Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem ümran avcı, mevsimlik işçiler, yazı dizisi, serkan akkoç

        Ümran AVCI / HT GAZETE

        Fotoğraf: Serkan AKKOÇ

        Mevsimlik işçiler röportajı için Aksaray Yeşilova'dan İstanbul'a döndükten kısa bir süre sonra Soma faciası yaşandı. O kasvetli günlerde Şanlıurfalı mevsimlik işçilerden biri telefon açtı: "Biz de yer üstünde çalışan madencileriz. Onlar ailelerini geçindirebilmek için 7 kat yerin altında çalışıp ölüme tek tek gittiler. Biz ise bütün bir aile, çocuk çocuk sersefil halde ölümden beter bir yolculuğa çıkıyoruz..."

        TÜTÜN SARAN ERKEKLER

        İşte uzun yolculuğun kısa hikayesi... "Bizimki hayat değil de ne yapacaksın, mecbursun..." dedi kadın. Ardından ekledi: "Madem gece de buradasın, kendi gözlerinle görür anlarsın ne demek istediğimi..."

        "Haklıydı" demek az gelir... Bazen öyle hayatlara tanıklık edersiniz ki, gördüğünüz o hayat sizin de yakanıza yapışıverecekmiş gibi gelir ve o dakika omuzlarınıza da kalbinize de bir ağırlık çöker. Yeşilova'da hissettiğim tam da buydu. Kadınlar sabah 5'te tarlaya gidip çapa sallıyor, orada kahvaltı ye yemek hazırlıyor. Akşam güneş battıktan sonra yorgun argın çadır bölgesine döndüğünde erkekler tütün sarıp radyo dinleyip okey çevirirken onların asli görevi başlıyor... Önce çalı çırpı topluyor, ardından su taşıyor. Tek göz çadırda hamur mayalayıp ekmek açıp, pişiriyorlar. Yemek yapıyor, bulaşık çamaşır yıkıyorlar. Çay yapıp servis ediyorlar. Çocuklara bakıyorlar. "Gece rahat bir uyku var mı?" derseniz. O da yok. Gecenin nemli soğuğundan ve aşırı yorgunluktan rahat bir uyku da imkansız...

        ELEKTRİK VE İÇME SUYU YOK

        Burası Aksaray Yeşilova... Şanlıurfa'dan yola çıkan mevsimlik tarım işçilerinin aylar sürecek tarım alanlarının ilk durağı. Şanlıurfa, mevsimlik tarım işçiliğinin en fazla olduğu illerden. Yeşilova'ya uzaktan bakınca bir çadırkenti andırıyor. İçine girince durum farklı. Çünkü elektrik yok, içme suyu, tuvalet ve duş kabinleri yok. Tuvalet yerine toprağa açılmış bir çukur ve 4 tarafı çadır beziyle çevrilmiş bir kabin. Banyo için de yine çadır bezinden bir kabin, yerde bir plastik leğen ve maşrapa...

        40'INI ÇADIRDA ÇIKARAN 44 BEBEK

        Özellikle sabahın ilk saatleri ve güneş battıktan sonra sert rüzgarın da etkisiyle serinlik kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Burada 100'den fazla çadır var. Aileler birarada kalıyor. Kimi 7- 8, kiminin nüfusu 20'yi buluyor. 40'ını çadırda çıkaran 44 günlük bebek de var, 9 ay 10 günü tamamlamış her an doğuma hazır karnı burnunda anne de. Okul çağındaki çocukların tamamı aylar öncesinden okula veda etmiş. Kalemini, defterini bırakıp, eline çapa almış, para kazanma derdinde...

        Mevsimlik işçilerin buradaki en büyük sorunu temiz içme suyu. Çadırların bulunduğu yerdeki musluktan akan su içmeye elverişli değil. Mecburiyetten içtiklerinden özellikle çocukların tamamına yakını ishal ve ateşli. Bebekler ve yaşı 3- 4 arasında değişen çocukların büyük kısmı bronşit...

        04.30'DA BAŞLAYAN GÜN

        Burada gün, güneş daha doğmadan başlıyor. Bebekli ve çocuklu kadınlar sabah 04.30'da açıyorlar gözlerini. Bebeklerin altları temizleniyor, çocukların üzerleri giyindiriliyor. Ardından tarlaya götürülecek yiyecek, içecekler ve diğer malzemeler hazırlanıyor. Sabahın o serininde elini yüzünü yıkamak bile güç. Saat 05.00'i gösterdiğinde önce beşikler yerleştiriliyor römorköre. Ardından da hazırlanan denkler... Sert ve serin rüzgardan korunmak için yüzler poşu ve başörtüsüyle sarılmış. Tek gözler görünüyor. Dizlerinin üzerine çömelerek seyahat etmek rüzgarı bir nebze olsun kesiyor.

        100 İŞÇİYE 1 ÇAVUŞ

        İşçilerin hangi tarlada çalışacaklarını çavuşlar ayarlıyor. İşçiler de anlaşmaya göre kazandıklarının ortalama yüzde 10'unu çavuşlara veriyor. Bir tarlaya genellikle aynı aileden işçiler çoluk çocuk birlikte gidiyor. Bu gruba ailenin en yaşlı üyesi kadın da dahil oluyor. Onun görevi tarlada bebek veya çocuk bakmak.

        ÇAPA ARASI YEMEK

        İşçiler ellerinde çapalarla tarlanın en ucuna gidiyor. Gittiğimiz tarlada şeker pancarı ve ayçiçeği ekili. İşçiler tek bir sıra halinde ürünlerin etrafını çapalıyor, bir yandan da tarım ilaçlarının öldüremediği "Hacıkavuk" adı verilen otu topraktan temizliyorlar. Yoksa bu zehirli ot ürünü öldürüyor. Saat 08.00'den sonra hava ılınmaya başlıyor. Tam bu saat işçilerin kahvaltı vakti. Kadınlar çapayı bırakıp yiyecek hazırlamaya başlıyor. Birkaç saat sonra da öğle yemeği. Allah ne verdiyse...

        Ortalama 11-12 saat tarlada geçiyor. Tuvaletin bile olmadığı geniş bir düzlükte, kan ter ve yorgunluk içinde. Ta ki güneş batana dek. Traktörün yaklaşan sesi günün paydos zili gibi. Yayılan denkler toplanıyor, beşikler ve bebelerle birlikte traktöre yükleniyor ve çadırlara dönülüyor..

        Sonbaharda dönüş

        YEŞİLOV'da 1.5 ay kalacak olan işçiler, daha sonra Şereflikoçhisar'a kimyon işine, Aksaray Ortaköy'e nohut biçmeye gidecek. En son yeniden Yeşilova'ya dönüp boy atan ay çiçeği ve şekerpancarını toplayacak. Sonbahar ise memlekete dönüş vakti...

        Kadın her yerde kadın!

        BURADA kadınlar dinlenmek nedir bilmiyor evet ama "kadın" olmaktan asla vazgeçmiyor. Kıyafetleri öyle renkli, öyle parıltılı. Takıları, aksesuvarları yerinde. Kimi dövmeli. Yorgun ama anaç, fedakar ve sabırlı kadınlar. Akşam yemeği yine tebessümle yapılıyor. Yoktan var ediliyor sofralar. Bu sırada çocuklar oyun oynuyor. Kimi memleketten getirilen keçilerle oynuyor, kimi taklacı güvercinle. Kimi çalı çırpıyı at yapıp dört nala koşturuyor, kimi futbol oynuyor ileride Arda Turan olma hayaliyle...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ