Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Kendime "dindar" diyemem

        GÖZÜMÜN ÖNÜNE GÜNAHLARIM GELİR

        Ertuğrul Özkök: Kulağımıza hem AKP’nin hem CHP’nin seçim kampanyasında el altından iki ayrı propaganda konusu işlediği geliyor. Mesela partiniz, CHP, DYP ve ANAVATAN’a karşı, "Dindar bir cumhurbaşkanını seçtirmediler" propagandasını yapıyormuş.

        Abdullah Gül (Özkök’ün sözünü keserek): Hayır, hayır asla olmaz. Dindar meselesi Turgut Özal’ı anma törenlerindeki bir pankarttan çıktı. Cumhurbaşkanlığı için böyle bir kriter olamaz. Ayrıca ben çıkıp nasıl "Dindar cumhurbaşkanıyım" diyebilirim. Kendi günahlarım gözümün önünden geçer. O yüzden "dindar kişi yapalım" diye ne açıktan, ne de el altından faaliyetimiz yok, asla olamaz. Ayrıca kapalılar ne demek? Bazen kapalıların daha büyük hataları oluyor, nasıl izah edilir ki? Tayyip Bey de, arkadaşlar da buna izin vermez. Ama engellenmem de milletin içine sinmedi, açık söyleyeyim. Peki CHP ne propagandası yapıyormuş?

        E.Ö.: Onlar da "Oyunuzu AKP’ye verip ziyan etmeyin. Çünkü asker onlara iktidarı vermeyecek" diye propaganda yapıyormuş.

        - Böyle bir şey de asla olmaz. CHP’nin böyle bir şey söyleyeceğini sanmıyorum. Çünkü ne solculuğa, ne sosyal demokratlığa, ne de politikaya sığar, Türk insanı da kabul edemez.

        ARAYAN BAKANLARI KAYDA ALDIRDIM

        Enis Berberoğlu: Cumhurbaşkanlığı adaylığınız devam ediyor mu?

        - Devam ediyor.

        E.B.: Hangisi içinize daha çok siniyor, halkın mı, yoksa Meclis’in mi seçmesi?..

        - Açıkçası biz cumhurbaşkanı seçiminde Anayasa’yı, usulü değiştirmedik. Turgut Özal, Süleyman Bey ve Ahmet Necdet Sezer nasıl seçildiyse ben de öyle seçilecektim. Ama Anayasa Mahkemesi, senato gibi karar verdi. Türkiye öngörülebilir olmaktan çıktı, zarar gördü. Yerindelik ilkesi konuldu. Şimdi bu ilkeye göre, "Türkiye buna hazır değil" veya "Türkiye kaldıramaz" gibi gerekçelerle karar verilince yabancılar da anlamıyor. O zaman halk seçsin.

        E.B.: Yabancılar neyi anlamıyor?

        - Yabancı bakanlar beni arıyor. İnanın hiçbir şey konuşamıyorum. Çünkü çocuğun annesi gibi hassas davranmak zorundayım. Rice aradı, başkaları aradı, açıklamıyorum ama kayda geçirtiyorum. "Yanınızdayız" diyorlar.

        E.Ö.: Başbakan’la mülakatımda cumhurbaşkanı adayını sorunca sizin isminizi vermedi. Ardından ATV’de sizin aday olduğunuzu söyledi. Siz sitem ettiniz mi, sordunuz mu Başbakan’a?

        - Hayır öyle bir şey olmadı. Tayyip Bey’le aramızda en ufak alınganlık yaşanmaz. Çünkü bu tür sorun yaşarsak, Türkiye zarar görür. Farklı düşünürsek, oturur konuşuruz. Birbirinin altını oyan eski siyasetçilerden farkımız burada. Zaten Süleyman Demirel’in, "Hiçbir fani reddedemez" dediği makamdan vazgeçti. Üstelik bizim arkadaşlar "Arkanızdayız" demesine rağmen...

        CUMHURBAŞKANLIĞI DESTEĞİM % 80-90’DI

        E.B.: Başbakan, Ertuğrul Bey’le yaptığı sohbette, "Başından beri aday olmayı hiç düşünmedim" dedi. Siz olmayacağını biliyor muydunuz?

        - Doğrusu bilmiyordum. En başta herkes "olacak" havasındaydı. Ama Tayyip Bey sona doğru belli etmeye başladı.

        E.Ö: Mesela?

        - (Gülerek) Mesela İstanbul’da balıkçılarla sohbetinde söyledi. 23 Nisan günü bana, "Bu işi sen götüreceksin" dedi. Ben de, "Sizin hakkınız, arkanızdayız" yanıtını verdim. Galiba sona doğru bir nostalji yaşandı. Arkadaşlar, "Aman partinin başından gitmeyin, icraattan ayrılmayın" diye bastırdı.

        E.Ö.: Sizin tercihinizin başbakanlık olduğu söyleniyor.

        - Tayyip Bey’le konuşmadık bunları. Anketler ortadaydı. Tayyip Bey olsaydı, herkes destek veriyordu. Olmadığı halde açık ara benim ismim çıkıyordu. Kendimle ilgili konuşmak istemiyorum ama yüzde 80-90’ı buluyordu destek.

        E.Ö.: Devletin görüntüsünde estetiği dikkate almak lazım değil mi? Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı’nın eşinin türbanlı olması zorunlu mu?

        - Ertuğrul Bey farkında mısınız bilmem, siz aynı soruyu bana 6 ay önce de sormuştunuz. Daha Çankaya süreci başlamadan, Başbakanlık’ta konuşmuştuk. Eğer ben Türkiye’de, siyasette ve partide temayüz etmiş ve öne çıkmış bir isim olmasaydım, beni bulup çıkartıp aday yapsalardı bu soru haklı olurdu, ama şimdi değil.

        MİTİNG MEYDANLARINDA BİZİM KATKIMIZ VAR

        E.Ö.: Mitingleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

        - Cumhuriyet mitinglerini mi? Türkiye’yi açık toplum haline getirdiğimizi düşünüyorum. Kalabalıkların meydanları doldurmasında payımız var. 2001-2002’de Türkiye’nin özgüveni bu noktada mıydı? Kriz, işsizlik ortamında insanlar meydanlarda, "Biz kendimize yeteriz" diyebilir miydi? Bu özgüven nasıl oluştu. O yüzden ben hiç alınmadım.

        E.B.: Ama Tayyip Bey "Bindirilmiş kıtalar" dedi.

        - Bazen hissi olabiliyor insan.

        E.B.: Meydanlardan çıkartılacak ders yok mu AKP için?..

        - Tabii ki var. Sosyolojik olarak inceletiyoruz. Bir ekip kurduk. Meydana akın edenlerin özgürlükleri azaldı mı, arttı mı? Dünyaya, küreselleşmeye uyumları arttı mı, yoksa azaldı mı? Konuşmaları da inceletiyoruz.

        ÇELİKKOL IRAK’A ÖZEL DOSYALARLA GİTTİ

        E.B.: Oğuz Çelikkol, Irak’ta ABD uçaklarının hava sahası ihlallerini de görüşecek mi?

        - Oğuz Bey’in gezisi daha önce kararlaştırıldı. Ama tabii ki özel dosyaları da beraberinde götürdü. PKK eylemleri gibi. Mesela, PKK’nın kullandığı patlayıcılar Saddam rejimine ait. Adını vermek istemediğim Batılı bir ülke, yanılmıyorsam epeyce miktarı 1989’da satmış. Biz izini takip ettik, faturalarını bile gönderdiler. Irak’ta da aynı patlayıcılar kullanılıyor.

        E.B.: ABD uçaklarının sınır ihlali için ne yapılacak?

        - Bize resmi bilgi ve yazı gelmedi. Geldiğinde diplomatik yoldan sorulur. Bir daha tekrar edilmemesi için diplomatik yollardan en güçlü biçimde bildirilir. İki müttefikin birbirlerine güvenlerini yitirmesini kimse istemez. O yüzden geçen yıl açıkladığımız stratejik vizyon belgesinde hep güven üzerinde durduk.

        E.B.: El Kaide liderlerinden Abdülhadi El Iraki dosyasının sizin başkanlık ettiğiniz Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda ele alındığı ve ABD’ye teslim edildiği yazılıyor.

        - Kesinlikle yanlış. MİT ve Emniyet bize bu isimli bir şahsın Türkiye’ye gelmediğini bildirdi. Bazı yabancılar zaman zaman Türkiye’nin güvenliği nedeniyle geldikleri ülkeye veya kendi ülkelerine geri yollanabiliyor. Ama kesinlikle başka ülke servislerine teslim edilmiyorlar. MİT ve Emniyet’in bize verdiği bilgi bu yönde.

        ZİRVENİN MİMARLARI KÖŞK’E GİREMEDİ

        E.B.: Beş müsteşar yardımcınız Köşk’ten vetoluydu, değişiklik var mı?

        - Hayır... Ortadoğu’dan sorumlu, enerjiden sorumlu, Kıbrıs’tan sorumlu müsteşar yardımcılarım hálá onaylanmadı. Müşavir kadrosuyla, eksik maaşla çalışıyorlar. Biliyorsunuz, Karzai ile Müşerref’i Türkiye’de Çankaya Köşkü’nde bir araya getirdik. Ama bu başarının mimarları, müsteşar yardımcılarım vetolu oldukları için Köşk’e çıkamadı.

        Türban daha modern hale getirilebilir

        E.Ö.: Hatırlıyor musunuz? İki yıl kadar önce danışmanınız Ahmet Sever’in oğlunun sünnetinde aynı masadaydık. Modacı Atıl Kutoğlu da davetliydi. Hayrünisa Hanım, Atıl Kutoğlu’na "Türbanda yeni bir model yapabilir misiniz" diye sordu. O günden sonra bir şey oldu mu?

        - Ben de baştan beri söylüyorum. Daha modern olabilir. (Gülerek) Kadınların işi çok daha zor doğrusu. Ama o günden sonra bir şey bulup bulmadıklarını sormadım.

        E.Ö.: Cumhurbaşkanı seçilseydiniz, farklı bir üslubunuz olacak mıydı?

        - Evet ve siz şu sıralar bunu hissedecektiniz. Herkesle empati yapacağımı zaten size söylemiştim.

        E.Ö.: Peki Hayrünisa Hanım’ın first lady üslubu da farklı olacak mıydı?

        - Tabii ki, bu konumlarda eşlerin de sorumlulukları oluyor.

        E.Ö.: Ne gibi, örnek verebilir misiniz?

        - O kendi örtüsünün farkında bile değil. Örtü hayat tarzı. Arkadaşlarını bir saysam size. Arkadaşları arasında çok başı açık insan var. Açık veya kapalı olmak belirleyici değil. Eşlerin sorumlulukları tabii ki var. Hele böyle hassas süreçlerde. O da bunun bilincinde.

        Başbakan’dan şarap talimatı

        BAHÇEDE dolaşırken, Gül’e, "Arada bir bu bahçede oturuyor musunuz?" diye soruyoruz.

        Hiç zamanı olmuyormuş.

        Bunun üzerine, "Ne yazık ki şarap keyfiniz yok. Oysa burada akşam üzeri bir iki kadeh insanı ne güzel dinlendirirdi" deyince, "Canım ille de şarap içmek gerekir mi" diye soruyor.

        Ben de kendisine, "Türkiye’de şarap üreticilerinin son yıllarda büyük bir atılım yaptıklarını, ama AKP hükümeti tarafından engellendikleri duygusunu taşıdıklarını" belirtip devam ediyorum: "Biraz kolaylık sağlansa, Türk şarap üreticileri, Avrupa’nın en iyileri arasına girebilir."

        Dışişleri Bakanı Gül, bunun üzerine şarap üreticilerinin bekledikleri bir haberi veriyor:

        "Başbakan geçen gün bu konunun çözülmesi için talimat verdi."

        Ancak ne talimat verdiğini öğrenemedik.

        Bahçede yürüyüş

        DIŞİŞLERİ Konutu’ndaki söyleşinin ardından Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bahçede kısa bir yürüyüş yaptı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ