Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Fatih Altaylı yazıyor

        Çocuk oyunu

        DTP kendini kapattırmak için elinden geleni yapıyor.

        “Türkiye’de yaptığımız yaygara yeterince etkili olmuyordur” diyerek bu kez de Avrupa Parlamentosu’nda akıl almaz şeyler söyledi DTP Genel Başkanı.

        İşin garibi söyledikleri, DTP’nin, hatta PKK’nın söylemine bile ters.

        Onların ötesinde.

        Belli ki, tahrik. Belli ki, amaç kargaşa yaratmak.

        İlk günden beri söylüyorum bunların amacı partiyi kapattırmak.

        AKP’nin bölgedeki oylarını attırmasından, DTP’den daha fazla oy almasından rahatsızlar.

        Bunu engellemenin tek yolunun şiddeti arttırmaktan ve baskı altındaymış görüntüsü vermekten geçtiğini biliyorlar.

        Önce terörü körükleyip, buna karşılık olarak gelecek sert tepkinin bölge halkını rahatsız etmesini ve devletten uzaklaşmasını amaçlıyorlar. Sonrasında da partilerinin kapatılarak “Siyasi varlığımızdar bile rahatsızlar” demeyi planlıyorlar.

        DTP kapatılacak da ne olacak?

        HTP kurulacak. Sonra TDP. Sonra HÖP.

        Alfabede harf mi yok.

        Hatta bu arada bir iki kişi de hapse girerse kaymaklı kadayıf olacak.

        Yeni demokrasi kahramanları yaratılacak.

        İlk günden beri yazıyorum, söylüyorum.

        Planları bu kadar basit, bu kadar çocukça.

        Bırakınız bu çocukça oyunu çocuklarla oynasınlar.

        Büyükler işlerine baksın.

        İnat

        Başbakan Erdoğan türban mağduru olduğunu iddia eden birini aradı.

        Basın ayağa kalktı.

        “Başka mağdurları da arayacak mısınız?” diyerek.

        Haklılar. Türkiye’de mağdur çok. Hepsini aramaya 100 Başbakan olsa, hepsi 24 saat telefonla konuşsalar vakitleri yetmez.

        Başbakan şov yapıyor.

        5 yılda, bütün gücüne rağmen çözemediği, belki de gerekli hallerde konsolide etmek için elinde koz olarak tutmayı planlayarak özellikle çözmediği türban konusunda sözde bir hassasiyet gösteriyor.

        Basın bunu büyüterek Başbakan’ın ekmeğine yağ sürüyor.

        Mesaj yerli yerine ulaşıyor.

        Başbakan Erdoğan durumdan memnun.

        Baktı ki, basın olayın üzerine atlıyor. Hemen bir başka türban mağduru bulup onu da arıyor.

        Başbakan hem hedefine ulaşıyor, hem de en sevdiği iş olan basınla inatlaşmayı sürdürüyor.

        Çalık oyunu bozdu

        Sabah-ATV ihalesinde dün mesai saati bitmeden teklif veren tek grup Çalık’ın Turkuaz konsorsiyumu oldu.

        Çalık’ın teklifinin TMSF’nin belirlediği taban fiyatı karşıladığını biliyorum.

        TMSF Sabah-Atv ikilisini Çalık’a verir mi bilmiyorum.

        İhale şartları oluşmadı diye ihaleyi iptal yoluna gidebilir.

        Ancak yine de Çalık’ın bu hamlesi çok büyük bir oyunu bozdu.

        Kendini Türkiye’nin en büyük medya grubu olarak gören bir grubun, Dinç Bilgin üzerinden yapmayı düşündüğü hamle Çalık’ın fiyat teklif etmesiyle zora girdi.

        Bilgin’in figüran olarak kullanıldığı planda kimse teklif vermeyecek, TMSF de “Fiyat bulamıyorum” diyerek grubu düşük bir fiyattan Dinç Bilgin’e verecekti.

        Böylece Sabah-Atv bu büyük medya grubunun kontrolü altına girecek tekel veya kartel perçinlenecekti.

        Artık bu oyunu oynamak imkansız hale geldi.

        Zaten daha dün bu grubun kontrolündeki internet siteleri “Daha önce de Kral TV rekabet koşulları oluşmadığı gerekçesiyle Karamehmet’e verilmemişti, şimdi de Sabah-Atv aynı durumda” diyerek yaygarayı başlattılar.

        Bugünkü gazeteleri henüz görmedim ama ölçülü bir şekilde, sureti haktan yana görünerek bu havayı pompalayacaklarını zannediyorum.

        Bir diğer iddia ise Çalık’ın TMSF’nin namusunu kurtarmak için ihalenin sonuçlandırılmayacağını bile bile teklif verdiğini söylüyorlar.

        Bu tamamen palavra.

        Çalık Grubu’nun patronu Ahmet Çalık başından beri yakın çevresine Sabah-Atv grubunu almak istediğini söyledi.

        Çalık, medya işini stratejik bir yatırım olarak görüyor ve yurt dışındaki yatırımlarını giderek Türkiye’ye kaydırırken medyada da etkin olmak istiyor.

        TMSF’nin ihale şartları oluşmadı çgerekçesiyle bu işi bozması zor.

        Bundan böyle TMSF cuma günü Çalık Grubu ile masaya oturup, bir miktar daha fiyat arttırımı isteyebilir.

        Sonrasında Sabah-Atv Çalık’ındır.

        Bu memleket için iyi mi olacak kötü mü olacak göreceğiz.

        Biraz geç kalmadınız mı?

        Deniz Baykal, Sabah-Atv ihalesi ile ilgili olarak kükredi.

        “Sabah-Atv’yi damadın şirketine peşkeş mi çekeceksiniz”

        Damadın şirketi dediği Çalık.

        Çünkü şirketin CEO’su Başbakan’ın damadı.

        Medya için oluşturulan yapının başında da damadın kardeşi var.

        Deniz Baykal’a “Günaydın Deniz bey” demek lazım.

        Sabah-ATV’ye el koyulalı 8 ay oldu.

        Deniz Bey’in aklı yeni başına geldi.

        Daha önce neredeydiniz Deniz bey?

        Türkiye’nin 2. büyük medya grubuna el koyulması kararı aylar önce yargıdan döndü.

        Türk Adaleti TMSF’ye “Yaptığın işlem hukuksuzdur. Bu işleme dayanak yaptığın belgeler geçerli değildir. Orayı hemen sahibine iade et” dedi.

        TMSF tınmadı bile. Hukuku ayaklar altına aldı, bir de yargıçları karaladı yoluna devam etti.

        Deniz Bey’e sormak lazım “Hukuk ayaklar altına alınırken, perşembenin gelişi çarşambadan belliyken neredeydiniz” diye.

        Nere olduğunu bilmiyorum ama neden sesini çıkarmadığını tahmin edebiliyorum.

        Doğan Grubu’ndan korktu.

        Bu konuda bir eleştiri getirirse, bu işi organize eden Doğan Grubu’nun şimşeklerini üzerine çekebileceğini düşündü.

        Tam seçimden önce Doğan Grubu’na şirin gözükmeye çalıştı.

        İki sütun daha fazla haberi çıkar umuduyla hukuksuzluğa göz yumdu.

        Ve atı alan Üsküdar’a geçti.

        Daha pek çok konuda olduğu gibi Deniz Bey geç uyandı.

        “Bonjour” Deniz Bey, ama öğleden sonra oldu.

        7-0 kazanırız

        Derbiye az kalınca eş dost da, yolda gören de soruyor, “Ne olur?” diye.

        Ben de 6 Kasım’dan bu yana verdiğim klasik yanıtı veriyorum: “7-0 alırız”

        Gönlümden geçen bu. 6’nın acısı başka türlü dinmeyecek. Ben de hep bu temennide bulunacağım.

        Temenniyi bırakıp gerçeğe dönersek.

        Helsinborg maçını izlerken yanımda bulunan eski bir yönetim kurulu üyesine şöyle dedim: “Fenerbahçe bu savunmayı hallaç pamuğu gibi atar”

        Bugün de farklı düşünmüyorum.

        Fenerbahçe’nin kalite olarak Galatasaray’a müthiş bir üstünlüğü var.

        Ancak bu kez Galatasaray’ın da bir şansı var.

        Hasan ve Lincoln yok.

        Hasan en az benim kadar Galatasaray delisi olduğu için Fenerbahçe maçlarında yarardan çok zarar veriyordu.

        Hasan’ı gören Fenerbahçe tribünleri desteği iki katına çıkarıyor, Fenerbahçe gaza geliyordu. Bu arada Hasan da mutlaka bir kırmızı kart görüyordu. Bu kez kartı bir maç önceden gördüğü için Fenerbahçe maçında göremeyecek.

        Lincoln ise son haftalarda sahada geziyordu. Fenerbahçe karşısında 10 kişi oynamamıza neden olacak adam olmadığı için içim rahat.

        Galatasaray bu kez Fenerbahçe karşısına gençlerle ve iddiasız bir kadroyla çıkacak.

        Yani bir anlamda Galatasaray Rizespor, Denizli, Belediyespor gibi olacak.

        Bu takımların son dönemde Fenerbahçe’ye karşı Galatasaray’dan daha başarılı olduğu göz önüne alınırsa durum lehimize.

        Teşekkür

        Habertürk’teki ilk günümde yüzlerce maille bana hoşgeldin diyen Habertürk okurlarına teşekkür ediyorum. Onların bu sevgi ve ilgisine layık olmaya çalışacağım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çocuklarımıza miras olarak utanç bırakmayacağımız bir hayat yaşamaya çalıştığımız zaman

        fatihaltayli@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ