Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 'Bu davranışların milyonda birini bile hak etmedim'

        KUTLU ESENDEMİR/ GAZETE HABERTÜRK

        Türkiye’nin 3. büyük kenti İzmir’de, Büyükşehir Belediyesi, tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerinin 2 Mayıs 2011 tarihinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlediği operasyonda, üst düzey 50 yönetici gözaltına alınmış, daha sonra 17 kişi, “usulsüz evrak düzenleme”, “devleti zarara uğratma”, “örgüt kurma” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçlamasıyla tutuklanmıştı.

        Operasyondan bu tarihe, davanın iddianamesinin yazımı tamamlanamazken, tutuklu bürokrat sayısı da 7’ye düştü. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bu dönemden oldukça mustarip. Kocaoğlu’yla hafta sonunda buluştuk ve kendisiyle hem İzmir’de, hem de partisinde yaşanan gelişmeleri konuştuk.

        Belediyenizde üst düzey yöneticiler cezaevine konurken, “Beni de tutuklayabilirler” diye korktunuz mu? Hayır. Niye korkayım ki? Biz İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni namusumuzla şerefimizle yönetiyoruz. Bizim kente, insana, ahlâka bakışımızı herkes bilir. Hangi siyasi görüşten olursa olsun İzmir’de yaşayan 3.5 milyon insan bizim tutuklanacak bir iş yapmadığımızı bilir.

        Tutuklananlar neyle suçlanıyor? Arkadaşlarımız çete ve suç örgütü kurmaktan suçlanıyor. Bu konudaki gerekçeler iki eski yöneticimizin, eski genel sekreterimiz ve genel sekreter yardımcımızın aralarındaki telefon konuşmalarına dayanıyor. Fakat bu iki arkadaş da polis tarafından salıverildi. Gizlilik kararı olduğu için de dava dosyasına ulaşamıyoruz.

        Hukuki süreci nasıl açıklıyorsunuz? Vallahi bilemiyorum. Bu soruyu operasyonları yürütenlere sormak lazım. Ben bu davranışların milyonda birini bile hak etmediğime inanıyorum. Ne ihale yapış tarzımız, ne yönetim tarzımız, ne yaptığımız işler, yaptığımız satın almalar... Biz bunu hiç hak etmedik.

        Operasyondan bugüne belediyenizde neler yaşanıyor? Müfettiş sorguları, emniyet mensuplarının bilirkişi raporları istemesi, “Şu bilgiyi verin, bu bilgiyi verin” derken 6.5 ay geçti. Şirketlerimizi, belediyemizi, vergi denetçileri inceliyor. Mülkiye müfettişleri geliyor, gidiyor. Onun dışında bir de bilirkişiler var. Yaklaşık 80 kişilik bir denetim grubuyla çalışıyoruz. Tabii bu onların doğal hakkı ama davranışlar, evrak istemeler, yaklaşım biçimleri son derece rencide edici. Örnek vereyim. Soruyorlar: “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 2006 yılından bu tarafa hangi görevlerle nerelere gitmiştir? Bu göreve giderken kullandığı araba nedir? Bunların listesinin çıkarılması...” Devleti bilen bir kişi olarak zaten hangi paranın belediye bütçesinden, hangisinin cebimizden olacağına vakıf insanlarız.

        Belediyenizde sizin bilginiz dışında bir çete kurulmuş olamaz mı? Kurulabilir. Bugün herhangi bir kurumda da kurumun başındaki insanın haberi olmadan birçok iş yapılabilir. Ama biz böyle bir şeyle yılar mıyız? Bu zaten yapılan görev değişikliklerinden bellidir. Bildiğimiz bir durum olduğunda, biz zaten yolumuzu ayırırız. Bizim tereddütümüz yok.

        Belediyenizdeki denetimler ne kadar sürecek? Altı aylık sürede daha 2006’yı denetlediklerini söylüyor arkadaşlar. Bir senede bir seneyi denetlerse, süreyi siz hesaplayın.

        Bu çalışmalar nasıl sürüyor? Devamlı savunma istensin, devamlı savunma hazırlansın. Bunun içinde AKP, CHP, MHP, önceki dönemden DYP’li meclis üyeleri de var. Üyelerin tümüne bir Meclis kararı yüzünden soruşturma açıldı. Yukarıdan aşağıya tümüne. Ondan sonra muhalefet bir karar alınacağı zaman, “Biz olumsuz oy kullanıyoruz” demeye başladı. Eskiden kararların büyük çoğunluğu oybirliğiyle geçerdi. Sonra, “Bize bulaşmasınlar” diye olumsuz oy kullanmaya başladılar. Savunma yazıyoruz sürekli. Meselâ geçen dönem 183 kişi, bu dönem 120 kişi. Kitap yazıyoruz, imzalıyoruz, veriyoruz.

        ‘İzmir’de 200 bin konutun güçlendirilmesi gerekiyor’

        Kent bilimci Ahmet Vefik Alp, olası bir depremde dünyada en fazla kayıp verecek kentler arasında İzmir’i 7. sırada gösterdi. Bu senaryoya karşı siz nasıl hazırlanıyorsunuz? Katılıyor musunuz buna? Sağlıksız konutların sağlıklı konutlara dönüştürülmesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak olmazsa olmaz zorunluluğumuzdur. Fakat bu kaynak ister. Bizim konutlarımızın yüzde 42’sinin güçlendirilmesi ve yeniden yapılması gerekiyor.

        Yaklaşık kaç konut? 200 bin civarında konutun yapılması gerekiyor. Bu, ayrı bir devlet politikası gerektiriyor. Bakanlar Kurulu’nda şu anda 9 bölgemizin kent dönüşüm bölgesi ilan edilmesini bekliyoruz. Nihayetinde biz üzerimize düşen çalışmaları devam ettiriyoruz. Ancak bu kentlerin dönüşebilmesi için, sağlıksız bir konutu, sağlıklı bir konutla düzeltmemiz gerekiyor.

        Başbakan Erdoğan’ın Van depremi sonrasında kentsel dönüşüme ilişkin açıklamalarını nasıl değerlendirdiniz? Yasal düzenlemelerin mutlaka sorunu çözücü olması gerekiyor. Gecekondu bölgelerimizde sağlıksız konut büyük problem. Yeşil alan, park, spor alanı gibi sosyal alanların olmaması ayrı bir problem. 2050’lerin kentini yaratmak üzere bir düzenleme yapılırsa, bunu kolaylaştıracak şey, mutlaka mülkiyet hakkının korunması ve heyelan bölgesi gibi konut yapılamayacak bölgeler varsa vatandaşın yaşadığı yere en yakın bölgeye konutlarının yapılması şartıyla olabilir. Biz sağlıksız konutları sağlıklıya dönüştürme çabası içindeyken maalesef kaçak kat çıkma, yeni gecekondu yapma gibi eğilimler de hızlı bir şekilde sürüyor.

        Bunun önüne nasıl geçilecek? Bu işi eskisi gibi zabıta gönderip mahalle mahalle gezdirerek yakalamak mümkün değil. Benim belediye başkanı olduktan sonra müteaddit defa Bayındırlık Bakanlığı ile de paylaştığım, zaman zaman da parlamento ile konuştuğum bir çözüm yolu önerim var. Bir bilgisayar programıyla hava fotoğrafları 6 ay arayla çekilir. Yeni yapılan binaların inşaat ve oturma ruhsatlarının kontrolü yapılır. Ruhsat yoksa 6 ay içindeki fotoğraflar üzerinden tespit edilerek yıkmaya gidilir. Sürekli olarak tepeden kontrol edilecek yapılaşma ve belediye başkanlığına da cezai müeyyide hakkı verilir. Önce sağlıksız kentleşmeyi durduracaksın sonra eski sağlıksız yapıları çözeceksin. Bir taraftan gecekondu yapılıp, bir taraftan kent dönüşümü olmaz.

        ‘Şu an partimiz ciddi bir kabuk değiştirme sürecinde’

        12 Haziran seçimlerinde CHP’nin İzmir’de başarısız olduğu söyleniyor. Buna katılır mısınız? 2007 genel seçimlerinde CHP’nin oyu yüzde 34’tü. AKP’ninse yüzde 32. Arada 2 puan fark var. 12 Haziran 2011’de ise CHP’nin oyu yüzde 43.5’ti. AKP’nin yüzde 37.5. AKP oylarını 5, CHP 9 puan artırmış. Durum bu.

        Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün Dersim açıklamalarını nasıl değerlendirdiniz? Aygün’ü tanımıyorum. Ama CHP’yi doğru işlerde desteklemek, yanlış işlerde de karşısında durmak genel siyaset anlayışımdır. Şu an partimiz ciddi bir kabuk değiştirme sürecinde.

        Nasıl bir değişim bu? CHP’nin tarihine bakıldığında İsmet Paşa parti içerisinde çok büyük eleştirilere maruz kaldı. Bülent Ecevit, aynı şekilde ciddi eleştiriler gördü. Sonra partide eleştirilemez bir dönem yaşandı.

        Baykal dönemi mi? Baykal’ın son dönemleri diyelim. İlk dönemleri için söylemiyorum. Genel Başkan demokratikleşmeyi uygulamaya çalışıyor gördüğüm kadarıyla.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nu başarılı buluyor musunuz? Başarılı ya da başarısız demek şu an için erken. Ama CHP örgütü hiçbir zaman Adalet ve Kalkınma Partisi tabanı gibi olmaz. Genel Başkan’a zaman tanınması gerekiyor.

        2014’te yeniden Belediye Başkanlığına aday olacak mısınız? Buna seçime 6 ay kala karar vereceğim.

        Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümü için, genel seçimden önce Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı gündeme taşıdı. Bu, sorunun çözümü için adım olabilir mi? Kürt sorununun, eşit vatandaşlık hakkıyla çözülebileceğine inanıyorum. Şuna şiddetle karşıyım: Alt kimlikle siyaset yapma, bölgecilikle siyaset yapma, mezhep üzerinden siyaset yapma son derece tehlikeli. Alt kimlik, bölgecilik, inanç konuları siyasi meta olarak kullanıldıkça problem giderek büyüyecektir. Ancak yerel yönetimlere belli yetkilerin verilmesinden yanayım.

        Mesela? Yerel yönetimlere yetki ya da sorumluluk verilmelidir. Bir iş yapacaksınız. Bakıyorsunuz; sağınızda İçişleri Bakanlığı, solunuzda bilmem ne bakanlığı, diğer yanınızda Bakanlar Kurulu. İş mi olur bu bürokrasi arasında?

        Kılıçdaroğlu mali özerklikten de bahsediyor. Mali özerklik olmaz. Mali özerklik olunca ne olacak? Belediyeler vergi mi koyacak? Bu üniter devlet yapısına uygun mu?

        Mali özerkliğe dönersek... İzmir’in işadamı, İzmir’de yaşayan vatandaş, Türkiye ölçeğinde vergisini en sağlıklı veren bir toplum. Bu gelirin yüzde 4.5’ini devlet bana geri veriyor. İzmir’e fazla para verilmiyor. Hiç vergi verme geleneği olmayan bir ilin vergi almasına izin verilmesi halinde bu belediye ne toplayacak? Ben verginin 5’te birini alıyorum. Geri kalan beşte dördü diğer illere gidiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ