Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "Yerindelik kararı vermek yargının görevi değildir"

        HABERTURK.COM

        Doğru Açı programına konuk olan ve Belkıs Kılıçkaya'nın sorularını yanıtlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan süreç, MİT kanunda değişiklik teklifi ve 'AK Parti - Cemaat kavgası' iddiaları hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu.

        MİT'in eski ve yeni yöneticilerinin KCK soruşturmaları kapsamında ifadeye çağrılmasını "Savcı yetki aşımına gitmiştir" sözleriyle yorumlayan Çelik, yerindelik kararı vermenin de yargının değil hükümetin işi olduğunun altını çizdi.

        Meclis Adalet Komisyonu'ndan dün akşam saatlerinde geçen ve Genel Kurul'a gelmesi beklenen MİT Kanunu'nda değişiklik teklifi hakkında da konuşan Hüseyin Çelik, yargı mensuplarının MİT Kanunundaki 26. maddeyi yanlış yorumladığı için bu teklife gerek duyulduğunu söyledi. Çelik, "Eğer sayın savcı yetki aşımı yaparak böyle birşey yapmamış olsaydı belki de böyle bir düzenlemeye gerek olmayacaktı" dedi.

        AK parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yazılı ve görsel medyada tartışılan 'AK Parti - Cemaat kavgası' iddiaları hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti ile 'cemaat'in rakip olmadığının altını çizen Çelik, "Parti ile cemaat birbirine girdi temennisinde bulunanlar boşuna sevinmesinler" dedi.

        Hüseyin çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde;

        MİT YÖNETİCİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI

        Yaşananların yargının yürütmeye müdahalesi olarak okunmasını doğru bulmam. Bence olan biten olayları bireysel olarak değerlendirmek lazım. Emniyet dediğiniz zaman 300 bin kişilik bir yapıdan bahsediyorsunuz. Yargı dediğiniz zaman büyük bir camiadan bahsediyorsunuz. 'Yargı hükümete karşı', 'Yargı artı polis, hükümet artı MİT'e karşı' gibi denklemler doğru değildir.

        Geçmişte kurumlar arasında bir rekabet, bir geçimsizlik olduğu biliniyordu. İstihbarat grupları arasında rekabet vardı. Ülkemizdeki birçok başarısızlığın altında da maalesef bu yatıyordu. Bizim hükümetimizle birlikte taşlar büyük çapta yerine oturdu. Ama zaman zaman bazı arızalar olabilir mi olabilir.

        "SAVCI YETKİ AŞIMINA GİTMİŞTİR"

        Savcı arkadaş bu tasarrufta bulunurken bana göre bir yetki aşımına gitmiştir. MİT Yasası'nın 26. maddesi çok açıktır. Başbakan'dan izin almak gerekmektedir. Tabii bu MİT yetkililerinin istediği gibi davranabileceği, MİT elemanlarının suç işleyebileceği anlamına gelmiyor.

        "YERİNDELİK KARARI VERMEK YARGININ GÖREVİ DEĞİLDİR"

        Savcı arkadaşlar bazı yapılan görevlendirmeleri, eylemleri ya da görüşmeleri kendi açılarından terör örgütünün ekmeğine yağ sürmek olarak görebilirler. Ama MİT kendine has çalışma şekilleri olan bir kuruluştur. Hele hele siyasi iradenin kararıyla bu tip şeyler de yapılmışsa yerindelik kararı vermek bana göre yargının görevi değildir. Yerindelik meselesi siyasi iradenin işidir.

        Bu nahoş olayın yaşanması hiçbir olayda MİT ile Emniyet arasında bağlantı, koordinasyon olmuyor anlamına gelmez.

        MİT KANUNU'NDA DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ

        MİT Kanunu'nda değişiklik teklifine 26. madde yanlış yorumlandığı için gidiliyor. Eğer sayın savcı yetki aşımı yaparak böyle birşey yapmamış olsaydı belki de böyle bir düzenlemeye gerek olmayacaktı.

        'AK PARTİ - CEMAAT KAVGASI' İDDİALARI'

        Hükümet Anayasa ve kanunlara göre hareket eder. Bir cemaat, bir vakıf, bir dernekle özdeşleşen politikalar güden bir siyasi parti olamaz. Biz yüzde 50 oy alan bir partiyiz.

        Şu polis, bu polis cemaat mensubu diyorlar. Nereden biliyorsun, elinde cemaat kayıt defteri mi var? Bir polis Fethullah Gülen Hocaefendiye sempati duyabilir. Ancak kendi işini yaparken Fethullah Gülen Hocaefendi'nin görüşleri istikametinde davranıyorsa o yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendi kanunları ve tüzüğü doğrultusunda yapıyorsa işini o doğrudur.

        Bizim aynı ruh ve mana iklimini paylaştığımız insanlarla kavga içerisinde bulunmamız söz konusu değildir. Cemaat dediğiniz de zaten AK Parti'nin rakibi müessese değil. CHP, MHP, BDP gibi bizim rakibimiz değil. Dolayısıyla parti, cemaat çatışmasından söz etmek meseleyi farklı noktalara götürmektir.

        Bir kişi hata yaparsa o hata kişinindir. Biz hataları, suçları, kusurları; suçun ferdiliği prensibiyle değerlendirmeliyiz. O insanla bunu sınırlı olarak ele almalıyız. Ben hata yaparsam, şayet benim partim bunu kurumsal olarak sahiplenmezse bu benim hatam olarak kalır. Dolayısıyla parti ile cemaat birbirine girdi temennisinde bulunanlar da boşuna sevinmesinler. Buradan onlara ekmek çıkmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ