Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Tam 15 yıldır ekranlarda rol kesiyor Kamil Güler. Ama hiçbirimizadını ezbere bilmiyoruz. Onu ‘Çiçek Taksi’nin Erdal’ı, ‘Şehnaz Tango’nun Ergün’ü, ‘Gümüş’ün Gökhan’ı olarak hatırlıyoruz.

Son günlerde ‘Haneler’ ve ‘3-2-1 Pişir’ yemek programıyla çıkıyor karşımıza. 37 yıllık yaşamında içmuhasebesini yaptığını söyleyen Güler, sınırlı bir oyuncu olduğunu itiraf ediyor ve artık iyi bir televizyoncu olmak istediğini dile getiriyor. Kamil Güler, enerjisiyle çevresine neşe dağıtıyor, konuşurken bir dakika olsun susmak istemiyor ama haddini de biliyor.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-OYA DOĞAN

- Size dizilerden aşinayız ama ‘3-2-1 Pişir’ yemek programıyla bir anda daha çok dikkat çektiniz...

Aslında ben iyi bir televizyoncu olmak istiyorum, çünkü mikrofon ya da kamera gördüğüm zaman sapıtıyorum. O kadarçok eğleniyorum ki, başarılı olacağımı düşünüyorum. Açıkçası bu kadar yıl Kamil Güler ismine yatırım yapmadım.
Zaten eğer bir oyuncu başrolde oynamıyorsa ismi bilinmiyor. Ancak oyunculukta yeteneklerimin sınırlarını biliyorum. Haddini bilen insanlar nerede ne yapacaklarını bildiği için kendi içimde bir durum muhasebesi yaptım. Televizyonda iyi olduğumu fark edince de oraya kaydım.

YETENEKLİ BİR OYUNCU DEĞİLİM

- Yani “Sınırlı bir oyuncuyum” mu diyorsunuz?

Bütün oyuncular her şeyi oynarama bütün oyuncular her şeyi iyi oynayamaz. Bazı karakterleri daha iyi oynar. Ben de yeteneklerimin nerede başlayıp, nerede biteceğini biliyorum. Sınırlı bir adamım.

- Neyi oynayamayacağınızı düşünüyorsunuz?

Oyunculuk konusunda çok yetenekli değilim. Akıllı olduğumiçin yırtıyorum. Zaten her tarafı oynayan, pinokyo gibi bir adama kim jön oynatır ki? (Gülüyor) Sit-com ve romantik komedi oynarım. Bu konularda iyi olduğumu düşünüyorum. Benim amacım mutlu olmak. Oyuncu olmasaydım parmakla gösterilen birmotosiklet tamircisi olurdum. Şimdi de parmakla gösterilen bir televizyoncu olmak istiyorum.

- Peki, bunun formülünü biliyor musunuz?

Benim çok mutlu olmam, televizyonculuğa devam etmem ve izleyicileri analiz etmem. Onlara sürprizler yapıp, ne zaman oturup kalktıklarını bilmem. Klasik cin fikirli bir adam yaratmak derdindeyim. Okan Bayülgen’in “Eğer birisi program esnasında bana tokat atıyorsa, ekibim mutlaka benim ona tokat atmamı beklemelidir. Ondan sonra programı kapatmalıdır” lafı televizyonculuk için önemlidir. Beyaz, Okan ve Acun Ilıcalı’dan çok şey öğrendim. Zaten dürüstsen, samimiysen, ‘bizim evin oğlu’ kıvamında olursun.
Böyle birinin televizyonda aç kalması ve iş yapmaması imkânsız.

- Hedefiniz nedir?

Sevdiğimdizilerde oyunculuk yapmak ve İstanbul’da pek bilinmeyen yerleri gösterip, komik bir şekilde anlatacağım bir program yapmak.

AŞK KADINI MUTLU ETMEKTİR

- Peki ilişkilerinizde başarılı biri misiniz?

10 sene içerisinde çok büyüdüm, huylarımdeğişti. Eskiden kadınları şeytan olarak görürdüm ama şimdi çok tatlı buluyorum.

- Issız adam mısınız?

Hayır, sessizlik benimiçin kötü bir oyundur.Meselamesajlaşmaktan nefret ederim. O zaman laflardan paranoya yapıyoruz. Ben aşka inanıyorum. Köpek gibi âşık olanlardanım, ıssız adam değilim. Bence hızlı yaşayıp, çok seviştiğimiz için aşka inancımızı kaybettik. Aşk nedir biliyor musun?

- Nedir?

Karşındaki kadını mutlu etmektir. Ona portakal soymaktır. Bunlar küçük şeyler, ama unuttuk bu güzellikleri. Şimdi bir kadın evimize geliyorsa onunla ya hemen sevişiyoruz ya da oturup televizyon izliyoruz. Sevdiğim
kadın karşımda otursun; ben sadece onu seyretmek istiyorum.

Çok konuştuğum için dayak yedim

- Hiç susmuyorsunuz...

Babam askerdi ve uzun yıllar Doğu’da yaşadık. O nedenle dışarı çıktığımızda hep birilerinin haberi olurdu. Lise ikinci sınıfa kadar birisi bana bir şey sorduğunda ağlıyordum, çünkü çok fazla okul değiştirdim. “Arkadaşlar
aramıza yeni birisi katıldı. Kendini bize biraz tanıtır mısın?” hayatımda en nefret ettiğim cümledir. Bir gün artık bu soruyu duyunca ağlamaya başladım.

- Neden?

Çünkü ağladığımda kimse bana kendimi anlattırmıyordu. Derslerimde sorun yoktu ama sosyal hayatım zayıftı. Herkes için ağlayan çocuktum. Liseden sonra sapıtmaya başladım. Meğer ne çok söyleyecek sözüm varmış. O kadar çok konuşuyordum ki, bu yüzden dayak bile yedim. Ama belli bir yaştan sonra beyin süzgeci geldi. Nerede, ne konuşacağını bilen insanlardan oldum.

 


 

BAKMADAN GEÇME