Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Diplomasi Ömer Çelik: Türkiye bir toplama kampı değildir

        Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, mevcut insani yardım mekanizmalarının yetersiz olduğunu belirterek, “Bugün bu (mülteci) çocuklar bütün insanlığın ortak problemi. Türkiye’de bu çocuklar misafir ediliyor diye dünyanın geri kalanı sadece para vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Türkiye bir toplama kampı değildir." dedi.

        Çelik, Brüksel programı kapsamında AB Komisyonu'nun İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden Sorumlu Üyesi Christos Stylianides’le beraber “Acil Durumlarda Eğitim” başlıklı bir panelde konuştu.

        Eğitim konusunun bütün politik konulardan daha önemli olduğunu belirten Çelik, Suriye krizinin başlamasıyla birlikte son derece dramatik bir göç olgusuyla, mülteci olgusuyla karşı karşıya kalındığını anımsattı.

        Çelik, Suriye krizi başladığı andan itibaren yaşanan insani trajedinin sona ermediğini, Halep’te yaşanmakta olan insani trajedi neticesinde yeni göç dalgalarının ortaya çıktığını söyledi.

        SLOVAKYA NÜFUSUNUN YARISI KADAR MÜLTECİ

        Türkiye’de Suriye ve Irak’tan gelen toplam 3 milyon mülteci olduğuna dikkati çeken Bakan Çelik, şunları söyledi:

        “Bunların 200 bini kamplarda yaşamaktadır. Kalan 2 milyon 800 bin kişi şehirlerimizde yaşamaktadır. Bu Slovakya nüfusunun yarısıdır. Yani AB’deki bir ülkenin nüfusunun yarısı kadar mülteci bizim topraklarımızda yaşamaktadır. Yine bizim en çok mülteci alan illerimizden bir tanesinin adı Kilis. 127 bin nüfusu olan Kilis 130 bin mülteciyi yani kendi nüfusundan daha fazla mülteciyi misafir etmektedir.”

        Bakan Çelik, Türkiye’nin mültecileri misafir etmek için yaptığı kampların bu alanda küresel standartları yükselttiğini hatırlatarak, mülteciler meselesinin politik bir konu olmaktan önce insani bir konu olduğunu vurguladı.

        Daha zor durumda olan insanlarla dayanışmanın insanlığımıza katkı sağlayacağını söyleyen Çelik, mültecilerin dışlandığı her ortamda ırkçılık, yabancı düşmanlığı, savaş, şiddet ve vahşetin hakim olduğunu anımsattı.

        Çelik, mülteci krizinde bir bakıma insanlığımızın test edildiğine dikkati çekerek, yükselen teknolojiye, artan milli gelire rağmen ihtiyacı olan bir çocuğa ulaşılamamasının hatalı olduğunu ifade etti.

        Türkiye’nin Somali’ye doğrudan yardımlarını anlatan Bakan Çelik, büyükelçilik, okullar ve hastaneler yapıldığını ve ülkenin kalkınmasına doğrudan yardımda bulunulduğunu anlattı.

        "ONLARI SONSUZA DEK MÜLTECİ STATÜSÜNDE TUTAMAYIZ"

        Çelik, mültecilere yardım edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Biz bu mültecilerin önüne bir umut ve şerefli bir hayat seçeneği koyamazsak, bunları ebediyen mülteci statüsünde tutmak insan haklarına aykırıdır. Onların ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Ama, onları sonsuza dek mülteci statüsünde tutamayız. Asıl yapmamız gerekken onların daha iyi bir hayata kavuşması için imkanlar yaratmaktır.” diye konuştu.

        MÜLTECİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

        Özellikle mülteci çocukların eğitimleri meselesinin diğer konulardan daha önemli olduğunu söyleyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

        “Bizim ülkemizde 3 milyon mülteci var ve bunların 800 bini çocuk. Bizim bu 800 bin çocuğu eğitmemiz lazım. Eğer bunları eğitemezsek o zaman önümüze birinci olarak bu çocuklar bir kayıp nesil olarak gelir. Bu çocukların hepsini kaybederiz. İkinci olarak bu çocukların radikal akımların, aşırı akımların etkisine girmesine yol açar ve bu dünyanın önüne daha büyük güvenlik maliyeti olarak gelir. Çünkü bütün bu mülteci çocukların peşinde bir takım örgütler var. DEAŞ terör örgütü var, PKK terör örgüt var ve pek çok terör örgütü bu çocukları kendisine militan yapmak için gayret sarf ediyor. Bu çocukları takip ediyor.”

        AVRUPA'DA KAYIP 10 BİN MÜLTECİ ÇOCUK

        Çelik, mülteci çocukların hayatlarına terör örgütleriyle beraber fuhuş ve organ mafyası tarafından da kast edildiğine dikkati çekerek, “AB’de yayınlanan resmi raporlara göre 10 bin mülteci çocuk kayıp. Şimdi ölümden kaçarak bize sığınmış, Avrupa’ya sığınmış çocukların kayıp olması diye bir şeyi kabul edemeyiz. Bu çocuklar teröristlerin eline mi düştü? Bu çocuklar fuhuş mafyasının eline mi düştüler? Organ mafyasının eline mi düştüler? Bu çocuklara bizim umutlu bir gelecek vermemiz gerekirken biz bu çocukları niye kaybettik. Bu soruyu kendi kendimize sormamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

        "FİNLANDİYA'DAKİ TOPLAM ÖĞRENCİ SAYISI KADAR SURİYELİ ÇOCUĞU EĞİTİYORUZ"

        Türkiye’nin 22 kasım 2016 itibariyle 491 bin mülteci öğrencinin eğitime erişimini sağladığını vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

        “Bu rakam, Suriyeli öğrencilerin yüzde 59’una tekabül ediyor. Kalan yüzde 41’in eğitime ulaşması için daha çok gayret sarf etmemiz gerekiyor. Bu rakamın tam anlaşılması için yine bir AB ülkesinden örnek vereyim. Bu rakam Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısıyla eşittir. Biz, Türkiye’de şu anda Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısı kadar Suriyeli çocuğu eğitiyoruz. Ama bu bile rakamın yüzde 59’udur. Kalan yüzde 41 bu eğitim imkanına kavuşamamaktadır. “

        Çelik, Türkiye’nin bu çocuklara Suriye meselesi sonuçlanıp ülkelerine dönecekleri beklentisiyle geçici eğitim merkezlerinde eğitim sağladığını anımsatarak, “Bundan sonrasında bu çocukları normal okullara alacağız. Bunların normal okullarda eğitim görmelerini sağlayacağız. Bu çocukların eğitim almalarının yanı sıra bunlar kaliteli bir hayat sürecekler Hem kendi kimliklerini koruyacaklar hem Türk eğitim sistemi içerisinde eğitim alacaklar. Geleceğe bunları hazırlayacağız.” diye konuştu.

        "YARDIMLARIN GELMESİ ÇOK YAVAŞ İŞLEMEKTEDİR"

        Kamp içinde ve kamp dışında bu çocukların eğitimine katkı veren öğretmenlerin durumuyla da yakından ilgilenildiğine işaret eden Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

        “Burada AB ile UNICEF ile BM ile işbirliklerimiz var. Eldeki yardım düzenlemeleri ve mekanizmaları, karşı karşıya kaldığımız bu acil durum karşısında yetersizdir. Ben 800 bin çocuğun eğitim görmesinden bahsediyorum. AB’yle aramızda bir anlaşma var. Türkiye’ye 3 milyar avro artı 3 milyar avro daha gönderilecekti. Fakat bu yardımların gelmesi çok yavaş işlemektedir. Sahada harcanan çok kısıtlı bir miktardır.

        Biz Türkiye’de ne harcadık. Biz şu ana kadar faturalı olarak devlet olarak 12 milyar dolar harcadık. Türk sivil toplum örgütleri de yaklaşık olarak 13 milyar dolar civarında harcama yapmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti, Suriyeli ve Iraklı mülteciler için 25 milyar dolar harcamıştır.”

        "BÖYLE BİR YARDIM MEKANİZMASI OLMAZ"

        Bakan Çelik, AB’nin şimdiye kadar Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına bir miktar para aktardığına dikkati çekerek, “25 milyar doların yanında bunlar çok küçük rakamlar. Bunlar, çok yavaş işliyor. Bir takım sivil toplum projeleri yapılacak. O sivil toplum örgütlerine bu paralar aktarılacak. Ondan sonra Türkiye’de bu projeler hayata geçecek. Benim bu yardım mekanizmasıyla ilgili söylediğim şey şudur: Bu paralar gelene kadar Türkiye’deki ilkokul çağındaki çocuklar emeklilik yaşına gelirler. Böyle bir yardım mekanizması olmaz. Bu bir acil durumdur. Acil bir insani durumdur. Biz bu çocukların bir an evvel eğitilmesi için hızlı davranmak zorundayız.” diye konuştu.

        "TÜRKİYE BİR TOPLAMA KAMPI DEĞİLDİR"

        Mevcut insani yardım mekanizmalarının yetersiz olduğuna işaret eden Çelik, “Bugün bu çocuklar bütün insanlığın ortak problemi. Türkiye’de bu çocuklar misafir ediliyor diye dünyanın geri kalanı sadece para vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Türkiye bir toplama kampı değildir. Burada bu çocukların eğitilmesi konusunda, bu çocukların iyi iş imkanlarına sahip olması konusunda ortak ahlaki ve politik sorumluluğumuz var. Bizim insan olmamızla ilgilidir bu.” değerlendirmesinde bulundu.

        Çelik, Avrupa’da bazı ülkelerin sınırlarını mültecilere kapatmasının insanlık için utanç verici bir manzara olduğuna dikkati çekerek, bu manzaranın bu çağda olmaması gerektiğini vurguladı.

        "ARAÇ MUAMELESİ YAPAMAYIZ"

        Sığınmacıların ölüme ve sokağa terk edilmemesi gerektiğini hatırlatan Bakan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

        “Bazı ülkelerde o ülkeye sadece bin ya da 500 kişi alınması için referandum yapılmaktan bahsediliyor. Ya da mültecilerin Avrupa kimliğini tehdit eden bir sonuç doğuracağından bahsediliyor. Irkçılar, yabancı düşmanı akımlar aşırı sağ akımlar bunları istismar ediyorlar. Bunlar insan. Aynı bizim gibi insan. Bizim gibi idealleri var. Hayata dair özlemleri var. Umutları var. Korkuları var. Biz bunlara nesne muamelesi, araç muamelesi yapamayız. Bunlar insan olarak bizim kardeşlerimiz. Eğer bir insan bir mülteciye kucak açamıyorsa, insanlığın bittiği yer orasıdır. İnsanoğlunun bu mücadeleyi kazanması lazım.”

        "BUNUN ADI KÜLTÜREL IRKÇILIKTIR"

        Çelik, mülteci kabul eden bazı ülkelerde “eğitimli olanları alalım, diğerlerini başka ülkelere bırakalım” anlayışı olduğunu belirterek, “Bunun adı kültürel ırkçılıktır. Yani siz bir doktoru ülkenize alacaksınız ama bir işçiyi kabul etmeyeceksiniz. Her insan, insan olarak kıymetlidir.” dedi.

        Avrupa ülkelerinin birkaç yüz mülteci için referandum yapmaya kalktığını anımsatan Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:

        “Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bir gün içinde Suriye’den 100 bin kişiyi aldık. 100 bin kişi ölümden kaçıyorlardı, aldık. Açık kapı politikası uyguluyoruz. Sınırlarımızı açıyoruz. Suriye’den ve Irak’tan bize dönük terör saldırısı var. Biz bu terör saldırısıyla mücadele ediyoruz. Bu mültecilerin içine karışıp bizim şehirlerimizde terör eylemi yapmak isteyenler olduğunu biliyoruz ve ciddi terör saldırılarıyla uğraşıyoruz. Ama buna rağmen bu güvenlik riskini de göze alıyoruz ve bu insanları ölüme terk etmiyoruz.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ