aşırı derecede muhafazakar davranmak zorunda kalmıştır. Bunun sonucu olarak; BDDK verilerine göre[22] KOBİ kredileri ve tüketici kredileri Temmuz ayında azalırken, kurumsal ticari krediler ise Ağustos ayında hafif ölçüde de olsa azalmıştır. Bankacılık sektöründe kredilerin azalması çok rastlanan bir durum değildir. Darbe girişiminin ardından, kredilerin yıllık artış hızında hafif bir azalma kaydedilmiştir. Gelinen noktada, Ekim ayı sonu itibarıyla kurumsal ticari kredilerdeki yıllık artış oranı hala %10 düzeyinin üzerinde kalırken, KOBİ kredilerinin ve tüketici kredilerinin yıllık artış oranları 2016 yılı Temmuz ayı ile birlikte %7 düzeyindeki enflasyon oranının bile altına düşmüş ve sonraki aylarda bu seviyelerde bulunmaya devam etmiştir. Kredilerde enflasyon oranının altında kalan bir yıllık artış oranına reel anlamda artış demek çok mümkün değildir.

        REKLAM

        Sadece kredilerin azalması ya da yıllık artış hızının yavaşlaması olarak bakılamayacak bu gelişmeler, ekonomik aktivitenin zayıflamasına ve refah kaybına yol açmaktadır. 2016 yılı üçüncü çeyreğinde, 2015 yılının aynı çeyreğine göre reel olarak %1,8 daralan GSYH, nominal olarak 23,4 milyar TL artsa da dolar bazında nominal olarak 3,73 milyar dolar azalmıştır.

        Diğer taraftan, darbe girişimi sonrası kurumların mesailerinin önemli bir kısmını FETÖ ile mücadeleye ayırmak durumunda kalması, kurumsal zafiyet tartışmalarını ön plana çıkarmıştır. FETÖ aynı zamanda kripto bir casusluk örgütü olduğu için, insanların aynı kurumda birlikte çalıştıkları ve hiç tahmin etmedikleri bazı kişilerin kripto FETÖ'cü çıkması ve memuriyetten çıkarılmaları nedeniyle devlet kurumlarında insanlar birbirlerine şüpheyle yaklaşabilmektedir. Diğer taraftan; FETÖ mensuplarının, bu süreçleri daha da karıştırmak için dışarıdan asılsız ihbarlarda bulunduğu yönünde iddialar bulunmaktadır.

        Devlet bürokrasisinde şüphe ve güvensizlik işleri yavaşlatır. Hatta; güvensizliğin yoğunluğunun derecesine ve hakim olduğu sürenin uzunluğuna göre, işleri durdurma noktasına getirebilir. Nitekim, Türk bürokrasisinde FETÖ'nün oluşturduğu zafiyet ve artan soruşturmalar, bazı kurumlarda işleyen süreçleri epeyce yavaşlatmıştır. Öte yandan, FETÖ'cülerin ayıklanması ile daha az personel ile daha etkin çalışmalar yapabilen kurumlar da bulunmaktadır.

        REKLAM

        Özetle, darbe girişimi sonrası kurumlarda yaşanan sıkıntılar, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve yabancı yatırım kuruluşlarının raporlarında "kurumsal zafiyet" adı altında dile getirilmektedir. Diğer yandan FETÖ'nün yurt dışında yürüttüğü lobi faaliyetleriyle kurumlardaki sorunlar gerçekte varolandan daha fazlaymış gibi gösterilmektedir.

        Üreticilerin ve tüketicilerin ‘bekle ve gör’ duruşunda bulunduğu, turizm gelirlerinin ve yurtiçi ekonomi güveninde düşüşlerin yaşandığı bir konjonktürde ekonomik aktivite de bundan olumsuz yönde etkilenmektedir. Buna karşın, bankacılık sektörü ve şirketlerin belirsizliklere karşı 2000'li yıllara kıyasla daha dayanıklı olduğu piyasa oyuncuları tarafından da ifade edilmektedir.

        BDDK tarafından Komisyonumuza sunulan 21 Aralık 2016 tarihli ve 90102173-645[21473]-E.20814 sayılı cevabi yazıda bankacılık sektörümüzün güçlü yapısına vurgu yapılırken aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:

        "Mevcut veriler değerlendirildiğinde ve sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek olası etkileri göz ardı edildiğinde, meşum darbe girişimi öncesinde olduğu gibi sonrasında da bankacılık sektörümüzün, finansal sağlamlık göstergeleri güçlü bir görünüm arz etmektedir. Kredilerin takibe dönüşüm oranı, likidite göstergeleri, yabancı para pozisyonu, kaldıraç oranı makul düzeylerde seyretmekte, sermaye yeterliliği rasyosu uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeyin oldukça üzerinde bulunmaktadır. Nitekim Haziran 2016 itibarıyla %15,9 olan sermaye yeterliliği rasyosu son dönemde yaşanan tüm olumsuz koşullara rağmen Ekim 2016 itibarıyla %16’ya yükselmiş, kredilerin takibe dönüşüm oranı da Haziran 2016 itibarıyla %3,3 olan seviyesini Ekim 2016 itibarıyla da korumuştur. Ülkemiz, sağlam temeller üzerine oturduğu küresel kriz ve artçı şoklarında kanıtlanmış, dinamik ve potansiyeli yüksek bir bankacılık sektörüne sahip olup, Kurumumuz da sektörün denetim ve gözetimini etkin bir şekilde sürdürmektedir. Yüksek aktif kalitesi, güçlü özkaynak yapısı, nitelikli işgücü, yüksek teknolojik gelişmişlik düzeyi, kriz tecrübesi ve uluslararası düzenlemelere uyumu, bu potansiyel ve dinamizm ile birleştiğinde, tüm hain girişimlere ve küresel ekonomik belirsizliklere rağmen, Türk bankacılık sektörünün, orta ve uzun vadede uluslararası arenada yerini daha da yukarılara taşıyacağı açıktır."

        REKLAM
        • Darbe Girişiminin Uluslararası İlişkilerimiz Üzerindeki Etkileri ve Darbe Girişimine Karşı Uluslararası Alanda Alınan Tedbirler

        15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişimine karşı Dışişleri Bakanlığınca dış teşkilata ilk genelge, gece yarısı saat 01:50’de çekilmiştir. Genelgede, silahlı kuvvetler içinde yuvalanmış münferit bir grubun kalkışmaya yeltendiği, bunların en kısa zamanda alt edilecekleri bildirilerek, dış temsilciliklerimize Dışişleri Bakanlığından gelmeyen hiçbir beyan, bildiri veya bilginin dikkate alınmaması talimatı verilmiştir.

        15/16 Temmuz sabaha karşı, darbecilerin amaçlarına ulaşamadığının kaydedildiği bir açıklama metni, farklı dillerde tercümeleri ile birlikte dış temsilciliklerimize gönderilmiştir. Açıklama metninin tüm sosyal medya araçları da kullanılmak suretiyle yabancı kamuoyuna en geniş şekilde duyurulması sağlanmıştır.

        16 Temmuz’da, ayrıca tüm Teşkilata, TBMM Genel Kurulu Olağanüstü Toplantısı’nda Meclis'te temsil edilen siyasi partiler tarafından kabul edilen Ortak Bildiri ve İngilizce çevirisi, yurtdışında yapılacak bilgilendirme faaliyetlerinde istifadeleri için Dışişleri Bakanlığı tarafından tüm dış teşkilata gönderilmiştir.

        REKLAM

        Türk demokrasisi, seçilmiş hükümet ve anayasal rejimime yönelik bu en büyük saldırının ardından, hükümet 111 ülke ve 6 uluslararası kuruluştan destek mesajları almış, halkımızın darbeye karşı durarak verdiği demokrasi dersi uluslararası kamuoyunun takdirini kazanmış, 30’u aşkın ülkeden devlet erkânı ve uluslararası kuruluş yetkilileri, dayanışmalarını ortaya koymak amacıyla ülkemizi ziyaret etmişlerdir.

        20 Temmuz’da, darbecilerin darbe teşebbüsü sırasında devlet kurumlarını ve vatandaşlarımızı hedef alan terör eylemlerini gösteren videoların linkleri, Temsilciliklerimizce düzenlenebilecek basın toplantılarında ve facebook, twitter gibi sosyal medya vasıtalarıyla en geniş biçimde yayılmasını teminen yararlanmaları için tüm dış misyonlara gönderilmiştir.

        27 Temmuz’da, Anadolu Ajansı'nın hazırladığı, darbe girişiminin kronolojisini ve darbe girişimi sonrası tepkileri ele alan "Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi" broşürünün linkleri tüm Dışişleri Bakanlığı Teşkilatı ile paylaşılmıştır.

        3 Ağustos’ta, tüm Teşkilata, 15 Temmuz Darbe Girişimine ilişkin "July 15:Gulenist Coup Attempt" isimli çalışma bilgilendirme faaliyetlerinde ve temaslarında istifadeleri için iletilmiştir.

        22 Ağustos’ta, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ hakkında İngilizce bir “power point” sunumu hazırlanarak tüm teşkilatımızla paylaşılmıştır.

        REKLAM

        24 Ağustos’ta, ülkemizdeki yabancı misyon şeflerine Ankara’da FETÖ yapılanması hakkında yabancı Büyükelçiliklere verilen brifingde kullanılan konuşma notu tüm Dış Teşkilatla paylaşılmıştır.

        24 Kasım’da Türkiye’de yürütülen soruşturmalar ve basına yansıyan ifadeler çerçevesinde FETÖ hakkında hazırlanan yeni bir bilgi notu dış temsilciliklerimize iletilerek temaslarında yararlanılması talimatı verilmiştir.

        [1] Bkz. Yargılama Usullerine İlişkin Tedbirler Başlığı.

        [2] Milli Savunma Bakanlığının Komisyona sunduğu 08.12.2016 tarih ve TFŞ.:43624358-1040-416-16/inc.ve Sor.D.sayılı yazısı.

        [3] http://www.ahaber.com.tr/galeri/turkiye/fetonun-darbe-girisimi-sonrasi-hangi-kararlar-alindi (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [4] 27 Temmuz 2016 tarih ve 29783 (2.Mükerrer) Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılmasına İlişkin KHK.

        REKLAM

        [5] Milli Savunma Bakanlığının Komisyona sunduğu 08.12.2016 tarih ve TFŞ.:43624358-1040-416-16/inc.ve Sor.D.sayılı yazısı.

        [6] 669,672,677 sayılı KHK’lar.

        [7] Borsa İstanbul, 15 Temmuz Darbe Girişiminin Borsa İstanbul'a Etkileri.

        [8] Borsa endeksleri, döviz kurları, gösterge tahvil faiz oranı ve CDS primi verileri Bloomberg terminalinden alınmıştır.

        [9] Borsa İstanbul Bilgi Notu: 15 Temmuz Darbe Girişiminin Borsa İstanbul'a Etkileri.

        [10] Yurtdışı yerleşiklerin portföy yatırımları verileri, TCMB Haftalık Menkul Kıymet İstatistikleri'nden alınmıştır: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Parasal+ve+Finansal+Istatistikler/Haftalik+Menkul+Kiymet+Istatistikleri/ (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        REKLAM

        [11] BDDK Türk Bankacılık Sektörü İnteraktif Aylık Bülteni: http://ebulten.bddk.org.tr/ABMVC/ (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [12] https://www.spratings.com/ (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [13] https://www.fitchratings.com/site/pr/1010599 (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [14] https://www.moodys.com/research/--PR_352273 (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [15] https://www.moodys.com/credit-ratings/Turkey-Government-of-credit-rating-768337 (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [16] https://www.moodys.com/research/--PR_354341 (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [17] http://www.reuters.com/article/turkey-economy-moodys-idUSL9N18Y013 (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        REKLAM

        [18] TCMB Ödemeler Dengesi İstatistikleri: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Odemeler+Dengesi+Istatistikleri/ (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [19] TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, TCMB Bilânço Verileri (http://evds.tcmb.gov.tr/)

        [20]TÜİK, Haber Bültenleri, Yıllık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla: www.tuik.gov.tr/ZipGetir.do?id=24921&class=onceki (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [21] TÜİK, Haber Bültenleri, İşgücü İstatistikleri, www.tuik.gov.tr/ZipGetir.do?id=21575&class=onceki (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        [22] BDDK, Türk Bankacılık Sektörü İnteraktif Aylık Bülten: http://ebulten.bddk.org.tr/ABMVC/ (Erişim tarihi: 27.01.2017)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ