Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Hüzünlü, mesafeli, soğuk... Zuhal Olcay'a yakıştırılan sıfatların en sık telaffuz edilenleri, en bilinenleri... Ama o en çok "şarap gibi kadın" tanımına uyuyor. Zaman onu eskitmiyor, çirkinleştirmiyor sanki. Olcay bu benzetme hatırlatılınca gülüyor. "Birdenbire ekşimeyeyim de yıllandıkça güzelleşeyim" diyor.
Olcay iki yıl aradan sonra Ayşe Kulin'in kitabından uyarlanan "Geniş Zamanlar" dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanıyor. Star TV'de yayınlanacak dizide oyuncu, kocası tarafından aldatılan bir boşanma avukatını canlandıracak.
2007 yılı Olcay için dolu dolu geçeceğe benziyor. Planlarını sorunca tiyatro, yeni bir albüm, teatral konser performansı projelerini bir çırpıda sayıyor.
Olcay'la Zekeriyaköy'de, sette buluşuyoruz. Röportajda "soğuk hava dalgası"na girmeyi beklerken kahkahalar atan bir Zuhal Olcay'la karşılaşıyorum. Ona galiba en çok "gülmeler yaraşıyor"...

Projelerinizde seçici davrandığınızı biliyoruz. Sizi ikna eden neydi "Geniş Zamanlar" için?

Öykünün Ayşe Kulin gibi bir edebiyatçının elinden çıkmış olması, o hikayenin Mahinur Ergun tarafından senaryolaştırılması evet demem için yeterliydi. Ayrıca ekibi çok sevdim. Hem Serdar Akar da çok beğendiğim bir yönetmen. Yağ, şeker ve un var. İş helvanın iyi pişmesine kaldı.

Ayşe Kulin'le hikaye üzerine sohbet etme şansınız oldu mu?

Hikaye farklı sınıflardan insanların bir şekilde hayatlarının çakışmasını anlatıyor. Kulin'le tanışma fırsatım oldu. Hatta "Geniş Zamanlar" kitabını hikayeyi okumam için o hediye etti bana. Onunla kısa da olsa canlandırdığım karakter Ayla üzerine bir konuşma yaptık. Bu da aklımda Ayla'yla ilgili bir fikir oluşmasına yardımcı oldu. Kulin'in öyküsü oldukça kısaydı. Dizide hikaye genişleyecek.

"Gönlümün kapısını araladım"

"Çekimlere ayrılan zaman nedeniyle dizi oyunculuğunun, tiyatro oyunuma ve müzik projelerime zararı dokunuyor" demişsiniz bir röportajınızda. Yeni diziniz tiyatro ve müzik konusunda sizi kısıtlamayacak mı?

Geçen yıl tüm zamanımı tiyatro oyunuma ayırdım. Ödül de aldım. Bu yıl tiyatro, 2006'daki kadar olmasa da yine devam ediyor. Ara sıra konserler veriyorum. Berkun Oya ile "İyi Seneler" adlı bir film de çektim geçtiğimiz yıl. Tiyatroya da sinemaya da müziğe de zaman ayırdım. Bunları halletmişken, iki yıl aradan sonra bir dizide oynamanın zamanı gelmişti.

Dizide oynadığınız karakteri tanımlarken "Ayla hayata duygudan çok mantık çerçevesinde bakan bir karakter" diyorsunuz. Sizin hayatınızda mantık mı yoksa duygu mu ağır basar?

Ayla her şeye teorik bakıyor. Mesleki deformasyondan herhalde, hayatı aynı kanunlarda olduğu gibi maddelerden ibaret sanıyor. Oysa ben duygularımla hareket ederim. Tabii aklın yol göstericiliğinden şaşmamak kaydıyla.

Aldatılan bir boşanma avukatını oynayınca, durumu geçmişte, özel hayatınızda yaşadığınız eski olaylarla bağdaştıranlar çıkacak. Mevzu küllenmişken tekrar nasıl baş edeceksiniz sorularla?

Ekranda gösterilen dizilerin konuları hep aynı; aşk, aldatma, ilişkiler... Bizim dizinin içinde de aldatma var. Bu yüzden sorulardan kaçış yok. Gazetelerde atılacak başlıklardan, gelecek sorulardan rahatsız olmuyorum. Eğer olsaydım teklifi kabul etmezdim.

Bundan iki yıl öncesine kadar daha mesafeli bir Zuhal Olcay vardı karşımızda. Fakat eski eşinizle aranızda geçenlerin ardından daha dobra biri oldunuz. İlişkiler, aşk, ayrılık üzerine konuşmaya başladınız. Kabuğunuz nasıl kırıldı?

Yıllarca mesleğim dışında herhangi bir şekilde gündeme gelmedim. Gündeme gelmemi gerektirecek olay da yoktu ortada zaten. Şöhretli biri olarak, bir sürü insanın gözü önünde bir olay yaşadım. Yine de olabildiğince sessizliğimi korudum. Hâlâ da öyle yapıyorum. Ama bulunduğum yerin sorumluluğu gereği gönlümün, içimin kapısını araladım. Bir taraftan da samimi davranarak tüm bu yaşananlardan kendimi koruyacağıma inandım. 

"Ciddiyet uzarsa deliririm"

"Nathalie"deki performansınızla 2006 Afife Tiyatro Ödülleri'nde en iyi kadın oyuncu seçildiniz. 2007 için işinizle ilgili bir proje veya hedef var mı kafanızda?

Yeni bir oyunda yer alacağım. Selim Atakan ile şarkılardan oluşan teatral bir konser performans gerçekleştireceğim. "Küçük Bir Öykü Bu" albümümden 17 yıl sonra yine aynı ekiple Vedat Sakman ve Mehmet Teoman'la yeniden bir araya geliyoruz. Yeni bir albüm hazırlayacağız.

"Başucu Şarkıları" iki albümle sona erdi mi? Üçüncüsünü çıkarma planınız var mı?
Artık bitti. Devam etseydik "Rocky" serisi gibi olacaktı. 3, 4, 5, 6 diye gidecekti.

Sahnede şarkı söylerken sanki tüm şarkıları ayrı ayrı yaşıyor gibisiniz. Şarkı söylemeyi de oyunculuk performansı olarak mı görüyorsunuz?

Evet, kesinlikle. Şarkıcılık yaparken kendimi oyunculuktan bağımsız düşünemiyorum. Oyunculuğum duygusuyla, söyleyişimle, içine kattığım yorumumla şarkıda mutlaka yer alıyor.

Zuhal Olcay ve hüzün bir arada anılır. Bakışlarınız hüzünlü bulunur. Sizin de kahkahalar attığınız zamanlar oluyordur. Nelere gülüyorsunuz son günlerde?

Hüzünlü Zuhal Olcay kaldı adım. Hüznü yakıştırıyorlar bana. Ben de herkes kadar hüzünleniyorum. Eğlenmeyi çok severim aslında. Yarım saati aşan ciddiyet beni delirtebilir. Son günlerde bana kahkaha attıran şey Comedymax'teki "Becker" dizisi oldu. "Avrupa Yakası"nı da bazen seyrediyorum. Beni gülümsettiği anlar oluyor.

"Yalnızlığın nimetlerinden faydalanalım"

Can Dündar bir yazısında boşandığınızdan beri başarıdan başarıya koştuğunuzu yazmıştı. Haklı mı sizce? Ayrılık ve yalnızlık mı sizi başarıya götüren?

Haklı galiba. Evlilik demek hayatı birlikte yaşamak demek. Siz farkında olmadan bazı özgürlükleriniz kısıtlanıyor. Yalnızlık kimi zaman iyi bir şey. Hayatımda yaşanan yalnızlıklar beraberinde işime daha fazla yoğunlaşmayı getirdiği için artılar kazandırdı bana. Ayrıca evli değilken ya da biriyle aynı evi paylaşmıyorken de kalabalık yaşayabilen biriyim. Ama kendime ait zamanlarda bana kimse ilişmez. Bilirler ki Zuhal şimdi yalnız kalmak istiyordur. Bu çok büyük bir lüks benim için.
Bazen anahtarı çevirip evimin kapısını açtığımda o evdeki ilk ışığı yakmış olmak ve yalnız kalmak istiyorum. Kısaca yalnızlığın nimetlerinden de faydalanalım derim.

Son zamanlarda şimdiki aşkım işim dercesine tiyatroya, müziğe sarıldınız. Aşkın tanımını yapmanız gerekse ne söylerdiniz?

Aşk geçici. Geçici bir hastalık maalesef. Coşku veren, aynı anda hem haz hem de acıyı yaşatan... Ama geçip gidiyor.

Vazgeçilmezleriniz var mı? Onlarsız yapamadıklarınız...

Yolculuklar, Londra'ya gitmek, iki-üç günlüğüne Şile'deki yazlık evime kapanmak, kedim Sütlaç ve köpeğim Köpük. Tabii kızım ve dostlarım. Aslında hiçbir şeyi, hiç kimseyi çok vazgeçilmez mertebesine koymamak lazım. Bu dediğimin doğruluğunu yaşam sürprizlerle hatırlatıyor size.


"Bazen vitrinde gördüğüm bir elbisenin içinde şarkı söylemek isterim"

Şarkı söylerken giydiğiniz sahne kıyafetleriniz sıradan tasarımların dışında. Kimlerle işbirliği yapıyorsunuz?

Modacılarımın her birini ruh halime göre seçiyorum. Ümit Ünal, Nilgül Bıkmaz, Yasemin Akat... Bazen de vitrinde bir elbise görür ve "Bunun içinde şarkı söylemek istiyorum" derim.
Şarkı söylerken kostüm bana hizmet etmeli. Teatral konser projemin kostümlerini tiyatro kostümcüsü Canan Göknil hazırlayacak.

Günlük hayatta genelde uzun eteklerle dolaşıyorsunuz. Neler giyersiniz başka?

Uzun etekleri, ceketleri seviyorum. Çok renkli giyinmem. Siyahların içine az görünen bir renk katarım mesela. Marka takıntım yok. Londra'daki pazarlardan da alışveriş yaparım.

Elif BERKÖZ/Milliyet

BAKMADAN GEÇME