Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Her gün bir cinayet

        Takvimler 6 Ocak 1959’u gösterdiğinde, İstanbul Sirkeci’de, Ankara Caddesi’nin Ebussuut Caddesi kavşağına yakın bölümündeki Neyyir Han’ın ikinci katında büyük bir patlama meydana geldi. Çevre harabeye dönerken 38 kişi hayatını kaybetti. Burası, Kumlu Maden Şirketi’nin ortağı ve yöneticilerinden Mustafa Atik’in bürosuydu. Atik, bir süre önce 300 kilo dinamit satın almış; çalışanların şaşkın ve tedirgin bakışları arasında büroya koydurmuştu. Patron olduğu için hiçbiri sesini çıkaramamıştı. HT Cumartesi'nden Kürşad Oğuz'un haberi...

        Araştırılınca, olayın altından bir aşk ilişkisi çıktı. Atik evliydi ama bir de genç sevgilisi vardı. Feriha Bal, ayrılıp kendisiyle evlenmesi için baskı yapıyordu. Patlamanın olduğu gün Bal ve annesi konuşmak için Atik’in bürosundaydı. Muhtemelen tartışma büyümüş, Atik bir fitili ateşlemiş; bir han, beş dükkân, iki matbaa ve Meserret Oteli yerle yeksan olmuştu.

        REKLAM

        1946, 26 Mayıs’ındayız. Daha okuldayken arkadaşlarının eşyalarını çalarak suç hayatına başlayan Fransız Marcel Petiot, 1921’de tıp fakültesini bitirip doktor oldu. Güzel sekreteri nasılsa hamile kaldıktan sonra ortadan kayboldu, o da başka bir kadınla evlendi. Belediye başkanı seçildi, hırsızlıktan görevden alındı. Hastaları nedensiz yere ölürken Paris’e yerleşti. Fransız Direniş Örgütü üyesi olduğunu söylüyordu.

        Bir ev satın aldı ve yardımcı olmaları için dört adam tuttu. Nazi işgali altındaki Fransa’dan kaçmak isteyenleri, tabii özellikle Yahudileri, kafelerden toplayıp yardımcı olacağını söylemişti. Belirlenen günlerde kaçaklar para, mücevher ve değerli eşyalarla eve geliyor, “doktor”umuz da onlara “gerekli” aşıları yaparak penceresiz bir odaya yerleştirip kapıyı kilitliyor ve zehirden ölmelerini izliyordu... Gestapo bir gün şüphe üzerine onu tutukladı, ama Yahudileri öldürdüğünü anlayınca serbest bıraktılar. 1944’te, söz konusu evin bacasından kötü kokular ve duman yükselince bu kez Fransız polisi geldi. Bodrumda büyük bir soba ve ceset parçaları buldular. Direniş örgütü için çalıştığını, cesetlerin Nazilere ve işbirlikçilerine ait olduğunu söyledi. Yine olay kapatıldı, serbest kaldı. Ancak çok geçmeden direnişçi olmadığı anlaşıldı, en az 27 kişiyi öldürmekten hüküm giydi ve işte 26 Mayıs 1946’da, giyotinle idam edildi.

        REKLAM

        365 GÜN 365 CİNAYET - Mümtaz Arıkan / İthaki Yayınları

        TEK TEK RESİMLENDİRİLMİŞ

        Yıllar, yerler, yöntemler, kişiler farklı; tek ortak noktaları, “cinayet” kelimesi. Mümtaz Arıkan, 365 güne bir cinayet gelecek şekilde yazdı bu kitabı. Bahsedilenler tamamen gerçek olaylar, cinayetler, katiller... Hindistan’dan ABD’ye, milat öncesinden 2016’ya, Osmanlı’dan Antik Mısır’a kadar geniş bir yelpazede çok iyi bildiğimiz olaylar da var, “Bu da mı olmuş” diyeceklerimiz de.

        Arıkan, Batı’da çok geniş olan gerçek cinayet yazınının bizde ihmal edildiğini, amacının bu literatürdeki eksikliği biraz olsun gidermek olduğunu söylüyor. Yedi yıl boyunca üzerinde çalıştığı bu kitap için yüzlerce yerli-yabancı kaynağa başvurmuş. Örnekleri olabildiğince çeşitlendirmiş. Grup ya da çete cinayetleri; aile içi şiddet, karadul, ölüm meleği, çocuk cinayetleri; seks, zevk, tutku, büyü, töre cinayetleri; soykırım, gangster kıyımları, toplu ve seri cinayetler, büyük katliamlar ve suikastlar ve tabii terör, her türlü örnek var kitapta. Mesela Trabzon’daki Rahip Santoro Cinayeti, Cem Sultan’ın Sonu, Toros Canavarı, Unabomber, Aldo Moro’nun Öldürülüşü, O.J. Simpson Cinayeti, Gallego Çifti’nin Seks Köleleri, John Lennon Cinayeti, Kadın Seri Katil Cotton... Asıl önemlisi, Arıkan’ın bahsettiği cinayetleri tek tek resimlendirmiş olması. Zaten kendisi, uzun yıllar gazete ve dergilerde çalışmış bir ressam ve karikatürist. Ayrıca sağlam bir görsel arşive sahip olduğu biliniyor.

        REKLAM

        Bu arka planla, insanlık tarihini cinayetlerle anlatıyor şimdi. “365 Gün 365 Cinayet” hem hafızanızı tazelemenize hem şaşırmanıza yarayacak, kimi zaman gazete haberi kimi zaman eskilerdeki tarih ansiklopedisi hissi uyandıran önemli bir çalışma. Başlıklarda “Elektrikli Sandalye” (ki içeride doğrusu da var) benzeri bazı göze batan hatalar olmasa daha iyi olurdu tabii. Yeni baskı yapması ve bu baskıda hataların düzeltilmesi dileğiyle.

        BATI ANADOLU’DA EŞKIYALIK VE ZEYBEKLİK

        Sancaklar basan, mahkemeler kuran, meydan savaşları yapan, yakalandıklarında yağlı iplerde sallandırılan Batı Anadolu eşkıyalarının ya da halk kahramanı zeybeklerin tarihi

        ATÇALI KEL MEHMED EFE - Mehmet Başaran, Aysun Sarıbey Haykıran, Ali Özçelik / Kitap Yayınevi

        Sosyal adaletsizliği sonuna kadar hissettiren bir ortamda, fakir bir köylü çocuğu olarak dünyaya geldi Mehmed. Zulüm ve haksızlığın çok yakından tanığı oldu. Gönlünü kaptırdığı Fatma’yı alamaması bir yana, üstüne aşağılanıp hakarete uğradı. Okuma yazması bile yoktu. Dağa çıkmaktan başka çaresi kalmamıştı herhalde. Sekiz yıllık eşkıyalık tecrübesinin ardından 1829 yılında kitlesel bir isyanın karizmatik liderine dönüştü. Kuyucak’ta, Köşk’te, Arpaz’da evi, barkı, tarlası, ocağı ağalar, beyler tarafından yakılıp yıkılan köylü, Atçalı Kel Mehmed Efe’ye destek oldu. Atçalı, Yeniçeri Ocağı gibi güçlü bir yapıyı bile lağvetmeyi başarmış Sultan II. Mahmud’u aylarca uğraştırdı. Askeri becerisinin yanında zapt ettiği sancaklardaki idari başarısıyla da anılan Mehmed Efe’nin isyanı Aydın’da son buldu. Hükümet binasını ele geçirip vali koltuğuna oturunca mühür kazıttığı bile söylenir. 1829’da başlayan ve liderliğini onun yaptığı Büyük Zeybek İsyanı, 1930’da kanlı biçimde bastırıldı.

        REKLAM

        Tarih, biraz da bakış yönünüze göre anlatılır size. Nitekim resmi belgelerde Atçalı Kel Mehmed Efe için “şerir”, “habis”, “menhus”, “sarhoş”, “dinsiz” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor. Eziyet gördüğü halde şikâyet mecrası bulamayan köylüler içinse o “soylu lider”e dönüşüyor, arkasından türküler yakılıyor. Ödemişli halkbilimci Halil Dural dahasını söylüyor: “Zeybek, bıçağının ekmeğini yiyen adamdır. O hırsız, sail vesaire değildir.”

        Kitap, arşivlerden yola çıkarak 16. yüzyıl başlarından 19. yüzyıl son çeyreğine dek “azap,” “levend”, “korsan”, “sekban” ve sonunda “zeybek” olarak adlandırılan cengâver Batı Anadolu gençlerinin silahşorluk ve eşkıyalık bağlamında tarihsel serüvenini anlatıyor. En önemli kısımda da Atçalı Kel Mehmed Efe, yaşamı ve faaliyetleri var.

        2017 yapımı, Gökhan Keser ve Cemal Hünal’ın rol aldığı Atçalı Kel Mehmet filminden bir kare.

        DİRLİK BOZULDU, EŞKIYA ARTTI

        Yazarlarımız, bu ortamı yaratan sosyo-ekonomik zemini, Osmanlı’da yaşanan dönüşümün “dağlardaki, ormanlardaki eşkıyaları” nasıl beslediğini çok da başarılı bir şekilde anlatıyor. Onlara göre 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyal bir gelenek haline gelen başkaldırı kültürünü ve eşkıyalığı besleyen en etkili sebep, Anadolu Selçukluları döneminde yerleştirilen dirlik sisteminin daraltılmaya çalışılması oldu: “Dirliği bozulan halk için dağlara çekilmekten başka yol kalmadı. Fatih döneminde başlayan bu uygulama, Kanuni döneminde çiftbozan ve büyük kaçgun diye adlandırılan olaylara sebebiyet vermişti. Bilhassa 1718 Belgrad Anlaşması’yla Osmanlı Devleti asker sayısını azaltma taahhüdünde bulundu. Bunun sonucunda sadece Menteşe sancağındaki dirliklerde bulunan asker sayısı on binden 900’e düşürüldü. Asker yetiştirme karşılığı kullanılan dirliklerin boşaltılması istendi ve bu araziler saray mensupları ve Osmanlı bürokrasisine ikta olarak verildi. Tarihimize Lale Devri diye geçen debdebeli dönemin para kaynağı budur. En verimli dirlik arazileri bu dönemde alınmıştır. 1826’daki Vak’a-yı Hayriye ile diğer geri kalan dirlikler de alındı. Dirliklerdeki asker ve müsellemlere reaya muamelesi yapılmaya başlanmasıyla dağlardaki eşkıyalara yenileri eklendi.”

        REKLAM

        Tarih, ders niteliğinde örneklerle dolu. Sancaklar basan, mahkemeler kuran, meydan savaşları yapan, yakalandıklarında yağlı iplerde sallandırılan Batı Anadolu eşkıyalarının, halk kahramanı zeybeklerin yüzlerce yıllık tarihi de bu dersin parçası.

        1964 yapımı, başrolünde Fikret Hakan’ın oynadığı Atçalı Kel Mehmet filminin afişi.

        İKİ TAVSİYE

        Aslında Babalar Günü’ne denk düştük ama ben bir “annelik” kitabı seçtim. Zaten bu bir gerilim ve bir gün annelerin bebeklerini babalarına bırakmalarıyla başlıyor... Psikolog Çınar şahit olduğu insan hikâyelerini terapist gözüyle kitaba dökmüş. İçinde 38 deneme var.

        1)Mükemmel Anne - Aimee Molloy, Çev: Begüm Kovulmaz / Hep Kitap

        2)Geçecek mi? - Gökhan Çınar Destek

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ