Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika 'Çözüm sürecinin sahibi gençlerdir'

        Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, "Çözüm sürecinin sahibi gençlerdir, 40 yaş üstü siyasetçiler değil. 40 yaşın altındaki gençler, hatta 30 yaşın altındakiler, hatta kundaktaki bebekler çözüm sürecinin gerçek sahibidir. Batıda da doğuda da Türk gençlere de Kürt gençlere de aynı gerçeği haykırıyorum: Çözümün karşısına dikilenlerin karşısına dikilin. Çünkü katletmek istedikleri sadece canlarımız değil, hayallerimizdir, beklentilerimizdir, yaşama sevincimizdir, bunu onlara teslim etmeyelim" dedi.

        Bakan Kılıç, çözüm süreci, başbaknlık sistemi, Gezi Parkı odaklı eylemlere katılan gençleri anlamaya yönelik çalışmaları ve yaşananlardan bakanlığının çıkardığı dersleri, büyükşehir belediye başkan adayı olup olmayacağını AA muhabirine anlattı.

        Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç'ın verdiği cevaplar şöyle:

        Soru: Çözüm süreciyle ilgili çalışmalar devam ederken, sürece yönelik sabotajlar da sürüyor. Sizce çözüm sürecinin seyri olumlu mu?

        Kılıç: Çözüm sürecinin sahibi gençlerdir, 40 yaş üstü siyasetçiler değil. 40 yaşın altındaki gençler, hatta 30 yaşın altındakiler, hatta kundaktaki bebeler çözüm sürecinin gerçek sahibidir. Şehit olanlar gençler, dağa kaldırılan hayatı karartılanlar gençler, anne babaların hayalini gerçekleştirememenin ızdırabını taşıyanlar gençler, terör örgütü ya da paralel yapılara üye olduklarından sabıkalı olanlar ve hayat kuramayanlar gençler. Köyleri yakılanlar, davarından olanlar, toprağını, hayvanını kaybedenler yine gençler. Türkiye'nin 300 milyar dolar olarak tahmin edilen terörle mücadelesinin faturasını kaybedilmiş gelecek olarak ödeyenler gene bu ülkenin gençleri. Terörün faturasını ödeyenler gençler olduklarına göre, ölenler gençler olduğuna göre, hayalleri katledilenler gençler olduğuna göre, çocuklarının nasıl bir ülkede yaşayacağınının kaygısını taşıyanlar gençler olduğuna göre, o zaman çözümün sahibi olanlar da gençler. Hem doğuda hem bat'da gençlerin çözüme direnenlere karşı başkaldırması lazım. Çözümsüzlükten yana tavır koyanlara karşı gençlerin 'Ozaman sen öl, ozaman sen dağa çık, ozaman senin hayatın kararsın, ama benim hayatımı bırak, beni bana bırak, ben ölmek değil yaşamak istiyorum, ben ne olduğu belirsiz bir geleceğe karanlık bir tünele girmek değil aydınlık bir Türkiye'yi inşa etmek ve çocuklarımı o Türkiye'de dünyaya getirmek istiyorum' demesi gerekiyor. Delikanlıların da bunu haykırması lazım, genç kızların da bunu haykırması lazım. 30 yıldır terörle mücadele ediyoruz.

        Askeri de verdiği mücadeleden dolayı takdir ediyorum, polisi de verdiği mücadeleden dolayı takdir ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum ama askerin de polisin de istediği, şahadet şerbetini içenlerin de istediği, gazilerimizin de istediği Türkiye'nin terör belasından kurtulmasıdır. Akıl ve mantık zemininde bölünmeden, parçalanmadan Türkiye'nin terör belasından kurtulmasıdır. Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet ekseninde Türkiye'nin terör belasından kurtulmasıdır.

        "Çözümün karşısına dikilenlerin, karşısına dikilin"

        Soru: Çözüm sürecinin geldiği noktayı, yaşanan gelişmeleri "olağan gelişmeler" olarak değerlendiriyor musunuz?

        Kılıç: Gittiğim her yerde, batıda doğuda da Türk gençlere de ve Kürt gençlere de aynı gerçeği haykırıyorum. Çözümün karşısına dikilenlerin, karşısına dikilin. Çünkü katletmek istedikleri sadece canlarımız değil, hayallerimizdir, beklentilerimizdir ,yaşama sevincimidir, bunu onlara teslim etmeyelim. Bir genç bir defa dağa çıkarıldığında bir gence bir defa molotofkokteyli attırıldığında, bir genç bir defa bir iş yerini yaktığında, bir polis aracını ateşe verdiğinde, o genç sabıkalı hale geliyor ve hayatı kararmış oluyor, yazık günah. Anne babaların da bu özenle hareket etmesi lazım.

        Sürecin, engellemelere rağmen, yürütülmesi gereken bir süreç olduğunu biz en başından zaten gördük. Süreci sabote edenlerin olacağını da gördük, hatta sürece doğrudan taraf görüntüsü verenlerin içinden bile süreci sabote etmek için sabırsızlananların olduğunu bilerek bu yola adım attık. Dolayısıyla hiçbir sürpriz yok. Süreci sabote edenlerin bir kısmı doğrudan sabotajlarını yapıyor. Yani nedir: Polis araçlarına molotofkokteyli atıyor, ses bombaları patlatıyor, doğrudan terörist faaliyetlerine devam ediyor. Bir de süreci dolaylı yönden sabote edenler var. Şu tarihe kadar şu ilerlemeler sağlanmadığı takdirde biz süreçten çekiliriz diyenler var. Bunlar da dolaylı sabotajlardır. Her ikisinede sürece yönelik umutları teslim etmemek lazım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine gidildiğinde batı illerimizden daha büyük bir heyacanın olduğunu görebiliyoruz.

        Eğer toplumun hem batısı hem doğusu hem kuzeyi hem güneyi çözümü sabote edenlere karşı 'artık yeter' haykırışını ortaya koyduklarında sabotajcıların eli ayağı bağlanacaktır ama sabote edenlere toplum teslim olduğu takdirde çözüm umutları tarihe karışacaktır. Bizim arzumuz sonuna kadar direnmek ve çözüm vizyonunu terk etmemektir.

        "Ekonomik istikrardan büyük ve sıradışı bir büyüme yakalayanlar kaygılı"

        Soru: Parlamento'nun mevcut aritmetiğinden ve ikliminden başkanlık sistemi konusunda bir karar çıkar mı?

        Kılıç: Başkanlık sisteminin büyük bir reform olacağına ve yönetim operasyonlarını rahatlatmak adına çok gerekli bir sistem değişikliği olduğuna inanıyoruz. Başkanlık sistemine diğer siyasal partiler inanmıyor ya da diğer siyasal partiler politik gerekçelerle başkanlık sistemine geçişle ilgili itirazlarını seslendiriyorlar. Eğer konsensus sağlanan maddeler arasında başkanlık sistemi olmayacaksa sadece başkanlık sistemi nedeniyle üzerinde uzlaşı sağlanan diğer tüm maddeleri görmezlikten gelemeyiz. Bu konuyla ilgili açıklamalarımız yapıldı. Başkanlık sistemi bizim için bir gerekliliktir ama anayasanın üzerinde uzlaşı sağlanan diğer maddelerini geciktirmeyi gerektirecek bir aciliyet değildir. Üzerinde uzlaşı sağlanan diğer maddelerle ilgili ilerlemeye devam edilir başkanlık sistemi ve uzlaşılamayan diğer hükümler üzerinde tartışmaya devam edilir, uzlaşı arayışına devam edilir. Bu yapıcı tavır diğer tüm parti grupları tarafından benimsenirse mesafe alırız, sivil anayasayı hayata geçiririz.

        Bizim dediğimiz belli, kırmızı çizgi dayatmasında değiliz, uzlaşı arayışındayız. Kırmızı çizgileri bir kenara bırakalım uzlaşabileceğimiz noktalar üzerinden meseleye yaklaşalım. Herkes böyle yaklaşırsa sorun çözüme kavuşur.

        Soru: AK Partinin 3 dönem kuralına "tecrübe kaybı yaşanacak" eleştirileri yönelitiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

        Kılıç: Milletvekiliğinde benim 3. dönemim 73 AK Parti milletvekilinin 3'üncü dönemi. Mevcut tüzükle bizim gelecek dönem siyasete milletvekili olarak devam etmemiz mümkün değil. Bu durumda büyük bir tecrübe kaybı olur mu? Dışarıdan gözlemcilerin ifadesine göre olur. Dışarıdaki kaygı içerideki kaygıdan daha fazla, içeride arkadaşlarımız 3 dönemdir iktidarda olmaktan ve 3 dönemdir gerçekten çok yoğun çalışmaktan dolayı 3. dönemle ara verme zorunluluğunun kaygısını ya da üzüntüsünü taşıyacak durumda değiller.Siyasal istikrara bel bağlayanlar siyasal istikrarın beraberinde getirdiği ekonomik istikrardan büyük ve sıradışı bir büyüme yakalayanlar kaygılı onlar siz devam edin istikrar da devam etsin düşüncesindeler. Hatta bizim sloganı bize hatırlatanlar var: "İstikrar sürsün Türkiye büyüsün".

        Bizim de cevaben söylediğimiz şu; bu dönem 2. dönemi olup gelecek dönem 3. dönem devam edecek olanlar var, bu dönem ilk defa meclise girip gelecek dönem 2. dönem olarak devam edecek olanlar var; yani basamak basamak bizdeki tecrübe bizden sonra gelenlere aktarıldı aktarılmaya devam ediliyor. Dolayısıyla bir tecrübe kaybının olacağı kanatinde ben değilim. Kamuoyunu rahatlatmak açısından şunu söyleyim: 3 Kasım 2002 seçimlerine gidilirken AK Parti milletvekili aday listesinde toplumun tanıdığı isimlerin sayısı 10'u geçmezdi. Şimdi aramızda nice yeteneğini farkettiremeyen arkadaşlarımız vardır. Biz gittiğimizde onların tanınması ya da kendini ispat etmesi için fırsatlar oluşacak, o nedenle kimsenin kaygılanmasına gerek yok.

        "Samsun Büyükşehir adaylığı niyetim, arzum yok"

        Soru: Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olmaya hazırlanıyor musunuz?

        Kılıç: Samsun Büyükşehir Belediye başkanlığıyla ilglii konu bu sadece şahsımla ilgili bir yakıştırma değil tabii, 3. dönemi olan pek çok bakan arkadaşımızla ilglii seçim bölgesinde belediye başkanı olmasına yönelik benzer türden yakıştırmalar var. Eğer bu benim niyetimle olacaksa benim bu yönde bir niyetim yok. Benim arzumla olacaksa benim bu yönde bir arzum da yok, benim isteğimle olacaksa bu yönde bir isteğim de yok. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Ama genel başkanımızın, partimizin yetkili kurullarının uygun göreceği görevin ne olduğu konusunda bugünden bir akıl yürütmek mümkün değil, o iradeye saygı duymak lazım. AK Parti'de oturmuş bir kurumsal yapı var. Ben partimin çatısı altında da seve seve hizmet vermeye devam ederim.

        Soru: Gezi Parkı odaklı gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Kılıç: Gezi Parkı odaklı olaylar bir senaryo. İşin başında çevreci bir hassasiyet gerçekten var ama yazılan ve oynanan senaryo açısından, başlatılan senaryonun devamını takip eden çevreler de var. Twitter hareketlerine sosyal medyadaki sahte hesaplara bakıldığı zaman ki Gezi Parkı'nın sosyal medya yansımalarını biz şu an yaşamaya devam ediyoruz. O günlerde ortaya çıkan ve bizi takibe alan sahte hesaplar, bugünlerde her gün, belli sayıyla bizden kopmaya devam ediyorlar. Bu yönüyle bakıldığında Gezi Parkı olayları bir senaryo. Gezi Parkı, Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak üzere kurgulanmış bir senaryo. Belli ki Türkiye'de 11. yılına siyasal iktidardan sıkılan çevrelerin bir teneffüs meyadanı, bir operasyonuydu. Ama tezgah tutmadı, sahnelenen oyun toplumsal reaksiyon ve Türk insanının sağduyusu nedeniyle amacına ulaşmadan yarım kaldı. Dolayısıyla bu oyun Türkiye'den sekti, başka coğrafyalara yöneldi. Tahmin ediyorum, burada Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak arayışı kadar Ortadoğu'yu dizayn etmeye yönelik yaklaşımların da yansımaları var. Türkiye'nin oyun kurucu olduğu bir Ortadoğu'yu kafanıza göre dizayın etmeniz mümkün değil ama Türkiye'nin kendi iç sorunlarıyla boğuştuğu bir Ortadoğu'yu Türkiye'yi denklemin dışına iterek istediğiniz şekilde yapılandırmak çok daha kolayca mümkün.

        Soru: Gezi Parkı odaklı olaylarla birlikte gündeme gelen ve "Y Kuşağı" olarak anılan 30 yaş altındaki günümüz gençliğine yönelik çalışmalarınız var mı?

        Kılıç: O kuşakla ilgili boyut, Gençlik ve Spor Bakanlığının faaliyet ve ilgi alanı. 15-16 yaşlarından itibaren genç kitleler var ve ağırlıklı olarak 24-25 yaş ortalamasında olan genç gruplar eylemlere katıldı. Bu hem polis raporlarında var, eylemler sırasında yapılan kamuoyu araştırmalarından elde edilen sonuçlar arasında var. Eylemcilerin yoğun olarak toplandığı yerlere bizim gönderdiğimiz arkadaşlarımızın edindiği izlenim ve intiba arasında bütün bunlar var. Eylemcilerin arasına biz de arkadaşlarımızı gönderdik, Gezi Parkı'na da Taksim'e de Kızılay'a da Gündoğdu Meydanı'na da Türkiye'nin başka meydanlarına da biz de arkadaşlarımızı gönderdik. Kalabalığın arzusu, bu olayların sebebi hikmeti nedir. Nasıl dinlememiz lazım, nasıl anlamamız lazım. Sordurduğum sorular arasında şu da vardı: AK Parti'den nefret var mı? Siyasal iktidardan nefret var mı? Birlikte yaşayabileceğimize inanıyorlar mı. Özellikle çevreci duyarlılıkla bir araya gelenler arasında nefret söyleminin çok yaygın olmadığını gördüm. Ama kalabalıkların önünden yürüyen bir provakatör kitle vardı. Bu kitleyle eylemin omurgası olan büyük kalabalıkları ve gençleri birbirinden ayırmak lazım.

        Acaba bu gençlerin iktidardan ve söylemlerinden sıkılmışlığı olabilir mi? Buna da baktık. Benim ana hatlarıyla gördüğüm aslında bir sıkılmışlık hali yok, aslında icraattan memnuniyetsizlik de çok belirgin bir öge değil. Başta Sayın Başbakan olmak üzere iktidarın önde gelen isimlerine karşı, "hep onlar var" şeklinde de bir temayüz eden belirgenleşen köşeli bir vurgu söz konusu değil.

        Soru: Bu tablo ışığında vardığınız sonuç, çıkardığınız ders nedir ?

        Kılıç: Köşeli olarak bizim yakaladığımız bir şey var. İktidar mensupları olarak bizler hayatın genelini ilgilendiren bazı adımlarımızı topluma ve kamuoyuna yeterince izah edememişiz, özellikle de gençlere. Gençler bizim yeterince izah edemediğimiz konularla ilgili istismarlara fazlaca kendilerini kaptırmışlar. İktidarın bireyin yaşam alanına müdahale edeceğine yönelik bir kanaat oturmuş, iktidarın insanların özel yaşamında alkol tüketimine doğrudan müdahale edeceğine yönelik bir algı bu kitlelerde oluşmuş. Bunların devam etmesi halinde, bunlara itiraz edilmemesi halinde yarın bir gün farklı giyim kuşam seçeneklerine müdahale edebileceğimiz, farklı felsefi yaklaşımlara müdahale edebileceğimiz, farklı inanç gruplarının mevcudiyetlerinin devamına müdahale edebileceğimiz gibi birtakım korkular yaratılmış, sonra bu korkulara kitleler inandırılmış, bu inanç oluşturulurken medya kullanılmış, muhalefet kullanılmış, bir kısım sivil toplum örgütleri kullanılmış, bir kısım kanaat önderleri kullanılmış. Sosyal medya yaygın olrak kullanılmış. Bütün bunların neticesinde Gezi Parkı vurgusu etrafında oluşturulan, hayali itirazlar üzerinden de toplumun kalan kesimlerinin bu hususlarda farkındalık sahibi olması sağlanmış, mesele bu aslında.

        Bizim kendimizi biraz daha iyi anlatmamız lazım. Sıkmadan, üzmeden, bunaltmadan ama kendimizi anlatmamız lazım. İktidar mensupları olarak şunu demek doğru değil: 17 bin 500 kilometre duble yol yaptık, daha ne yapalım, hayır insanlara anlatmamız lazım. 760 spor tesisi yapıyoruz daha ne yapalım, hayır insanlara anlatmamız lazım.

        Siyasette şu cümlenin karşılığı yok: "İyilik yap at denize, balık bilmezse halık bilir", hayır siyaset yapıyorsan, iyilik yapacaksın, denize de atmayacaksın göstereceksin, anlatacaksın, halık zaten biliyor amma balığın da bilmesi lazım, hizmetten yararlananların bilmesi lazım. Biz çalışalım onlar anlasın, söyleminden kaynaklanan hatamız var.

        Soru: Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde bir proje gerçekleştirdiniz. Gençliği buluşturma noktasında, milli günlerde, dini günlerde, bayramlarda benzeri projeler için hazırlıklar var mı?

        Kılıç: Şu an yaz spor okullarına kayıt yaptıran gençlerimizin sayısı bir milyona yaklaştı. Gençlik trenleri, dağ, deniz ve doğa kampları, seyyah projeleri ve buna benzer hareketlilik projelerine, yaz boyunca katılan gençlerimizin sayısı ayrıca, 500 bin rakamına ulaşacak. Lisanslı sporcularımızın sayısı 4 milyonun üzerinde ve bunların tamamı gençler. Amatör spor kulüpleriyle çok yakın temaslarımız var. Amatör spor kulüplerinin hitap ettiği kesimler, neredeyse tamamen gençler. Sarıkamış'ta, Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Kocatepe'de, Malazgirt'te gençlerle birlikte olduk. Tarihler geldikçe 10 binlerce gencimizle birlikte tarihin adeta sahnelerini yeniden sinema sahnesi gibi, tiyatro sahnesi gibi, tekrar tekrar canlandırmaya devam ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığıyla, Diyanet İşleri Başkanlığıyla işbirliklerimiz var. Mademki çocuklar, 'yaz tatillerini boşa geçirmeyelim Kur'an kursuna gidelim' demekte, o zaman Kur'an kursuna giden çocukları biz ayrıca yaz spor okullarına dahil edelim. Ya da antrenörlerimizi götürelim camilerin müştemilatında, bahçelerinde spor eğitimlerine devam edilsin veya çocukları alalım salonlarımıza taşıyalım. Bütün buralardan bakıldığında Gençlik ve Spor Bakanlığının kuruluşuyla başlayan çok sıra dışı bir aktivite var. Bunlar yeter mi, yetmez. Gençlere yönelik sadece icraatın varlığı yeterli değil, eğer sadece icraatın varlığı kafi olsa bugün iktidar karşıtı gösterilerde bir tane gencin bulunmaması lazım. Gezi Parkı odaklı eylemlerde bir tane gencin bulunmaması lazım.

        "Gençlere adam adama markaj gerekiyor"

        Soru: Nasıl bir gençlik yetiştirmeyi hedefliyorsunuz?

        Kılıç: İnsana, tesise, altyapıya, malzemeye yapılan yatırım da harcanan paralar da bir gerçeği değiştirmiyor: Gençlerle birebir ilgilenmemiz lazım zaten o vizyonla hareket ediyoruz. Deyim yerindeyse adam adama markaj.

        Kamplar, gençlik merkezleri, tematik kamplar, lider gençlik kampları bunun için var. Bizim derdimiz siyasi görüşümüze uygun tipolojide gençlik yetiştirmek değil, bizim derdimiz dünyayı kavrayan, vizyonu olan, çağın gereklerine uygun bir yaşam perspektifi ortaya koyan nesillerin yetişmesine öncülük edebilmektir. Manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlı, milli değerlerini yaşayan ve yaşatan, bu coğrafyanın yarattığı kültürü, medeniyeti, değerleri, buradan alıp bütün insanlığın hizmetine sunabilecek enerjide olan aktivitede olan nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak. Bu vizyondaki bir nesil hayata sağdan da bakabilir soldan da bakabilir. Bu vizyondaki bir nesil hayata çok farklı felsefi pencerelerden bakabilir. Çok farklı inanç gruplarına aidiyet içinde olabilir. Önemli olan ortak değerler kümesinde aynı söylemi seslendirebilmemizdir: Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet. Burada zaten aynı kümenin insanı olduğumuz takdirde geri kalan teferruat.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ