Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Orhan Kılıç adını ilk kez “Sağır Oda” dizisiyle duyduk. Canlandırdığı Aras Dağlı karakteriyle bir anda genç kızların gönlünü fethetti. Almanya’dan gelmiş ve iddialı konuşan biriydi. Sağır Oda’nın ardından ‘Derdest’ dizisinde rol aldı ama
popülerliği reyting canavarına yenildi. Uzun bir aranın ardından ‘Aşk Bir Hayal’ dizisinde canlandırdığı kötü ama sempatik Miran Ağa tiplemesiyle ortaya çıktı. Orhan Kılıç’la buluşup Türkiye’den Almanya’ya uzanan oyunculuk serüvenini ve özel hayatını konuştuk.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-OYA DOĞAN

-Türkiye’den Almanya’ya gidip orada oyuncu olmuşsunuz. Neden oraya gitmeyi seçtiniz?

Matematiği kötü olan bir öğrenciydim. Ortaokul 2’de öğretmenlerim anneme “Bu çocuktan bir şey olmaz. Ancak konservatuvara girebilir. Madem babası
Almanya’da, oraya gönderin” demişler. Annem de babama “Bu çocuk okumayacak. Almanya’da bir fabrikaya sokarsın” dedi ve kendimi Almanya’da buldum. Türkiye’deyken okul müsamerelerinde hep yer alırdım. Okulun tatlı yaramaz çocuğuydum. Hayatta ne olmak istediğime ise Almanya’da karar verdim. Oradaki öğretmenlerim de beni sahiplendi ve konservatuvara
girdim. Şehir Tiyatroları’nda oynadım. Oyuncu oldum. Ama Türkiye’de kalsaydım, ailemin bir minibüsü olduğu için minibüs şoförü olurdum.

- Almanya’da tiyatrolarda oynarken neden Türkiye’ye geldiniz peki?

Herkes tatile geldiğimi biliyor. İlk kez işin aslını size anlatacağım. Ben Almanya’da bir kadınla beraberdim. Ancak ilişki kötüye gitmeye başlayınca ayrılmak istedim. Ama o beni terörize etmeye başladı. Tiyatroyu basıyordu. En sonunda tiyatromdan bana özel izin verdiler. Alman sevgilimin terörüne maruz kaldığım için Türkiye’ye kaçtım. Ben kadın şiddetine uğrayan ilk Türk erkeğiyim (Gülüyor). Ama beni burada da buldu. Şimdi bunu gülerek anlatıyorum ama büyük bir travma yaşadım.

- Bu kaçış sırasında Türkiye’de nasıl oyuncu oldunuz?

Almanya’da tiyatro oyunculuğu ve yönetmenliği yapan Çetin İpekkaya’yla tanıştım. O da beni İstanbul’daki asistanına yönlendirdi. İpekkaya’nın asistanı bana, “Yakışıklısın. Seni bir ajansa yazdıralım” dedi. Korkunç bir ajanstı ama
yazıldığımın ikinci günü Kanal 7’den bir TV filmi teklifi geldi. Bu film sayesinde şimdi ‘Aşk-ı Memnu’nun yönetmeni olan Hilal Saral’la tanıştım. Almanya’da figüranlık yapıyordum. Kamerayla ilişkim o kadar kısıtlıydı. Hilal bana “Sen Almanya’ya gitme, burada iş yaparsın” dedi. Alman kadından kurtulmak istediğim için ben de kaldım.

- Sizi ‘Sağır Oda’ dizisiyle tanıdık. Daha sonra uzun süre ortalarda görünmediniz. Şu anda ‘Aşk Bir Hayal’de oynuyorsunuz. Neden bu dizidesiniz?

Açıkçası işimi garantiye almak istedim. Erler Film, bir dizinin tutma matematiğini çözmüş bir yapım şirketi. Bana sunulan karakter çok
keyifliydi, ama tereddütlerim de vardı. Çünkü televizyon kariyerimde
ilk defa bir anti-kahramanı oynayacaktım. İmajım sarsılır mı diye düşündüm.

- Nasıl ikna oldunuz?

Bambaşka bir ağa portresi ortaya çıkardım. En değişik ağa ben oldum. Bizim dizilerimizde yakışıklı, iyi ağalar İstanbul’dan gelip kötülerle savaşırlar. Aynı zamanda bir kıza âşıktırlar ve bu adam hep iyidir. Miran Ağa’da espri, gaddarlık, hiddet ve tehdit var. Onda herkes kendinden bir parça bulabilir. Gökkuşağının her rengini taşıyan, hayatın içinde olan bir ağa portresi çizdim.

- Daha önce başrol oyuncusuyken karakter oynamak sizi bozmadı mı?

Ben jönüm, ama sınırlarım yok. Oyuncu su gibidir, hangi kaba sokarsan o kalıbı alır. Bu dizide başrol olduğumu söyleyemem, ama karakter oyuncusu
da değilim. Hepsini oynayabiliyorum. Hem yakışıklıyım hem karakter oyuncusuyum; işini çok iyi yapan biriyim.

- Peki, ilişkilerde nasıl bir erkeksiniz?

Benim gibi adamlara maço deniyormuş. Ben kadınımı sahiplenirim ve ricalarım olur. Kadın erkek ilişkilerinde muhafazakârım. Giyimine dikkat ederim. Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bilmeli. O zaman ilişki uzun ve
mutlu devam eder.

‘Sevgilimi ikna etmek için 5 ay peşinden koştum’

- 9 aydır gazeteci Sema Eren’le berabersiniz. Nasıl tanıştınız?

Sema benimle röportaj yapmak için ‘Derdest’ dizisinin setine geldi. Onu bir saat beklettiğim için çok sinirlendi. Sema’yı ilk arkadan gördüm. Ağırlığını bir bacağının üzerine vermişti. Kolunda çantası, üzerinde kareli gömleği vardı. Sema tam o sırada arkasını döndü ve her şey orada bitti. Gerisi zaten teferruattı. Çok ortak noktamız vardı. Röportajın ardından “Eklemek istediğim bir şeyler var” bahanesiyle telefon etmeye başladım. Sema biraz soğuktu. Onu ikna etmek için 5 ay peşinden koştum.

- Peki bir magazinciyle beraber olmak avantaj mı?

Kesinlikle değil. Sema her an nerede olduğumu biliyor, çünkü herkes arayıp, “Sema seninki burada” diyor. Gazetecilerin eniştesi oldum. Asla çapkınlık yapamam (Gülüyor). Zaten ben kadınıma yalan söylemem. Sema hayatımdaki en özel kadın. Bir gazeteciyle beraber olmanın en avantajlı tarafı da bana gelen tüm teklifleri ona danışabiliyor olmam; benden çok kişiyi tanıyor. Sanırım her başarılı erkeğin arkasında bir Sema Eren var.

‘Sokaklarda sürünürken görünmek istemem’

“Sağır Oda’nın ardından ‘Derdest’ isimli dizi için biraz bekledik. Ama maalesef hoş bir yapım olmadı. Ayrıca ben hiç magazinin ortasında olmadım. Sağlıklı magazinden yanayım. Beni sokaklarda yerlerde sürünürken görsünler istemedim. Her zaman işimle anılmayı seçtim.”

 

BAKMADAN GEÇME