Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem BÜYÜK HATA!

        Gazetelerde bir haber vardı, okuyunca çok sevindim. 18 Mart 1915 Deniz Zaferinin hazırlayıcısı, Nusrat mayın gemisinin komutanı Yüzbaşı Hakkı’nın mezarı bulunmuş, onarılmış ve törenle açılmıştı. Evet bir kahrmanın daha hakkı teslim edilmiş, onuruna uygun tören yapılmıştı. Cumartesi günü Aynanın Arkası programının seyircilerinin anlattıklarını çok sevdiği ve bazılarının da göz yaşı döktüğü Bülen Eryavuz’un (94 yaşındaydı, ışıklar içinde uyusun) cenazi töreni vardı, oradan ayrılıp Kulaksız mezarlığı Zindan Arkası’ndaki Yüzbaşı Hakkı’nın olduğunu iddia ettikleri mezarı ziyarete gittim. Ellerimi açtım, dua edeceğim, birden bire donakaldım. Felç mi geldi diye de korktum. Gözlerim beynime komut vermiş ve beni durdurmuş olduğunu sonra farkeetim; mezarı onarılan Hakkı yanlış kişi değil mi! Mezar taşında yazılı olan ve törenle mezar açılışı yapılan isim “Armatör İsmail Hakkı (1875-1933)” öteki iki kişi de Hidayet Karamürsel (1923-28.1.1991) ve Hasan Fehmi Karamürsel (1336-1928). Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Burası Türkiye herşey olur dedim. Ama bu kadarına da pes doğrusu! Mezar yanlış, kişi yanlış. Bundan sonrasını kim nasıl düzeltecek? Sanırım Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu’nun duruma müdahale etmesi gerekiyor. Yoksa her yıl 18 Mart’ta yanlış kişinin mezarı başında törenler yapılacak. İnancım odur ki, bu yanlış bilinerek yapıldı. Ben size bu mezarın onarılma kararının alındığı toplantıyı ve olayın aslını ve gerçek Hakkı’yı anlatayım. Geçen yıl, İGDAŞ Alibeyköy’de halka açık bir Çanakkale Zaferi toplantısı yaptı. Konuşmacı olarak ben, yazar Mehmet Niyazi, Prof.Süleyman Beyoğlu ve Zekeriya Kurşun vardık. 18 Mart deniz zaferinin hazırlayan mayınları döken Nusrat’ın ve iki bahriye subayı Binbaşı Nazmi (Akpınar, ölümü 3 Mayıs 1940) ve Yüzbaşı Tophaneli Hakkı’nın öyküsü anlattım. Bitirirken de Hakkı’nın mezarının yerini bilemediğimizi söyledim. Bunun üzerine Mehmet Niyazi, anlattığım öyküde bazı yanlışlar olduğunu, Yüzbaşı Hakkı’nın torununu tanıdığını ve mezarın da harap olduğunu söyledi. Toplantının sponsoru İGDAŞ’ın genel müdürü Levent Bey (soyadını bilemiyorum), çok iyi niyetle ve heycanla “mezarı yaptırmaya söz veriyoruz” dedi. Ben de kendilerine “Deniz Müzesi komutanlığını aramalarını, doğru bilgiyi almalarını, burada kafama yatmayan bazı şeylerin olduğunu” söyledim. Peki dedi. Müze Komutanına da telefon edip bilgi verdim. Bundan sonrasını bilmiyorum. Aradan bir yıl geçti ve mezarın onarıldığını gazetelerde okudum. Anlattığım gibi hevesim kursağımda kaldı. Zaten daha ilk söylendiğinde bunda bir “bit yeniği” var demiştim. 1981 yılından bugüne kadar deniz tarihiyle özellikle de savaş gemileriyle ilgili araştırma yapar, makaleler yazar, kitaplar yayınlarım. “Nusrat mayın gemisi” de çok ama çok özel ilgi duyduğum bir gemidir. Kısaca olayın seyrini yazayım. Yıl 1915, İngilizler’in Çanakkale Boğazı’na saldıracağı belli olmuştur. Bizimkiler de Boğaz’ı mayınladı. 7 mart’ı 8 mart’a bağlayan gece, depolarda kalan son 26 mayın her zamanki alışkanlığın tersine olarak, kıyıya paralel döküldü. Zaten zaferi de bu getirdi. Gemini komutanı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı daha önce kalbinden rahatsızlık geçirmişti, mayın dökülme gecesinin heyecanı onu daha da hırpaladı. İlk öğrendiğime göre Yüzbaşı Tophaneli Hakkı, o gece gemide kalp krizi geçirip ölmüştü. Bunu konu alan bir de oyun yazdım. Pekçok okulda da sahneledik. Bir de makale yazdım. Deniz Kuvvetleri Dergisi’nde yayınlandı. 1987 yılında da “Destanlaşan Gemiler” adıyla bir kitabım yayınlandı. Ama yanlış yazmışım. Beni uyaran iki kişi, Amiral Vehbi Ziya Dümer ve Fahri Çoker oldular. Her ikisi de ışıklar içinde uyusun. Meğer Hakkı o gece değil, mayın döşeme olayından yaklaşık altı ay sonra, 14 Eylül 1915 tarihinde Kasımpaşa Bahriye Hastanesinde hayata veda etmiş. Bu yanlışımı daha sonra “Gelibolu 1915” adlı kitabımda okuyucudan özür dileyerk düzelttim. Lütfen tarihlere dikkat ediniz. Nusrat’ın Komutanı Hakkı 1915 yılında ölüyor, törenle mezarı açılan Hakkı ise 1933 yılında ölmüş. Çanakkle’nin kahramanı Yüzbaşı Tophaneli Hakkı’dır, mezarı yapılan Hakkı ise Armatör İsmail Hakkı’dır. Evet İGDAŞ yetkililerini birisi ya da birileri fena halde yanıltmışlar. Bizim kahramanımız Tophaneli Yüzbaşı Hakkı’nın gerçek olarak yalnızca iki çocuğu vardı. Birisi kız birisi erkekti. Erkek olanın adı Ali Ferruh’tu. Kızın adını öğrenemedim. Ama kolayı var, biraz zahmete katlanılarak Emekli Sandığından defter çıkarılıp öğrenilir. İkisinin de çocukları olmadığını öğrendim. Kimden mi ve hangi yıl mı? Emekli Sandığından aldığım bilgiyle 1985 yılında yola çıkıp “Mesal Burnu Büyükdere” adresindeki muhtardan. Çünkü muhtar Ali Ferruh’un (ölümü 1982 yılı) çocukluk arkadaşıydı. Asıl ayrıntıları yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Sarıyerli Muhterem’den öğrendim. Ve tüm bu serüveni de “2004 yılında yayınladığım Kadınlar Gemiler Otomobiller” adlı kitabımda yazdım. Eğer İGDAŞ yetkilileri ve bu mezarda yatan kişinin dedeleri Yüzbaşı Hakkı olduğunu iddia eden “Karamürsel ailesi” Beşiktaş Deniz Müzesi’ne başvururlarsa doğruyu öğreneceklerdir. Aynı müzede üçbuçuk yıl müdürlük yaptım. Yüzbaşı Hakkı’nın dosyası orada var. Mezarını Deniz Kuvvetleri yıllardır arıyor ama ne yazık ki bulamıyor. Büyük annemin deyimiyle, “akıl var mantık var”, Deniz Kuvvetleri en önemli zafer gününü hazırlayan subayın mezarını bilecek ve bugüne kadar onarmayacak!” Bu olayın anlatımını şimdilik kaydıyla burada kesiyorum. Ancak bu yanlış düzeltilene kadar takipçisi olacağım. Şu başımıza gelene bakar mısınız! Yanlış mezarda her yıl 18 Mart töreni yaptıracaklar! Bu yanlışı kim niye bile bile yaptırdı, bunun yanıtını da siz bulmaya çalışın. Yakında Avustralya’ya yerleşeceği söylenen kişiden kaynaklandığını (adı Nedim......) buldum ama tam emin olmaya çalışıyorum, kısa bir süre sonra yazacağım. Burası Türkiye, burada her şey olur! YÜZBAŞI HAKKI KİMDİR?

        Yüzbaşı Hakkı’nın ölümüyle ilgili olarak farklı bilgiler olduğunu da belirtmeliyim. Bunlardan birisi, Deniz Müzesi arşivinde bulunan bilgidir. Dosyada olan bilgileri olduğu gibi buraya aktarıyorum:

        Birinci büyük harpte Çanakkale Savaşlarının kaderi üzerinde büyük etkisi olan 26 mayını Erenköy koyuna döken Nusrat mayın gemimizin ünlü komutanı Yüzbaşı Hakkı kimdir?_

        18 mart’ta (1915) ünlü Çanakkale Savaşlarından kısa bir süre önce Nusrat mayın gemisi ile Erenköy koyuna döktüğü 26 mayınla bu savaşın kaderinin lehimize dönmesine neden olan ve daha sonra alınan iki mayın gemimizden birisine adı verilen (Yzb. Hakkı mayın gemisi) ünlü komutan Yüzbaşı hakkı Efendi kimdir?

        Çeşitli tarihi yazılarda da bu değerli kişinin adının kimi yerlerde de Beylerbeyili Hüseyin oğlu Hakkı, kimi yerlerde de Tophaneli Hakkı, kimi yerde de Tophaneli İbrahim oğlu Hakkı olduğu yazılıdır.

        Meselâ; a)336 sayılı Deniz Mecmuasında “Çanakkale Savaşları’nda Türk Bahrüyesi” adlı bir makale yayınlamış bulunan dz.Yzb. (e.Tuğamiral) Vehbi Ziya Dümer, Nusrat mayın gemimizin 10 mart’tan önce Erenköy koyuna döktüğü mayınlar hakkındaki bu yazısını, adı geçen mecmuanın 30 uncu sayfasının altındaki dip notunda, bu harekât sırasında geminin elektrik subayı olan Mülazım Boyabatlı hasan Abdullah Efendinin (ki makalenin yazıldığı sıralarda adı geçen kişi Deniz Levazım Ambarı memuruymuş) aldığını bildirerek, adı geçen harekâtı yapan Nusrat mayın gemisi komutanının Kd.Yzb. Beylerbeyili Hakkı Bey olduğunu ve adı geçen mayınların 18 mart gününün ilk saatlerinde döküldüğünü yazmaktadır. b)Balkan Savaşına ve Birinci Dünya harbine fiilen iştirak etmiş bulunan Emekli Albay Gv. Hasan Sami Bey’in tercümesi olan ‘Türk Sularında Deniz Harekâtları- Amiral Lorey’ kitabının Ek 18 nci sayfasında ise Nusrat mayın gemisinin komutanları arasında ve ilk sıralarda Ön Yüzbaşı Tophaneli hakkı İbrahim Bey bulunmaktadır. c)Diğer kaynaklarda hemen genellikle Nusrat gemisinin bu harekât sırasında süvarisi (komutanı) olarak yalnızca ‘Hakkı Bey’ ismi ile yetinilmiş, ancak bu Hakkı Bey’in künyesine ışık tutacak başkaca bir not eklenmemiştir.

        Yukarıda (a) ve (b) kaynakları olarak belirtilen yazılardan ilki, harekâtta gemide bulunan bir subayın ifadesine dayanması ve ikincisinin ise yine o savaşları ve katılan personeli tanıyan kimse tarafından çevrilip mütalaalar ilave edilmiş olması bakımından her ikisi de kendi çapında doğru kabul edilmaesi gereken kaynaklar niteliğinde olmaktadır.

        d)Bahriye Mektebimiz – Fahri Çoker kitabında ise, ünü duyulmamış bir çok kimsenin durumları hakkında dip notları bulunmasına rağmen ne Beylerbeyili ne de Tophaneli Hakkı Beylerin karşılarında herhangi bir bilgi mevcut değildir.

        Bu kitapta her iki Hakkı Bey için olan bilgiler şöyledir:

        Harbiye sınıfına geçişleri: 14 Mart 1895. Subay çıkışları: 30 Haziran 1897. Hakkı İbrahim Tophane Kd.Yzb. Son rütbe nasbı 29.1.1914. Bahriyeden ayrılış tarihi : Ölüm 14.9.1915

        Harbiye sınıfına geçişleri: 14 aralık 1906. Subay çıkışları: 22 Ağustos 1908. Hakkı, Hüseyin beylerbeyi Bnb. Son rütbeye nasbı 30.8.1929. bahriyeden ayrılışı: Emekli 8.8.1932.

        Deniz Müzesi tarihi kaynakları arasında yapılan incelemeler sonucunda:

        18 Mart Çanakkale zaferini büyük etkisi olan Nusrat mayın gemisinin mayın döküş harekâtını yürüten, Tophaneli Yüzbaşı Hakkı’dır.

        Bahriye Mektebi’nden çıkışı: 29.4.1897. Kd.Yüzbaşılığa nasbı: 24 Kasım 1913. sınıfı Harp (Güverte) Kd.Yzb. Tophaneli İbrahim oğlu Hakkı, bir adet ‘liyakat’ bir adet ‘Yunan’ ve bir adet ‘Yeşil şeritli tahlisiye’ madalyalarına sahip. Ölümü: 14 Eylül 1915 olduğu anlaşılmaktadır.” Bu ölüm tarihine çok iyi dikkat etmek gerekir. Çünkü daha sonra aktaracağım bilgiler gösterecektir ki, bu tarih ne hikmetse hep çelişkili olarak verilmektedir. Aşağıda iki röportaj yazı aktaracağım, bunlardan birisi“Yedi Gün Dergisi”, Yıl 1935, Sayı:106’da Naci sadullah imzasıyla “Nazmi Kaptan” adlı bir söyleşi. Bu yazının tamamını buraya almıyorum. Ancak bazı bölümlerini aktaracağım. Mayınların dökülüş tarihi olarak ’17 Mart 1915 gecsi’ belirtilmiş. Bu yanlıştır ve bana öyle geliyor ki, bu tarihi Naci Sadullah’ın kendisi yazmıştır. Neden böyle düşündüğüme gelince, Binbaşı Nazmi’nin günlüğünde mayınları dökülüş tarihi çok açık olarak yazılmıştır, kaldı ki Almanların (Albay Pieter) verdiği rapordaki tarihle aynıdır. “Yedi Gün”deki röportajdan bir bölüm:

        “.... nihayet, Erenköy önlerine vardık. Ve bütün mayınları, zikzaklama, yani irtibatsız olarak serptik. O geçidi tamamıyla tıkadıktan sonra dönmeye başlamıştık. Fakat o zamana kadar düşman karakol gemileri de geri dönmüşler, aramızdaki mesafeyi gittikçe azaltarak arkamızdan geliyorlardı. Asıl facia, ara verdikleri projektörle tarama ameliyesine başladıkları zaman kopacaktı. Mutlaka görülecek ve mutlaka yakalanacaktık. Nihayet korktuğumuz başımıza geldi. Ve düşman karakol gemilerinin projektörleri yandı. Artık görülmemek ve kurtulmak umudu kalmamış gibiydi. Nitekim, nihayet projektörlerden birisi, bizim istikametimize çevrilmişti. Ve ışık dalgası sahilleri, dalgaları taraya taraya, arada bir durarak, arada bir gerileyerek ağır ağır üzerimize geliyordu. Fakat tam o sırada bir harika mucize, hem de mayın dökmeye gelirken görülmekten kurtuluşumuzdan daha yaman, daha büyük bir mucize oldu. Bizim sahilde birden bire yanan projektörlerimizle düşman projektörleri saniye içinde göz göze geldi,ler ve ortalığı bir sise yakın yoğun bir beyazlığa boğan, bu umulmadık ışık anaforu, bizi yaşama umutlarımıza kavuşturdu. Zira karşılaşan dost ve düşman gözleri kamaşmışlar, birbirlerini kör etmişlerdi. Ve bu vaziyet devam ettikçe bizim görülebilmemize imkân kalmamıştı. Düşman projektörü çabalıyor, kaçıyor, fakat bizimkisi mütemadiyen izini takip ediyor, bir lahza boş bırakmıyordu. Ve biz bu bazen üstümüzde bazen yanımızda cereyan eden ışık çarpışmasının altından kaçıyorduk. O anlarda duyduğumuz heyecan, bütün bir ömrü doldurabilir, bütün bir ömrü eritebilir diyebilirim. Nihayet tehlikeli mıntıka dışına çıkabildik. Fakat Nusrat’ın cesur süvarisi Tophaneli Hakkı Kaptan, maalesef üçüncü gecemizin sabahındaki bayrama kavuşamadı. Zira atlattığımız vartanın heyecanı onu öyle sarsmıştı ki, biçare gece, şafağa kavuşamadan öldü.”

        Dikkat edilirse bu röportaj Binbaşı Nazmi (Akpınar) ile yapılmış ve yayınlanmış, yani bir itiraz gelmemiş görünüyor. Bu röportaj Yüzbaşı Hakkı’nın mayınları döküldüğü gece gemide öldüğünü gösteren en önemli kanıt.

        Bir başka makaleden yine bazı bölümleri aktaracağım. Turgut Etingü imzasıyla 1963 yılında hayat Mecmuası’nın orta sayfasında yayınlanan “Çanakkale’yi Geçilmez yapan, Nusrat Mayın Gemisi” adlı makalede de, Yüzbaşı Hakkı’nın ölümüyle ilgili olarak yukarıdaki yazıda anlatılanlara benzer bilgiler okuyoruz:

        “..... Gemi yavrusu Nusrat, olanca islim üstünde, Çanakkale istikametine yol alıyordu... Kumanda köprüsünde, bir heykel gibi duran Binbaşı Hafız Nazmi, yanıbaşındaki can yoldaşı Tophaneli yiğit süvari Yüzbaşı Hakkı’nın omzuna saatlerdir ilk kez neşeyle vurarak bağırıyordu: -Geçmiş olsun Hakkı

        Fakat Yüzbaşı Hakkı cevap vermedi. Nusrat Mayın Gemisi’nin bu kahraman süvarisi, projektörler savaşının başladığı anda, o yüksek heyecan fırtınası içinde bir kalp durmasıyla, şahadet mertebesine erişmişti....”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ