Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Güvenlik zirvesi sonrası Başbakan Ahmet Davutoğlu konuştu

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, güvenlik toplantısı sonrasında düzenlediği basın toplantısında, "Çözüm süreci irademizi bütün vatandaşlarımızın bir kez daha bilmesini isterim. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban vermeyiz. Ancak, çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz" ifadesini kullandı.

        Vatandaşlardan sükunet içinde ve kararlılıkla bu tutumlarına sahip çıkmasını beklediğini belirten Davutoğlu, emniyet içinde, huzur içinde bir ülke için ne gerekiyorsa güvenlik birimlerinin yapacağını söyledi.

        Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle;

        24 saat esasıyla çalışacak olan bir koordinasyon merkezi Başbakanlık bünyesinde ama İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda kuruldu. Bütün valilerimizle, bütün kaymakamlarımızla anlık temaslarla her bir olayı tespit edecek ve her bir olayın arka planı incelenecek ve sorumlular mutlaka hukuk karşısına çıkarılacak. Kimse bu tür şiddet olaylarından sonra, bundan hesap sorulmayacağını düşünmesin. Tek tek bunun hesabını sorarız. Türkiye bir hukuk devletidir ve gereğini yapmak bizim için vatan borcudur.

        HDP'YE ÇAĞRI: EĞER SİYASİ PARTİYSENİZ...

        Yine siyasi partilere seslenmek istiyorum; başta bu çağrıyı yapan HDP başta olmak üzere. Eğer siyasi partiyseniz, kimliğini açık bir şekilde demokrasiden ve barış içinde siyaset yapmadan yana koymalısınız. Yok başka bir niyetiniz varsa, kimliğinizi bilelim. Ne yapmak istediğinizi bilelim, ona göre de bizden muamele görürsünüz. Ancak, siyasi parti kimliği ve kılıfı altında eğer milletimizin huzurunu bozmaya kalkarsanız onu demokrasiyle izah edemezsiniz. Siyasi partiler her şeyden önce meşruiyet zemini içinde hareket etmek zorundadırlar. Bu çağrıyı yapanlar, şimdi bu çağrının altında kaldıklarını kendileri de hissediyorlardır. Çözüm sürecine önem veriyorlarsa, önce onun gereğini yapacaklar ve bu gereği yaparken de herhangi bir mazeret ileri sürmeyecekler.

        Anamuhalefet partisine de seslenmek istediğini vurgulayan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün sükunet çağrısı yaptığını anımsattı.

        Bu çağrıya katıldığını ifade eden Davutoğlu, "Ancak, aynı çağrı içinde bu şiddet üreten kesimleri tenkit etmek yerine, vebali onlara yüklemek yerine, Türkiye'nin Suriye'ye dönük merhametli dış politikasına yüklemek de tipik Kılıçdaroğlu tavrıdır" dedi.

        "KILIÇDAROĞLU, NET OLARAK TAVRINI KOYMALIDIR"

        Kimsenin kimseyi aldatmamasını isteyen Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu net olarak tavrını koymalıdır. Şiddetten yana mı, huzurdan yana mı? Genel Başkan Yardımcısına sormalıdır, 'o twiti ne için attı ? Niçin halkı sokağa davet etti?" ifadelerini kullandı.

        Bütün diğer partilere ve toplum kesimlerine de seslendiğini dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

        Çünkü bazı illerimizde, bazı partiler karşı karşıya geldi. Lütfen bu şiddet ortamında taraf olmaktan kaçının. Düzeni sağlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'dir, devletidir ve güvenlik birimlerimizdir. Herhangi bir suç işlendiğinde bu suçun cezalandırıcı ve karşı tarafında bir pozisyon almaktansa, devletin müdahalesini önceleyin. Biz hiçbir toplum kesiminin, birinin diğerinin karşısında olmasına rıza göstermeyiz. Bu toplum kesimlerimiz arasında veya farklı siyasi görüşler arasında bir iç ihtilaf değil, Türkiye dışında olan bir gelişmeyi Türkiye içinde istismar etmeye çalışan, marjinal örgütlü bir grubun faaliyetidir. O sınırlar içinde muamele göreceklerdir, kesinlikle geniş toplum kesimlerimizin bu tartışma ve kutuplaşma ortamının dışında kalması önemlidir. Ayrıca bu olaylarda maalesef kullanılan veya istismar edilen kardeşlerimizin önemli bir kısmının, kardeşlerim diyorum, çünkü küçük yaşta, çocuk yaşta denilebilecek 13 ila 18 yaşları arasındadır, çocukları öne sürerek bu vandalizme çocukları alet edenler en büyük insanlık suçu işliyorlar. Annelere ve babalara da çocuklarının geleceğine sahip çıkma çağrısında bulunuyorum.

        ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI

        Uluslararası topluma da seslenmek istediğini aktaran Davutoğlu, son dönemde Kobani'de yaşananları çözme sorumluluğu Türkiye'nin omuzlarındaymış gibi bir kanaatin yayılmaya çalışıldığını bildirdi.

        Davutoğlu, şunları kaydetti:

        3,5 senedir, 300 bin insanın ölümüne sessiz kalanlar, kimyasal silah kullanımına, scud füzelerine, varil bombalarına sessiz kalanlar, Kobani'de bir anda Türkiye'nin bu meseleyi çözmesi gerektiği gibi uluslararası bir algıyı oluşturmaya çalışıyorlar. Bütün bu gelişmelerin vebali öncelikle BM Güvenlik Konseyi'nin ve daimi 5 üyenin üzerindedir. Kendi veballerini bir kenara koyarak, Türkiye'yi sorunun parçasıymış gibi yansıtmaya çalışanlar, belki kendisine yakın olan çevreleri ikna edebilir veya bir algı operasyonu yapabilirler ama uluslararası vicdanın elinden kurtulamazlar. Uluslararası toplum sadece Kobani'deki kardeşlerimizi değil, Suriye'deki bütün kardeşlerimizi emniyet altına, güven altına alacak entegre bir strateji geliştirmedikçe, bu acı olaylar kesilmez. Bizim uluslararası topluma çağrımız öncelikle hep beraber böyle bir çabanın içine girmesidir ve Suriye'de kalıcı bir istikrarın, bölgede kalıcı bir istikrar için gerekli adımların atılmasında ortak bir çaba içine girilmesidir.

        "ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ"

        Medya kuruluşlarına da seslenen Davutoğlu, zor bir dönemden geçildiğinin herkes tarafından farkında olunduğunu dile getirdi.

        Türkiye'nin etrafında birçok ülkenin etnik ve mezhep temelli kutuplaşmaların etkisi altında bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Ülkemiz bütün bu ateş çemberinin ortasında demokrasiye dayalı siyasi istikrarını, bugün Başbakan Yardımcımız orta vadeli ekonomi programı açıkladı, orta vadeyi, uzun vadeyi gören ekonomik program anlayışla gören, sağlıklı ekonomik yapısını ve iç barışını koruyor. Buna özen göstermek sadece bizlerin, hükümet edenlerin değil, bütün toplumun görevidir" diye konuştu.

        Başbakan Davutoğlu, medyadan, bu kritik süreçte, şiddetin yaygınlaşmasını isteyenlerin beklentilerine cevap vermeyecek şekilde, sorumlu, bilinçli yayın yapmalarını da rica etti.

        Davutoğlu, "Şimdi herkesin muhasebe etme vaktidir ve herkesin de bilmesi gerekir ki; biz bu devleti ve hukuk düzenini hiçbir şeye feda etmeyiz. Eğer böyle bir kargaşa ortamı yaratılmak isteniyorsa ki birileri böyle bir çaba içindelerse onlar da bilmeliler ki, kendi başları daraldığında bile sığınacakları yer Türkiye Cumhuriyeti devletinin gölgesidir." dedi.

        "ŞİDDET OLAYLARI VANDALİZME DÖNÜŞTÜ"

        Türkiye'nin bir bütünlük içerisinde, barış ve huzur ortamında mübarek Kurban Bayramını idrak ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Malesef Kobani’deki olayları bahane eden bir parti HDP yaptığı çağrı sonrasında ve maalesef yine ana muhalefet partisinin bir genel başkan yardımcısının provokatif tweetlerini müteakiben son 48 saat içinde bazı illerimizde çok yoğun şiddet olayları yaşanmış, bu şiddet olayları tam bir vandalizme ve örgütlü suç niteliğindeki faaliyetlere dönüşmüştür. Bu çerçevede maalesef 19 vatandaşımızı kaybettik, 145 vatandaşımız yaralı, şu an itibarıyla 368 kişi de değişik vilayetlerimizde, değişik suçlar sebebiyle gözaltına alınmış durumdadır. Öncelikle vefat eden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum" diye konuştu.

        Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu ve demokratik özgürlüklere saygı ölçüsünde herkesin sorumluluk sahibi olduğu bir siyasi ortam içinde bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, "Dolayısıyla demokratik haklarını kullanmak iddiasıyla kurulan bir partinin, son derece antidemokratik ve halkın malına, mülküne, canına kasteden faaliyetlere öncülük ederek çağrı yapması, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun en temel demokratik ilkelere dahi aykırıdır. Demokrasiye saygı gösteren herkesin, bu partiye ve bu partinin yaptığı çağrıya neredeyse paralel şekilde mesajlar yollayan diğer bazı parti mensuplarına en net bir tepki göstermesi demokratik bir vecibedir" dedi.

        “Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir” ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, "Kimse hukuk dışında ve hukuk üstünde değildir. Bunun da böyle bilinmesi bütün taraflar için elzemdir ve ülkemizin her bir santimetrekaresinde hukuku korumak, hukuk düzenini muhafaza etmek hem devlet birimlerimizin hem hükümetimizin hem de demokratik hayata inanmış bütün siyasi partilerin öncelikli görevidir" diye konuştu.

        "MAĞDUR OLMUŞ KARDEŞLERİMİZE KUCAĞIMIZI AÇTIK, BAĞRIMIZI AÇTIK"

        Yurt dışında çok acı olayların yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

        Suriye’de son 3.5 yıl içinde, Irak’ta son neredeyse 30 yıl içinde büyük acılı olaylar yaşandı ve bu acılı olaylara en insani tepkiyi her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti verdi. Ancak kimse yurt dışında yaşanan bu acılı olaylar dolayısıyla bunları Türkiye'nin içinde bir meseleymiş gibi yansıtarak, Türkiye'deki halkın huzurunu bozma ve halkı doğrudan tehdit etme hakkına sahip değildir ve cüretini de gösteremez. Kobani'de yaşanan olaylar hepimiz defaatlerce, her düzeyde vurguladığımız gibi yüreğimizi sızlatmıştır ve her zaman biz Kobani'de yaşanan olaylara sahip çıktık. Bu olaylardan mağdur olmuş kardeşlerimize kucağımızı açtık, bağrımızı açtık. Son iki hafta içinde 200 bine yakın kardeşimiz bize sığındı. Türkiye'ye sığındılar, bu vandalizmi yapan şiddet meraklılarına sığınmadılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düzenine ve merhametine sığındılar. Eğer son günlerdeki bu şiddet olaylarıyla Türkiye'de de bir kargaşa yaratmak isteyenlerin istediği olmuş olsa ki hiçbir zaman olmayacak bundan herkes emin olsun, bu kardeşlerimiz Türkiye'ye sığınamazlardı. Son üç yıl içinde Suriye rejimiyle işbirliği halinde oradaki, Suriye'deki Araplar'ın, Türkmenler'in, kendilerine tabi olmamış Kürtler'in katledilmesine gözyumanlar bilsinler ki Kobani'den kaçan kardeşlerimiz Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere kaçmadılar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin merhametine, milletimizin aziz şefkatine sığındılar.

        "SIĞINACAKLARI YER TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN GÖLGESİDİR"

        "Şimdi herkesin muhabese etmesi vaktidir" şeklinde konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:

        Herkesin de bilmesi gerekir ki biz bu devleti ve bu hukuk düzenini hiçbir şeye feda etmeyiz. Eğer böyle bir kargaşa ortamı yaratılmak isteniyorsa ki birileri böyle bir çaba içindelerse onlar da bilmeliler ki kendi başları daraldığında bile sığınacakları yer Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gölgesidir. O gölge altında huzur bulabilirler. Etrafımızda bir çok devlet, komşu devlette büyük kargaşalar yaşanırken, eğer bu aziz topraklar 1,5 milyonu aşkın, 1 milyon 600 bini aşan kardeşimize ana kucağı olmuşsa, bu topraklardaki kamu düzeni dolayısıyladır, herkesin bunu bilmesi lazım. Ayrıca ikiyüzlülüğü de herkesin bırakması lazım. Biz ülkesinde her etnik kimliğe sahip vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti olarak gerektiğinde Boşnaklar'a sahip çıktık 90'lı yıllarda, gerektiğinde Irak'ta kaçan Kürtler'e sahip çıktık, Arnavutlar'a sahip çıktık, Suriye savaşının başından itibaren de hiçkimsenin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan kim Türkiye'ye yönünü dönmüşse ona da sahip çıktık. Fakat Humus'ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken, Halep varil bombalarıyla vurulurken, Telabyad IŞİD'in eline düştüğü zaman, oradaki Araplar, Kürtler katledilirken, Çobanbey kasabası IŞİD'in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye'ye sığınırken ve orada Türkmenler katledilirken susanların, şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları ikiyüzlülüktür.

        "TÜRKİYE, SURİYE VE KOBANİ MESELESİNDE EN FAZLA FEDAKARLIK YAPAN ÜLKEDİR"

        Bütün bunlar yaşanmışken sanki Kobani olaylarıyla Suriye'deki olaylar daha dün başlamış gibi ve sanki Türkiye bunlara sessiz kalmış gibi Türkiye'yi itham etmek kimsenin haddi de hakkı da değildir" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:

        Türkiye, Suriye ve Kobani meselesinde en fazla fedakarlık yapan ülkedir. 200 bin Kobanili kardeşimize bağrımızı açtık. 200 bine yakın, 187 bin son rakam. Bu rakam Avrupa ülkelerinin 3,5 yıl içinde toplam olarak bütün Suriye'den aldıkları mülteci sayısı. Şimdi şunu sormak hepimizin hakkı ve görevi; Kobani'de Kürtler'e yapılan zulmü protesto etmek için Türkiye'deki Kürtler'e zulüm yapmak hangi mantığa sığar? İki gündür Diyarbakır'da, Van'da, Siirt'te, Batman'da, Nusaybin, Mardin'de her yerde, iş yerleri talan edilen, kurşunlanan, baskı gören, zulüm görenler de Türkiye'nin Kürt vatandaşıdır. Bunu şunun için zikrediyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları arasında herhangi bir fark yoktur. Biz her şekilde bütün vatandaşlarımızın hukukunu koruruz. Kobani'nin de hukukunu koruyacak olan yegane güç Türkiye Cumhuriyeti Devletidir, oradaki kardeşlerimizin. Fakat birileri bu çifte standartlı tavrı sürdürerek bir taraftan Suriye rejimiyle ve IŞİD ile neredeyse 3 sene Suriye rejimi ile destek, bir arada, bir yılı aşkındır da IŞİD ile yan yana yaşayıp, neredeyse anlaşmalı bir şekilde, birlikte diğer bölgelerdeki Araplar'a, Türkmenler'e, Kürtler'e zulüm ederken bir anda dönüp sanki olaylar yeni başlamış gibi ülkemizi eleştirmeye kalkmaları tamamıyla bir aldatmacadan ibarettir ve Türkiye'yi karıştırmaya dönük bir faaliyettir. Biz bundan sonra da kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, Suriye'deki her bir mazluma sahip çıkacağız.

        "SİZLER BİZİM İÇİN TARİHİN EMANETİSİNİZ"

        Kobani'deki kardeşlerime sesleniyorum" diyen Başbakan Davutoğlu, "Sizler bizim için tarihin emanetisiniz. Bu vandallar sebebiyle size dönük merhametimizden hiçbir eksilme olmayacak" diye konuştu.

        Davutoğlu, şunları kaydetti:

        Türkiye'deki Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma sesleniyorum; Dün Kobani'de yaşanan zulme nasıl biz karşı çıkmışsak, sizin üzerinizde baskı uygulamaya çalışan bu vandallara da aynı ölçüde karşı çıkacağız ve aynı ölçüde Türkiye'de kargaşa çıkarmaya çalışanlara yönelik de tedbirlerimizi almaktan hiçbir şekilde tereddüt göstermeyeceğiz. Yine bu çerçevede, şunu da sormak hakkımızdır; Hem Türkiye'den müdahale edilmesi isteniyor, bu HDP'nin çağrısıyla hareket edenler, hem de tezkereye 'hayır' diyorlar. CHP Genel Başkan Yardımcısı tweet yolluyor, Gezi ile bu olaylar arasında irtibat kuruyor ve halkı o da sokağa çağrıyor. İşin ilginç tarafı hem CHP hem HDP Türkiye'nin Kobani'ye aktif yardımını öngören tezkereye, Kobani'ye, tüm Suriye'ye ve Irak halkına,'hayır' dediler. Ne yapmamızı istiyorlar, hedef nedir? Eğer hedef şu ise; Geçen sene Gezi'de ve diğer olaylarda yapamadıklarını yapmak ve Türkiye'yi bir kargaşa ortamına sürüklemekse, milletimiz bunları çok iyi görüyor. Oluşabilecek her türlü koalisyona ve her türlü çabaya karşı da bilsinler ki mili iradeyi sonuna kadar korumak bizim görevimizdir. Kamu düzenini tesis etmek konusunda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi gerekir.

        "KAMU DÜZENİ HER NE SURETLE OLURSA OLSUN SAĞLANACAKTIR"

        Vatandaşlara seslenen Başbakan Davutoğlu, "Televizyon başında seyrettikleriniz aslında bir ibret dersidir. Nasıl bir şiddet ortamının, vandalizmin tırmandırılmaya çalışıldığı böyle bir ortamda, kamu düzeninin ne kadar önem taşıdığı ve milli huzur ve iç istikrarın ne derece önemli olduğunu hepiniz görüyorsunuz" dedi.

        Davutoğlu, şu açıklamalarda bulundu:

        Bütün vatandaşlarımı sükunete ve devletinden, hükümetinin gücünden emin olarak olayları yakından takip etmeye davet ediyorum. Sakın ola ki birilerinin istediği tarzda bir kargaşa veya karamsar ortama sürüklenmeyin. Bütün bu vilayetlerde otoriteyi sağlayacak olan devlettir ve hükümetimizin güvenlik birimleridir. Bugünkü güvenlik toplantısına katılan bütün güvenlik birimlerine gerekli talimat verilmiştir. Kamu düzeni her ne suretle olursa olsun sağlanacaktır. Bu konuda bütün valilerimiz, birimlerimiz talimatlandırılmıştır. Ayrıca çözüm süreci ile kamu düzeni birbirinin alternatifi değildir. Gerek başbakanlık görevini devraldığımda, gerekse AK Parti Kongresinde, Sayın Cumhurbaşkanımız da biz de çözüm sürecine olan bağlılığımızı vurguladık. Fakat çözüm sürecini garanti edecek olan şey, temel unsur, kamu düzenidir. Hiç kimse çözüm sürecinin arkasına saklanarak kamu düzeni üzerinde herhangi bir manipülasyona, provokasyona izin veremez.

        Eğer gerekli iradeyi gösterirsek biz çözüm süreciyle ilgili tutumumuzda hiçbir değişiklik olmadan yolumuza devam ederiz. Bizim çözüm sürecinden kastettiğimiz, oradaki bütün vatandaşlarımızın haklarını da teyit eden, bütün Türkiye'deki bir demokratikleşme teşebbüsüdür, girişimidir. Fakat birileri bunun arkasına saklanarak, bunu kullanarak eğer kamu düzenini zaafa uğratmaya kalkarlarsa bilsinler ki hiçbir şekilde buna taviz vermeyiz. Bunun üzerinden, bayrağımıza dönük saldırılar, milletimizin bu anlamda sembolik değeri yüksek olan her türlü değerine yönelik saldırılara da gerekli mukabelede bulunuruz.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ