Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Başbuğ ve Büyükanıt bugün ifade verecek

        Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu, Balyoz Davası kapsamında tanık olarak ifade vermek için bugün sabah erken saatlerde adliyeye geldi.

        Duruşmanın sabah saatlerinde görülen kısmında Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu ifadesini verdi. Kalyoncı ifadesinde "Aklıma darbe yapmak gelmedi. Ortada fol yok yumurta yok. Senaryo geleceğe yönelikti" dedi.

        Saat 14:00'da ifade vermeye başlayan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ise mahkemede 'İrtica laikliğe karşı mutlak bir tehdittir' derken, seminerde darbe planı yapıldığını duymadığını söyledi.

        Sabah saatlerinde ifade veren Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu ve öğle saatlerinde ifade veren Emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ardından İlker Başbuğ dinlendi.

        BAŞBUĞ'UN İFADESİ

        İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada dinlenen Başbuğ, plan seminerinin hazırlığının yapıldığı ve icra edildiği dönemde Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları hatırlatarak, 2002'nin Aralık ayında ABD'nin Irak'a müdahale çalışmalarının olduğunu, sadece TSK'nın değil, Türkiye'nin bu konuya yoğunlaştığını anlattı.

        O dönemde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı görevinde olan Başbuğ, Irak konusunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı olarak ABD ile Ankara arasında yürütülen ikili görüşmelere katıldıklarını, yoğun çalışmalar içinde bulunduklarını, bunların Türkiye'nin hayati konuları olduğunu kaydetti.

        Genelkurmay Başkanlığının verdiği ''Kuvvet 2010'' çalışmasının, bugünlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin nasıl olması gerektiğini anlattığını belirten Başbuğ, bunun iç ve dış tehditte oluşabilecek çalışmaları kapsadığını söyledi.

        Başbuğ, dava konusu seminerin üzerinden 9 yıl geçtiğini, yazılı belgeler olmadan net olarak yanıt vermenin mümkün olmadığını ifade etti.

        OEYTS'nin (Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryosu) açıklamasını yapan Başbuğ, TSK için 2003 yılında geçerli olanın 2000 tarihli Türk Askeri Milli Strateji dokümanı olduğunu anlatarak, ifadesini şöyle sürdürdü:

        ''1. Ordu Komutanlığının icra etmiş olduğu seminer, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının tatbikat programının bir gereğidir. 1. Ordu Komutanlığı seminere ilişkin planla ilgili 12 Aralık 2002'de Kara Kuvvetleri

        Komutanlığına yazı yazarak bilgi vermiştir. Sonra da buna mukabil 3 Ocak 2003'te mesaj emri çektik. (Mesajda) 'Plan seminerini öyle oynayın ki, amacına daha uygun olmalı' denildi. Mesaj emrinin birinci maddesinde '1. Ordu'nun öngördüğü OEYTS'yi Kara Kuvvetleri reddediyor' deniliyor. 'Oynamayacaksın dedi' deniliyor. Hayır, yok öyle bir durum. Sadece 'OEYTS'yi modifiye edin, bazı maddelerini tadil edin' deniliyor. Mesaj emri OEYTS'yi reddetmemektedir. 'Oynamayın' denilmesi başta bahsettiğim kurallara karşı ters düşer. Ama 'ilerde OEYTS'yi modifiye ederek oynayabilirsin' deniliyor. 'Modifiye ettikten sonra da oynayacağın tarihi bildir' deniliyor.''

        Tanık Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığının raporlarına şüpheyle bakılmasının kendilerini üzdüğünü söyledi.

        ''Genelkurmay Başkanlığı hiçbir zaman yalan söylemez. Eksik bilgi veya yanlış bilgi olabilir ama asla yalan söylemez'' diyen Başbuğ, seminer evraklarının da 5 yıl sonra emir gereği güvenlik nedeniyle imha edildiğini ifade etti. Başbuğ, seminer düzenlendikten sonra gözlemci heyetinin söz konusu tatbikatlarda en ufak bir olağan dışılık görürse kendilerine rapor edeceğini söyledi.

        BÜYÜKANIT İFADE VERDİ

        Dava konusu 5-7 Mart 2003 tarihinde yapılan 1. Ordu semineri yapıldığında Genelkurmay İkinci Başkanı olduğunu belirten Büyükanıt, "Yapılan plan seminerleri ve harp oyunlarıyla alakalı sonuç raporları, üst komutanlıklara silsile yoluyla imzalanarak ulaştırılırdı." dedi.

        Dava konusu seminere ilişkin sonuç raporunu kendisinin de imzaladığını belirten Büyükanıt, "Ben bu raporu onayladım ama içinde bulunanları onaylama anlamına gelmez kesinlikle. Benim onayım, sadece raporun askeri yazım kurallarına göre hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkindi. Ancak içeriği konusunda da şunları söyleyebilirim. Hukuk müşavirlikleri ve gerekli makamlara bu raporu incelettirdik. Hukuk dışı herhangi bir durum görmedik. Bir senaryo yapmak, bahsedilen ülkeye taarruz yapılacağı anlamına gelmez. Bu raporlarla kuvvet istenen ve zaafiyet bulunan alanlara ilişkin teklifler de sunulabilir." diye konuştu.

        Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "İlker Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olduğu dönemde Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosunun (OEYTS) o zaman oynanmaması yönünde bir mesaj emri göndermiş. Ancak bu emre rağmen OEYTS oynanmış. Bu emri gördünüz mü, bilginiz var mı?" diye sordu. Böyle bir emirden haberinin olmadığını söyleyen Büyükanıt, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın bir tasarrufudur. Genelkurmay Başkanlığı'na bu konuda bilgi vermek zorunluluğu yoktur" ifadesini kullandı. Büyükanıt, kendisi imzaladıktan sonra raporu Genelkurmay Başkanı'na gönderdiğini belirterek, "Birkaç gün sonra da komutanın makamına çıkarak bu konuda bir direktifi olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi" şeklinde konuştu.

        'ŞU ANDA EN ÖNEMLİ TEHDİT: TERÖRDÜR'

        Üye Hakim Murat Üründü ise, dava konusu 2002 ile 2003 tarihlerinde tanık Büyükanıt'tan Türkiye'de en öncelikli tehdidin ne olduğunu sordu. Zaman zaman tehdit önceliklerinin değişiklik gösterebildiğini belirten Büyükanıt, "Günümüz için sorarsanız yıllardan beri Türkiye'nin başının belası olan ve olmaya devam eden terörü birinci sıraya koymamız gerekir." dedi.

        Üründü'nün, 2002-2003 yıllarında irticanın birinci öncelikli olarak iç tehdit içerip içermediğini sordu. Büyükanıt ise, "O dönemi bilmiyorum. İrtica, silahlı kuvvetler tarafından her zaman bir tehdit olarak görülmüştür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. İrtica, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel esaslarına tehdittir. Laikliğe karşı bir tehdit görülüyorsa bu bir tehdittir. Anayasamızın temel değerlerine karşı bir tehdit varsa bu bir tehdittir tabii. İrtica geniş kapsamlıdır. Herkes kendine göre değerlendirebilir." diye konuştu.

        Savcı Hüseyin Kaplan, "Seminerin sonuç raporunda İstanbul ili için ilave 4 tugaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Ancak o döneme ilişkin basında yer alan bazı söylentiler var. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Çetin Doğan'ın İstanbul'da istenilmeyen işler yaptığını öğrenmiş ve bu durum ciddi sıkıntılar doğurmuş. Çetin Doğan'ın 4 tugay daha istemesine rağmen 1. Ordu'ya bağlı bulunan bazı birimler, farklı komutanlıklar emrine kaydırılarak olası bir darbeyi engellediği rivayet ediliyor." dedi. Büyükanıt da, "Böyle bir bilgim yok. Kusura bakmayın. Ancak, ben de İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı yaptım. İstanbul, idare edilmesi güç şehirlerden biridir. Takviye ihtiyacı olan bir ildir ve bunun da seminerde dile getirilmesi normaldir. Bu takviye, savaş durumu nedeniyle değil, toplumsal olaylarda emniyet güçlerine takviye olmak amacıyla gereklidir." karşılığını verdi.

        "ORTADA FOL YOK YUMURTA YOK"

        Büyükanıt ve Kalyoncu, sabah saatlerinde mahkeme salonuna beraber girdiler. İkili mahkeme salonuna girdikten sonra diğer sanıklarla selamlaşmadan yerlerine oturdular. Mazeret bildiren Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu, mahkemede ilk olarak ifade veren isim oldu.

        Mahkeme Başkanı Ömer Diken iddianamedeki suça değinerek, "5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı'nda bir seminer düzenleniyor ve iddiaya göre seminerde darbe planı yapılıyor. Sizin de dava konusu plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Bakanlığı sonuç raporunda imzanızın bulunması nedeniyle tanık olarak dinlenmenize karar verildi" dedi.

        Başkan Ömer Diken'in, "Sizin Genelkurmay sonuç raporda imzanız var. Seminerde olağanüstü görüşme yapıldığına yönelik bir şüpheye vardınız mı?" sorusuna tanık Bekir Kalyoncu, "Seminerin sonuç raporuna askeri hiyerarşi gereği kendisinin de 21 Mart tarihinde imza attığını söyledi. Kalyoncu, "20 Mart tarihinde Amerika, Irak'a savaş başlatmıştı. Çok yoğun dönemdi. Ben raporda sadece semineri düzenleyen ordunun bir talebi olup olmadığına baktım" diye konuştu.

        Kalyoncu sonuç raporunda imzasının olduğunu belirterek, "Plan semineri oyun şeklinde yapılır. Seminer adeta bir tiyatro oyunu şeklinde yapılır. Bir senaryo vardır. Çeşitli enjekteler ile durum kötüleştirilerek çözüm arayışları yapılır. Ben raporda herhangi bir olağanüstülük fark etmedim" dedi. Bekir Kalyoncu 1. Ordu Komutanlığı'nda seminer düzenlendiği dönemde Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanı olarak tümgeneral rütbesiyle dava konusu plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Başkanlığı sonuç raporunda imzası bulunuyor.

        Mahkeme Üyesi Murat Üründü, Kalyoncu'ya raporda imzası bulunduğunu hatırlatarak, 'Milli mutabakat hükümeti' kurulmasının hükümete karşı olup olmadığını sordu. Kalyoncu da şöyle devam etti:

        "O dönem hükümet yeni kurulmuş. Anadolu'da bir tabir var; 'Ortada fol yok yumurta yok'. yani daha üç ay olmuş hükümet kurulalı. Bir taraftan Afganistan'a harekat konusunda devir teslim işlerimiz var. Diğer taraftan asker Irak'ta bir harp konusunda olağanüstü bir hazırlık yapmaya çalışıyor. Yani bu çok yoğun ortamda böyle bir şey düşünülmesi zor."

        GEREKÇE RAPORDA İMZALARININ BULUNMASI

        ''Balyoz Planı'' davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15 Şubat tarihindeki duruşmada aldığı ara karar gereği gönderilen tebligatlar, geçtiğimiz günlerde tanıklara ulaşmıştı.

        Tanık olarak dinlenme gerekçeleri ise Kalyoncu ve Büyükanıt'ın 5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı'nca yapılan plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Başkanlığı sonuç raporunda imzaları bulunması.

        Başbuğ'un ise Ocak 2003 tarihli mesaj formunda imzası olması nedeniyle mahkemece dinlenmelerine karar verilmişti.

        Duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı Gözlemci Heyeti olarak 5-7 Mart 2003'te düzenlenen plan seminerine katılan tanıklar Mehmet Pınar ile Hasan Durak dinlendi.

        Duruşma, 5 Mart Pazartesi gününe ertelendi.

        HABERTURK.COM VE AJANSLAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ