Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Başbakan Davutoğlu'ndan flaş açıklamalar, Başbakan Ahmet Davutoğlu canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıt, Başbakan Davutoğlu'ndan tezkere açıklaması

        HABERTURK.COM

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

        Davutoğlu, Meclis'ten geçen Irak-Suriye tezkeresine ilişkin "Suriye ve Irak sınırında Türkiye'deki şartlardan bağımsız gelişen durumlar var.Tüm bu durumların Türkiye'deki iç huzuru ve demokratik ortamı etkilemeden ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Bu nedenle böyle bir tezkereye ihtiyacımız vardı.Biz edilgen bir tavır almadık. Tezkereyi kelime kelime titizlikle hazırladık. Bazı bölümlerini ben kaleme aldım" dedi.

        Irak ve Suriye'de yaşananlarla ilgili konuşan Davutoğlu, "'Ne biz müdahale edelim veya ne biz bu konuya müdahil olalım ne de uluslararası toplum. Bırakalım doğal seyrinde devam etsin.' Bunu dememiz çok büyük bir risk içerir. Dolayısıyla var olan statükoyu seyretmek, izlemek 'kendi doğal seyrine bırakalım, bize dokunmayan yılan bin yaşasın' mantığı ki burada bize dokunan da bir yılan var, bu sözkonusu değil" değerlendirmesinde bulundu.

        Davutoğlu, IŞİD'in Kobani'ye saldırıları ile ilgili "Kobani'nin düşmesini istemeyiz. Kobani'nin düşmemesi için ne gerekirse yaparız" ifadelerini kullandı.

        AYM'nin iptal kararları ile ilgili soruya Davutoğlu, "Her zaman özgürlüğü savunuruz ama her özgürlüğün bir ahlaki çerçevesi var.TİB'e hakareti durdurma hakkı verilmeli" şeklinde yanıt verdi.

        Başbakan Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

        Irak'taki bu dinamizmin 1991 Körfez Savaşıyla başladığını ve değişik aşamalardan geçerek bugüne kadar geldiğini anlatan Davutoğlu, "Yani 2003 müdahalesi, Amerikan işgali, arkasından ortaya çıkan hükümetin istikrarı sağlamak ve içselleştirici bir politika yerine mezhepçi bir temayülü, ona doğan tepkiler ortaya çıktı ve bunun getirdiği bir güvensizlik ortamı sınırımızda yaklaşık 20 senedir, aslında 20 seneyi aşkın 24 senedir, Irak sınırımızda bir belirsizlik hali var.

        Ancak Suriye rejiminin baskılarıyla, 250 bin insanın ölmesi, 4 milyona yakın insanın mülteci, 10 milyona yakın insanın da içeride yerinden edilmesiyle üzerimize gelen göç dalgası ve bu otorite boşluğundan doğan radikal gruplaşmalar, IŞİD gibi bir terör örgütü için uygun zemin oluştu. Şimdi Suriye sınırımızda da büyük bir istikrarsızlık var. Biz bunları Türkiye'nin iç huzurunu etkilemeden, demokratik sürecimizi ki bu arada biz iki seçim, hatta üç seçim, 2011 Haziranında da seçim yaparken Suriye'den göçler geliyordu, demokrasimizi de siyasi istikrarımızı da sürdürerek bu güven boşluğuyla ciddi şekilde mücadele yürütüyoruz.

        "BÖYLE BİR TEZKEREYE İHTİYACIMIZ VARDI"

        Suriye ve Irak sınırında Türkiye'deki şartlardan bağımsız gelişen durumlar var. 20 yılı aşkın süredir Irak'ta bir güvensizlik ortamı var. Suriye'de ise otorite boşluğundan doğan radikal gruplar nedeniyle büyük bir istikrarsızlık var.Tüm bu durumların Türkiye'deki iç huzuru ve demokratik ortamı etkilemeden ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Bu nedenle böyle bir tezkereye ihtiyacımız vardı.

        2007'den beri Irak tezkeresi çıkartıyoruz, Dağlıca baskını, terör saldırısı sonrasında 2012'den beri de Suriye ile ilgili Akçakale'ye dönük saldırılarla başlayan ve oradan beri de bir Suriye tezkeremiz vardı. Biz bu iki tezkereyi birleştirdik. Çünkü bir çok açıdan yeni bir durum sözkonusu ve bu iki tezkereyi birleştirmek suretiyle daha entegre bir strateji, hem Irak, hem Suriye sınırlarını gözeten bir strateji geliştirme ihtiyacını da ortaya koymuş olduk. Başta 'acaba hukuk tekniği itibarıyla ayrı mı düzenlesek' diye de düşündük.

        "YEPYENİ BİR KONJONKTÜRLE KARŞI KARŞIYA KALIYOR DEĞİLİZ"

        Şimdi bu tezkere, bu çerçevede bizim olaya bakışımızı netleştiren, netleştirmenin ötesinde herhangi bir tehdit ve risk karşısında hükümetimizin ve silahlı kuvvetlerimizin çabuk, etkin ve ulusal güvenliğimizi koruyan tedbir alma kapasitesini yasal zemine kavuşturan bir durum oluştu. Zaten var olan tezkerelerdi bunlar yani olağanüstü bir durumla hemen bugün yepyeni bir konjonktürle karşı karşıya kalıyor değiliz, var olan tezkereler bugünkü konjonktüre uygun hale getirildi.

        "BİZE DOKUNAN DA BİR YILAN VAR"

        Önümüzde 4 opsiyon var tabiri caizse, 4 senaryo veya 4 tavır alış sözkonusu olabilir. Bütün bu gelişmeler yaşanırken ve bir de uluslararası bir koalisyon ilk defa Suriye ve Irak bağlamında oluşmuşken birincisi şunu diyebiliriz 'Ne biz müdahale edelim veya ne biz bu konuya müdahil olalım ne de uluslararası toplum. Bırakalım doğal seyrinde devam etsin.' Bunu dememiz çok büyük bir risk içerir. Bunu dediğiniz anda bundan sonra IŞİD'in bütün sınır kapılarını kontrol etmesi ya da rejimin hava saldırıları sonrasında Halep başta olmak üzere çok daha büyük göç dalgalarıyla uğraşmamız anlamına gelir. Dolayısıyla var olan statükoyu seyretmek, izlemek 'kendi doğal seyrine bırakalım, bize dokunmayan yılan bin yaşasın' mantığı ki burada bize dokunan da bir yılan var, bu sözkonusu değil.

        "TEZKEREYİ KELİME KELİME HAZIRLADIK"

        Böyle dediğimiz anda da uluslararası koalisyon içinde bulunan hiçbir ülke, buna Amerika Birleşik Devletleri de dahil, bu olaydan bizim kadar etkilenmiyor ve hiçbir ülkede bu olayı Suriye'deki gelişmeleri, Irak'taki gelişmeleri bizim kadar etkileyebilecek, özellikle Suriye bağlamında, kapasiteye sahip değil. En çok etkilenen de biziz, en çok etkileyebilecek durumda olan da. Böyle bir şeyi Suriye gibi dost ve komşu ülkenin kaderini, Irak gibi dost ve komşu ülkenin kaderini ve hepsi akraba olan toplulukların kaderini uluslararası koalisyonun bizim olmadığımız karar mekanizmalarına bırakamayız. Üçüncü senaryo 'uluslararası koalisyon madem var, tezkere çıkardık, uluslararası koalisyon bizden ne talep ederse biz değerlendirelim uygun görürsek yapalım, uygun görmezsek yapmayalım', bu da çok edilgen bir tavırdır. Yani karar bir yerde alınacak, Suriye'nin kaderi bir yerde belirlenecek, Irak'ın kaderi bir yerde belirlenecek ve Türkiye'ye denecek ki mesela 'Bize şu destek ver' biz de 'evet' veya 'hayır' diyeceğiz. Biz bunu da kabul etmeyiz.

        Dördüncü senaryo, tezkereyi, onun için açık söyleyeyim, kelime kelime, bazı yerlerde bizzat ben kaleme aldım, kelime kelime, virgül virgül titizlikle yazdık. Tehditleri açık tanımladık. Alınacak tedbirlerin, muhtemel bütün çerçevesini net olarak belirledik ve şunu demiş oluyoruz biz bu tezkereyle; bizim Suriye ve Irak ile ilgili komşu ülkeler olarak, bölgemizle ilgili bizim bölgemizle olarak, başkalarının değil bizim bölgemiz olarak, Türkiye'nin sınırlarıyla ilgili, bizim ülkemiz ve ulusal çıkarlarımız olarak, milli bir stratejimiz vardır. Bunun esaslarını da daha eskiden beri devam eden, ben Dışişleri Bakanıyken, Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken 3 yıllık müktesebat var, Suriye konusunda. Bugün oturan heyet, bilmiyorum kaçıncı toplantısını yaptı, yani son üç dört sene içinde 20-30.

        "KILIÇDAROĞLU'NUN AÇIKLAMASINI DİNLEYİNCE HAYRETLER İÇİNDE KALDIM"

        Yani dün Kılıçdaroğlu'nun açıklamasını dinleyince gerçekten hayretler içinde kaldım. Aylarca bizi IŞİD'e karşı hareket etmemekle, hatta IŞİD'i terör örgütü olarak tanımlamamakla suçladı. Rehinelerimizin orada olmasına rağmen. Şimdi IŞİD tehdidini açıkça ifade eden bir tezkereye 'hayır' dediler. Niçin hayır dediler? Rejime karşıymış, tezkere. Yani açık bir şekilde 'Esad'ı Şam'da muhafaza edebilmek için IŞİD'e de razı olalım' dedi bugün Kılıçdaroğlu. Sırf Esad'ı korumak için. Hani milletvekilleri oraya kadar gittiler, Esad'ın ayağına. Bombalar atılırken, büyük bir zulüm işlenirken, şimdi bugün de tezkereye 'hayır' diyerek, 'aslında Esad kalabilecekse bu şekliyle, bu baskıcı, zulümle, kimyasal silah kullanan bir lider olarak biz de IŞİD'e razı oluruz' dedi, CHP bugün. Bu tarihe geçecek bir kayıttır. Bu öngörüsüzlük çok açık bir şekilde.

        HDP'NİN TEZKEREYE HAYIR OYU KULLANMASI....

        Günlerdir bize diyorlar ki, Kobani'ye destek olun. Peki biz hukuk devletiyiz. Nasıl destek olacağız? Elimizde bir tezkere olması lazım, bir araç, yasal zemin olması lazım. Bunu çıkartıyoruz, dün Demirtaş'a da söyledim.

        "KOBANİ İÇİN GEREKENİ YAPARIZ"

        Kobani'nin düşmesini istemeyiz. Düşmemesi için ne gerekiyorsa elimizden gelini yaparız.

        Suriye'deki Türk halkının da Kürt halkının da gidebileceği tek yer Türiye. 186 bin kişi girdi Türkiye'ye. Herkesin aklını başına alması lazım. Herkes bilsin ki çözüm sürecine devam edeceğiz. Kobani düşerse, bunda Türkiye'nin vebali yoktur.

        Kobani düşerse bu çözüm sürecine bağlanmamalıdır.Kobani'deki Kürtler de kardeşimizdir. Önemli olan bizim tarihe nasıl geçeceğimizdir.Kobani'deki gelişmelerin sorumlusu PYD'dir.

        "ÇÖZÜM SÜRECİ BİZİM MİLLİ PROJEMİZDİR"

        Çözüm süreci bizim milli projemizdir.Bizim vatandaşlarımızla ilgilidir. olaylar olmasa da çözüm süreci vardı. Arap baharının getirdiği girdaba girseydik sonucu Türkiye için kötü olurdu. Irak Kürt Bölgesinin başı sıkıştığında yardım istediği yer Türkiye'dir.

        MECLİS'İN TEZKERE KARARI

        CHP'nin adı artık IŞİD ile anılacaktır. Bizim için ne Kürt ne Sünni ne de Arap var. Bizim için insan var.

        (Bugün yapılan güvenlik toplantısı) Bir askeri harekat kararı alınmadı.

        "BU TEZKERE ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ İÇİN"

        Bugünkü tezkere bizim uluslararası sınırlarımızı korumak için alındı. Uluslararası koalisyonla işbirliği gerekiyorsa kullanılacak. Aslında tezkere çözüm sürecini garanti altına alıyor.

        Türkiye'nin istediği, belirlediği önceliğe uygun olması şartıyla her türlü koalisyonda yer alırız.

        OYLAMAYA NEDEN KATILMADI?

        Oylamaya katılmayarak olağan bir durum olduğunun mesajını verdim. Herhangi bir savaş durumu yok. Bizim için tezkere yasal doğal bir süreçtir. Oylama sonrasındaki zirvenin nedeni de değerlendirme yapmaktı. Olağanüstü bir hal ile ilgili toplanılmadı. Yanlış anlaşılmamalı.

        SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ'NE KUŞATMA İDDİASI

        Süleyman Şah Türbesi için her türlü tedbir alındı. Türkiye her türlü senaryoya hazırdır.Biz çatışma istemeyiz ama her türlü duruma karşı hazırız.Kesinlikle sessiz kalmayız.

        GÜVENLİ BÖLGE İHTİYACI

        Türkiye'nin doğrudan sınırı vardır. En uzun sınır Türkiye iledir. Hava harekatı başarılı olursa IŞİD çekilirse bu sefer rejim girecek. Bizim tercihimiz BM gücüdür. Kimse kendi kendine bir işe girişmez.

        "BM GÜVENLİK KONSEYİ KARARINA İHTİYAÇ YOK"

        Suriye ile aramızda bir güvenli bölgenin olması gerekiyor. Bunu gündeme getireceğiz. Bunun için Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç yok. Zaten 1270 ve 1278 sayılı iki Güvenlik Konseyi kararı vardır. Uluslararası tehditlere karşı nasıl hareket edileceği bellidir. Karar çok açık.

        Mülteciler için güvenli bir bölge gerekli. Bunun BM teminatı altına alınması gerekir.

        "UÇUŞA YASAK BÖLGE BİZİM TALEBİMİZDİR"

        Uçuşa yasak bölge bizim talebimizdir. Bütün bunların nedeni uçuşa yasak bölge olmamasıdır.Uçuşa yasak bölge yeni bir göçü engeller. Olmazsa bizim korkumuz daha büyük bir göç dalgasının gelmesidir.

        WIKILEAKS BELGELERİ

        'Keşke bütün kriptolar ortaya çıksa da Türkiye'nin ne kadar ilkeli ve doğru konuştuğu ortaya çıksaydı' dedim.

        IŞİD İLE MÜCADELE

        IŞİD tehdidini Suriye'de Esad rejimi ortaya çıkardı.IŞİD'e karşı batı ittifakında Türkiye'nin öncelikleri gözetilmelidir.

        "SURİYE REJİMİNİN TEHDİDİ ARTIK ANLAŞILDI"

        Esad'a herhangi bir sünni güvenebilir mi artık? Suriye rejiminin de IŞİD gibi ciddi bir tehdit olduğu artık anlaşılmıştır. IŞİD gibi, Suriye rejimi de aynı ölçüde tehlikelidir.

        SURİYE'YE MÜDAHALE

        2012 Ekim'inde Esad'ın atadığı Başbakan kaçmıştı. Önce Ürdün sonra Türkiye'ye girdi. Muhalefet cumhurbaşkanlığına yaklaşmıştı, Hummus düşme noktasındaydı. Uluslararası müdahale o zaman olmalıydı. O zaman söylemiştim. Suriye rejimi ayakta duramaz dedim. Çünkü halka zulmeden rejim ayakta duramaz.

        TİB'in hakkına müdahaledir. Açık yüreklilikle tartışılması lazım. Fikir ve iletişim özgürlüğünü savunuyoruz. Her zaman özgürlüğü savunuruz ama her özgürlüğün bir ahlaki çerçevesi var. 28 Şubat'ta yazdığımızda yazmayı bıraksın denmişti. Her özgürlüğün bir ahlaki yönü var. uygulamadaki gecikme bir insanın hakkını hatta güvenliğini etkilerse bu gecikmeden kim sorumlu olacak?

        Gezi olaylarında birisi Twitter'dan evimin adresini vererek saldıracaklarını duyurmuştu. TİB'in böyle bir durumda müdahale edip durdurması mı doğrudur, yoksa mahkemeye gidip bir karar almak mı. AYM'nin her insanın hakkını koruyacak şekilde karar alması gerekir. TİB'e hakareti durdurma hakkı verilmeli.

        "TİB'E HAKARETİ DURDURMA HAKKI VERİLMELİ"

        Güvenlik tehdit edildiğinde ne olacak? Vatandaşların hukuku korunmalı. TİB böyle durumlarda mahkemeye gitmeden durdurma kararı alabilmesi gerekir. Hakaret, tehdit varsa TİB durdurmalı. AYM, bu kararla benim hukukumu koruyamaz.Birileri Müslümanın canı ucuz,hakaret etme serbest diye görüyor. Birilerinn hakaret etme hakkını, AYM teminat altına alamaz.

        Yapısal sorunlara neşter atılmalı.

        HSYK SEÇİMLERİ

        Biz iyi niyetimizin kurbanıyız. Yargıya müdahele etme niyetimiz yok. Yargıda darbe yapılmak isteniyor.

        PARALEL YAPI

        Biri devlette örgütlenerek, halktan almadığı gücü kullanamaz. Milletin verdiği emaneti kimseyle paylaşmam.MİT'e istedikleri birini atayamadıkları için Hakan Fidan'a düşmanlar.Onbinlerce insanın girdiği bir sınavda soruları kendi yandaşlarınıza vermeniz yolsuzluk değil mi?Toplumu dizayn etmelerine izin vermeyiz. Baskıdan çekinmeyiz, korkmayız, dönmeyiz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ