Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Ekmeleddin İhsanoğlu: Adıma taktılar Ekmeleddin İhsanoğlu Bursa'da konuştu

        Uğur USLUBAŞ / BURSA (AHT)

        Bursa'ya gelen muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Vakur insanların hali başkadır. Biraz ona riayet etmek lazım. Ama yalan söylemek ve bazı arkadaşlar bunu din adına yapıyorlar. Tabiki namazı kılacağız, orucu tutacağız, zekatı vereceğiz, hacca gideceğiz, şehadetin gereğini yerine getireceğiz ama İslam'ın altıncı şartı haddini bilmektir" dedi.

        Bursa'da ilk olarak Hünkar Köşkü'nü ziyaret eden muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, buradan kenti izledi. Çok sayıda CHP ve MHP milletvekilinin de katıldığı ziyarette daha sonra Koza Han'a geçen İhsanoğlu, burada bir basın toplantısı düzenlendi.

        "BAYBURTLU EKMELEDDİN VAR"

        Bazılarının ismi ile ilgili takıldıklarını belirten İhsanoğlu, "Her tarafıma takıldılar ama hiçbir şey olmadı. Bugün Orhangazi'den geçerken düşündüm. Orhangazi'nin lakabı Şücaeddin. Ne demek? Dininin yiğidi demektir. Bahaddin, Necmettin, Kudbeddin, dilimizde kültürümüzde çok var. Orhangazi 14. yüzyıla ait bir isimdir. Aynı yüzyılda yaşamış bir Ekmeleddin var. Bayburtlu Ekmeleddin. Bunu bilmeyenler takıldılar. Başka bir şeye takılamadıkları için Allah'a şükür, buna takıldılar. Kutbeddin'e kutup derler, Ekmeleddin'e Ekmel derler. Buna bile 'adını değiştirdi' diye çıkardılar, bir takım siyasi tartışmalar yürüttüler. Bunların arkasında da paralı asker gibi sosyal medyada onların fikirlerine destek verenler mesele yaptılar. Türkiye'de siyasi tartışmalar bu kadar ucuzladı mı? Ben buna çok üzülüyorum" dedi.

        "BİR TARAFI TUTUP BİR TARAFI BIRAKMAK OLMAZ"

        Cumhurbaşkanlığı seçiminin, belediye başkanlığı ve milletvekili seçimlerine benzemediğini dile getiren İhsanoğlu, bütün partilere destek verenlere seslendi. İhsanoğlu, şunları söyledi:

        "Seçeceğiniz adam, devletin başı olacak ve Cumhuriyetin cumhurbaşkanı olacak. Devletin birliğinin teminatı olacak ve onu temsil edecek. Anayasa'nın uygulanmasının gözeticisi olacak. Devlet organları arasında uyumu sağlayacak. Esas temel mesele budur. Bunu yapmak için bütün milleti kucaklamak, 76 milyon insana sahip çıkmak lazım. Bir tarafı tutup, bir tarafı bırakmak olmaz. Size oy verenler iyi olacak, size oy vermeyenler kötü olacak ve siz yukarı çıktığınızda size oy verenlerin temsilcisi olacaksınız. Bu Türkiye'yi çok kötü bir yere götürebilir. Bugün etrafımızı ateş çemberleri sarmıştır. Türkiye'nin komşuları parçalanıyor. Türkiye, içerideki huzursuzluğuyla, dışarıdaki tesirleri ile büyük meydan okumanın içerisindedir. Türkiye'nin bu tehlikeli yolda gitmemesi lazım. Türkiye'nin komşularıyla ihtilaflarını barışçıl şekilde çözmesi lazım. Türkiye yine bölgesinde, etrafında ve dünyada müessir bir noktada olması lazım. Biz diyoruz ki cumhurbaşkanı dış dünya ile daha rahat ilişkiler kurabilen, dış dünyadaki problemlerle çalışma şekli daha uyumlu olan ve o tecrübeye sahip birisinin olması lazım. Herkesin sevdiği saydığı bir isim olması lazım. Ben 9 sene dünyayı 62 defa devri alem yaptım. 100 ülke gezdim. Büyük devletlerin reisleri ile konuştum. Sayın Obama ile birkaç defa Putin'le bir kaç defa görüştüm. Fransız, Alman Cumhurbaşkanı, İngiliz Başbakanı ve aklınıza gelecek Tayland başbakanı ile Afrika Arap ülkeleri Çin'in başbakanı ile konuştum. Bütün bunlarla sizin kurduğunuz münasebetler eğer karşılıklı saygı ile kurulmuşsa ve milli menfaatlerinizin dengeli bir şekilde yürütülmesi esasına göre kurulmuşsa ve sizin ihtilaflarda taraf tutmama gibi prensiple hareketle yapıyorsanız, siz diğer ülkeler gibi geminizi çok rahat yürütürsünüz."

        "NİÇİN BİZİM KONSOLOSLUĞUMUZ REHİN ALINIYOR?"

        Ortadoğu'da konsolosluğu olan hava yolları olan bir tek biz mi varız? Niye bizim pilotlarımız kaçırılıyor da başka havayollarına ait pilotlar kaçırılmıyor? Niçin bizim konsolosluğumuz rehin alınıyor? Niçin bizim gariban şoförlerimiz ticaret yaparken rehin alınıyor? Bu soruların cevabını bulmak lazım. Biz bu soruların üstünü örtersek, basın yasağı getirirsek, ondan sonra basın hürriyetinden, demokrasiden bahsedersek biraz daha farklı bir dünyaya ait oluyoruz. Biz bu dünyaya ait olmak istemiyoruz. Türkiye'nin seçimi 2. Dünya Savaşı'ndan sonra olmuştur. BM'ye üye olduktan sonra, Avrupa Konseyi'ne üye olduktan sonra. Biz şimdi AB'ye tam üye olmak ve engelleri kaldırmak istiyoruz. Ama her şeyden önce üzerimizdeki ödevlerimizi yapmak gerekir ve basın hürriyetini sağlamak gerekir. Her şeyden önce kanun hakimiyetini tesis etmemiz lazım. Adaleti eşit şekilde insanlara getirmemiz lazım.

        "SUÇLARI İSPAT EDİLENE KADAR SUÇSUZDUR"

        Son yıllarda gördüğümüz o büyük davalar ne oldu? Anayasa Mahkemesi sonunda her şeyi sıfır noktasına getirdi. Bu doğru mu, bu reva mı, insanları yıllarca hapislerde çürütmek, bunlara zulmetmek? Bu insanlar ya suçludur ya değildir. Bunlar suçları ispat edilene kadar suçlu değillerdir. Hukukun temel kaidesi budur. Ama siz bunları 5 - 6 sene hapiste tutarsanız ve sonunda bir üst mahkeme kararı ile bozulan bir kararı verirseniz, verdirirseniz bu adalet sistemine kim güvenir? Türkiye'nin artık bunları aşması lazım. Bunları aşmak için bu anlayışın devletin zirvesinde olması lazım. Devletin zirvesinde bu anlayış olmadığı taktirde bu devlet aksak bir şekilde devam edecektir. Hele hele öfkelenen, başkasına tepeden bakan bir anlayışınız varsa o zaman çok daha büyük sıkıntıya gireceksiniz. Bizim davamız budur. Biz eğer vatandaşlarımız, yapılan hizmetlerden memnun ve devam etmesini istiyorlarsa, yine devam etsin. Buna diyecek bir şeyimiz yok. Biz diyoruz ki AK Partili kardeşlerimize, 'biz de onlardanız, onlar da bizdendir' Bizim ayrımız gayrımız yok. Hepimiz bu vatanın evladıyız. Türkiye'de bugün büyük bir uzlaşma başlamıştır. Bu uzlaşma gün geçtikçe artıyor. İki parti arasında başladı, 6 parti oldu ve ben 16 Haziran'dan bugüne kadar nereye gittiysek, insanlar, sade vatandaşlar, bizim gibi mürekkep yalamış, insanlar değil. Bizim bu söylediklerimizi onlar söylüyorlar. Bizden daha güzel söylüyorlar. Türkiye'de bir korku, bir gerginlik var. Kozahan'a gelirken, bir bacımız geldi orta yaşlı ve onun ne söylediğini ben size söylemek istemiyorum. bir kelimeyle ifade edeyim. 'biz korku içerisindeyiz' 'peki sandığa gittiğiniz zaman başınızda bir çavuş yok ki' dedim. 'Ben her şeyi söyleyemem. Baskı var üzerimizde' dedi. Niye bu baskı var? Niye insanlar hür bir şekilde sandık başında 3 kişiden birine mührü basmasın? Bu iş bu kadar basittir. Demokrasi varsa, sizin lehinize çalıştığı zaman demokrasi oluyor da sizin aleyhinize çalışma ihtimali varsa veya korkunuz bu istikametteyse, niçin bu korkuyu salıyorsunuz? Biz Türkiye'de bunu yarım asırdan beri arkada bıraktığımızı zannediyorduk. Şimdi bu noktaya getirip, ondan sonra 'mağdurum' diye ortaya çıkmak ne kadar revadır?"

        POLEMİK KONUSU

        Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları sırasında Başbakan Erdoğan'ın bütün devletin imkanlarıyla kampanya yürüttüğünü ifaden eden İhsanoğlu, "Bütün Türkiye'nin özel ve kamu kanalları, saatlerce icraatın içinde programını veriyor. Bir adayın konuşmalarını veriyor. Onun karşılığında diğer adaylara bir dakika, 3 dakika veriyor. Toplam iki aday 4 dakika, bir aday yüzlerce, binlerce dakika, saatlerce imkanı var. Sonra Cumhurbaşkanını halk seçerken niye bu program bu şekilde kanunlaştırıldı? Bu kanunu yapanlar iki aya sıkıştırmışlar. 10 Temmuz'da kesin listeler ilan edilecek. Dün Resmi Gazete'de üç isim ilan edildi. Seçim 10 Ağustos. Sonra siz, Amerikan modelinden bahsedeceksiniz. Böyle çelişki olur mu? Bu biçilmiş kaftan meselesi. Türkiye herhalde bunu not edecektir. Ben bu kampanyaya başlamadan önce dedim ki 'medeni bir yarış istiyoruz. centilmence, çelebice bir yarış istiyoruz' bu şerefli göreve gelecek insanlar, şerefli şekilde davranması lazım. Türkiye'nin en yüce makamına yücelikler içinde yükselmek lazım. Kem sözle olmaz. Kem söz sahibine aittir. O yüzden ben bu kem sözlerinin hiç birisine cevap vermiyorum, vermeyeceğim. Ama teşkilata bakınız. Bir yabancı gazetenin bir nüshasına ortasına benim fotoğrafımı montajını yapacaklar ve üzerine provatif başlık yazacaklar. Montaj yapıyorlar. Hani montaj kelimesi çok meşhur oldu ya biz de. İşte montajın alası var."

        HADDİNİ BİLMEK

        Filistin davasına çok büyük hizmetler yapan birisi olarak tarihe geçtim. Cenabı Allah bana bu hizmetleri nasip etti. Gazze'ye bir kaç defa gittim. Ateşkes sağlamak, tıbbi, mali, insani yardım sağlamak için gittim. Hükümet kuruluşuna katkıda bulundum. Kudus Şerif'e gittim. Barınma eğitim sağlık ihtiyaçlarını büyük bir stratejik plan içerisinde yaptım. Mescidi Aksa'da Hz. Peygamber Efendimizin Mirac'a yükseldiği noktada namaz kılmayı nasip etti. Allah herkese bunu nasip etsin. Bunu yapan bir insana iftira atmak, çok acı bir şeydir. Vatandaşın sağduyusu hissi selimi dün internetten sürpriz bir şekilde dün Filistin Cumhurbaşkanı bana Kudüs Yıldızı Nişanı verirken çekilen fotoğrafla başka bir fotoğraf var. Ben artık onu söylemek istemiyorum. Ben saygı sınırlarına riayet etmek istiyorum. Lütfen giriniz internete, Abbas-İhsanoğlu-Kudüs- Nişan falan yazın. Ne olduğunu göreceksiniz. Bu iftiraları atanlar Allah'tan korkmuyorlar. Halktan da utanmıyorlarsa, bir kaç saat içerisinde yalancının mumunun söndüğünü söneceğini bilmiyorlar mı? kendimden bahsetmesini seven biri değilim. Biz böyle terbiye aldık. Orta Anadolu insanının içi ile dışı bir değildir. İçi zengindir, dışına vurmaz. Bu bir terbiyedir. Ben böbürlenmeyi sevmem. Ben tevazuyu babamdan öğrendim. Babam Yozgatlıydı, az konuşurdu. Vakur insanların hali başkadır. Biraz ona riayet etmek lazım. Ama yalan söylemek ve bazı arkadaşlar bunu din adına yapıyorlar. Tabiiki namazı kılacağız, orucu tutacağız, zekatı vereceğiz, hacca gideceğiz, şahadetin gereğini yerine getireceğiz ama İslam'ın altıncı şartı haddini bilmektir. Siz namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız ama ahlak bakımından çok farklı bir noktada olacaksınız. Yakışır mı bu İslam'a. Bunun adı başka bir şeydir. Ben bunu söylemek istemiyorum. Arkadaşlar bu işlere kulak asmayınız."

        "CENTİLMENCE YARIŞ OLSUN İSTİYORUZ"

        "Sizce, Başbakan Erdoğan Türkiye'nin Başbakanı olabilmiş midir" şeklindeki bir soruya İhsanoğlu, "Sayın Erdoğan, bu ülkenin başbakanıdır. Bunun tartışılacak bir durumu yoktur. Biz onu tartışmıyoruz. Cumhurbaşkanı seçimi var. 3 kişi var. 3 kişiden biri bu kardeşimizdir. Birinci sırada yer almıştır. Biz yarışa giriyoruz. Centilmence bir yarış olmasını istiyoruz" diye yanıt verdi. "Ayasofya'nın ibadete açılması konusunda talepler var. Düşünceleriniz nedir?" sorusuna ise İhsanoğlu, "Ayasofya meselesi hassas ve tarihi bir meseledir. Halkımız taleplerini de ben biliyorum. 1980 senesinde Ayasofya ibadete açıldığında orada ibadet yapan insanlardan birisiyim. Hükümetin bu konuda alacağı kararı ben bilmiyorum. Sayın Başbakan'a sorulduğunda 'önce bir Sultanahmet'i bir doldurun, ondan sonra Ayasofya'ya bakırız' dediğini hatırlıyorum" dedi.

        DAVUTOĞLU

        Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bir televizyon programında, 'İhsanoğlu İslam konferansı Örgütü Genel Sekreteri iken Arap ülkeleri onun görevden alınması için bize baskı yaptı ancak biz onun arkasında durduk' şeklinde bir değerlendirme yaptı. Neler söyleceksiniz?' şeklindeki bir soruya İhsanoğlu, "Ben bu göreve hükümetin teklifi ile geldim. Sayın Başbakanın desteği ile geldim. İkincisi ben Türk hükümetinin bir çok politikasını destekledim ve desteklemek hem vatandaş olarak görevimdir, hem de İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak görevimdir. Ama benim farklı düşündüğüm noktalarda vardır. Bu hayatta benim tabi hakkımdır. Ben Genel Sekreter olarak hiçbir zaman pozisyonumu Türkiye'nin çıkarlarına ters düşecek bir şekilde hiçbir zaman kullanmadım. Üçüncüsü noktaya gelince, ben burada ağzımı açmak istemiyorum" diye yanıt verdi.

        IŞİD

        İŞİD ile ilgili görüşlerini de açıklayan İhsanoğlu, "Bu terör hareketi öyle büyük bir noktaya geldi ki Irak'ın orta kesimlerinde bir kısım, Suriye'nin doğusunda bir kısmı kendi iradelerinin altına almışlardır. Başına siyah sarık sarıp halife olduğunu iddia eden o zat şimdi Halife-i Müslim'in olmak istiyor. İki tespitim var. Birincisi bu radikal hareketler, iddia ettikleri İslamiyet'e mensubiyet halini reddetmek lazım. Bu insanların 'biz İslam için yapıyoruz' gibi iddialarını kategorik olarak reddetmek lazım. İslam adına konuşmak hakkını çetelere verilmeyecek kadar aziz bir konu olduğunu ve bunların hiçbir zaman söyleme hakkının olmadığını ifade ettim. Bunlar çetelerdir, katildir, buna göre hareket etmek lazım. İkincisi ise bu tür hareketler uzun soluklu olamaz. Bunlarla nasıl uğraşacağınızı bilirseniz, bu mücadele içinde askeri faktörü, dini ve siyasi psikolojik uluslararası faktörleri iyi bilirseniz onlarla baş edebilirsiniz. Ama bunlarla siz taktik olarak 'benim bunlarla şu menfaatlerim olabilir. Yolun ortasına kadar şu kadar kilometre beraber gidip sonra benim saflarımız ayrılır şeklinde düşünüyorsanız o zaman büyük sıkıntıda olursunuz. Parmağınızı kaptırınca kolunuzu kaptırırsınız. Kolunuzu kaptırınca, bütün vücut" diye konuştu.

        ÇÖZÜM SÜRECİ

        Çözüm süreci ile ilgili bir soruya ise Türkiye'nin bu problemi aşması gerektiğini söyleyerek, "Bunu barış içinde aşması lazım. Savaşı geride bırakmak lazım. Silahları tamamen terk etmek lazım. Bir daha evlatlarımızın şehit olmamasını sağlamak lazım. Anneler evlatlarını şehit vermek istemiyor. Vatan uğruna şehit verirsiniz ama iç kavgada bunu başka türlü halletmemiz lazım. Hedef böyle olunca biz bu konuda büyük tecrübeye sahip bir milletiz. Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşıyoruz. Fark olan dil meselesidir. Bunlar ayrıştırma faktörü olmaması lazım. Biz bu konularda başka konularda olduğu gibi devlet olarak hatalar yaptık. Bu hataların ne olduğunu biliyoruz. Ana dil meselesi gibi. Türkiye bunları aşması lazım. Avrupa'daki benzer bu durumlardaki örnekleri göz önünde bulundurarak bir barış bir mutabakat bir milli beraberlik sağlamamız gerekiyor "dedi.

        SEÇİM SLOGANI

        "Seçim sloganınızı eleştirenler oldu neler söyleyeceksiniz?" sorusuna ise İhsanoğlu, "Mizah güzel bir şey değil mi, Allah aşkına! Biraz da milletin eğlenmesi lazım. Mesela ekmek istiyorsan, Ekmeleddin, lavaş istiyorsan Mansur Yavaş, lahmacun istiyorsan, Selahattin Demirtaş. Çok güzel bunlar. Benim hoşuma gidiyor. Yeter ki zarif ve seviyeli olsun" dedi

        BOYACIYA 10 LİRA BAHŞİŞ VERDİ

        Muhalefetin desteklediği Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Atatürk Hünkar Köşkü'nün ardından tarihi Koza Han'ı ziyaret etti. Burada esnaf ziyareti yapan İhsanoğlu Handa bulunan bir ayakkabıcıya ayakkabılarını boyattı. Metin Demirci ismindeki boyacıya 10 lira bahşiş vermek isteyen İhsanoğlu boyacı parayı almak istemeyince eline şıkıştırdı. Daha sonra İhsanoğlu, Tophane'deki Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin türbesini ziyaret etti. Elinde AK Parti bayrağı bulunan bir kişi, "Bu ülkede demokrasi var. Bursa Tayyip Erdoğan'ın kalesi. Oyumuzu sana vermeyeceğiz" diyerek İhsanoğlu'na tepki gösterdi. Polis tarafından uzaklaştırılan adamın ardından türbedeki bir kadının da İhsanoğlu'na tepki göstermesi dikkatlerden kaçmadı. İhsanoğlu, öğle namazını da Ulucami'de kıldı. Cemaatle birlikte namaz kılan İhsanoğlu Yavuz Sultan Selim Han tarafından Mısır seferi sırasında Bursa'ya getirilip Ulucami'ye konulan Kabe'nin kapı örtüsünü de inceleyerek bilgi aldı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ