Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Siyasetin Karaoğlan'ı hasta yatağında

        V. BÖLÜM

        HASTA YATAĞINDA

        'Uzlaşı ve atılım hükümeti' olarak adlandırılan 57. hükümet, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 27 aylık ömrüyle en uzun ömürlü koalisyon hükümeti olan 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nin unvanını elinden aldı. 2 deprem ve 2 ekonomik krizle yüzleşti. Ecevit ise koalisyonun 'sayılan büyüğü' konumunu sonuna kadar korudu.

        Ecevit, siyasi kariyerini ve ömrünü, hem başarı, hem kaos öyküsü olan 57. Hükümet'in başbakanı olarak tamamladı. Genç ve idealist bir gazeteci olarak başladığı siyasi yaşamında, 'Milli şef'e başkaldırarak yükselmiş, 70'li yıllarda kitlelerin umudu Karaoğlan, Kıbrıs fatihi olmuştu. 80'li yıllarda siyasetten yasaklanmış, yılmamış 90'lı yıllarda 60'ından sonra tırnaklarıyla kazıyarak yeniden siyasete dönmüştü. Ve 21. yüzyılın başlangıcında Türkiye'deki dönüşümlerin altına imza attı. O, partisinde zaman zaman diktatörlükle suçlanan 'tek adam' oldu. Demirel'inden MHP'sine bir zamanlar kanlı bıçaklı olduklarıyla 'uzlaşma kültürü'nü yeşertti. Ecevit, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderinde 48 yıl boyunca rol oynadı. Siyasete girerken yaşıt olduklarının torunları da onu Başbakan olarak tanıdı. Ancak, hasta yatağından ülkeyi yönetme konusundaki ısrarı, son yıllarda yeniden yakaladığı saygınlığından çok şey yitirmesine neden oldu.

        GÖZÜMÜ DOLABA ÇARPTIM

        Bülent Ecevit, partisinin birinci olduğu 18 Nisan 1999 seçimlerinde 74 yaşındaydı. 36 yaşında bakan olan, CHP Genel Başkanlığını 47'sinde İsmet İnönü'den devralan genç adam yaşlanmıştı. 80'li yıllardan bu yana sağlık sorunları vardı.

        Ecevit çifti, 21 Kasım 1996'da ani bir kararla yurtdışına çıkmıştı. Basın, bu konudaki haberlere ne kadar ihtiyatlı yaklaşsa da "Ecevit, sağlık sorunları nedeniyle Danimarka'ya gitti" haberleri alıp başını yürümüştü. Ancak, gezi üzerindeki gizlilik merak duygularını daha da körüklüyordu. Ecevit, spekülasyonlara "Allah'a şükür hiçbir sağlık sorunumuz yok. Gezimiz tamamen özel bir gezi. Bizim bu yıl Rahşan'la evliliğimizin 50. yılı. Bu yıl hiç tatil yapamadık. Evlilik yıldönümümüz yaz aylarındaydı. Herkes iki ay tatil yaparken biz Meclis'te nöbet tuttuk. O zaman Rahşan'a 50. evlilik yıldönümümüz için bir haftalık balayı sözü vermiştim. Şimdi balayındayız" diye yanıt verecekti.

        Geziden döndüğünde ise gözündeki kızarıklık dikkat çekiyordu ancak Ecevit, "Danimarka'da yanlışlıkla dolap kapısına çarptım. Herhangi bir operasyon geçirmedim" diyordu.

        Kimse ikna olmamıştı...

        29 EYLÜL'DE ZAFER BAYRAMI'NI KUTLADI

        18 Nisan'dan sonra hükümeti kuran Ecevit'in sağlığına ilişkin dedikodular artık iyiden iyiye artmaya başladı. 29 Eylül 1999'da Başbakan Ecevit, ABD seyahatine çıkacaktı. Ankara Esenboğa'daki basın toplantısında, "30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yurtdışında olacağını" söyledi. Salondakiler şok olmuştu... Ancak Ecevit devam ediyordu; "TSK ve aziz milletimizin Zafer Bayramı'nı şimdiden kutluyorum."

        KONUK BAKAN ŞOKTA

        İsmet Solak Ecevit'in sağlığıyla ilgili bir köşe yazısında kedisine anlatılan bir olayı şöyle aktarıyordu:

        "ABD Savunma bakanı ile görüşmesinde, 'İstanbul'a gidecek misiniz?' diye soruyor. Konuk bakan ise, 'İstanbul'a gitmiyorum' diyor. Bir süre sonra, 'Buradan İstanbul'a mı geçeceksiniz?' diye yeniden soruyor. Konuk bakan, gitmeyeceğini yineliyor. Görüşmenin sonunda bir kez daha soruyor. Adam çok şaşırıyor. Çevresine şöyle bir bakıyor ve susuyor."

        Yazının çıktığı gün DSP kulisinde herkes gergin ve sinirliydi. Yazılanların doğru olmadığını savunuyorlardı.

        ŞAYİALARA GÖRE ÖLDÜM

        Ecevit, ABD'de olduğu sırada da hep bu yönde sorularla karşılaşıyordu. Sitemkardı: "Görüyorsunuz halimi. Daha ne söyleyeyim, siz koyun teşhisi!"

        2000 yılı Nisan ayında ise, Hindistan gezisi dönüşünde, resmi açıklamalara göre ağır bir gribal enfeksiyon geçirdi ve beş gün boyunca Or-an'daki evinde dinlendi. Bu süre içinde fısıltı gazeteleri öldüğüne ilişkin haberler geçiyordu. Beşinci gün, kameraların karşısına geçti ve gripten ötürü halsiz düştüğünü söyledi.

        Ama tartışmalar bitmiyordu...

        2001 yılı başında bu kez doktoru Arif Abacı çıktı televizyon ekranlarına. Ecevit'in sağlık durumunun normal olduğunu ortaya koyan raporları isteyenlere göstereceğini söyledi. Ancak, bu raporlar hiç ortaya çıkmadı.

        2 Temmuz 2001'de, Başkent Hastanesi'nde uzun süren bir doktor kontrolünden geçti. Çıkışta, 'kontrole geldim' diyordu. Kulağıyla ilgili bir sorun olduğu, kulaklığının yenilendiği açıklandı. Ecevit, hastane çıkışında merdivenlere oturarak habercilere poz verdi.

        5 Temmuz 2001 sabahı ise Başbakan Bülent Ecevit'in öldüğü haberleri kulaktan kulağa tüm ülkeye yayılmıştı. Birkaç saat geçmiş ancak Ecevit ortalarda görünmemişti. Borsa'da endeks hızla düşüyordu. Saat 15:00 dolaylarında bir TV kanalının canlı yayınına katıldı, ekonominin gidişiyle ilgili bilgi verdi. 'Ben yaşıyorum' mesajı veren Ecevit, sağlığıyla ilgili bir soruya ise "Onları sizler daha iyi bilirsiniz. Öğrenin bana da bildirin" karşılığını verdi.

        Ecevit, gazeteci Sedat Ergin'in "Nasılsınız, iyi misiniz?" sorusuna sitemle yanıt veriyordu: "İyiyim işte... Şayialara göre ölmüş haldeyim ama..."

        Ecevit'e göre spekülasyonları basın ve borsa çevreleri körüklüyordu. 8 Temmuz 2001'de Ecevit, gazeteci Fikret Bila'ya şunları söylüyordu:

        CANLI YAYIN DEĞİL BANT

        "Borsayı alt-üst ettiler. Öldüğüm yolunda haberler çıkarttılar. Ben televizyona çıkıp ölmediğimi söylüyorum. Ama ona rağmen spekülasyonlarını sürdürüyorlar. Bunu o kadar ileri götürdüler ki, televizyondaki konuşmamın banttan verildiğini bile söylediler. Canlı olarak katıldığım televizyon programının bant kaydı olduğu söylentisini yayarak, yine borsayla oynamış oldular.

        Tabii bu, ülkeye çok büyük zarar veriyor. Bu spekülasyonlara son verilmesi lazım.

        Her gün basında konuşuyorum. Kameraların karşısında soruları yanıtlıyorum. Buna rağmen sağlığımla ilgili spekülasyon yapılmasını anlayamıyorum."

        ANİDEN GELEN GENÇLİK

        2001 sonbaharında, Başbakan'ın sağlığına ilişkin konular daha yüksek sesle konuşulur olmuştu. Bir yanda Türkiye'nin de taraf olduğu Afganistan'daki savaş, diğer yanda ekonomik kriz... Basında Ecevit'in jübilesini yapması gerektiğine ilişkin yazılar yayınlanmaya başlamıştı. Kimileri açıktan 'artık veliahtını ilan etsin' diyordu.

        2002'nin ilk günlerinde çıkacağı ABD gezisi öncesinde Ecevit'in sağlığında gözle görülür bir iyiye gidiş vardı. Siyasi kulislerde, artık Ecevit'in hastalığından çok performansı konuşuluyor, 'sır'rı merak ediliyordu. Ecevit'teki gençleşme o kadar barizdi ki, genç kalmanın pek çok sırrı arasında Ecevit'li formüller de sayılmaya başlandı. Rahşan Hanım, Ecevit'in gençleşmesinin sırrını soran gazetecilere, "Bilemiyorum, Allah'ın işi..." demişti. Ancak, gerçek bir süre sonra anlaşıldı: Başbakan'ın sağlığındaki çarpıcı iyileşme, nörolojik tedavisinin sonucuydu.

        ÖZEL ZEVK ALIYORLAR

        Haberlere göre, sinir uçlarıyla kasların birleştiği noktalarda irtibat zayıflığı olarak tarif edilen 'myastenia' (miyasteni/ adale zayıflaması) hastalığı teşhisi konulan Ecevit'e üç ay süreyle başarılı bir tedavi uygulanmıştı.

        Ecevit bu haberlere sert tepki gösterdi. 28 Şubat 2002'de partisinin grup toplantısında, "Yıllardan beri bazı çevreler beni ölümün eşiğinde göstermekten özel bir zevk alıyorlar. Bunu Allah'a bıraksalar iyi olur. Sağlığım çok şükür yerinde. Hakkımda bu yalanları çıkaranlara da sağlık ve esenlik diliyorum" diyordu.

        YENİDEN HASTANEDE

        Ecevit'in ikinci baharı, 4 Mayıs 2002 cumartesi günü, uzun bir süre için yeniden kesintiye uğrayacaktı. 4 Mayıs'ta partisinin grup toplantısına katılması beklenen Ecevit ortalarda yoktu. Toplantıya katılan Rahşan Ecevit, partilileri sakinleştirdi: Belinden rahatsız, bugün evde istirahat edecek...

        Ancak, toplantı başladıktan yaklaşık bir saat sonra Rahşan Hanım, gizemli bir telefon alacak ve apar topar Or-an'daki evlerine gidecekti. Ecevitler, naklen yayın araçlarının kuşatması altında saat 13:00'te Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne gittiler. Ankara tedirgindi. Doktoru Prof. Turgut Zileli, patolojik bir bulguya rastlanmadığını ancak Ecevit'in bir kaç gün daha hastanede kalabileceğini söyledi. Başbakanlıktan yapılan açıklamada ise Ecevit'in gribal enfeksiyon geçirdiği ve hastanede kapsamlı bir chek-up'tan geçeceği duyuruluyordu. Haberi duyan DSP'liler hastaneye akın etti.

        Dedikodulara göre ise Ecevit, o gün The Marmara Oteli'nin basılması ve otel müşterilerinin rehin alınmasına çok üzülmüş, bu nedenle de yatağa düşmüştü.

        GAZIM VARDI

        26 saat sonra taburcu edilen Ecevit hastane çıkışında, bağırsak enfeksiyonundan kaynaklanan bir gaz sorunu ile karşı karşıya kaldığını anlatarak, "Uzmanların da bileceği gibi aslında geçici bir olaydır. Kalıcı bir hastalıkla ilgisi yoktur. Bu konuda, Başkent Hastanesi'ne başvurduğumda, beni geçen sefer olduğu gibi bu sefer de tepeden tırnağa araştırdılar ve hiçbir olumsuz konu olmadığını söylediler" diyordu.

        Gazeteciler Ecevit'e 'sizi bir daha ne zaman başbakanlıkta göreceğiz' dediklerinde Ecevit şunları söyleyecekti: "Çalışmaya nasıl olsa başlayacağım. Belki birkaç gün evde dinlenmem gerekir, duruma göre. Ama evde de olsa, çalışmalarımı elbette sürdüreceğim. Kendimi çok iyi hissediyorum."

        Yakın zamanda çıkması beklenen Afganistan-Pakistan gezisinin ertelenip ertelenmeyeceğini soran gazetecilere Ecevit, 'sanmıyorum. Bunu gerektirecek bir durum yok' diye yanıt veriyordu.

        PROTOKOLE SADIĞIZ

        Ecevit cephesinde bu gelişmeler olurken, siyasi kulislerde de hükümet senaryoları konuşuluyordu. Ecevit'in çekileceğine olan inanç ise hepsinin ortak noktasıydı. Bahçeli ve Yılmaz ise "protokole, noktasından virgülüne sadığız" diyorlardı.

        Cumhurbaşkanı Sezer, 8 Mayıs'ta Ecevit'i ziyaret etti. 33 dakika sonra ayrılırken, "Başbakan çok iyi. Haftalık olağan görüşmemizi yaptık" dedi.

        ÇEKİLMİYORUM

        Ecevit, kendisini ziyarete gelen TBMM Başkanı Ömer İzgi aracılığıyla kamuyona çekilmeyeceğini açıklıyordu: "Ülke ekonomisinin düzelmeye başladığı şu sırada çekilmem her şeyin heba olmasına neden olur. Koalisyon başka bir başbakan çıkaramaz ve hükümet görevi bırakmak zorunda kalır. Yeni hükümet kurulması 3-4 ay alır, başta ekonomik olmak üzere tüm alanlarda kaybımız büyük olur.

        Ecevit, aynı görüşmede kendisinden sonra gelecek bir veliaht düşünmediğini de vurguluyor ve "Böyle bir olasılık üzerinde durmuyorum. Bu konuda bir isim ortaya atmak büyük hata olur, ortalığı karıştırır" diye konuşuyordu.

        Ecevit tam bir hafta sonra Or-an'daki evinde kameraların karşısına geçiyordu. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın ziyareti nedeniyle basına kapılarını açan Ecevit'in solgunluğu, oturmakta zorlanması dikkatlerden kaçmıyordu.

        'Ecevit'in sağlığını politika malzemesi yapmayız' diyen muhalefet, Mayıs ortalarına gelindiğinde Ecevit'in çekilmesi için baskı yapmaya başlamıştı. Artık açıktan açığa 'Ecevit'in zihinsel olarak da yetersiz olduğu' dillendiriliyordu.

        TELEFONDA TEŞHİS

        14 Mayıs'ta Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'e telefonda röportaj veren Ecevit'in günlerdir kamuoyundan gizlenen bir sırrı ortaya dökülüyordu. Doktorları, Ecevit'i hastaneden ayrıldıktan sonra hiç görmemişlerdi. Ecevit, sıkıntılarını doktorlarına sadece telefonla aktarıyor, doktorları telefonla teşhis koyuyorlardı. Herkes şok olmuştu...

        Tepkiler üzerine Sedat Ergin 15 Mayıs'ta yeniden Ecevit'le görüşmek istedi. Ecevit kabul etti. Bu kez evinde yüzyüze görüşeceklerdi. Bu görüşme, tepkileri ve tartışmaları iyice ayyuka çıkaran yeni bir bilginin daha ortaya çıkmasına neden olmuştu. Ecevit, hastaneden çıktıktan bir gün sonra evinde dengesini yitirmiş ve sırtını masaya çarpmıştı. Ağrısı sürüyordu. Ve tüm bunlara karşın doktorları onu görmemişti. Tepkiler, 'bizi çağırmadı' diyen doktorlarına olduğu kadar Rahşan Hanım'aydı da artık.

        VEİAHT TANIMINI HERKES KENDİ ÜZERİNE ALDI

        17 Mayıs'ta Hürriyet gazetesinde Sedat Ergin'le yaptığı görüşmenin ikinci bölümü yayınlandı. Ecevit, veliaht için ilginç mesajlar veriyordu: "Maalesef arkadaşlarımızdan çoğu kendilerini yeterince tanıtamadılar. Bunlara fırsat vermemiz gerekir ve sonunda partililerimiz ve seçmenimiz sağlıklı bir seçim yaparlar."

        Mesajı herkes kendince yorumladı. DSP hareketlendi. Daha önce kamuoyunun tanımadığı pek çok DSP'li ekranlarda görünmeye başladı.

        Aynı gün, Ecevit'in ilk hastaneye kaldırılmasından tam 14 gün sonra, Prof. Mehmet Haberal ile Prof. Turgut Zileli sabah aniden Or-an'daki evine giderek, Ecevit'i hastaneye götürdü. Doktorlar, "Madem o çağırmıyor, siz niye gitmiyorsunuz" eleştirileri karşısında daha fazla pasif kalmayı göze alamamışlardı.

        Muayenesinde sol dokuzuncu kaburgada travmatik kırık ve yumuşak doku zedelenmesi, sol bacakta da başlangıç safhasında tromboflebit (siyah damarların iltihaplanması) saptandı. Ecevit, 12 gün kırık kaburgayla yaşamıştı; bir hafta daha hastanede kalacaktı...

        RAHŞAN'A YÖNELİK İTHAMLAR AKIL DIŞI

        Ecevit, ertesi günü gazetelerde çıkan yorumlara sert tepki gösterdi. Hastane odasından yaptığı yazılı açıklamada, "Rahşan Ecevit'e yöneltilen ithamlar son derece çirkindir. Yaşamı süresince bana her türlü desteği veren, yardımı yapan eşim ve yardımcım Rahşan Ecevit'e benim sağlık durumumla ilgili yöneltilen ithamlar akıl dışıdır" dedi. Ecevit, doktorlara görünmemesinin nedenini ise "Yeniden hastaneye başvurmam durumunda ekonomiye zarar verecek senaryolar üretilebileceğini düşünmemdir. Nitekim öyle olmuştur" diye açıklıyordu. Bu açıklamanın ardından da hastane penceresinden partilileri selamlıyordu.

        HASTAYIM AMA GİDEMEM

        Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde 21 Mayıs'ta liderler zirvesi toplandı. Böyle bir şey, siyaset tarihinde ilk kez oluyordu. Toplantıya Ecevit başkanlık ediyordu. Yaklaşık iki saat süren toplantıdan sonra "Hükümet uyum içinde, erken seçim yok" açıklaması yapıldı.

        27 Mayıs'ta taburcu olan Ecevit, Or-an'daki evine çekilmeden önce hastanede yaptığı açıklamada, "Ben iyiyim" dedi. Ertesi günü 57. Hükümet'in kuruluş yıldönümüydü...

        Üçüncü yılını dolduran hükümet adına Ecevit çıktı kameraların karşısına. Hükümetin üç yıllık icraatını, tane tane okudu elindeki kağıtlardan. Bitkin görünüyordu. Ayakları şişmişti. Metni okumayı bitirince gazeteciler sordu, "çekilecek misiniz?.." Ecevit, ilk kez kamuoyu önünde hasta olduğunu kabul etti. "Nöroloji ile ilgili konular çok hassas. Her konuyu, her işi yapamayabilirim" dedi. Ancak "Emekliliğimin bedeli Türkiye için ağır olur" diyerek görevi bırakmayacağını belirtti.

        Ecevit, 30 Ağustos'ta toplanan Milli Güvenlik Kurulu'na da katılamayınca 'çekil' baskısı artmaya başladı. Ecevit, 1 Haziran'da basın danışmanı aracılığıyla "Görevimin başındayım, çekilmeyeceğim" açıklaması yaptı. Bahçeli, ortağına destek vermekte gecikmedi, "sonuna kadar yanındayız."

        AB ZİRVESİ

        Ecevit'in, Cumhurbaşkanı Sezer'in çağrısıyla 7 Haziran'da toplanacak olan AB zirvesine katılacağı açıklandı. Sezer, ertesi günü gazetecilerin sorularını yanıtlarken Ecevit'in gelememesi durumunda parti tüzüğünün yetkili kıldığı bir ismi çağıracağını söyledi. 7 Haziran'da zirve için soluklar tutulmuştu. Sabah saatlerinde Ecevit'in katılamayacağı ortaya çıktı. DYP lideri Çiller ise günlerdir, 'Ecevit gelmezse zirve kadük olur' yollu açıklamalarına uygun davrandı ve zirveye gitmedi.

        9 Haziran Pazar günü gazeteciler Or-an'daki evin bahçesine davet edildi. Ecevit, basın toplantısı düzenleyecekti. Ecevit, ilk kez kamuoyunun önüne kravatsız çıkıyordu. Pazar sabahına uygun spor bir gömlek giymiş olan Ecevit, Türkiye-Kosta Rika maçından yarım saat önce başlattı toplantıyı. Maçın başlamasına birkaç dakika kala da bitirdi. Son günlerdeki idam tartışmalarına ilişkin yorumlarını aktarmıştı Ecevit. Mesajı netti: AB sorunu Meclis'te biter. Toplantı kazasız atlatıldı.

        KABİNE'DE ERKEN SEÇİM TARTIŞILIYOR

        Son olarak 29 Nisan'da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı, 10 Haziran'da Ecevit'in Bahçeli'ye ricasıyla toplandı. Toplantıya Bahçeli başkanlık etti. Ecevit'in koltuğu boş tutulmuştu. Toplantıda konuşulanların ortaya çıkması çok sürmedi. Haberlere göre, Merkez Bankası Başkanı'na "erken seçimin, ekonomiyi etkileyip etkilemeyeceği" sorulmuştu, Serdengeçti 'etkiler' demişti.

        İMZADAKİ DEĞİŞİKLİK

        13 Haziran'da Hürriyet gazetesinin bir haberi Ecevit'in sağlığıyla ilgili kaygılara bir yenisini ekliyordu. Hürriyet, Başbakan'ın eski ve yeni imzalarını grafoloji uzmanlarına inceletmiş, uzmanlar, Ecevit'in rahatsızlıktan önceki imzalarında bulunan oval ve kararlı çizgilerin, rahatsızlanmasından sonra yerini, keskin ve açılı çizgilere bıraktığını söylemişlerdi. Uzmanlara göre Ecevit'in imzasındaki belirgin değişiklik, nöroloji hastalarına özgüydü ve Ecevit'in hareketlerindeki kontrol yeteneğinin azalmasından kaynaklanıyordu.

        ENİŞTE BURADAYIZ İŞTE

        15 Haziran'da Rahşan Ecevit'in memleketi olan Şebinkarahisar'dan 3 bin 500 kişi Ankara'ya Ecevit'e geçmiş olsun ziyaretine geldi. 40 otobüs ve 25 midibüsle gelen kalabalık, Or-an'ı adeta miting alanına çevirdi. Rahşan Ecevit, "Bugün sessiz çoğunluğun sesi olarak buradayız" diyen hemşehrilerine otobüsün üzerinden seslendi. Şebinkarahisarlılar, "Enişte buradayız işte" pankartıyla, Ecevit hakkındaki spekülasyonlara yanıt vermek istemişlerdi.

        EKONOMİ SİYASETTEN NEM KAPIYOR

        Ecevit, işlerin başında olduğunu kanıtlamak için Or-an'daki evinde ekonomi ve dış siyaset toplantıları düzenledi. 17 Haziran'da Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş ve ilgili bürokratlar, 18 Haziran'da da Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve ekibi Oran Şehri'ndeki çalışma ofisinde Ecevit başkanlığında toplandı.

        Aynı gün bir televizyon kanalına canlı yayın konuğu olan Ecevit, piyasaların siyasetten etkilenmesine itiraz ediyor "ekonomi, siyasetten çok çabuk nem kapıyor" sözleriyle adeta sitem ediyordu. Ecevit'in asıl mesajı ise 'çok yakında döneceğim'di.

        DSP grubu en son 25 Nisan'da toplanmıştı. İki ay sonra, 20 Haziran'da yapılacak toplantıya Ecevit'in 'büyük olasılıkla' katılacağı duyuruldu. Ecevit, aynı gün DYP lideri Çiller'le de görüşecekti. Ancak, Ecevit'in doktorları bir kez daha toplantıya katılmasına itiraz edecekti.

        ECEVİT'E GENSORU

        Ecevit, basın mensuplarına el yazısıyla kaleme aldığı bir mesaj göndermişti: "Hekimler bugünkü temaslarımı gerçekleştirmemi uygun bulmadılar" diyordu.

        Bir süredir yüksek sesle Ecevit'in çekilmesini isteyen muhalefet yeni bir adım atacaktı. Saadet Partisi, "Ülke yönetiminde aciz kaldığı, ekonomide krize yol açtığı" iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasını istiyordu.

        21 Haziran'da Ecevit'in omurgasında yeni kırıklar olduğu iddia edildi. Ecevit, iddiaları yalanladı.

        DSP İÇİNDEN UTANGAÇ 'ÇEKİL' ÇAĞRISI

        Muhalefetten yükselen 'çekil' çağrılarına ilk kez 25 Haziran'da parti içinden de destek geldi. 9 milletvekili, 'bu çekil çağrısı değildir' yollu utangaç cümleler etseler de, Ecevit'e 'çekil' diyordu. Ortak bildiride, hükümetteki uyum ve uzlaşmanın bir süredir bozulduğuna dikkat çekiyor ve bunun tek nedeninin Ecevit'in hastalığı olmadığını vurguluyorlardı. DSP'nin ülkedeki sorunların üstesinden gelebilecek tek siyasi oluşum olduğu savunulan bildiride "DSP, hem örgüt temelinde hem de yerel yönetimler ve TBMM zeminlerinde Ecevit'lerin öncülüğünde Ecevit'siz yaşama geçebilmelidir" deniliyordu.

        55 GÜN SONRA KÖŞK'TE

        Ecevit doktorlarının tüm uyarılarına karşın 27 Haziran'da yoğun bir gün geçirecekti. Önce Köşk'e çıkıp Sezer'le yarım saat görüşecek ardından partisinin grup toplantısına katılacaktı. Toplantıda, Hüsamettin Özkan yoktu.

        Salon, Ecevit için özel olarak yeniden düzenlenmiş, basamak çıkamayacağı düşünülerek, zemine portatif bir kürsü kurulmuştu. Ecevit, bu toplantıda alttan alta yürüyen erken seçim tartışmasının, Bakanlar Kurulu'nda açıktan dillendirmesine tepkisini dile getirecekti. Bu tartışmalara tepki duyan Ecevit'in çaresizliği, ağzından dökülen şu sözlerde somutlaşmıştı: Ben erken seçim istemiyorum ama ufukta seçim göründü. Ecevit, tam bir saat sonra "Yanlış anlaşıldım. Erken seçime karşıyım. Nisan 2004'ten önce seçim söz konusu değil" diyerek sözlerini düzeltmek isteyecekti ama ok yaydan çıkmıştı artık.

        Yoğun bir gün geçiren Ecevit, ertesi günkü MGK toplantısına katılamayacaktı ama iki gün sonrası için ortaklarını zirveye davet edecekti.

        DİL SÜRÇMESİ PARKİNSON'DAN

        Ecevit doktorlarını dinlemiyordu. Aynı gün hemgrup toplantısına katılmış, hem de Köşk'e çıkmıştı. Üstelik Pakistan gezisine çıkacağını açıklamıştı. Doktorları, Ecevit'e Atatürk'ün Mersin gezisine hatırlatacak ve "Atatürk de doktorlarını dinlemeyip Mersin gezisine çıktı. Bu geziye çıkması ömrünü 6 ay kısalttı" diye uyaracaklardı.

        Doktorları, Ecevit'in grup konuşmasındaki zorlanmaları ve dil sürçmelerini soran yakınlarına da, "Bu normal. Parkinson hastalarında bu olur" diyeceklerdi.

        Aynı günlerde gazeteler, "kemik erimesine bağlı omur çökmesinde kullanılan yeni uygulama olan kifoplasti tedavisinin neden uygulanmadığı"nı soruyorlardı. Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden yapılan açıklamada, iddialara "gerek görmedik" diye yanıt verilecekti.

        RAHŞAN ECEVİT, ÖZKAN'A TAVIR ALIYOR

        28 Haziran'da ikinci kez Ecevit'siz toplanan MGK'dan sonra kulislere yayılan haberler, DSP'deki büyük kopuşun ayak sesleriydi. Toplantıdan sonra Hüsamettin Özkan, Ecevit'i aramamış, toplantıya ilişkin bilgi vermemişti.Ecevit, olan biteni MGK Genel Sekreterliği'nin hafta içinde kendisine sunacağı rapordan öğrenecekti.

        Sonradan anlaşılacaktı ki, Rahşan Ecevit ve yeni gözdeleri, Özkan'a "Ecevit'i hastalığı süresince savunmadığı" gerekçesiyle tavır alıyordu. Özkan'a yakın DSP'li bir bakan, "Başbakan arayıp sormayınca Özkan ne yapsın? Eve telefon açtığında karşısında Rahşan Ecevit'i bulma ihtimali yüksek. Rahşan Ecevit'in olumsuz tavrıyla karşılaşabilirdi. O zaman daha kötü olurdu" diyecekti.

        Bu tavrın altında yatan en önemli neden bir kaç gün sonra gazete sayfalarına da yansıyordu. MGK toplantısından sonra üç Başbakan Yardımcısı, "Başbakan gelemeyecek durumda olsa bile, bundan sonra Bakanlar Kurulu da, Yüksek Planlama Kurulu da zamanında yapılacak..." kararı almıştı.

        Karar, DSP'de, Genel Merkez ile Hüsamettin Özkan arasındaki savaşın da bir yansıması olarak değerlendiriliyordu. Başka deyişle, Genel Merkez'in Özkan'ı dışlayıcı tutumuna karşı bir duruş.

        ECEVİT GİT DERSE GİDERİM...

        Karar, Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'in şimşeklerini üzerine yağdırdığı Hüsamettin Özkan'ı Başbakanlık'ta yeniden aktif hale getirecek, AB yasaları konusunda devre dışı kalan Özkan'ın tekrar ‘kriz çözen, hükümette uyumu sağlayan’ pozisyonu kazanmasına neden olacaktı.

        Aynı gün kulislere, hükümetin DSP kanadında kabine değişikliği olacağı haberleri yayıldı. Haber merkezlerine önce, "Özkan pazartesi günü Ecevit'ten izin isteyip liderler zirvesine katılmayacak" haberi geldi, hemen ardından "Ecevit, Özkan'ı görevden alıyor" haberi... İddialara göre, Özkan'ın yerine, Rahşan Ecevit'e yakın isimlerden Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı, Genel Başkan Yardımcıları Tayfun İçli veya Zeki Sezer'den biri gelecekti...

        Özkan ise soğukkanlı görünüyor ve söylentilere şu şekilde yanıt veriyordu: Başbakan git derse giderim, gel derse gelirim, saygıda kusur etmem.

        HÜKÜMET 2004'E KADAR İŞBAŞINDA

        1 Temmuz'da Özkan'sız toplanan Bakanlar Kurulu'ndan sonra Ecevit, ortaklarını da yanına alarak, "Nisan 2004'e kadar görevdeyiz" mesajı veriyordu. Aynı toplantıda Ecevit, Ab konusunda kamuoyu önünde söz düellosuna girişen ortaklarını uyarmış ve ‘uzlaşın’ çağrısı yapmıştı. 3 gün sonra ekonomi kurmaylarını da yanlarına alan hükümet ortakları, 4 saat süren bir toplantı yapacak ve kamuoyuna 'herşey yolunda' mesajı vereceklerdi. Ancak, toplantının perde arkası bir kaç gün sonra açığa çıktığında, hem DSP'nin hem de 57. Koalisyon Hükümeti'nin kaderi geri dönülmez bir rotaya girecekti.

        Öte yandan, hükümet 'yıkılmadık, ayaktayız' mesajı verse de sivil muhalefet sesini yükseltmeye başlamıştı. TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu, Mayıs'tan bu yana Türkiye'nin 5 yıl geriye gittiğini vurgulayarak "çözüm üreten siyaset" istediklerini söylemişti.

        YILMAZ'DAN TEKZİP GİBİ AÇIKLAMA

        Üstelik aynı günlerde kameraların karşısına çıkan DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı, Ecevitler'e yönelik kampanya karşısında Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan dahil bazı üst düzey yöneticilerin sessiz kalmasının kendilerini endişe, kuşku, kaygı ve soru işaretlerine sevkettiğini söyledi. Halıcı, "Kimse heveslenmesin, Sayın Ecevit çekilmeyecektir" diyerek görünürde durulmuş suları yeniden bulandırıyordu.

        Koalisyon ortaklarının 'işbaşındayız' sözlerine adeta bir tekzip de Yılmaz'dan geliyordu. Yılmaz, Ecevit'in kısa zamanda tekrar görevine aktif olarak başlayacağı konusunda kamuoyunu rahatlatacak açıklamanın, bir sağlık heyeti tarafından yapılması gerektiğini söylemişti.

        YENİ BİR SİYASİ SENARYO YENİ BİR DEPREM

        MHP lideri ve hükümet ortağı Devlet Bahçeli, ortaklarıyla birlikte yaptığı "Nisan 2004'e kadar işbaşındayız" açıklamasından bir kaç gün sonra, 7 Temmuz'da Bursa’da "siyasi belirsizlik sorununun çözümü için 3 Kasım'da erken seçim" yapılmasını önerdi.

        Bahçeli'nin şaşkınlık uyandıran önerisinin kaynağı kısa sürede açığa çıkacaktı. Bahçeli'nin çıkışı, 4 Temmuz'daki toplantıya dayanıyordu. Bahçeli, ekonominin patronu Kemal Derviş'in, toplantının gizliliği konusundaki ısrarına rağmen, kamuoyuna bilgi sızdırdığını ima ediyor, Derviş'e şuçlamalarını şöyle sürdürüyordu:

        "Başta sayın Derviş omak üzere, ekonominin teknik yönden herhangi bir eksikliğinin bulunmadığı, son günlerdeki faiz ve döviz kurlarındaki yükselmenin, siyasi belirsizlikten kaynaklandığı ve bu siyasi belirsizliğin ve olumsuz güven ortamının temel kaynağının ise sayın Başbakan'ın sağlık meselesi olduğunu ifade etmişlerdir. Türkiye-AB ilişkilerindeki, uyum yasalarının gecikmiş olmasını da eklemiştir.

        Sayın Derviş Bey'e yönelttiğim soru şudur; O zaman soruyorum, bu siyasi belirsizliği giderebilmek için bir öneriniz var mı?

        Sayın Derviş'in buna verdiği cevap, "Yeni bir siyasi senaryo"dur. O zaman bu siyasi senaryo ne olacak? Bu konuda bir açıklama yok. Ama gazetelerde, farklı farklı yeni siyasi senaryonun ne olacağına dair de bazı köşe yazarlarımız, bazı dış basın, bazı değerlendirme gruplarının raporları bunun işaretlerini veriyor.

        Ecevit'siz ve MHP'siz bir yeni siyasi oluşum. Yeni siyasi iktidar yolu. Bunu kim yapacak, nasıl yapacak? Bunları açıklayan yok."

        Daha sonra Ecevit'in de "DSP'ye karşı kundaklama eylemine girişildi" diye ısrarla vurgulayacağı düşüncenin temeli, Bahçeli'nin bu yorumuna dayanıyordu.

        ÖZKAN YALNIZ GİTMİYOR

        Bahçeli'nin "hükümeti devirmek için gizli bir senaryo" yazıldığı yönündeki sözlerinin artçı şoku, DSP'de taşları yerinden oynatacaktı. Ertesi gün, Ecevit'in sağ kolu, prensi Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, hem hükümetteki görevinden hem de partisinden istifa edecekti.

        Özkan yazılı bir açıklama yaparak "Görüşmemizde Sayın Başbakan'ın benim çalışmalarıma artık gereksinimi olmadığı ortaya çıktığından DSP'den ve bakanlık görevinden istifa ediyorum.

        Bugüne kadar Sayın Ecevit ile geldim, onunla giderim dedim. Bugün bu sözümü de tutuyorum. Hatta onun isteği üzerine ondan önce gidiyorum. 11 yıl sonra Sayın Başbakan'dan siyasette duygusallığa yer olmadığını öğrendim" diyordu.

        Özkan'ın gidişinin hemen ardından Kültür Bakanı İstemihan Talay ile Recep Önal, Meclis Başkanvekili Ali Ilıksoy ve bazı milletvekilleri de istifaya başladı. İstifalar kısa sürede çığ gibi büyüdü, ufukta yeni parti görünmüştü.

        Yararlanılan Kaynaklar:

        1) CHP (1919-1999)/ HİKMET BİLA/ Doğan Kitap/ Ekim 1999

        2) Phoneix- Ecevit'in Yeniden Doğuşu/ FİKRET BİLA/Doğan Kitap/ Mart 2001

        3) Bir Karaoğlan Hikayesi-Bülent Ecevit/ SÜLEYMAN KURT/Birey Yayıncılık/ Mayıs 2002

        4) Ecevit ile CHP- Bir Aşk Nefret Öyküsü/DOĞAN KOLOĞLU/Büke Yayıncılık/ Haziran 2000

        5) Hürriyet arşivi

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ